Twitter Facebook Linkedin Youtube

İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ ve TÜRKİYE

NATO 1952 yılında Lizbon’da ilk olarak “Sınırlı Savaş Stratejisi” başlığı ile geliştirmeye başladığı savunma stratejileri geliştirme çabalarını, karşısındaki askeri güç Varşova Paktının dağılması ile daha farklı boyutlara taşımıştır.
Varşova Paktı dağıldığında Avrupa ve ABD de bir çok düşünce insanı NATO’nun artık gereksiz hale geldiğini ve kapatılması gerektiğini seslendirmeye başlamıştı ama gelişmeler bize NATO’nun bırakın kapatılmayı daha da güçlenme ve bunun içinde yeni üyelerle genişleme çabası içine girdiğini göstermiştir. Son olarak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan Ukrayna-Rusya savaşı NATO’nun güçlenme ve genişleme çabalarını da haklı bir zemine oturtmaktadır. Tabii ki burada ABD’nin çıkarlarını ve rolünü de göz ardı edemeyiz. ABD güçlü bir NATO ile Avrupa’yı kontrol etme arzusunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Burada Rusya Ukrayna’ya saldırarak adeta ABD’nin ekmeğine yağ sürmüş ve büyük bir stratejik hata yapmıştır.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine bu perspektiften baktığımızda NATO nün Avrupa’nın kuzeyinde Rusya ile sınırı olan bu iki ülkeyi bünyesine alarak daha da güçlenme arzusu içinde olduğunu anlayabiliriz.
Yalnız burada hali hazırda NATO üyesi olan Türkiye ve Macaristan gibi ülkelerin itirazları ve çekinceleri söz konusu. Yapılan görüşmelerle Finlandiya bu itiraz ve çekinceleri gidererek NATO ya üye oldu. Ancak burada İsveç’in durumu farklılık arz ediyor. Zira İsveç yıllardan beri Türkiye’nin mücadele ettiği PKK terör örgünün yuvalandığı, finans ve lojistik sağladığı bir ülke konumunda. Türkiye’de haklı olarak buna itiraz ediyor ve bu terör örgütü ele başlarının teslimini istiyor. İsveç kanunlarının buna uygun olmadığını bahane ederek böyle bir duruma yanaşmıyor. Üstüne üstlük art arda iki kez gerçekleşen Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim i yakma hadiseleri ve buna İsveç makamlarının adeta göz yumması Türkiye’nin itirazlarının ne kadar yerinde olduğunu bize gösteriyor. Provokatif amaçlarla yapıldığı aşikâr olan bu olayların İsveç’in NATO ya üye olmasını istemeyen bir grubun varlığını gösteriyor bize. Vilnius’ta yapılan son NATO liderler toplantısına kadar üyelik görüşmeleri bu olaylar eşliğinde devam etti. Ama burada ABD yine ağırlığını koyarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna etmeyi başardı. Böylece İsveç’in NATO üyeliğinin önü açılmış oldu. Top şimdi bu üyeliği onaylayacak Olan TBMM’de. Bu onay sürecinde onayı etkileyebilecek olayların olup olmayacağını bugünden kestiremeyiz. Ama şunu biliyoruz İsveç’in NATO ya üye olmasını istemeyen güçlü bir grup var ve onlarda doğal olarak boş durmayacak.
Son olarak burada başka bir paradoksa dikkat çekmek istiyorum. Biz İsveç’in NATO üyeliğine terör örgütüne verdiği destek nedeni ile karşı çıkıyoruz. Ama baktığımızda NATO içinde başka devletlerinde bu terör örgütüne para ve silah yardımını alenen yaptığını görüyoruz. Çoğu zaman protesto ve itirazlarımız bu ülkelerde dikkate alınmıyor. Bu durumda yapacağımız tek şey güçlenmek ve bir çok alanda kendine yeterli hale gelmek Bu paradoks içeresinde Türkiye mücadelesini tabii ki yapacak. Misak-i Milli sınırları içinde ülke güvenliği ve bütünlüğünü sağlamak için her türlü tedbiri alacaktır. Varlığımızın yegane temeli budur.

Emin Küçük - Ege Üniversitesi (E.) Gen Sek. Yrd.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: