Muhammed IŞIK / SASAM Genel Sekreteri
Son günlerde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki politikasının temel unsurlarını ve karşı karşıya olduğu zorlukları gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak’a yapacağı ziyaret, Hamas liderlerinin Türkiye’ye gelişi ve Mısır Dışişleri Bakanı’nın Ankara’yı ziyareti, bölgede aktif bir diplomasi yürüten Türkiye’nin önemini bir kez daha vurguluyor.
Ancak bu diplomatik hamleler ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırması ve Irak hava sahasında uçuşlar gerçekleştirmesi gibi gelişmelerle paralel ilerliyor. Bu durum, Türkiye’nin yumuşak güç diplomasisi ile bölgede kalıcı barış ve istikrar tesis etme çabalarının önünde önemli bir engel teşkil ediyor.
Yumuşak Güç Diplomasisi:
Son yıllarda Türkiye, Ortadoğu’da daha aktif ve girişimci bir dış politika izliyor. Bu yeni yaklaşım, komşu ülkelerle ilişkileri geliştirmeye, bölgesel sorunlara çözüm bulmaya ve yumuşak güç unsurlarını kullanarak bölgede nüfuzunu artırmaya odaklanıyor. Bu değişimin arkasında yatan temel motivasyonlar karmaşık olsa da, Türkiye’nin bölgesel ve küresel sahnede daha önemli bir rol oynama arzusu açıkça görülüyor.
Türkiye, son dönemde komşularıyla ilişkilerini geliştirmeye yönelik önemli adımlar attı. Özellikle Irak ve Mısır ile ilişkilerde normalleşme eğilimi gözlemleniyor. Irak’la yapılan üst düzey ziyaretler ve ekonomik iş birliği anlaşmaları, iki ülke arasındaki geçmiş gerilimlerin yerini daha yapıcı bir diyaloga bırakmaya işaret ediyor. Mısır’la ilişkilerde de vize kolaylığı ve turizmde artış gibi olumlu gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye, bölgesel sorunlara çözüm bulma girişimlerinde de aktif rol oynuyor. Filistin meselesinde Hamas ile diyalog kanallarını açık tutuyor ve iki devletli çözüm önerisini savunmaya devam ediyor. Libya’da da siyasi istikrarın sağlanması için uluslararası toplumla iş birliği yapıyor.
Türkiye’nin aktif dış politikası, bölgede yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkma potansiyeline sahiptir ancak bu hedefe ulaşmak için bazı önemli zorluklar da aşılması gerekiyor. Bölgesel ve küresel güç dengeleri ile iç siyasi gelişmeler, Türkiye’nin Ortadoğu’daki nüfuzunu ne kadar genişletebileceğini belirlemede önemli rol oynayacaktır.
Irak Ziyaretinin Önemi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyareti, Türkiye’nin bölgedeki yeni politikasının önemli bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Irak Başbakanı Sudani ile yapılacak görüşmelerde, iki ülke arasındaki ekonomik, ticari ve güvenlik alanlarındaki iş birliği ele alınacak. Ayrıca, bölgesel sorunlara çözüm bulmak için ortak çaba gösterilmesi konusunda mutabakat sağlanması bekleniyor.
Şubat ayında BAE’yi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kalkınma Yolu Projesi’nin baş aktörlerinin Türkiye, BAE ve Irak olduğunu vurgulayarak, bu yolun bölgenin yeni bir İpek Yolu haline geleceğini ve bölgesel barışa da katkı sağlayacağını belirtmişti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da 13 Eylül 2023’te yaptığı açıklamada, proje konusunda Irak, BAE, Türkiye ve Katar’ın yoğun görüşmeler içinde olduğunu dile getirmişti.
Kalkınma Yolu Projesi kapsamında, Türk ve Irak hükümetleri devam eden çalışmaların yanı sıra 23,8 milyar dolarlık bir yatırım bekleniyor. Bu yatırımların büyük bir kısmı demir ve kara yollarının geliştirilmesi için harcanacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyaretinde Kalkınma Yolu Projesinin de gündeme gelmesi bekleniyor.
Şu an için Süveyş Kanalı’ndan geçen gemiler ortalama 35 gün içerisinde rotalarını tamamlıyorlar. Bununla birlikte, Ümit Burnu’ndan geçiş süresi ise ortalama olarak 45 günü buluyor. Ancak, Kalkınma Yolu Projesi tamamlandığında, nakliye sürecinin 25 güne kadar düşürülmesi hedefleniyor.
Irak hükümet sözcüsü Bassam el-Avadi’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ziyaretiyle ilgili yaptığı açıklamalar, Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir dönüm noktasının işaret fişeği olarak yorumlanıyor. El-Avadi’nin “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ziyareti, Türkiye-Irak ilişkilerinde bir mihenk taşı olacak” sözleri, iki ülke arasındaki ilişkilerin yakınlaşma ve iş birliğine doğru önemli bir adım atacağını gösteriyor.
Ziyaretin tarihi bir öneme sahip olduğu, iki ülke arasında “iki stratejik anlaşma ve 20’den fazla niyet beyanı” imzalanacağı açıklandı. Bu anlaşmaların en önemlilerinden biri, “güvenlik sorunlarının çözülmesi için Türkiye ile Irak arasında ortak bir yaklaşımın oluşturulmasını” içeriyor. Bu da, uzun yıllardır gerginlik yaşanan sınır güvenliği ve PKK terörü gibi konularda iki ülkenin ortak çözümler bulma istekliliğini gösteriyor. Bu tarihi ziyaretin tam da bir gün önce Kuzey Irak Metina’ya büyük bir askerî operasyonun başladığı söylentileri, ziyaretin önemini attırıyor. Her ne kadar resmî bir duyuru olmasa da, bu operasyonun Türkiye-Irak ilişkilerinin önemli bir işaret fişeği olduğunu söyleyebilirim.
El-Avadi’nin “Anlaşmanın önemini zamanla Allah uzun ömür verirse ileride herkes görecek” sözleri, bu ziyarete dair farklı yorumlara ve beklentilere açık olduğunu gösteriyor. Bazıları bu ziyareti iki ülke arasındaki ilişkilerde tarihi bir dönüm noktası olarak görürken, bazıları ise Metina operasyonu gibi gelişmelerin ziyaretin önemini arttırdığını söylüyor.
Hamas ile İlişkiler:
Türkiye’nin Filistin meselesindeki etkin rolü, Hamas liderlerinin Türkiye ziyaretiyle bir kez daha vurgulanmaktadır. Bu ziyaret, bölgedeki diplomatik çabaların önemli bir parçası olarak kabul edilmekte ve özellikle İran-İsrail arasındaki artan gerginlik ve Gazze’deki hassas durum göz önünde bulundurulmaktadır. İsmail Haniye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmeye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç da katıldı. Bu görüşme, bölgedeki mevcut gerilimleri hafifletme potansiyeline sahiptir.
Türkiye Hamas ve Fetih grupları arasında uzlaşma sağlanması ve ateşkes için adımlar atılması konusunda aktif bir rol üstlenmeye devam ediyor. Bu görüşme, bölgedeki istikrar ve güvenliğin sağlanması adına önemli bir adım olabilir. Ayrıca, Türkiye’nin Katar ile birlikte bölgede barış ve istikrarın sağlanması için yeni öneriler geliştiriyor ve diplomatik köprü görevi görmeye devam ediyor.
Türkiye’nin Filistin meselesindeki diplomatik çabaları, uluslararası toplum tarafından da takip ediliyor. Bu diplomatik çabalar, Filistin halkının meşru haklarının savunulması ve bölgesel barışın tesisi yönünde atılmış önemli adımlardır. Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı ve çabaları, bölgede kalıcı bir çözüm bulma hedefini yansıtmaktadır ve uluslararası arenada takdirle karşılanmaktadır.
