Çin Halk Cumhuriyeti, Xi Jinping’in liderliğinde son yıllarda yönetim yapısında sessiz ama derin bir dönüşüm yaşıyor. 2018’de anayasadan başkanlık süre sınırının kaldırılmasıyla başlayan süreç, 2022’de üçüncü dönem genel sekreterlikle pekişti ve 2026 yılına gelindiğinde artık tam anlamıyla “Xi Jinping Çağı”nı işaret ediyor. Politbüro Daimi Komitesi’nden Devlet Konseyi’ne kadar sadık isimlerin yerleşmesi, parti-devlet ilişkisini daha da iç içe geçirirken, merkezi liderliğin gücü Mao döneminden beri görülmemiş bir seviyeye ulaştı. Tabii, bu dönüşüm, sadece kişisel güç konsolidasyonu değildi. Aynı zamanda Çin’in küresel iddiasını destekleyen bir stratejik yeniden yapılandırma anlamına geliyordu. Bu noktada ise, en önemli argüman, “Xi Jinping Düşüncesi” olarak karşımıza çıkıyor.
Xi Jinping Düşüncesi, Çin’in yeni yönetim konfigürasyonunun ideolojik çekirdeği ve güç meşrulaştırıcısıdır. Parti tüzüğüne ve anayasaya eklenen bu doktrin, Xi’yi “çekirdek lider” ilan ederken kolektif liderliği fiilen sona erdirmiş, merkeziyetçiliği zirveye taşımıştır. Pratikte her politikayı, yolsuzluk ve mücadeleden ulusal güvenliğe, ortak refahtan küresel iddiaya yönlendirir ve sürecini belirsiz kılar. Bu nedenle, Mao’dan beri en kişiselleştirilmiş ideoloji; sistemi hem güçlendiriyor hem potansiyel kırılganlık yaratıyor. Dolayısıyla Çin’in “yeni çağ” vizyonu artık Xi’nin düşüncesiyle eş anlamlıdır.
Tabii, “Xi Jinping Düşüncesi”nin anayasaya ve parti doktrinlerine entegre edilmesi, ideolojik birliği sağlarken, ‘Küresel Yönetişim Girişimi’ gibi önerilerle Pekin, Batı merkezli düzenin yerine “ortak kader topluluğu”nu koymaya çalışmaktadır. Ekonomik yavaşlama ve demografik krizlere rağmen, nüfus azalması, doğum teşvikleri sayesinde, yönetim konfigürasyonu daha sıkı bir denetim süreciyle ve teknoloji odaklı kontrol sistemiyle verimli sonuçlar vermektedir.
Gerçek şu ki, Çin’in bu yeni konfigürasyonu iç istikrarı korurken dışa yönelik daha iddialı bir duruş sergiliyor. Tayvan’dan Güney Çin Denizi’ne, Afrika yatırımlarından BRICS’e kadar her hamle, merkezi liderliğin uzun vadeli vizyonuna hizmet ediyor. İşte kritik soru burada karşımıza çıkmaktadır: “Bu kadar merkezileşmiş bir sistem, esneklik mi kazandırır yoksa kırılganlık mı?”
Tarih, güçlü liderlerin mirasının ‘liderlik ardıllığı’ krizleriyle sınandığını gösteriyor. Çin’in dönüşümü, dünya için hem fırsat hem uyarı niteliğindedir. Zira Pekin, artık sadece masada yer alan eşit bir ortaktan ziyade, kuralları yeniden yazan bir oyuncu olmaya başlamış durumdadır.
ÇKP Öncülüğünde Dijital Egemenlik
Çin, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin başında, yani 2025 sonlarında, derin bir yapısal ve zihinsel dönüşümün kritik eşiğinde duruyor. Eski “zenginleşme öncelikli” anlayışından uzaklaşıp ortak refah ve ikili dolaşım stratejileriyle şekillenen yüksek kaliteli, dengeli ve sürdürülebilir kalkınma vizyonuna yöneliyor. Bu dönüşümün mimarı ve uygulayıcısı Çin Komünist Partisi (ÇKP).
