Twitter Facebook Linkedin Youtube

İRAN DEVRİM’E DOĞRU MU GİDİYOR?

13 Eylül 2022 tarihinde İran’da başlayan protestolar hala devam etmektedir. Yani İran iki aydan fazladır protestolarla uğraşıyor. Sokaklardaki şiddet azalıyor gibi gözükse de yeni motiflerle yeniden alevlenmektedir. Zira son olaylarda İran meclisinin 15 bin kişinin idamına onay vermesiyle sokaklar yeniden birbirine girdi. İran’daki kanunlar ve devlet eliyle yapılan birçok baskı insanları dinden uzaklaştırdığı gibi insan hak ve hürriyetlerini de ihlal etmektedir.

13 Eylülde İranlı Mahsa Amini memleketi Sakkız şehrinden Tahran’a geldi. Tahran’daki bir kamu alanında başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Daha sonra ise İrşat Devriyeleri olarak bilinen ahlak polisi tarafından darp edildi ve 16 Eylülde aldığı darp yaraları neticesinde hayatını kaybetti.  Ama İran Devleti ahlak polisleri tarafından darp edilmediğini Amini’nin kalp krizinden dolayı öldüğünü açıklayıp olayın motifini değiştirmeye çalıştılar. Ancak bu açıklama İran halkına inandırıcı gelmedi. Çünkü İran halkı devletin başörtüsü tutumunu ve bu yüzden daha önceleri de Amini gibi hayatını kaybeden kadınların olduğunu biliyorlardı. Bundan dolayı ülke genelinde tepkilere neden oldu ve İran halkı sokaklara döküldü. İran’ın Sakkız ve Senendec şehirlerinde başlayan olaylar zaman içinde birçok eyalet ve şehirlerine yayıldı. Olayların başlamasından birkaç gün sonra internete, sosyal medya platformlarına ve telefon şebekelerine kısıtlamalar getirilse de olayların büyümesine engel olunamamakla beraber insanların devlete karşı olan kini ve siniriyle daha da büyüdü. 

İran’da her sokak başında ahlak polislerini görmek mümkün ama bu olaylardan sonra asker sayısında gözle görülür bir şekilde artış oldu. Her sokak başında, park girişlerinde, meydanlarda, metro girişlerinde askerler ve zırhlı araçlar bekleyip en ufak bir sorun gördüklerinde yaka paça insanları gözaltına alıyorlar yani devlet buradayım diyerek askerler üzerinden gövde gösterisi yapıyor. Genelde akşam saatlerinden sonra ortalık iyice karışıyor. Bu olaylarda askerlerden protestocuları haklı görenlerde var. Bu yüzden sokak arasında askeri kıyafetlerini çıkarıp sivil kıyafetlerine geçiş yaparak protestocular arasına karışan, onlara destek veren askerler var olsa da sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Genel olarak üniformalı askerler, sivil polisler hiç acımadan halkın üzerine nerede olduğu fark etmeksizin kurşun yağdırıp, biber gazları sıkıp, sokak ortasında ölesiye insanları dövüp elektriklerle şok verebiliyor çünkü devlet askerlere bu hakların hepsini veriyor ve askerlerde bu hakları en sert şekilde sonuna kadar kullanıyor. Hatta bazı askerler o kadar ileri gidiyor ki dikkat çekmemek için askeri araçlara değil de yaralı protestocuların hastaneye gitmek için çağırdıkları ambulansa binip yaralıları hastaneye değil karakollara götürüyorlar. Sabaha karşı sokaklardaki kurşun kovanlarını temizleyip kanları yıkıyorlar. Bu askerleri Kiros’un torunları olarak adlandırmamak elde değil.

