Son günlerde Irak fokur fokur kaynıyor. Bir tarafta fiilen bağımsız olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, petrol anlaşmazlığı nedeniyle merkezi hükümet ile ipleri koparma noktasında. Kendi çıkardığı petrolü merkezi hükümetin rızası dışında ihraç etmeye başlayan IKBY’nin, Bağdat’ın ABD’den aldığı 30 adet F16 savaş uçağının dördünün ülkeye gelmesiyle birlikte pilotları da Kürt olan 2 tanesine el koyduğu, kamuoyunda dillendirilmekte. Merkezi hükümetin hiç bir şekilde egemenliği olmadığı Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik Türkiye Cumhuriyeti operasyonları söz konusu olunca, IKBY yetkilileri; “söz konusu operasyonların Irak’ın ulusal egemenliğine tecavüz olduğu ve Bağdat’ı ülkenin ulusal egemenliği ile güvenliğini sağlama görevini üstlenmesi gerektiği” yönünde açıklamalarda bulunuyorlar.
Öte yandan ülkeyi tam anlamıyla kavuran yaz mevsiminde, gölgede 54 ve açıkta 65 dereceye kadar yükselen sıcaklık yüzünden resmi tatil yapıldı. Aynı seviyede devam eden sıcaklık ile elektrik başta olmak üzere birçok kamu hizmetinden yararlanamayan vatandaş öfkeli. Geçtiğimiz günlerde Basra’da elektrik kesintisine tepki olarak başlayan eylemleri yerel hükümetin bastırma eğilimi, tepkilerin büyümesine neden oldu. Ammar el Hekim ile Mukteda el Sadr’ın liderliğindeki siyasi partilerin birlikte yönettikleri Basra il yönetimi ve söz konusu iki siyasi oluşuma göre protesto eylemleri, Irak eski Başbakanı Nuri el Maliki tarafından provoke edilmektedir. Protesto eylemleri, Şii nüfusunun yoğun olduğu illerin yanı sıra Başkent Bağdat’a da sıçradı. Necef ve Kerbela’daki Şii mercilerinin temsilcilerinin Cuma hutbelerinde halka verdikleri destek nitelikli mesajları göz önünde bulundurulursa, protesto eylemlerine katılım oranı ve eylemlerin şiddetinin artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Diğer taraftan ülke, içinde bulunduğu krizden çıkmak için çözüm arayışında. Yolsuzlukların hat safhada olduğu ülke, geçtiğimiz yıl petrol fiyatlarının gerilemesi ve üzerine bir de IŞİD’in yol açtığı zararlar yüzünden ekonomik kriz yaşamaktadır. Bu yüzden de mevcut vergi oranları artırılmakta, yeni vergiler konulmakta, memurların maaşlarında kesintiler gündeme getirilmekte ve Dünya Bankası’ndan borç alınmakta. Ancak ulusal ortaklık adı altında etnik ve mezhepsel kesimler arasında paylaşılan hükümetle birlikte tüm siyasi, idari ve ekonomik müesseseler, bürokrasinin maaşları, onlara tahsis edilen koruma, mesken, ulaşım, danışmanlık ve yurtdışı görevleri gibi giderlere kimse dokundurtmuyor ki, bu giderler ülke ekonomisine oldukça büyük yük getiriyor. Durumdan oldukça rahatsız olan vatandaşlarla dini liderlerin siyasi otoriteyi eleştirmesi ve baskısı, ülkeyi yeni çözüm aramaya itiyor. Fakat etnik ve mezhepsel yarışmaların en büyük provokatörü olan bürokrasi, söz konusu değişim arayışlarının önündeki en büyük engellerden biridir. Toplumun ve dini liderlerin tepkisini azaltmak isteyen siyasetçiler ve mevcut durumu farklı biçimlerde devam ettirme eğilimi sergileyen siyasetçiler, bir süredir yeni koalisyon oluşturma müzakereleri yürütmekteler. 2005’ten beri başbakanlık koltuğunu elinde bulunduran Da’ava Partisi ve başbakan Haydar Abadi’nin yönetiminden de memnun olmayan diğer kesimler, yanlarına Da’ava Partisinin Ulusal İttifak’taki ortakları olan Mukteda el Sadr’ın liderliğindeki Ahrar Akımı ile Ammar el Hekim liderliğindeki İslami el Muvatin İttifakının da desteğini almış görünüyor. Kamuoyu ve basına yansıyan bilgilere göre; Kürdistan İttifakı ve Irak Kuvvetleri İttifakı ile birlikte yürütülen müzakerelerin amacı, başbakanlık koltuğunu Da’ava Partisi’nden almak ve yukarıda adı geçen iki Şii oluşumdan birine vermek. Bu bağlamda Ahrar Akımı’nın adayı ve Başbakan Yardımcısı Bahaa el Araci’nin yeni başbakan olması planlanıyor. Ancak ilgili görüşmelerin önündeki temel engel; Kürtler ve Sünni Arapların Şii ortaklarının, İran ve Şii milislerin etkisi altında olmaması yönündeki tutumudur. Oysa Ahrar ve Muvatin yetkilileri, Şii toplum ve dini liderlerin desteğini almadan halıyı Da’ava Partisi liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu’nun ayağının altından çekemeyeceklerinin farkındalar. Dolayısıyla Muvatin’in eski askeri kanadı olan Bedir Örgütü’nü y ada Ahrar’ın eski müttefiki ve askeri kanadından ayrılan Asayıb Ehl el Hak’ı yeni ittifaka kazandırmak istiyor. Zira bu milisler, IŞİD ile mücadeledeki etkinliğinden dolayı Şii toplumundan geniş destek almaktadır.
Dini liderlerin tutumu henüz netlik kazanmamış ancak IŞİD ile mücadele kapsamında Sistani’nin cihat fetvasıyla oluşan Haşd el Şabidem (Gönüllü savaşçılar), söz konusu iki silahlı örgüte yakınlığından dolayı dini liderlerin tercihini kazanma ihtimalini arttırıyor. Şii kampta, diğer taraftan da Da’ava Partisi liderliğinde müzakereler devam ediyor. Bedir Örgütü ile Kanun Devleti Koalisyonu’nda ittifak içinde olan Da’ava Partisi Asayıb Ehl el Hak’a ve diğer Şii milislere daha yakın görünüyor. Bunlarla birlikte bazı Sünni liderlerini yeni ittifaka kazandırmak isteyen Kanun Devleti Koalisyonu lideri Maliki’nin, azınlık hükümeti kurarak yeniden başbakanlık koltuğuna oturma planları yaptığı iddia edilmektedir.
Bir tarafta bu gelişmeler yaşanırken diğer taraftan da Irak’ın yaklaşık %30’u halen IŞİD’in kontrolünde ve çatışmalar Felluce ile Ramadi merkezde yoğunlaşmakta. Bir seneden uzun süreden beri devam eden çatışmalarda önemli başarılar elde edilse de, mücadele kısa vadede bitecek gibi görünmüyor. Üstelik ülkenin içinde olduğu siyasi durum ve olası yeni çalkantılar, Irak’ı uçuruma doğru bir adım daha yaklaştıracak gibi duruyor.
.
Yr.Doç.Dr. Ziya ABBAS – SASAM Irak Masası Koordinatörü
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.