Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikle ‘Eski Türkiye’ ve ‘Yeni Türkiye’ modellerinden sıklıkla bahsedilmeye başlandı. Kurumsal olarak bakıldığında kamu kurumlarında eski – yeni ayrımı yapmak ise pek mümkün olmuyor. Bir değişim, dönüşüm söz konusu olduğunda eskiye dair ne varsa yerle yeksan edilmesi gerekir.
Yeni sisteme geçildiği zaman bazı kurumlar kapatıldı ve yerine yeni kurumlar kuruldu. Kurulan yeni kurumlar, eski kurumlardan farklı olduklarını hissettirmeye çalışıyor olsalar da kamuda bunu başarmak hiç de kolay değil.
Türkiye’nin kamu gücü olarak yürütmek zorunda olduğu alanlardan biri de ülkenin kültür politikası ile turizm planlamasıdır. Kültür ve turizm birbirine yakın veya ilişkili kavramlar gibi gözükse de aslında birbirinden bağımsız görülmesi ve yönetilmesi gereken iki farklı, değişkenli unsurdurlar.
Cumhurbaşkanımız her fırsatta özellikle ülkenin kültür politikasını eleştiriyor. Teorik olarak bakıldığında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak bu politikaları hatırı sayılır süredir kendisi yönetiyor. Yeni hükümet sisteminde ‘Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’ katma değer olsun diye kuruldu. Kültür Bakanlığına tavsiye ve önerilerde bulunmak, bakanlığı doğru şekilde yönlendirmekle de görevli olan Kurul’a rağmen Cumhurbaşkanı beklentisini karşılayamadı gibi görülüyor.
Popüler kültüre, sinema ve dizi sektörüne bakıldığında Türkiye’nin kültür gelişiminin çokta kötü olmadığı aksine belli bir ivmede başarı grafiğini yükselttiği söylenebilir. Basılan kitap, çıkartılan dergi, oynanan tiyatro eseri konusunda da bir ilerlemenin olduğundan bahsedilebilir.
Cumhurbaşkanımız elbette ki farklı bir kültür politikasından bahsediyor olmalı. Sanat ve sanatçı arasında kurduğu anlam bağı ve beklentisi, devletin veya kamu gücünün tek başına üstesinden gelebileceği bir konu olamadı bu güne kadar.
Sanat veya sanatçı kültürü besleyen bileşenlerdendir. Onların da beslendiği bir ortama ihtiyaçları vardır. Kültür veya sanat tek başına devletin, kamu gücünün etki ve tesiriyle başarıya ulaşamaz. Sanatçı, toplumdan ne kadar iyi beslenebilirse sanatını o kadar iyi icra edebilir. Toplumda sanatın gelişmesine uygun ortamlar oluşmuyorsa sanatçı istese de sınırlarını aşamaz.
Kamu Kurumları vasıtasıyla kültürün değer kazanması, gelişmesi için toplumun faydasına hizmetler üretiliyor olsa da bazı koşullarda Sivil Toplum Kuruluşlarının etkinlik kazanması sunulan hizmetin daha iyi topluma ulaşmasına katkı sağlayabilir. Bu konularla alakalı çözüm önerilerini sıralamak gerekirse;
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Turizm Ofisi kurulabilir
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yaklaşık 20.000 kamu görevlisinin çalıştığı ve bu sebeple hantallığın, uyumsuzluğun veya iletişim kopukluğunun olabileceği kamu kurumlarından biridir. Bakanlığın yerine 400 – 500 konuya hâkim, pratik ve uyum içinde çalışan kamu görevlinin çalıştığı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Turizm Ofisi modeline geçiş yapılabilir. İspanya, Fransa gibi ülkeler kültür ve turizm işlerini bu şekilde yürütüyor.
Turizme tahsisli araziler, bu arazilerin tahsisler doğrultusunda yatırımcıya sunulması, protokoller, mevcut tahsisli arazilerin durumu mevcut uygulamalarla çözüme muhtaç konulardan biri olarak görünüyor.
Bakanlık bürokratik yapısında kurumsallaşan birimler vasıtasıyla yapılan çalışmaların beklenen ve istenen verimliliği yeterince sağlanmadığı söylenebilir. Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü görevleri kurulacak olan Ofise devredilebileceği gibi kurumsal yapısı korunarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesine de alınabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı kurumsal dokusuyla bu genel müdürlüğün uyuşmadığı söylenebilir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevi gereği, kültür ve turizm potansiyeli olan yerleşim yerleri konusunda daha fazla bilgi ve gözleme sahip olabilir. Böylece daha sağlıklı, verimli çalışmalar yapılarak girişimcilerin beklentilerini karşılanabilir.
Turizm Konseyleri kurulabilir
Ülkemizde turizm denince akla ne yazık ki deniz-kum-güneş geliyor. Alternatif turizm türleri gereken desteği alamıyor ve böylelikle turizm aktivitesi iç kesimlere nüfuz edemiyor. Akdeniz’de mevcut bölgeler aşırı kapasite sorunu yaşıyorken ülkemizin turizm konusunda zengin birçok bölgesi yeterli ilgiyi göremiyor.
Örneğin, Kars –Ardahan- Iğdır yöresinin ABD Alaska eyaletinden doğal güzellik bakımından hiçbir eksiği yokken tanıtım eksikliği ve turizm stratejisinin olmamasından dolayı turizmden yeterli payı alamıyor. Ülkemizin birçok bölgesi yine aynı kaderi yaşıyor.
Turizm faaliyetlerinin başarıya ulaşması için KOBİ’ler desteklenmeli ve güçlendirilmelidir. Teşvik ve destekler yetersiz olduğundan, ciddi finansman sorunlarından ve ülkenin turizm potansiyelinin yeterince farkına varılmadığından veya önemsenmediğinden KOBİ’ler bu sektöre yeterli oranda yer alamıyor.
Türkiye Turizm Strateji Belgesi 2023’te yaklaşık 160 adet başlık yer alıyor. Bu başlıklardan biri de Turizm Konseylerinin kurulmasıdır. Turizm Konseyleri, yerelde ya da taşrada yerel yönetimler, devlet idaresi, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları vb. ilgili bütün resmi veya sivil temsilcilerin yer aldığı, turizm gündeminin, sorunlarının ve çözümlerinin konuşulduğu, turizm politikası uygulamasına dair kararların alındığı bir mercidir. İspanya’da turizm politikasını bu konseyler yürütmektedir. Bu konseylerin ülkemizde de kurulması, turizmin halka açılması anlamına da gelir. Böylece ekonomik değerin yanında yerel demokrasinin de gelişmesine katkı sağlar.
Bu konseyler ne yazık ki turizm pastasını paylaşmak istemeyen sermaye grupları sebebiyle olsa gerek kurulamıyor.
Sinema Genel Müdürlüğü ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü yerine Sinema Ajansı kurulabilir
Sinema Genel Müdürlüğü ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü mevcut halleriyle ve çalışmalarıyla kamuya hizmet sunmaya çalışmaktadır. Devletin kurumsal dönüşümü bağlamında bu iki genel müdürlüğün birleştirilerek Sinema Ajansının kurulması çalışmaların daha hızlı yürütülmesi, kontrol edilmesi ve kalitenin de arttırılmasına katkı sağlayabilir.
Kültür Bakanlığı yeniden kurumsallaştırılmalıdır.
Turizm Bakanlığı mevcut hali revize edilerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığına dâhil edilebilir. Kültür Bakanlığı tek başına kültür hizmeti verebilir. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Yunus Emre Enstitüsü, TİKA, TÜRKSOY vb ilgili ve ilişkili birimler yeniden yapılandırılarak birimler arası koordinasyon ve işbirliği en üst düzeye çıkarılacak şekilde bakanlığın kurumsallaştırması gerekiyor.
Kamu gücüyle veya yetkisiyle yapılabilecek temel bazı değişikliklere dair gözlem ve önerileri özet olarak yorumlamakla beraber asıl sorumluluğun kamu dışında özel kuruluşlara bırakılmasında fayda olduğuna inanıyorum.
Kamu gücü özellikle kültür politikaları için yeterli tesiri sağlayamadığı gibi baskıcı yöntemler neticesinde kültür akımları zayıflayabiliyor. Sanatın ve sanatçının gelişim göstermesi, yazarın ve düşünürün topluma daha iyi hizmet sunması için özgür düşünmesi, üretmesi gerekiyor.
Sanatın ve sanatçının siyasallaşması, belli bir kesimin kontrolünde olması gerektiği algısı da sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Turizm konusunda devletin yukarıda bahsettiğimiz çözüm önerilerini hayata geçirerek başarıya ulaşması mümkün görülmektedir.
Muhammed IŞIK – SASAM Genel Sekreteri