Mısır ile Yakınlaşma:
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Ankara-Kahire normalleşme süreci kapsamında Türkiye’ye yaptığı ziyarette, İstanbul’da Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında, Türkiye-Mısır ilişkileri ve bölgedeki gelişmeler ele alındı. İki bakan, Gazze’deki son durum ve İsrail-İran askeri gerilimi konularında görüşlerini paylaştılar. Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin yakın zamanda Türkiye’yi ziyaret edeceğini duyurdu.
Bakanlar, Türkiye-Mısır iş birliği ve Gazze’deki ateşkes vurgusunu yaptılar. Şukri, Gazze’deki durumun önemine vurgu yaparak ateşkesin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, İran-İsrail askeri gerilimi konusunda da endişelerini dile getirdi.
Bakan Fidan, Türkiye ve Mısır arasındaki iş birliğinin bölge için önemini vurguladı ve Mısır’ın Türkiye ziyaretini olumlu bir adım olarak nitelendirdi. İki ülke arasındaki ticaret hacmi ve savunma sanayii ilişkilerinin güçlenmekte olduğunu ifade etti.
Görüşmelerde ayrıca, bölgesel sorunlar ve diğer konular da ele alındı. İki bakan, bölgesel istikrarın ve çözümlerin sağlanması için iş birliği yapma kararlılıklarını vurguladılar.
Diplomatik Zorluklar ve ABD’nin Tutumu:
Türkiye, son yıllarda artan şekilde yumuşak güç diplomasisi yoluyla bölgesel nüfuzunu genişletmeye çalışmaktadır. Bu çabalar, kültürel değişim programları, kalkınma yardımı ve siyasi diyalog gibi çeşitli araçları içermektedir. Türkiye’nin bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunma potansiyeline sahip olduğu genel olarak kabul görmektedir ancak Türkiye’nin yumuşak güç diplomasisi çabaları, ABD’nin bölgedeki hegemonyası tarafından önemli bir engel ile karşı karşıyadır. ABD, uzun zamandır Orta Doğu’da baskın bir güç olmuştur ve siyasi, ekonomik ve askeri açıdan önemli bir nüfusa sahiptir. ABD’nin bölgedeki varlığı, Türkiye’nin kendi bölgesel önceliklerini ilerletme yeteneğini sınırlayabilir.
Son günlerde ABD’nin Irak hava sahasında uçuşlar gerçekleştirmesi ve bölgedeki askeri varlığını artırması, Türkiye’nin bölgesel barış ve istikrar için öngördüğü planları sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Bu durum, Türkiye ve ABD arasında gerginliğe yol açabilir ve bölgesel istikrarsızlığı artırabilir.
Sonuç:
Türkiye, Ortadoğu’da bölgesel barış ve istikrara katkı sağlama hedefiyle aktif bir dış politika yürütmektedir. Bu çerçevede, yumuşak güç unsurlarını kullanarak bölgesel ilişkilerini güçlendirmeye ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmeye çalışmaktadır. Ancak, Türkiye’nin bu çabaları, bölgedeki ABD’nin hegemonyası ve diğer uluslararası oyuncuların politikalarıyla çakışmaktadır.
Türkiye’nin Ortadoğu politikası, uluslararası diplomasi ve siyaset dengeleriyle sıkı bir ilişki içindedir. Özellikle Suriye, Irak ve Libya gibi kriz bölgelerindeki rolleri, Türkiye’nin bölgesel etkisini artırmış ve uluslararası toplumun dikkatini çekmiştir. Bununla birlikte, ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarlarıyla uyumlu olmayan bazı adımlar, Türkiye ile ABD arasında gerilimlere neden olabilir.
Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının şekillenmesinde ABD’nin ve Rusya’nın bölgedeki rolü ve diğer uluslararası aktörlerin tutumu önemli olacaktır. Türkiye, kendi çıkarlarını korurken bölgesel istikrarı sağlama çabalarını sürdürecektir, ancak bu çabaları, bölgesel ve uluslararası dengeleri dikkate alarak yürütmek zorunda kalacaktır.