Twitter Facebook Linkedin Youtube

DOĞULU/MÜSLÜMAN TOPLUMLAR İFLAH OLABİLİR Mİ?

Duygular ikiye ayrılır:

1. Aklın üstündekiler
2. Aklın altındakiler

Hindistan’ından Fas’ına, Doğulu toplumlarda zihniyete mührünü vuran güçlü kavramlar manevidir, fizik ve akıl üstüdür. Gönül, kader, nasip, edeb, tevekkül, nirvana, brahmin… Binlercesi… Akıl tek başına bunları kabule de redde de yetmez.

Doğulu medeniyetlerin kurucuları kendi içlerinden yol açarak hakikatin derin boyutlarını keşfetmiş ve bu boyutları özel kavramlarla insanlara öğretmiştir. Bu kavramlar sayesinde Doğuda manevi tatmin ve mutluluk imkanları artmıştır.

Yahudilik ve Hristiyanlık da köken olarak Doğulu. Zamanla Avrupaileşmiş ve sulanmış. Batılı sosyal ve siyasi hayatta bu dinlerin büyük bir kısmı silinmiş, bir kısmı ise akli/nefsi yorumlara sokularak tevil edilebilmiş.

Batı, “aklın üstünde” olduğu iddia edilen, başta Hristiyanlık ve Yahudilik olmak üzere dini kabulleri, düşünceleri kamusal düzende terk ederek zindeleşmiş, toparlanmış ve güçlenmiştir. Bir yanda özgür yıkım, diğer yanda özgür yapım ile yani “akıl” ile çok ciddi seviye kat etmiştir (Bunun sonucunda akıl üstü yani ruh boyutu yeterince açılmadığı için Batı’da bireysel boyutta çok ciddi sıkıntılar, depresyonlar vardır. Ama toplumsal hayat insanın iradesine ve onuruna saygı fikriyle dizayn edilebilmiştir. Çünkü maneviyat soslu saçmasapan izahlarla, geleneklerle insan aklına hakaret edilmez).

Peki Doğu?

Doğu’nun başındaki en büyük sıkıntı “çürümüş manevi kavramlar”dır. Doğu’da ne kadar güzellik varsa günümüzde çirkinliklerin sebebi ve bahanesi durumundadır. Doğu, sıkıntıyı güzel saydıklarında aramıyor. Oysa güzel sayıp şuursuzca metalaştırdıklarına esirdir.

Doğu’nun akıl ile ilişkisi bozuk. Düşünüş bozuk olunca eylem de bozuk oluyor. Doğu, yüksekten uçmaya çalışırken düzgün yürümeyi dahi beceremeyip sürünmek zorunda kalan toplumların diyarıdır.

Doğulu toplumlar iflah olabilir mi? İki ihtimal var:

1. Akıl üstü aleme ilgisizleşmek; Bunun olabilirliği yok. Ne kadar zorlarsanız o kadar ters teper. Siz bilim diye ısrar ettikçe halktaki duygusallık talebini istismar edenler akıl dışı zırvaları topluma egemen kılma yolunda daha başarılı olurlar. Çünkü talebe uygun arzda bulunmuşlardır.

Zamanında Kazakistan’da bir yerde yemek yiyoruz. Televizyonda devlet başkanı göründü. Kalabalıktan bir Kazak; “Evliyadur” dedi. Doğuda Allah tarafından gönderilmemiş, kut ve kutsiyet taşımayan bir devlet başkanı olamaz zaten. Hangi akılcı yorum bu genetik kodlamayı tersine çevirebilir? Hiçbiri.

Esasen Doğu’da kötü olan, “akıl üstü”ne ilgi değildir. Akıl üstü kavramların akıl altı duygulara kapılmış, ilkel, bilinçsiz bünyelerde almış olduğu haldir. Doğu; hastalıklı benimseyişlerini sevmiştir, bırakmaz. Öyleyse:

2. Akıl üstü alemin orijinal temsilcilerini ve sözcülerini yetiştirmek; Bunun olabilirliği ise çok çok zayıf. Yetişmiş birileri olacak ki, yetiştirebilsin. Toplumda sahtekarlığın zirve yaptığı şeyhlik, guruluk gibi kurumlardan bahsediyoruz. İnsan, gizem duygusu tarafından istismara çok açıktır ve hazırdır. Gizlenenin sahici bir güzellik olduğu durumlar ise çok nadirdir.

Böyle olunca da Doğu, bugün geliştiremediği fakat vazgeçemediği kıymetlere bağımlı hale geliyor ve bir hazır yiyiciler diyarı oluyor. Nasıl ki teknolojiyi Batıdan alıp kullanıyor, eskitiyor ve atıyor; din ve maneviyat kavramlarını da kendi tarihinden alıp işine geldiği şekilde kullanıyor ve işine yaramadığı noktalarda bir kenara atıyor. Doğulu zihniyet budur. Akıl altı ilkel bir duygusallığın, ruhani duygu ve değerleri istismarı, aklın da benlik ve kimlik yırtılmalarına uyum sağlayarak maymunlaşması…

Doğu’da akıl, maneviyat üniforması giymiş zebaniler tarafından hapsedilmiştir.

Bu kadar tarikat ve cemaat tartışması neden var? Laiklik tartışmaları neden var? İdeolojik kavgaların bahanesi ne oluyor? Siyasi söylemi dolduran soyut değer ifadeleri, aslında nelerin bozulmuşluğunu gösteriyor?

Bir şeyi düzeltme makamında olanlar bozucu etki yapıyorsa, düzgün olanı tanıma kabiliyetini yitirmiş kitleler de buna alkış tutuyorsa, ortaya kusursuz bir adalet tablosu çıkmaz mı?

Bir işin tüm süreçlerinin çilesini çekip hakkını vermek, haddini bilmeyi getirir ve insanın övünme hazzını azaltır. “İşlerimizi kaçamak akılla ve bozuk yaparak daha çok övünebiliyorsak ve daha çok haz duyuyorsak, neden fazladan yorulalım?” İşte Doğulunun aklı böyle bir darağacında sallanmakta…

Aklın altında her türlü nefsaniyeti yaşarken, tüm eylemlerime aklın üstündeki manevi kavramlarla açıklama getirebiliyorsam ve herkes benim gibiyse, yani hem kendimizi hem başkalarını kandırmakta mahirsek bizi kim değiştirebilir? Niye sahiden değişmek isteyelim ki? Madde ötesi bizden yana değil mi? İnanıyoruz ve inanç tatmini bizimle değil mi? Yetmez mi?

Demokrasi, kuvvetler ayrılığı vs. Batılı aklın hiçbir kurumunun Türkiye’de ve diğer Doğulu ülkelerde işleme ve verimli olma ihtimali olduğunu düşünmüyorum. Doğu, ya kendi kodlarına ve kusurlarına referansla kurulumlar yapacak ya da sefalet neşesini sürdürecek.

Doğu, nefsine tapınmayı nefissizlik olarak satabilmeye, akılsızlığın akıl sayılabilmesine uygun bir iklimdir. Doğulu toplumlar, kandırılmaya müsaitten öte hazır ve isteklidir.

E bu şartlarda Doğu iflah olabilir mi? Ne diyelim:

Allah isterse evet!

 

Yrd.Doç.Dr. Emir KAYA



Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: