Aşiret; aynı soydan gelen, göçebe ya da yarı göçebe yaşam sürdüren insan topluluğuna verilen isimdir.
Aynı zamanda bir ataya bağlı insanlardan meydana gelen büyük bir aile, göçebe topluluğu anlamına da gelir.
Dünyanın birçok yöresinde olduğu üzere, klasik dönemlerin toplumsal alanda kendine yer bulan aşiret olgusu, özellikle de doğu İslam toplumlarında kendine yer bulmuştur.
Türk toplumunun modernleşmesi ile aşiret bağlarının giderek zayıflamasının yanında, birçok Arap toplumunda ve özellikle de Kürtler arasında halen sürdürmekte olan aşiret yapıları ile ilgili olarak, sosyolojik açıdan, bilimsel olarak birçok yerel ve genel araştırma yapılmış ve yapılmaktadır. ( (Beleki) Bıdri ve Şego Aşiretleri -Aşiretler Üzerine Bir Çalışma, Özmen Özden, 1. Baskı Ağustos 2019 Fatih-İST)
Türkiye’de daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki toplumsal yapı ve Kürt toplumu ile ilişkilendirilen aşiret yapılanması, etnik olmaktan ziyade, kültürel ve coğrafik şartların bu tür örgütlenmelerin oluşmasında ve devam etmesinde ciddi etkileri olduğu sosyal bir olgudur.
Bu çalışmanın problematiği de bu noktada şekillenmektedir. Zira Cumhuriyet dönemi modernleşme serüvenine geç ve sınırlı argümanlarla dahil olan Muş İli’de geleneksel ve endemik özelliklerin yaşamasına uygun bir ortam sunmuştur. (Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri )
Aşiret Yapısına Dair Genel Bilgiler :
Modern öncesi dönemin bir uzantısı olarak kabul edilen ve modernleşme sürecinin etkisi ile zamanla yok olacağı düşünülen geleneksel aşiret örgütlenmeleri, yaygın kanının aksine aidiyet ilişkileri ekseninde farklı şekillerde zamanın ruhuna direnç göstermektedir.
Modernizmin yerelde hesaba katmadığı güvenlik problemleri, azınlık kimliği ve kültürel aidiyet gibi parametreler bu örgütsel yapıyı canlı tutarken bunların doğurduğu aidiyet ilişkileri postmodern dönemin parçalı kimlik dokuları arasında yerini almaktadır.
Aşiret etnik bir yapı ve bununla beraber siyasi bir yapıyı içerir. Gerçek ya da varsayılan bu akrabalık grubu kendi içerisinde bir dayanışma ruhuna sahiptir. Bu çalışmaya konu olan Şego ve Bıdri aşiretlerinde bu dayanışma ruhundan bahsetmek mümkündür.
Varsayılan akrabalık ilişkilerinin gerçek ya da hayali olma durumu ise bu çalışma kapsamı dışında olmakla beraber onların meskun oldukları bölgede aşiret kimliğine önemli bir aidiyet besledikleri görülmektedir. Dolayısıyla aşiret terimi yalın bir şekilde sadece “bir bileşim derecesini” ortaya koymak için kullanılmaz. (Bruinessen, MV (2013). Ağa, Şeyh ve Devlet (Çev. B. Yalkut). İstanbul: İletişim Yayınları)
Bu yönüyle bu çalışma aşiret örgütlenmesinin basit bir şekilde “aynı atadan geldiği varsayılan akraba topluluğu” olmadığını ama özellikle birlikte yaşayan toplulukların, yaşanılan coğrafyanın bu yapının devam etmesi üzerindeki etkisini incelemektedir.
Daha sonra ise aşiretin yapısal olarak bozulmasından sonra ortaya çıkan yeni formlar ve bu formların sosyo -kültürel boyutları üzerinde durmaktadır.
Çalışmanın Amacı :
Bu çalışma, uzun yıllardır beraber, kardeşçe yaşadığımız hepsi birbirinden değerli, Bıdri ve Şego aşiretlerinin bireylerini, tarihsel arka planıyla birlikte daha iyi tanımak ve tanıtmak amacıyla yapılmıştır.
Bıdri ve Şego aşiretlerinin tarihsel arka planına ve coğrafik dağılımına yönelik bir girişten sonra aşirete yönelik aidiyeti ve kolektif kimliğin inşası ile bu kimliğin siyasi olarak konumlandırma noktasındaki tutumlarını analiz edilmeye çalışılmıştır.
Bu kapsamda, yüzyıllar boyunca dağlar ile çevrili bir bölgenin kültürel etkileşimi, etnik yapıyı ve aşiret örgütlenmesini nasıl koruduğuna odaklanmaktadır.
Bu bağlamda aşirete mensup kanaat önderlerinin, çözüm ürettikleri konulara nasıl müdahale ettikleri ve uyguladıkları yöntemlerde hangi ölçütleri referans aldıkları anlaşılmaya çalışılmıştır.
Yine bu aşiretlerin komşu aşiretler ve Devletle olan ilişkilerinde hangi tutumları sergilediği anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bıdri ve Şego Aşiretlerinin Yaşadığı Muş İline Ait Genel Bilgiler:
Muş, bir Doğu Anadolu ili olup, 8.196 km’lik yüzölçümü ile ülke alanının % 1,1’ini kaplamaktadır. İl doğudan Ağrının Patnos ve Tutak, Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz, kuzeyden Erzurum’un Karayazı, Hınıs, Tekman, Karaçoban, batıdan Bingöl’ün Karlıova ve Solhan, güneyden ise Diyarbakır’ın Kulp, Siirt’in Sason ve Bitlis’in Güroymak ve Mutki ilçeleri ile çevrilidir. (https://mus.csb.gov.tr/sharp304-l-sharp304-m-sharp304-z-hakkinda-i-836)
Muş yüksek ve dağlı bir yörededir. İl alanının yüzde 34,9’nü kaplayan dağlar, Güney Doğu Torosların uzantılarıdır. Genellikle 1500-1700 m rakımlı platolar il alanının yüzde 37,9’nu kaplar. (https://mus.csb.gov.tr/sharp304-l-sharp304-m-sharp304-z-hakkinda-i-836)
Eskiden gür ormanlarla örtülü olan dağlar, zamanla çıplaklaşmıştır. Muş ilinin başlıca önemli dağları Akdoğan (Hamurpet), Şerafettin, Bilican, Bingöl, Haçreş (Karaçavuş, Çavuş), Otluk ve Yakupağa dağlarıdır. (https://mus.csb.gov.tr/ sharp304-l-sharp304-m-sharp304-z-hakkinda-i-836)
Platolar il alanının 37,9’nü oluşturur. İl alanının kuzey ve kuzeybatısında yer alan bu platolar Murat vadisinin tavanı ile bu dağların zirveleri arasında sıralanır. Az dalgalı ve kalın bir toprak tabakası ile örtülüdürler. Bol sulu ve otludurlar. Bu nedenle Muş tarımının en gelişmiş dalı hayvancılıktır. (https://mus.csb.gov.tr/sharp304-l-sharp304-m-sharp304-z-hakkinda-i-836)
Muş İlinde Bıdri ve Şegoların Bulunduğu Yerleşim Yerleri:
Muş Merkezde Bıdri ve Şego aşiretlerinin üyeleri bulunmaktadır. Muş Merkez İlçeye bağlı Karaağaçlı (Belarınç) Beldesi, Sungu (Norşen) Beldesi, Tabanlı (Kırtakom) Köyü, Derecik (Havadorik) Köyü, Soğucak (Mongok) Köyü, Tandoğan (Alizurum) Köyü, Yarpuzlu (Soğkom) Köyü, Taşoluk (Ağçanan) Köyü ve kısmen Çöğürlü (Arınç) köylerinde,
Muş İline bağlı, Hasköy (Derhas) İlçe merkezinde, Hasköy (Derhas) İlçesine bağlı Düzkışla (Mıgrakom) Beldesi, Dağdibi (Şımlak), Elmabulak (Kolosik), Yerkaya (Cotık-bındek), Eşmepınar (Erışter), Azıklı (Teğısmer), Karakütük (Zığak) köylerinde,
Yine Muş ili Korkut İlçesine bağlı Pınarüstü (Bardik), Güven ( Hasik), Yürekli (Erizak) köylerinde aşiret üyeleri yaşamaktadırlar.
Muş’un Tarihçesi:
IV. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Muş adının Süryani dilinde suyu bol anlamına gelen “Muşa” veya şehri kuran “Muşet” kelimelerinden geldiğini söylenmektedir. (https://dhmi.gov.tr/Sayfalar/Havalimani/Mus/SehirTarihcesi.aspx)
Araplar ise şehre “Tarun” adını takmışlardır. Arap (641). Bizans (966) Selçukluk (XI. Yüzyıl). Moğol (1260) Akkoyunlu Karakoyunlu ve Safevi dönemlerinden sonra 1515 yılında Yavuz Selim tarafından Osmanlı ülkesine katılmıştır. Osmanlı döneminde Van Beylerbeyliğine bağlı, 1879 yılında ise Bitlis eyaletine bağlı bir sancak merkezi olmuştur. (https://dhmi.gov.tr/Sayfalar/Havalimani/Mus/SehirTarihcesi.aspx)
18 Şubat 1916 – 1 Mayıs 1917 tarihleri arasında Rus işgalinde kalan şehir ile birlikte tarihi eserler Ruslar ve Ermeniler tarafından yakılıp yıkılmıştır.
23 Nisan 1920 tarihinde ilk Millet Meclisine seçilen Muş milletvekilleri Hacı Ahmet, Hacı İlyas Sami, Osman Kadri, Kasım ve Rıza Beydir. 1923 yılında il, (1926-1929) arası Bitlis iline bağlı ilçe olmuştur. (https://dhmi.gov.tr/Sayfalar/Havalimani/Mus/SehirTarihcesi.aspx)
Bıdri ve Şego Aşiretlerinin Tarihçesi:
Tarihsel kaynaklara bakıldığında Abbasi halifesi tarafından Anadolu’nun müslümanlaştırılması için günümüz Sason (Batman) bölgesine gönderildiği öne sürülen bu aşiretlerin, Kral Tavit egemenliğine son vererek bölgedeki Ermenileri egemenlikleri altına almışlardır. (Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi )
Osmanlı merkezileşme politikası neticesinde haberdar olunan bu aşiretlerin farklı etnik bir yapıya sahip olmaları onların bölgedeki diğer aşiretler ile ilişkilerinin yönünü tayin etmiştir.
Bu bakımdan söz konusu aşiretlerin tarihleri, onları bölgedeki diğer aşiretlerden ayıran etno-kültürel ve kolektif kimlik yapıları ve devlet ile kurmuş oldukları ilişkiler bu çalışma kapsamında incelenmiştir. (Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi )
Anadolu’ya geldikten sonra Müslümanlar ile önemli oranda iletişimleri kesilen bu aşiretlerin, sadece egemenlikleri altına aldıkları Ermenilerle kültürel bir etkileşime girdikleri görülmektedir.
Alan verileri dikkate alındığında dâhil oldukları Sason isyanlarından sonra göreceli olarak Cumhuriyet ile iyi ilişkiler geliştirdiği görülen bu aşiretlerin, aşiret bünyesinde kabul edilen koruculuk sistemine ek olarak devlet ile ilişkileri parti ve hükümet üstü algıladıkları görülmektedir. (Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi )
Araplık kimliği korunmakta ve gündelik ile resmi ilişkilerde bu kimlik bilinçli olarak ön plana çıkartılmaktadır. Ayrıca görüşmelerde devletin yanında olunduğu vurgusu ön plana çıkması çalışma bulguları açısından önem arz etmektedir. Ayrıca söz konusu aşiretlerde klasik aşiret yönetiminin değişmiş ve aşiret bünyesinde yeni öncü bir grubun öne çıktığı görülmektedir. (Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi )
Aynı şekilde Muhammed Emin Zeki Beg (2015, s.358) de çalışmasında Bıdri ve Şego aşiretlerini yine Bozıkan ve Küryan aşiretleri ile yine coğrafik nedenlerden dolayı aynı kategoride ele alır. Ancak bu aşiretler ile ilgili demografik bir bilgiye yer vermezken Küryan ve Bozıkan aşiretlerinin 180’er aileye sahip olduğunu ifade etmektedir. (Kürtler ve Kürdistan Tarihi, Muhammed Emin Zeki Beg.)
Sykes’in (1908, s.465) aktardığı bilgilere göre, Bozıkan ve Küryan aşiretleri ve Bozıkan aşiretinin alt dalı olan Hazali aşireti Sason bölgesinde Ermeni Hristiyan Kral Tavit (Sasonlu Tavit) egemenliği altında yaşıyorlardı. (Sykes, M. (1908). The Kurdish tribes of the Ottoman Empire, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, 38 (Jul-Dec), 458-486. )
Destansı bir özellik kazanan ve bölgede ün salan Sasonlu Kral Tavit üzerine, Bağdat halifesi (Abbasiler) tarafından bölgenin müslümanlaştırılması için gazalar düzenlemiştir.
Bunlardan biri de Şeyh Nasrettin’in liderlik ettiği gazadır. Şeyh Nasrettin o dönemde Sason bölgesinde ünlenen Kral Tavit’i öldürerek bölgenin müslümanlaşmasını sağladı. Bu süreçte Şeyh Nasrettin’in komutasındaki Zekeri, Sarmi ve Musi adlı kişiler kendi kabilelerini oluşturacak kişileri de getirerek günümüz Sason ve Kozluk’u içine alan bölgeye yerleşmişlerdir.
Bundan kaynaklı olarak bölgede Zekeri, Sarmi ve Musi aşiretleri oluşurken süreç içerisinde onların bünyesinde Şego ve Bıdri aşiretleri meydana gelmiştir. (Sykes, M. (1908). The Kurdish tribes of the Ottoman Empire, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, 38 (Jul-Dec), 458-486. )
Bu aşiretler ile ilgili en detaylı bilgiye Sykes’ın (1908, s.464-465) Osmanlı’daki Kürt aşiretleri üzerine yazdığı makalesinde rastlanmaktadır.
Sykes, söz konusu çalışmasında Şego ve Bıdri aşiretlerini Zekeri, Musi, Sarmi, Celali, Hazali, Bozıkan, Küryan aşiretleri ile coğrafik nedenlerden dolayı aynı kategoride ele alarak açıklamaya çalışır.
Ancak bu aşiretlerin nüfus yapısı ile ilgili Sarmi aşiretinin 400, Celali aşiretinin 100, Hazali aşiretinin 50, Bozıkan ve Küryan aşiretlerinin ise 180’er aileye sahip olduklarını aktarırken Şego (Malaşego) ve Bıdri aşiretlerinin nüfus yapısı veya aile sayısı hakkında bilgi vermez.
Gerek Sykes’in çalışmasında gerekse de Siirt mutasarrıfı Safi Paşa (1890) raporunda bu aşiretlerin ellerinde Abbasîlerden olduklarını/geldiklerini gösteren bir belgeden bahsetmeleri bu iddiayı güçlendirmektedir. (Reşkotan Islahatı Raporu, Siirt Mutasarrıfı Safi Paşa (1890))
Aktarılan bilgilerin sözlü tarihe dayanmasına rağmen Şego ve Bıdri aşiretlerinin ve onların birbirileri ile olan etkileşimini aktarması, geldikleri coğrafyaya işaret etmesi açısından önemlidir.
Bu aşiretlerin Muş ve Sason arasındaki bölgede meskûn oldukları aktarılırken, günümüzde ise Muş, Bitlis ve Batman kent ve kırsal alanlarında yoğunlaştığını söylemek mümkündür.
Ancak bu veriler M. Emin Zeki Beg’in aktardığı bilgiler ile birleştirildiğinde alanın Diyarbakır sınırlarına kadar uzadığını da söyleyebiliriz.
Bu aşiretlerin Anadolu’ya geliş tarihleri hakkında Sykes’in aktardıkları, Safi Paşa’nın raporundaki veriler ile birlikte dikkate alındığında, Abbasîlerden oldukları ve Abbasî halifesinin emri ile bölgenin müslümanlaştırılması için gönderildikleri iddiası güçlük kazanmaktadır. Nitekim bu aşiretlerin bölgedeki tarihlerinin tayini için bazı noktaların birlikte düşünülmesi gerekmektedir. (Sykes, M. (1908). The Kurdish tribes of the Ottoman Empire, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, 38 (Jul-Dec), 458-486. )
Sykes’in çalışmasında Bağdat halifesi tarafından gönderildiklerinin ifade edilmesi ve bu aşiretlerin Sasonlu Kral Tavit ile çarpıştıkları bilgisi de dikkate alındığında zaman aralığı daha belirgin bir görüntü kazanmaktadır.
Zira Emevi Devleti’nin 750 yılında askeri bir ayaklanma sonucu yıkılmasının ardından hilafet makamı Abbasîlere geçerken, devletin başkenti de 762 yılında Bağdat’a taşıdı. Başkentin Bağdat’a taşınması bölgede önemli gelişmelerin ve İslam’ın yayılması için de yeni gelişmeleri doğurmuştur.
Diğer bir veri ise bu aşiretlerin bölgedeki Ermeniler ile beraber ortak bir geçmişe sahip olmalarıdır. Fıllah ya da fellah olarak adlandırılan bu Ermenilerin ücret karşılığı tarımsal faaliyetlerde çalıştırıldığı Şego ve Bıdri aşiret üyelerince sözlü tarih yolu ile ve Safi Paşa’nın raporunda aktarılmaktadır.
Ancak elimizdeki parçalı veriler ile net bir tarih aralığı ortaya koymak mümkün değildir. Nitekim sözü geçen tarihi rapor ve kaynaklar daha çok sözlü tarihten beslenmişlerdir. Bununla beraber Bağdat halifesi tarafından gönderilen Şeyh Nasrettin’in Kral Tavit’i öldürdüğü ifadesi, Kral Tavit’ten kalan mirası veya onun kurmuş olduğu egemenliği şeklinde anlaşılmaya müsaittir. (Garibyan, A.(2017).Ontolojik sorunlar Ermeni Sason”(Sasna Dzrer).Bilgelik 1 (8) , 101-10)
Bunlara rağmen elimizdeki parçalı bilgileri birleştirilerek bir sonuç çıkarmak gerekirse, Kral Tavit’in destanının 8-10. yüzyıla dayanan geçmişi (Gharibyan, 2017, s.102) ve Abbasî Devleti başkentinin Bağdat’ta olması, halifenin oradan Anadolu’ya akınlar düzenlemesi Şego ve Bıdri aşiretlerinin ataları olan Musi, Zekeri ve Sarmi gibi büyük aşiret topluluklarının Abbasî Devleti’nin güçlü olduğu ve sefer düzenleyebileceği süreler olan 8-10 yüzyıl aralığına denk gelen bir sürede Sason bölgesine, bölgeyi müslümanlaştırmak için geldikleri sonucuna varmak mümkündür. (Garibyan, A.(2017).Ontolojik sorunlar Ermeni Sason”(Sasna Dzrer).Bilgelik 1 (8) , 101-10)
Tarihsel çalışmaları gerekli ve zorunlu kılan söz konusu bu aşiretlerin geliş tarihleri ve güzergâhları aslında Ermeni, Türk, Arap ve Kürt etnik yapılarının etkileşimi açısından da önemli bilgilerin açığa çıkmasını sağlayacaktır.
Destansı bir özellik kazanan Kral Tavit’in egemenliğinin Bağdat’tan gelen Müslüman birlikler tarafından sona erdirilmesi hem bölgesel hem de Anadolu’nun müslümanlaşması ile beraber Ermeni tarihi açısından da önemli verilerin saklı olduğu bir sürece işaret etmektedir.
Yukarıdaki bilgiler söz konusu aşiretlerin Anadolu’ya gelişlerine odaklanırken onların günümüz Sason-Kozluk bölgesinden Türkiye’nin doğu ve batı İllerine doğru nasıl yayıldıkları da ayrı bir akademik çalışma konusudur.
Kısaca değinmek gerekirse, bu aşiretlerin Bağdat’tan geldikten sonra Sason bölgesine yerleştikleri ve 1850 yıllarında Mutki-Hasköy ve Güroymak taraflarına doğru yayıldıkları Sason isyanı sırasında ise Türkiye’nin batı İllerine doğru zorunlu iskâna tabi tutuldukları anlaşılmaktadır.
Bu noktada Sason bölgesindeki Şego ve Bıdri aşiret üyelerinin isyan sonrası batı İllerine gönderildikleri raporlarla sabittir. (Kardaş, A. (2016) Cumhuriyet döneminde Sason isyanları ve alınan tedbirler, Academic Social Science Studies 43. 49-70.)
Ancak doğu tarafına doğru yayılışın kademeli olarak gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 1892 yılı Bitlis Salnamesinde Şego ve Bıdri aşiretlerinin Huyut nahiyesi sınırlarında meskûn oldukları ve bu durumun Sykes’in (1908) çalışması ile teyit edilmesi bu aşiretlerin, sözlü tarihe başvurulduğunda onların 1850’lerde Sason’dan doğu tarafına doğru yayıldıkları iddiasını güçlendirmektedir. (Bitlis Salnamesi (H. 1310, M. 1892).http://İsamveri. Org/ Salname/)
Bu iddiayı doğrulayan diğer bir veri ise görüşme yapılan aşiret üyelerinin şecerelerine bakıldığında kuşakların 19. yüzyılda Sason bölgesinde birleşmeleridir. Bununla beraber sözlü tarihe başvurulduğunda bu aşiretlerin özellikle Ermeni tehciri sırasında Mutki ve Hasköy bölgelerinde boşaltılan köylere yerleştikleri de aktarılmaktadır.
Sason İsyanı ve Sonrası Zorunlu İskan :
Şego ve Bıdri aşiretleri Sason isyanı ile beraber Eskişehir, Manisa, Bursa, Kırklareli, Kocaeli, Zonguldak, Bolu, Bilecik ve Aydın gibi Türkiye’nin birçok ilinde iskân edilmişlerdir. Sason isyanından sonra yasak bölge olarak ilan edilen bu bölgenin, 1 Temmuz 1950 yılında yasak bölge kapsamından çıkarılması ve tekrardan yerleşime açılmasına rağmen zorunlu iskâna tabi tutulanların büyük bir kısmı artık geri dönmemiştir. (Kardaş, A. (2016).Cumhuriyet Döneminde Sason İsyanları ve Tedbirler . Günlük ile ilgiliAkademik Sosyal Fen Bilimleri Çalışmaları, 43 , 49 -70.)
Bu nedenledir ki, günümüzde Şego ve Bıdri aşiretlerine mensup kişiler Türkiye’nin birçok ilinde bulunabilmektedir. Aşiret üyelerinin de sosyal medya üzerinden iletişim kurarak ciddi anlamda bir diaspora çalışması yürütmekle beraber kendi kültürel değerlerini korumaya yönelik girişimlerde bulundukları görülmektedir.
Aşiretin Alt Kolları : (Şigo Sykes, Mark (1908). “The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire”. The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland. Cilt 38. ss. 451-486.)
1. Zekeri
2. Musi
3. Sarmi
4. Celali
5. Hazali
Aşiret Alt Kolları (Mal/Sülale ) :
Günümüz sosyal hayatında aşireti temsil eden bir tek bireye (ağa) karşılık aşiret altında bölünen en küçük örgütlenme olarak “mal/sülale” gruplarında yeni liderlerin ortaya çıktığını da görmek mümkündür.
Görüşme esnasında “Aşiret içinde veya dışında sizi ilgilendiren bir durum olduğunda kim aracı veya öncü rol oynar?” sorusuna karşılık “Bizde artık eski ağalık sistemi yok, ama bunun yerine daha çok her sülalede ön plana çıkan kişiler gruba öncülük etmektedir.” (Sami, 43 yaşında) yönündeki cevap tarihsel olarak kültürün ve grup bütünlüğünün sağlanmasında önemli fonksiyonları olan aşiret ağalığının yerine yeni bir ‘öncü kişilikler grubu’nun ortaya çıktığına işaret eder.
Ancak bu kişiliklerin modern ekonomik ve sosyo-politik düzlemden bağımsız olmadığı da anlaşılır. Nitekim “Gruba öncülük eden kişiliklerin özellikleri nelerdir?” diye sorulduğunda, alınan cevapların ortak özelliğinin “zengin olması, girişken olması, kendi sözünü dinletebilmesi ve sosyal ilişkisinin geniş olması” ( Sıddık 65) olarak sıralanması liderin kırsal ve kentsel alanda gücünü muhafaza etmeye yönelik imkânlara sahip olmasının gerekliliğini ortaya konulmaktadır.
Bu noktada, zengin olmanın, kişinin maddi imkânları ile ölçüldüğü anlaşılırken, bu kişilerin ticari alanda da aktif oldukları vurgusu yapılmaktadır. Zira kırsal alanda tanınırlığın önemli araçlarından birinin ticaret olduğu açıktır. Çünkü kırsal kesimde ticaret öncü kişilerin hem komşu köylerle hem de kent merkezi ve bazı durumlarda devlet kanalları ile iletişimi mümkün kılan önemli bir araçtır. (Mümtaz 50)
Kişinin girişkenliğinin bu şekilde anlaşılmasına ek olarak, onun kamu kurumları ile yerel halk arasındaki irtibatı sağlama noktasına da gönderme yaptığını yapılan görüşmelerden anlamak mümkündür. “Bir lider için girişken olmak ne anlama gelir” sorusuna karşılık, gerek Bıdri gerekse de Şego aşiretine mensup kişilerin, aşiret üyelerinin devlet dairelerinde yaşanan problemlerini çözme, aracı olma ve etraf köyler (Arap ve Kürt) ile ilişkiler geliştirerek tanınan kişiler oldukları vurgusu devlet kanallarını da hem grup hem de kendi lehine kırsal alana taşımaya vurgu yaptıkları görülmektedir. (Ersin 45)
Benzer şekilde yine her iki aşiret üyelerinin ortak tarihsel hafızaya karşılık gelecek bir şekilde, bu öncü kişilerin sadece yerel anlamda değil Sason, Kozluk, Güroymak, Mutki ve Hasköy’deki Arap (Şego ve Bıdri) aşiretleri arasında tanındığını vurgulamalarıdır.
Yukarıda geleneksel ağalığın kısmi fonksiyonlarını paylaşan kişilerin özelliklerinin Şego ve Bıdri aşiretlerinde ortak olmakla beraber Bıdri aşiretinden mülakat yapılan bir kişinin kendilerinin bu yönüyle Şego aşiretinden farklılaştığını vurgulaması dikkat çekicidir. Bu aşiret üyesine göre “Bizim (Bıdri) aşiretin davalarını çözen aşiret içindeki toplumsal olaylara müdahale eden, yeri geldiğinde Şego aşiretinin de destek aldığı ve “Herhaz” (hayır isteyen) denilen bir grubumuz var.” (Cevdet, 56 yaşında)
Ancak mülakat seyrinde bu grupta aşiret içindeki her kabileden (daha alt düzlemde ise her sülaleden) kişilerin olduğu ya da toplum içerisindeki saygınlığıyla ön plana çıkan ile bölgede aşiretten olmayan bir şeyhin de dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Dolaysıyla Herhaz olarak tabir edilen grubun tek bir sülale veya gruba dayanmadığı daha çok kırsal alanda aşiretin kendi sorunlarını barışçıl bir yolla çözüme kavuşturmak için inşa ettiği bir strateji olduğu anlaşılmaktadır.
Bruinessen (2013, s.112) bölgedeki aşiret içi çatışmaların ve anlaşmazlıkların çözümü noktasında aşiret üyesi yaşlılardan oluşan ve ru spi olarak tabir edilen grubun öncü bir rol oynadığını aktarır.
Bu durum söz konusu Arap aşiretlerindeki grup ile benzer fonksiyonlara sahiptir. Ancak bununla beraber bu grup içinde aşirete mensup olmayan bölgeden bir şeyhin bulunması yeni ve önemli bir olgudur.
Genellikle yaşanılan problemlerde Herhaz grubuna dâhil edilen şeyhin de çağrıldığının vurgulanması bu aşiretlerde dini önder kültürünün olmamasına rağmen dinin fonksiyonunun kabul edildiğini gösterir. (Ercan 45)
Siirt bölgesinden çağrıldığı ifade edilen bu şeyhin bölgede tanınan ve gerek kültürel gerekse de tarihsel olarak Bıdri aşireti ile yakın temaslar geliştirmesi onun bu aşiret içerisindeki tanınırlığını ve prestijini ciddi oranda etkilemektedir.
Şeyhin aşiretten olmamasına rağmen “Aşiret Barış Komisyonu”nun içinde bulunması Bıdri aşiretinin sosyolojik olarak din adamlarına olan itaat ve güvenlerinin bir göstergesidir.
Buna karşılık özellikle Şego aşiretinin Mutki İlçesi Kavakbaşı beldesinde bulunan Şeyh Molla Zübeyir ailesi ile daha fazla irtibat halinde olduğu görülmektedir.
Bu yönüyle söz konusu öncü grup, yerel dinamiklerden etkilendiği kadar kültürel izleri de taşıdığı görülmektedir. Grup üyelerinin ortaya çıkması aşireti temsil eden ağanın yokluğuna ve bu alanda ortaya çıkan yerel yönetim boşluğuna işaret etmektedir.
Bu bakımdan bir taraftan aşiretin geleneksel yapılarının çözümü resmi kurumlar ile entegrasyonu gerçekleştirirken kültüre içkin aşiret yapısının daha alt segmentlere ayrılması aşiret yönetimine yeni bir form kazandırmaktadır.
Bu durum kırsal alandaki aşiret örgütlenmesinin üst yönetim ölçeğinde çözüldüğünü göstermekle beraber, kültürel olarak aidiyetlerin devam ettiğini ve devlet kanallarını aşiret içi sorunlara/konulara dâhil etme bilincinin yeterli düzeyde gerçekleşmediğini göstermektedir.
Ancak ifade etmek gerekir ki, sorunların devlet kanallarına (asker, polis, hukuk) intikali bu kanallara karşı bir güvensizlikten ziyade aşiret içi sorunların çözümünün geleneksel bir tutumla dışarıya aktarılmaması gerektiği algısının güçlü olduğunu yapılan gözlemler ışığında ve görüşmecilerin tutumları bağlamında değerlendirmek mümkündür.
Bıdri ve Şegolarda Kullanılan Fıllah Kavramı;
Fıllah ya da fellah, kavramı halen söz konusu aşiretler üyeleri arasında kullanılmaktadır. Ancak bu kullanım ile daha çok gayrimüslim olma (Ermeni) durumuna atıfta bulunulmaktadır.
Aşiretin Konuştuğu Arapça Lehçesi :
Aşiretin konuştuğu Arapça lehçesi, Türkiye‘de Şanlıurfa, Mardin ve Hatay’da ve Arap dünyasında konuşulan lehçelerden önemli ölçüde farklı ve anlaşılmazdır. ( Aşkın, Deniz April 2021. “The Communication Tools of Turkey’s Arab Tribes with Other Ethnic Groups: Marriage, Religion and Music”. Journal of Sociological Research.)
Çalışmanın Yapılış Şekli (Metodu) ;
Çalışmanın bulguları 1993-2025 yılları arasında yapılan saha çalışmaları sırasında aşiret üyeleri ile yapılan derinlemesine görüşmelere ve yapılan gözlemlere dayanmaktadır.
Bu minvalde çalışmaya ilk olarak yerli halk arasında Merkeze ve Hasköy (Derhas) ilçe sınırlarında bulunan Şego ve Bıdri ya da Arap köyleri olarak tarif edilen köylere gidilerek yaşlı kesimlerden sözlü tarih yolu ile bilgiler toplanmıştır.
Bununla beraber gidilen aşiret köylerinde halkın güvendiği ve görüşme yapılmasını tavsiye ettiği kişiler de çalışmaya dâhil edilmeye gayret edilmiştir. Örnekleme grubuna üniversite öğrencileri ve memurlar da dâhil edilerek örneklem çeşitliliği sağlanmaya çalışılmıştır.
Daha sonra genel olarak Şego ve Bıdri aşiret üyelerinden Türkçe bilen ve görüşmeyi kabul eden 25 kişi ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık olarak 1 ile 3 saat arası süren görüşmelerde kendisini aşiret üyesi olarak kabul eden kişilere aşiret örgütlenmesi, aşiretin güncel durumu, üyelerin birbirleri ile olan iletişimi, bölgedeki diğer aşiretler ile olan ilişkileri ve bölgede aşiretin güvenlik problemleri ile ilgili sorular yöneltilmiştir.
Saha çalışması sırasında görüşme yapmayı kabul eden 25 kişi olmasına rağmen bu kişiler bazı kıstaslar göz önünde bulundurularak seçilmiştir. Çoğunlukla aşiretin önde gelenlerinden oluşan örnekleme grubundaki kişilerin tarihsel hafızaya ve aşiret bilincine de sahip olmasına önem verilmiştir.
Görüşmeciler arasında yerel siyasette aktif rol alan iki kişi, politik tutumlarının detaylandırılması amacıyla, özellikle örnekleme dâhil edilmiştir.
Bununla beraber gidilen aşiret köylerinde halkın güvendiği ve görüşme yapılmasını tavsiye ettiği kişiler de çalışmaya dâhil edilmeye gayret edilmiştir. Örnekleme grubuna üniversite öğrencileri ve memurlar da dâhil edilerek örnekleme çeşitliliği sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu bağlamda örnekleme grubunun 25 kişi ile sınırlı olması, çalışmayı mikro ve yerel alanla sınırlamakla beraber, söz konusu aşiretler hakkında genel fikirler edinilmesi açısından önem arz etmektedir.
Çalışma Yapılırken Karşılaşılan Zorluklar;
Bıdri ve Şego aşiretleri tarafından kullanılan Arapça’nın modern Arapça’dan neredeyse tamamen farklı olması, kurulan ilişkilerin bazı noktalarda aşiret içi ile sınırlı olması, gündelik ilişkilerin seçici ve kültürel olması etnografik (Dünyayı toplumsal ilişkileri açısından tanımanın merkezinde yer alan bir araştırma yöntemidir.) bir çalışmayı gerekli kılmıştır.
Bu çalışma özelinde düşünüldüğünde Bıdri ve Şego aşiretlerinin mekânsal olarak komşu aşiretlerden kısmen de olsa yalıtılmış ve farklı bir etnik yapıya mensup olmaları, kurulan ilişkilerin sınırlı ve seçici olması bu durumu onların gözünden ve anlam dünyaları üzerinden anlaşılmasını gerekli kılmaktadır.
Toplumsal ve tarihsel süreç içinde inşa edilmiş ve deneyimlenmiş gerçeklikler, nesnelerin, dilin ve diğer kültürel kalıpların anlamsız olmasını önleyici bir rol oynamaktadır.
Çalışma genel itibari ile aşiret örgütlenmesine yaslanmasına rağmen iki yönü ile literatürdeki çalışmalardan ayrılmaktadır. Birinci neden olarak, Bıdri ve Şego aşiretlerinin tarihlerine yönelik akademik bir çalışmanın olmaması dolayısıyla çalışmanın bu eksiği kapatma girişimi onu salt bir aşiret incelemesi olmaktan öteye taşımaktadır.
Bununla beraber, Türkiye’de aşiret literatürünün genişliğine rağmen doğrudan Arap aşiretleri üzerine yapılan çalışmaların kısıtlı olması, çalışmanın tarihsel kaynaklara yönelerek tarihsel sosyolojinin imkânlarından faydalanması onu özgün kılan diğer bir nedendir.
Bu minvalde çalışmaya ilk olarak yerli halk arasında Merkeze ve Hasköy (Derhas) ilçe sınırlarında bulunan Şego ve Bıdri ya da Arap köyleri olarak tarif edilen köylere gidilerek yaşlı kesimlerden sözlü tarih yolu ile bilgiler toplanmıştır.
Ayrıca çalışma kapsamında araştırmacı (Sabahattin ŞENGÜL) tarafından yerel Arapçanın bilinmemesi çalışmanın bir sınırlılığı olarak kabul edilmektedir.
Bununla beraber Sason isyanları neticesinde Türkiye’nin farklı illerinde iskân edilen aşiret üyelerine ulaşılamaması çalışmanın diğer bir sınırlılığı olmakla beraber çalışma verilerini mikro ölçekte değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Araştırma esnasında Bıdri ve Şego aşiret isimlerinin farklı şekillerde telaffuzu ve yazıya aktarımı hem konunun netleşmesini zorlaştırdı hem de söz konusu aşiretler ile ilgili gerekli bilgilerin toplama sürecini uzattı.
Özellikle Şego aşireti için, Malashigo (Sykes, 1908, s.465), Şago (Yarman, 2015, s.440),
Malaşeko (Zeki Beg, 2015, s.358), Şigo (Çelik, 2016, s.60), Malaşiko (Bitlis Salnamesi, 1892, s. 180; Safi Paşa, 1890)
Şego (Çelik, 2016, s.145), Şığo (İlyas, 2016, s.37), Şiğo (Aşiretler Raporu, 2014, s.90) gibi isimler kullanılırken,
Bıdri aşiretinin, Bedri (Bitlis Salnamesi, 1892, Safi Paşa, 1890), Bederi (Sykes, 1908, s. 465),
Bıdri (Aşiretler Raporu, 2014, s.85; Zeki Beg, 2015, s.358) gibi isimler ile kayda geçirildiğini görüyoruz.
Ancak bu çalışmada aşiretler için, olası kavramsal karmaşayı önlemek için aşiret üyelerince kullanılan ve yerel halk tarafından kabul gören Bıdri ve Şego isimleri kullanılmıştır.
Aşiret Kimliğinin Önemi:
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki sosyal hayatın bir gerçeği olarak aşiret kimliği, sadece Kürtler nezdinde değil ama onlarla etkileşime giren diğer etnik gruplar için de geçerli olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira bu durum etki-tepki ilişkisinin bir sonucu olarak da okunabilir.
Bölgede aşiret ölçeğinde meydana gelen çatışmalar, özellikle kırsal alanda her bir bireyin bir aşiret bünyesinde kendisini tanımlaması ve bu şekilde diğer tehlikelerden emin ve güçlü olma durumunu bir bakıma zorunlu kılmaktadır.
Bölgedeki aşiret yapılanmaları kent ve kırsal alandaki bireyleri kendi aşireti ile bir ilişki geliştirmesini gerekli kılarken, aşiret üyesinin kendisini güçlü ve zayıf olarak konumlandırmasına göre de ilişkiler anlam kazanmaktadır.
Diğer bir ifade ile yerel tehlikeler ile karşılaşıldığında başvurabilecek kolektif bir kimliğin olmaması, kişinin tehlikeye cevap verebilme durumunu belirler. Bu tür durumlarda aşiret üyesi birey, kendi bireyselliğini tam anlamı ile kazanmış değildir ( Bozyiğit, A. (2019). Aşiret geleneğinde sosyokültürel değerler, demokratikleşme ve bireysellik.)
Bununla beraber bireyin yine bölgenin sosyo-kültürel yapısında sözlü düzeyde bir karşılığı olan “aşiret”e karşı “aşiretsiz”lik hissinden sıyrılması ve bu noktada kendi konumunu güçlü kılmak için bireyselleşme düşüncesi de anlamını yitirir.
Gökalp’in (2013, s.42) aşirete üyeliği ifade eden aşir kelimesinin şövalye’ye karşılık geldiğini aktarması bir anlamıyla kahramanlık ve yiğitlik özelliklerini de barındırdığını ve aşiret üyesi olmanın hayati bir önem kazandığını göstermektedir. ( Ziya Gökalp ve Türk Modernleşmesinde Yol Ayrımı* Ziya Gökalp and the Crossroads of Turkish Modernization )
Dolayısıyla aşiret sahibi olma aşiret üyeleri için bir asalete işaret eder.
Bölgede geleneksel aşiret mantığının ve ideolojisinin son zamanlarda halkın modernleşme parametreleri ile etkileşime girmesiyle beraber çözülme sürecine girdiği tartışmasız bir gerçek olarak karışımıza çıkmaktadır. Ancak bunu aşiret içi gruplar için iddia etmek doğru olmayacaktır.
Aşiretin parçalanması mikro ölçekte sülale temelli yeni lider kişilerin sosyal meselelerde öne çıkmalarına imkân vermiştir. Bununla birlikte bu aşiretlerin meskun olduğu bölgede azınlıkta kalmalarından kaynaklı olarak savunma mekanizmasının neden olduğu birtakım gelişmelerden de bahsetmek gerekir.
Hâkim kültürün Kürt kültürü etrafında şekillendiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde özellikle Muş’taki Arap aşiretlerinin azınlık olmanın vermiş olduğu duygu onları önemli konularda beraberliğe ve ortak bir karar vermeye zorlamaktadır.
Özelikle büyük toplumsal, bölgesel meselelerde aşiretin bölgedeki diğer gruplara karşı beraber hareket etme durumlarının çok daha pekiştiğini ifade etmek mümkündür.
Bu noktada genel iki nedenden bahsetmek doğru olacaktır. Bunlardan birincisi, Arap aşiretlerinin bölgedeki güvenlik problemleridir. Yaygın kanının aksine (Bruinessen, 2019, s.9) bölgedeki çatışmaların aşiret kimliğinin ve aşiret yapısının devam etmesinde çok etkili olduğu görülmektedir. (Aşkın D. Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity: History, Tribe and State Relations in the Case of The Şego and Bıdri Tribes )
Aşiretlerin beraber hareket etme ve dışarıya karşı topyekün durması onların, kendilerini temsil eden kişi etrafında bütünleşmelerini gerekli kılmıştır. Tehlikeye karşı aşiretçe karşı durmak yine aşiret örgütlenme mantığının devam etmesinde önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim görüşme yapılan aşiret üyelerine aşiretçiliğin ne zaman daha güçlü olarak öne çıktığı sorusu sorulduğunda çok büyük oranda “dışarıdan gelen tehlikeler varsa” ifadesini kullanmaları onların kendi içlerinde aşiret yapısında bir çözülmeye gidilmesine rağmen, dışarıya karşı beraber hareket etmelerine neden olduğunu gösterir.
Aynı şekilde onların yine bu yapı etrafında birleşmelerine ve güçlü oldukları, güvende kaldıkları süre boyunca da dışarıya karşı aşiret algısının sürdürüldüğünün ifade edilmesi aşiretin devam etmesinde yine etkili olan diğer bir nedendir.
Güroymakta (Bitlis İline bağlı ilçe) bulunan Şego aşiret mensuplarından biri ile yapılan görüşmede kişinin “bizim bölgedeki diğer Kürt köyleri ile bir irtibatımız yok, ama onlarla bir problemimiz olduğunda diğer köylerdeki Şego aşiret üyelerini haberdar ederiz” yönündeki ifadesi onların dışlama ve dışlanma durumlarını göstermektedir.
Ancak neden komşu köylerle iletişim yok denildiğinde aynı kişinin “Biz Arabız ve devletimizin yanındayız” ifadesini kullanması bir konumlanış, güvenlik ve etiket ilişkisini beraberinde getirmektedir.
Özellikle koruculuk sisteminin, halen aşiret üyelerinin kendilerini konumlanış mantığını canlı tuttuğunu söylemek gerekir. Nitekim bir aşiret üyesi ile yapılan görüşmede “Biz Arabız zaten, bizim köyümüz korucu köyüdür” (Hacı Ali, 55 yaşında) yönünde bir ifadeye başvurması onların yine kendilik/farklılık algılarını aşiret düzeyinde koruduklarına işaret etmektedir.
Koruculuk olgusuna bağlı olarak şehit yakınlarına getirilen memuriyet hakkının onların bu algılarını pekiştirdiğini de ifade etmek gerekir.
Nitekim devlet kolluk kuvvetlerinin yanında savaşılması onların hem aşiret olarak konumlandırmalarına hem de devlet ile bir ilişkiye girdiklerini göstermektedir.
Bu nedenle aşiret kendi içinde ideolojik bir boyutu ve muhtemelen daha küçük bir örgütlenme olduğu için, yerelde ulus ya da ümmet gibi geniş kategorilerinden daha fazla önem kazanır (Bruinessen, 2019, s.9).
Bölgedeki aşiret yapısının sürmesindeki diğer önemli bir neden ise dilin asgari düzeye indirgediği ekonomik ve sosyal ilişkilerdir. Birinci nedende ifade edildiği üzere, yerel, bölgesel ve etnik tehditlere karşı aşiretlerin kendilerini devlet ile irtibat kurmak zorunda hissetmeleri diğer ilişkilere de yansımıştır.
2000’li yıllara kadar, özellikle kent merkezlerinden uzak bölgelerde ekonomik ilişkiler yerel anlamda sürdürülmekteydi. Komşu diğer Kürt aşiretleri/köyleri ile aracı konumundaki bazı tüccarlar ticareti sağlasa da bunun sınırlı ekonomik ve evlilik ile oluşan bazı münferit ilişkilerden öteye geçmediği yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır.
Nitekim bir Şego aşiret üyesinin “bizden bazı kişiler gidip gerekli malzemeleri onlardan alıp köye getirirdi, bu nedenle herkesin komşu köylerle irtibatı yoktu” beyanı kendi içerisinde önemli sosyolojik verileri barındırmaktadır.
Burada aşiret yapısı ve farklılık algısının kişiyi ayrı tutma ilişkisini doğurduğu görülmektedir. Ancak bu yerel verinin ötesinde çok net bir şekilde ifade etmek gerekir ki, özellikle koruculuk sistemi, gazi, şehit yakınlarına memuriyet imkânları ile diğer engelli ile yaşlılık maaşları aşiret yapısını ve aşiretin kendi içerisindeki bütünlük algısını azaltsa da dışarıya karşı “bizler devletçiyiz ve devletimizin yanındayız” ifadesi bir konumun/tarafın belirlendiğini göstermektedir. (Burhan 45)
Hem Şego hem de Bıdri aşiret üyelerinin yereldeki bu konumlarını kent merkezine taşıdığı ve eski geleneksel parametrelerinden kısmen de olsa farklı mecralarda yürüttükleri dikkat çekicidir.
Özellikle aynı parti bünyesinde hareket etme, memuriyet üzerinden gelişen ilişkiler, aynı dini-cemaat grubu içinde bulunma ve ticari ilişkiler/ortaklıklar daha önceki geleneksel ilişkilerin yerine daha rasyonel ve amaca yönelik kararların aldığını da göstermektedir.
Bıdri ve Şegolarda Aşiret Bağlarına Duyulan Gereksinimin Nedenleri :
Devlet, aşiret ve daha mikro yönüyle akrabalık ilişkileri bireylerin kimlik duygusunu perçinleyen ve geleneksel aidiyetlerin varlığını koruyan bir ilişki ağı olmakla beraber, bireyi yalnızlık duygusundan kurtaran, bulunduğu sosyal düzlemde güçlü kılan, üyenin yeri geldiğinde başvurabileceği ve devamlılık arz eden bir ilişkiler bütünüdür.
Bu ilişki bireyin sahip olduğu aşiret üye sayısı ile paralel olarak büyümekte ve bir güç göstergesi olarak müşahhas bir görüntü kazanmaktadır. Aşiretin üyeleri arasında kurmuş olduğu sosyal ve aidiyet ilişkileri bireyüstü bir görüntü arz ederek kişilerin taşıdığı sorumluluğu da kapsamaktadır.
Aşiret içinde öne çıkan kişi veya kişilerin ya da süreç içerisinde öne çıkan kişilere yönelik birtakım olumlayıcı atıfların yapılması üyeler içinde hiyerarşik bir düzenin dolayısıyla sürdürülebilirliğin temeli inşa edilmektedir (Yalçın-Heckmann, 2012, s.43-45 https:// dergipark .org.tr/en/download/article-file/808589)
Aşiret üyelerinde de kollektif bir kimlik bu şekilde devam etmektedir. Nitekim görüşme yapılan Şego ve Bıdri aşiret üyeleri kendilerinden bahsettiklerinde, özellikle yaşça daha büyük olanların, “biz Bıdriler”, “biz Şegolar” gibi aşiret adı üzerinden kendilerini tanımlamaya özen göstermeleri dikkat çekicidir. (Sıddık 65)
Bu durum aşirete üye olma aşiret ile kendini tanımlama, kendi kimliğini aşiret üzerinden inşa etme durumunun halen önemli olduğunu gösterir. Bu özellik ise, Bruinessen’in (2013, s.102) bölgede aşiretin kişiye önem atfettiği iddiasını doğrulamaktadır. (Aşkın D. Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity: History, Tribe and State Relations in the Case of The Şego and Bıdri Tribes )
Ancak aşiret kimliği aşiret üyesinin ikamet ettiği kır ve kent özelliğine göre değişebilmektedir (Aşkın, 2020, s. 165; Uluç, 2015, s.48; Uluç ve Karasu, 2015, s.207 https: // dergipark.org.tr/en/download/article-file/808589).
Özellikle kırsal alanda kendini aşiret üzerinden tanımlamanın daha sık olduğu buna karşın kent merkezlerinde yaşayan ve doğal olarak aşiret üyeleri ile arasında fiziksel bir mesafe girmiş kişilerde bu vurgunun daha zayıf olduğu görülmektedir.
Bölgenin sosyo kültürel yapısı düşünüldüğünde aşiret olgusunun kolektif bir kimlik addetmesi, kent merkezinde dahi olsa yerel tehlikelere karşı bireyi güçlü kılması, grup bilinci ve sosyal dayanışma fonksiyonu ile bireyin terk etmek istemediği bir özellik kazanmaktadır (Aşkın, 2020, s. 161; Parin, 2019, s.84; Abuzar, 2010, s.264 https: // dergipark.org.tr/en/download/article-file/808589).
Bu tür geleneksel ilişkiler kent merkezinde ikamet eden aşiret üyesinin yeni sosyal ağlar geliştirmesi, farklı düşünce ve ideolojiler ile karşılaşması ) aşiret üyeliliğinin bireysel olarak dejenerasyona uğradığını gösterir. (Bozyiğit, 2019, s.242, Uluç ve Karasu, 2015, s.207. https: // dergipark.org.tr/en/download/article-file/808589)
Bu yönüyle kentteki aşiret üyesi bir kişinin aşiret kimliği kırsal alanda yaşayan bir birey ile kıyaslandığında daha dar bir alana (çoğunlukla sosyal dayanışmaya) hapsedilerek devam ettirildiği görülmektedir. Ancak burada dikkat çeken bir nokta Muş il merkezinde ikamet eden ile Hasköy’de ikamet edenlerde bile bunun fark edilebilir olduğudur.
Çünkü Muş Merkez gerek Hasköy’de gerekse de diğer bölgelerde ikamet eden Bıdri ve Şego aşiretlerinin günü birlik gelip gittikleri bir buluşma mekânı olma özelliğine sahiptir.
Bu durum, Muş’ta ikamet eden kişinin aşiret üyeleri ile daha sık görüşmesine ve onlar ile kurduğu ilişkinin daha güçlü olmasını sağlamaktadır. Hasköy, Muş’a kıyasla aşiret üyeleri için daha sapa kalmakta ve burada aşiret üyelerinin aşirete dayalı kolektif kimliğinin daha esnek olduğu görülmektedir. Bunun temel nedenlerinin başında aşiret üyesinin mekânsal uzaklığına ve aşiret üyesi ile irtibat sıkılığına ek olarak ekonomik bağımsızlık, yeni sosyal ilişki ağları gibi durumlarda bu geleneksel ilişkinin zayıflamasına neden olmaktadır.
Bidri ve Şegolarda Siyaset Anlayışı;
Bıdrilerde ve Şegolarda kolektif aşiret kimliği bölgedeki aşiret kimliğinden ve Türkiye siyasetinden bağımsız değildir. Aşiret kimliğinin korunması da bu noktada bazı zamanlarda daha güçlü olarak vurgulanır.
Nitekim saha çalışmasında, aşiretin bölgede azınlık olma duygusunu hissettiği, bu nedenle diğer aşiretlerden gelebilecek olası tehlikelere karşı birlikte olma ve “sorunları aşma düşüncesinin hâkim olduğu belirgin bir şekilde fark edilmektedir. (Ökten, 2009, s.108.Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri )
Bu bağlamda bir Bıdri aşiret üyesinin “Bizlerde aşiret mantığı bazı yönlerden hala güçlüdür, biz kendimizin aşiret olarak daha güçlü olduğumuzu göstermek için bir araya geldiğimizde on kuşak öncesini saymaya çalışırız. Ama bu daha çok çevredeki kişilere bir gözdağı vermek içindir.” (Cevat –Sungu 55 yaşında) ifadesi önemlidir.
Saha çalışmasında özellikle yaşça daha ileri olan aşiret üyelerinin kendi aşiretlerini olumlama yönünde bir tavır aldıkları, konuşma esnasında aşiret üyesi olduklarını vurgulamaları ve aşiretin ismini sık sık telaffuz etmeleri yukarıdaki notu doğrulamaktadır.
Aynı şekilde bunun yerel tehlikelere/aşiretlere bir gözdağı verme ve onlara karşı beraber olma durumu ile bütünleştiğini anlamak mümkündür. Benzer şekilde “Bizde iki kişi bir araya geldiğinde hemen kendi soyluluklarından ve aşiretin büyüklüğünden bahsederler” (İbrahim, 30 yaşında), bu ifadesi de söz konusu aşiret üyelerinin kendilerini yüceltme ve güçlü gösterme duygusu içinde olduklarını göstermektedir.
Saha çalışması sırasında dikkat çeken bu nokta görüşmecilerin ifadelerine bariz bir şekilde yansımaktadır. Her iki aşiret üyelerinin kendilerini güçlü gösterme ve birlikte hareket etme düşüncesi Sungu’daki aşiret üyelerinde daha belirgindir.
Hasköy’de ikamet eden aşiret üyeleri ile yapılan görüşmelerde aşiret üyeliği vurgusu yapılmasına rağmen bunun Kürtlerin ve Şego ile Bıdri aşiret üyelerinin yakın temas içinde oldukları, aynı köyleri ve mekânı paylaştıkları Korkut’taki kadar öne çıkmaması dikkat çekicidir.
Bu durum hissedilen tehlikenin yakınlığının, tetikte olma duygusunu kamçıladığını göstermektedir. Karaağaçlı beldesindeki bir aşiret üyesinin “Eğer beraber olmazsak hakkımızı elimizden alabilirler” (İbrahim 35 yaşında) düşüncesi diğer aşiret üyelerinin buna benzer ifadeleri ile birleştirildiğinde kollektif kimliğin sürdürülme gerekliliği anlam kazanmaktadır.
Bu doğrultuda görüşme esnasında “Bıdrili Şegolu” olmak bir övünç kaynağı olarak sunulurken bu aşiret üyelerinin “bizim aşiretin üyeleri çok cesurdur, yiğittir, korkmazlar” yönündeki beyanları birbirini besleyen algılardır. (Cevat 55)
Dolayısıyla, kişinin kendisini aşiret kimliği üzerinden meşrulaştırdığı bu tür toplumlarda bu aidiyet saklı bir “kahramanlığa” da atıfta bulunur (Şeref Han. (1971). Şerefname. (Çev.: Mehmet Emin Bozarslan))
Aynı şekilde aşiret üyelerinin kendilerini aşiret kimliği ile tanımlama ve bunun üzerinden bir güç devşirme durumu aşiretin toplumdaki rolüne işaret eder.
Aşiretin kendisine kazandırdığı itibar, üyenin aşiret üzerinden devşirdiği güç ve kahramanlık karşı-“öteki” kişi üzerinde bir üstünlük kurma düşüncesinden kaynaklandığı görülmektedir. Nitekim bir aşirete üye olma durumuna karşılık gelen “aşir” başlı başına bir prestij ve güç kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır (Ökten, 2010, s.196 https://sosyolojidernegi.org.tr /s/2300/i/2010guz-07_okten_sevket_iktidar_asiret.pdf)
Bıdri ve Şego Aşiretlerinde Liderliğin Dönüşümü;
Ortak tarihsel hafıza, dil ve dini mezhep gibi kültürel unsurların bireyleri bir araya getirmesi ve aidiyet duygusunu inşa etmesi kendi içinde bir grup bilincini oluştursa da aşiret ilişkilerinin bir ağanın himayesinde ve onun direktifleri doğrultusunda geliştiğini ifade etmek mümkün değildir.( Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri)
Daha önceleri Şego aşiretinin ağası konumundaki Çelebi soyadını taşıyanlar ve bu soyadı temsilen manevi ağalını sürdüren kişinin dahi böyle bir iddiasının olmadığı görülmektedir. Buna rağmen seçim, kan davası, büyük sosyal olaylar gibi geniş yelpazeli durumlar onların birbirileri ile iletişime geçmesine neden olmaktadır.
Nitekim “Hangi durumlarda Sason, Hasköy, Güroymak ve Mutki’deki aşiret üyeleri ile görüşüyorsunuz? Sorusuna karşılık, “Biz, kendi aramızda yaşadığımız olaylarda birbirimizi haberdar ederiz. Örneğin seçim üzeri beni aradılar, hangi partiye ya da şahsa oy vermemiz gerektiğini danıştılar. Bizler de üzerimize düşeni yaptık, gerekli açıklamalarda bulunduk” (Hacı Sıdık, 65 yaşında) şeklindeki beyanatı tarihsel hafızanın halen aşiret üyelerini bir araya getirdiğini göstermektedir.
Sonuç ;
Araştırma sonucunda, Muş İlinde aşiret sistemine bağlı geleneksel toplum yapısının hâkimiyetini büyük çoğunlukla devam ettirdiği ve bu nedenle kanaat önderlerinin toplumsal yaşamda etkili bir aktör olduğu anlaşılmıştır.
Muş’ta yaşanan anlaşmazlık ve çatışmaların çözümünde, aşiret konseyinde yer alan dini otoriteler olan şeyh ve mellelerin (Hoca) ve kültürel değerlerin karar alma süreçlerinde çok etkili olduğu düşünülmektedir.
Kanaat önderlerinin çözüm üretirken söz konusu değer ölçütlerini referans alarak geliştirdikleri tepkilerin toplumsal yaşamda olumlu bir karşılığı olduğu anlaşılmıştır.
Ülkedeki yönetim mekanizmasının, bölgemizdeki kanaat önderlerine gereken önemi vermesi ve kanaat önderleriyle devamlı irtibat sağlayacak bir bağlantı mekanizması tesis etmesinin faydaları olacağına inanılmaktadır.
.
Sabahattin ŞENGÜL
Muş Alparslan Üniversitesi
Merkez/MUŞ
Tel : 0 507 437 8587
Instagram : @sengulsabahattin
E-mail : 221902006@alparslan.edu.tr
______________________________
Kaynakça :
1. (Beleki) Bıdri ve Şego Aşiretleri -Aşiretler Üzerine Bir Çalışma, Özmen Özden, 1. Baskı Ağustos 2019 Fatih-İST)
2. Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri. https://dergipark.org.tr/tr/pub/huefd/issue/59130/620559
3. Bruinessen, MV (2013). Ağa, Şeyh ve Devlet (Çev. B. Yalkut). İstanbul: İletişim Yayınları
4. https://mus.csb.gov.tr/sharp304-l-sharp304-m-sharp304-z-hakkinda-i-836
5. https://dhmi.gov.tr/Sayfalar/Havalimani/Mus/SehirTarihcesi.aspx
6. Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
7. Kürtler ve Kürdistan Tarihi, Muhammed Emin Zeki Beg
8.Sykes, M. (1908). The Kurdish tribes of the Ottoman Empire, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, 38 (Jul-Dec), 458-486.
9. Reşkotan Islahatı Raporu, Siirt Mutasarrıfı Safi Paşa (1890)
10. Garibyan, A.(2017).Ontolojik sorunlar Ermeni Sason”(Sasna Dzrer).Bilgelik 1 (8) , 101-10)
11. Aşkın, Deniz April 2021. “The Communication Tools of Turkey’s Arab Tribes with Other Ethnic Groups: Marriage, Religion and Music”. Journal of Sociological Research.
12.Bozyiğit, A. (2019). Aşiret geleneğinde sosyokültürel değerler, demokratikleşme ve bireysellik.
13. Ziya Gökalp ve Türk Modernleşmesinde Yol Ayrımı. Ziya Gökalp and the Crossroads of Turkish Modernization.
14. Aşkın D. Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri Turkish Arabs as an Ethno-Cultural Identity: History, Tribe and State Relations in the Case of The Şego and Bıdri Tribes
15. Yalçın-Heckmann, 2012, s.43-45 https:// dergipark .org.tr/en/download/article-file/808589
16. Ökten, 2009, s.108.Etno-Kültürel Bir Kimlik Olarak Türkiye Arapları: Şego ve Bıdri Aşiretleri Örneğinde Tarih, Aşiret ve Devlet İlişkileri.
17. Şeref Han. (1971). Şerefname. (Çev.: Mehmet Emin Bozarslan)
18. Bozyiğit, 2019, s.242; Uluç ve Karasu, 2015, s.207. https: // dergipark.org. tr/en /download/article-file/808589
19. Ökten, 2010, s.196 https://sosyolojidernegi.org.tr /s/2300/i/2010guz-07_okten_ sevket_iktidar_ asiret.pdf