İran hükümeti olaylarla ilgili sınırlı açıklamalar yapıyorken Amerika başta olmak üzere birçok ülkeden, dünyaca ünlü şarkıcılardan, oyunculardan, halklardan ve İran lobisinden açıklamalar ve destekler geliyor. Aslında hükümetin ilk başlarda bu konuda yaptığı en büyük hata halkını hafife almak oldu. Çünkü hükümet olaylara Mahsa Amini protestoları olarak baktı lakin sokağa çıkan insanların hatırı sayılır bir kısmı yıllardır birikmiş siyasal bir öfkenin ve baskının dışa vurumuydu. İran’ın son 5-6 yılına baktığımızda yaşanan üçüncü büyük protestosu.  İlk protesto hareketi 2017-2018 yıllarında düzenlendi. Ardından 2019’da bir büyük isyan daha yaşandı. Şu anki güncel olan ise üçüncüsü. Âmâ bu üçünün istekleri de şiddeti de farklıydı. İlk başlarda İranlılar devletten bazı ekonomik ve siyasi isteklerde bulunmak amacıyla sokaklara çıkıyorlardı. Yani 2018 ve 2019’daki olaylar daha çok sosyal yaşamda karşılaştıkları zorlukları protesto etmek içindi. Bu yıl yaşanan olaylarda durum çok farklıydı. 2018 protestolarında sadece yurt içi hareketleri vardı ve mevzu sivil itaatsizlikten ziyade sesini duyurma çabasıydı. Ama bu sefer devletin gözünde olaylar sivil itaatsizliğe kadar gidiyor özellikle kadınların başörtü zorunluluğuna uymamalarını bu şekilde nitelendiriyorlar. Son yıllarda İran halkının siyasetçilere olan güveni azalmış bu durum ülkedeki seçimlere yansımıştır. Son yaşanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İran tarihinin en düşük katılım oranlarını gördü çünkü halk cumhurbaşkanlığına kim seçilirse seçilsin dini lider Ayetullah Ali Hamaney olduğu sürece sistemin devam edeceğini bilmek halkın seçimlere katılma isteğini azalttı. Ve İran’ın gözünün korkmasını sağlayan da bu farklılıklar oldu. Çünkü protestolarda en çok atılan sloganlar ve duvarlara yazılanlar “Diktatöre Ölüm” ve “İslam Cumhuriyeti’ne Hayır” sloganlarıydı.

Sonuç olarak bu protestoların ne kadar devam edeceği muamma. Ama şu anki haliyle kısa vadede devrimi tetikleyecek potansiyelleri yok. Uzun vadede ise bu olayların domino etkisi yapacağını ve İran’da köklü değişikliklere sebep olacağını göz ardı edemeyiz. Yani eğer İran hükümeti durumun farkındaysa belli başlı konularda açılım hareketleri yaparsa veya daha yumuşak bir politika izlerse halkta birikmiş olan öfkeden kurtulabilir. Farkında değilse şiddet ve baskıyla olayları örtbas etmeye devam ederse bu olaylar işi devrime kadar götürebilir. Ayrıca dini lider Ayetullah Ali Hamaney’den sonra yerine gelecek kişinin ve yapacaklarının birçok şeyin belirleyicisi olacaktır.

Bu olayların kendi ülkemiz için değerlendirmesini yapacak olursak ülkemizin güvenliği için İran’da iç savaş çıkmaması ve ülke bütünlüğünü koruması bizim lehimizedir. Çünkü kara sınırımız olan Suriye ve Irak’ta yaşanan benzer olaylarda hatta herhangi bir sınırımız olmamasına rağmen Afganistan’da yaşanan olaylarda birçok göç almış ve sınırlarımıza yakın yerlerde terör örgütü kurma zemini hazırlandığını hatırlarsak İran’ın ülke bütünlüğünü korumasının lehimize olduğunu anlamak kolay olacaktır.

Nejla ŞEN – Sahipkıran Akademi Üyesi

Sahipkıran Akademi Hakkında

Sahipkıran AKADEMİ; üniversite öğrencilerine çalışmalarını yayınlayabilecekleri bir platform sağlamak ve öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine katkı sağlamak üzere, Merkezimiz çatısı altında yeni oluşturulmuş bir yapıdır. “Türkiye’nin geleceğinin mimarları, Sahipkıran’da buluşuyor!” sloganı ile gayretli ve üretken üniversitelileri, çalışmalarını bu platformda paylaşmaya ve SASAM’ın etkinliklerine katılmaya davet ediyoruz. Sahipkıran AKADEMİ üyeliği, tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Üye olan öğrenciler, istedikleri zaman üyelikten çıkabilmektedirler. Üye olmak veya üyelikten çıkmak için bilgi@sahipkiran.org adresine, talebinize ilişkin e-posta göndermeniz yeterlidir. Talebiniz, en geç 3 iş günü içinde sonuçlandırılacaktır.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: