Muhammed IŞIK – SASAM Genel Sekreteri
Sermayenin küreselleşmesi, ülkeler arasındaki doğrudan yabancı yatırım akışlarının hızlanmasına da yol açmaktadır. İhracat, nakliye maliyetlerini içerdiğinden, doğrudan yabancı yatırım yoluyla pazara girmek daha avantajlıdır. Bu yatırım hem sermayenin geldiği ülkeye hem de yatırımın yapıldığı ülkeye bazı kazanımlar sağlamaktadır. Sermaye akımları, sermaye ithal eden ülkede kişi başına düşen GSYİH’yi artırmaktadır. Daha iyi teknolojiye erişim, sürdürülebilir büyümenin tek kaynağıdır. Ayrıca doğrudan yabancı yatırımlar, sermaye sahibi ve sermaye ithal eden ülkeler arasında risk paylaşımına neden olmaktadır. Böylece, bu tür sermaye akışları borçlanmadan daha cazip hale gelmektedir.
Küreselleşmenin ayrılmaz bir unsuru olarak doğrudan yabancı yatırımlar, dünya ekonomisini şekillendiren faktörlerin başında gelmektedir. Ülkelerin ekonomik kalkınmasının önündeki en önemli engellerden biri sermaye birikimi ve tasarruf eksikliğidir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında, bu ülkelerdeki temel sorun finansman eksikliği olmaktadır.
Sermaye ve yatırım açısından büyük sorunlar yaşayan, iç ve dış finansmanı yetersiz olan ülkemiz için doğrudan yabancı yatırımlar da oldukça önemlidir. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler düzeyinde ekonomik ve sosyal refaha ulaşabilmesi için büyüme hızını istikrarlı bir şekilde artırması gerekmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlar bu konudaki kaynak açığını kapatmada büyük bir potansiyele sahiptir. Yıllardır Türkiye’nin ekonomik gündeminin en önemli konularından biri olan doğrudan yabancı yatırımlar, ülkemiz için birçok yönden yüksek potansiyele sahiptir. Ancak ülkemizde çok liberal bir Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu olmasına rağmen ne yazık ki bu konuda istenilen seviyelere ulaşamamış ve doğrudan yabancı yatırımları çekme konusunda hedeflerin altında bir performans göstermiştir.
Doğrudan yabancı yatırımlar günümüzde, sermaye ve yatırım konusunda büyük sıkıntılar yaşayan, iç ve dış finansman yetersizliği olan ülkemiz için de çok önemlidir. Türkiye, gelişmiş ülkeler seviyesinde ekonomik ve sosyal refaha ulaşabilmek için mutlaka istikrar içinde büyüme hızını artırmak durumundadır. Bu konudaki kaynak açığını kapatabilme konusunda da doğrudan yabancı yatırımlar büyük bir potansiyele sahiptir. Türkiye’nin ekonomik gündeminde yıllardır en önemli konulardan biri olan doğrudan yabancı yatırımlar, ülkemiz açısından birçok yönden yüksek potansiyel taşımaktadır.
Ülkemizdeki doğrudan yabancı yatırımların gelişimine bakıldığında asıl gelişmenin 1980 sonrası olduğu görülmektedir. 2003 yılında 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte yabancı sermaye girişleri önemli bir artış göstermiştir. Buna rağmen, Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım çekme potansiyeli açısından potansiyelinin çok gerisinde kaldığı sıklıkla dile getirilmiştir. Doğrudan yabancı yatırımlar ile ilgili bir diğer gelişme de 1980’lerden itibaren artan Türk dış yatırımlarının önemli boyutlara ulaşmasıdır. Bu artışta yurt içi yatırım ortamındaki olumsuz etkiler etkili olmasıyla birlikte, değişen rekabet koşullarına bağlı olarak uzun vadeli stratejilerin de önemi vardı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, 10 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kuruldu. Yatırım Ofisi’nin görevi, büyük yatırımcılara destek sağlamak ve yatırımcıların Türkiye’ye gelmelerini sağlamak olarak belirlendi. Bu sayede doğrudan yabancı yatırımlarda Türkiye hızlı ve verimli adımlar atabilme imkânına kavuştu. Kuruluşunun akabinde Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, başta yatırımcılar olmak üzere kamu ve özel sektörden ilgili tüm paydaşları bir araya getirerek Türkiye’nin ilk Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisini (2021-23) koordine etmiş ve tüm paydaşların katkılarıyla geliştirmiştir. Hazırlanan strateji belgesi ile doğrudan yabancı yatırımlar, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından planlı ve sistemli bir şekilde ülkenin hizmetine sunulmaya çalışılmaktadır.
Girişimci iş kültürü, genç ve teknolojiden anlayan nüfusu, yetenekli mühendis havuzu ve rekabetçi ürün ve hizmetleri sayesinde Türkiye, küresel oyunculardan önemli yatırımlar çekebilme kapasitesine sahiptir. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlara yönelik üretim ve ihracatta rekabet gücünü korumak ve güçlendirmek için iş ortamını, düzenleyici çerçevesini ve tedarikçi altyapısını Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyumlu hale getirmesi, özellikle yeşil ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma bağlamında kritik öneme sahiptir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı üretim, yatırım, istihdam ve ihracata yönelik yeni ekonomi modeli de doğrudan yabancı yatırımların önemine işaret etmektedir.
Türkiye küresel tedarik zincirlerindeki konumunu güçlendirmekte ve uluslararası yatırımcılar bu bakış açısıyla Türkiye’deki varlıklarını artırmaktadır. Bölgesel bir Ar-Ge, üretim, lojistik, eğitim ve yönetim merkezi olarak Türkiye, bu doğrultuda mal ve hizmet ihracatı odaklı yatırımlar kazanmaya devam etmelidir. Ayrıca, teknoloji girişimlerine yapılan yatırımlar da aynı şekilde artmalıdır. E-ticaret, fintech, online oyunlar, lojistik teknolojileri, yaşam bilimleri ve derin teknolojiler gibi alanlarda hızla ölçeğini genişleten girişimler, önümüzdeki yıllarda Türkiye için önemli doğrudan yabancı yatırım alanları olacak gibi görünmektedir.
Türkiye, Almanya’dan Çin’e kadar uzanan coğrafyada geniş çeşitlilik ve derinlikte üretim yetkinliğine sahip tek ülke olmasına rağmen yıllardır bu stratejik güçten yeterince yararlanamamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde hayata geçirdiği reformlar, altyapı ve üstyapı yatırımları, yatırımcı dostu politikalar ve yetenek havuzuna yapılan eğitim yatırımları ile son 20 yılda yatırımlarda çok yol kat etti. Türkiye, 84,6 milyonluk nüfusu ile güçlü bir iç pazar yaratmanın ötesinde, etkin ticari diplomasisi ve uluslararası erişilebilirliği en üst düzeye çıkaran lojistik ağları sayesinde imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarıyla geniş bir coğrafyaya ulaşma fırsatı sunmaktadır. Global şirketler Türkiye’yi bölgede üretim, ihracat, Ar-Ge, lojistik ve yönetim merkezi olarak görmekte ve iş planlarını buna göre yapmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımcılar artık Türkiye’ye uzun vadeli bir bakış açısıyla bakıyor ve Türkiye’nin temel değer önermelerine odaklanıyor.
Türkiye, güçlü, dayanıklı ve hızlı büyüyen ekonomisi ile Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesiştiği noktada küresel pazarlara erişim, yatırımcı dostu politikalar ve sürdürülebilir doğrudan yabancı yatırımları çekmek için geniş bir yetenek havuzu sunmaktadır. Yine tedarik zincirindeki ürün süreçlerine bakıldığında uluslararası firmaların sadece ülkemizde üretim yapmadığı, Ar-Ge merkezi, tasarım ofisi, satın alma birimi, test merkezi gibi üretim öncesi fonksiyonlarını da Türkiye’ye taşıdıkları görülmektedir. Benzer şekilde üretim sonrası süreçler olan lojistik yönetimi, eğitim merkezleri ve yönetim faaliyetleri gibi işlevler için de Türkiye’yi bölgesel bir üs olarak kullandıkları görülmektedir. Türkiye, son küresel salgın döneminde tüm yatırımcılar için güvenilir ve dayanıklı bir tedarik üssü olma sözünü kanıtlamıştır.
Küresel ve bölgesel piyasa eğilimleri, doğrudan yabancı yatırımların orta vadeli geleceği için her zamankinden daha rekabetçi bir piyasa yapısına işaret ediyor. Daralan doğrudan yabancı yatırım pazarında Türkiye hem Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle hem de daha önce Türkiye’nin rakibi sayılmayan Almanya, ABD, Çin, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerle rekabet halindedir.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi verilerine göre Türkiye, orta-yüksek teknolojili imalat sektörlerine yönelik yatırım projeleri ve üretim faaliyetlerinde bölgesinde lider ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’nin üretim yatırımlarında Orta ve Doğu Avrupa bölgesinde en önemli oyuncu olduğu görülmektedir. Türkiye 2005-09 döneminde bölgedeki ilgili yatırımların %3,7’sini çekerken, 2015-19 döneminde payı %17,9’a yükseldi. Orta ve Doğu Avrupa bölgesine yönelik her beş üretim yatırım projesinden biri Türkiye’de bir yer seçmiştir.
Türkiye, istikrarla sürdürmeye çalıştığı yeni ekonomik modeliyle, belirli bir stratejiyle doğrudan yabancı yatırımları kendine çekerken, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi bu önemli görevi yerine getirmeye devam ediyor.