Xi Jinping liderliğinde ÇKP, dışa bağımlılığı azaltarak iç talebi ve inovasyonu merkeze alıyor, eşitsizliği gidererek toplumsal istikrarı güçlendiriyor. Ortak refah ideolojik bir zorunluluk haline gelirken ikili dolaşım, jeopolitik risklere karşı iç piyasayı ana motor yapıyor. Resmi veriler 2025 büyümesini yüzde 5 civarında gösterse de bağımsız tahminler yüzde 3-4 bandına işaret ediyor; emlak krizi, yerel borçlar ve ticaret gerilimleri hızı kesiyor. Lakin bu yavaşlama tesadüf değil, ÇKP’nin bilinçli tercihi: 15. Beş Yıllık Plan hazırlıklarıyla yeşil teknoloji, ileri imalat ve dijital ekonomi ön plana çıkarılıyor, geleneksel sektörler dönüştürülerek uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleniyor.
Hiç kuşkusuz, yönetim ve bilişim alanında bu yeni zihniyet, dijital egemenlik ve veri odaklı yönetişimi merkeze taşıyor. ÇKP, yapay zekâ ve büyük veriyi hem ekonomik kaldıraç hem toplumsal denetim aracı olarak konumlandırıyor. Zaten, yapay zeka için etiketleme zorunluluğu, derin sentez teknolojilerine güvenlik incelemeleri ve insan benzeri modellere yönelik düzenlemeler, inovasyonu Parti denetiminde sorumlu bir çizgiye oturturken riskleri en aza indiriyor. Yüksek teknoloji bölgeleri ile ekonomik kalkınma bölgeleri, üniversite-işletme-araştırma konsorsiyumlarıyla iç içe çalışıyor; Made in China 2025’in mirası üzerine kurulan politikalar kuantum, biyoteknoloji ve 6G gibi geleceğin alanlarını hedefliyor. ÇKP burada doğrudan devreye giriyor ve Parti komiteleri ve şubeleri üniversitelerde, işletmelerde ve Ar-Ge projelerinde yer alıyor. Ayrıca ideolojik eğitim ve Parti inşası yoluyla inovasyon ulusal çıkarlarla uyumlu kılınıyor ve yabancı etkilere karşı kalkan oluşturuluyor. Öte yandan, dijital ekonomi GSYİH’nin yüzde 40’ını aşmış durumdadır. Üstüne üstlük, yapay zeka, 5G ve bulut bilişim imalatı dijitalleştiriyor ve elektronik bilgi sektöründe sayısal kontrol oranını yüzde 85’in üzerine taşıyor. Yönetim Bilişim Sistemleri (YBS) bakışıyla Çin, bilgi sistemlerini stratejik yönetim ve toplumsal uyumun temel taşı haline getiriyor. Kurumsal dijital dönüşüm tedarik zincirlerini optimize ederken kamu yönetiminde akıllı toplum vizyonu altyapı izleme, risk tahmini ve hizmet sunumunu yapay zekâyla entegre ediyor. ÇKP, bu süreci üst düzey tasarım ile yönlendiriyor. Bu sayede, veri güvenliği ve algoritma şeffaflığı Parti’nin kontrol mekanizmalarını güçlendiriyor. Böylece Çin, ÇKP liderliğinde bilişimi ekonomik yeniden dengeleme, yönetim modernizasyonu ve dijital egemenliğin ana kaldıracı yaparak 21. yüzyılın ikinci yarısına güçlü bir rekabet üstünlüğüyle hazırlanıyor.
Çin-Türkiye Karşılaştırması
Türkiye ile karşılaştırıldığında benzer dijital dönüşüm çabaları bulunsa da ölçek, koordinasyon ve merkezi liderlik farkları dikkat çekiyor. Türkiye’de Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ve Dijital Dönüşüm Ofisi e-devlet hizmetlerini genişletiyor, yeşil ve dijital dönüşümü teşvik ediyor. Fakat, odak kaymaları ve kurumsal geçişlerin yarattığı bazı sorunlar yaşanıyor. Üstelik, inovasyonda Çin küresel endekste ilk 10’a yerleşirken Türkiye orta-üst gelir grubunda ilerliyor fakat ilk 30’a giremiyor. Diğer taraftan, patent ve yayın hakimiyeti karşısında yerli teknoloji hamleleri sürüyor ancak kaynak yoğunluğu şimdilik yetersiz kalıyor. ÇKP’nin bütüncül yönlendirmesi inovasyonu devlet odaklı konsorsiyumlarla kurumsallaştırırken Türkiye’de süreç daha çok teşvik ve pilot projelere dayanıyor. Yönetişimde ÇKP merkezli hızlı planlama ve uygulama veri odaklı yönetişimi mümkün kılarken Türkiye’de yerel yönetimlerin dijitalleşmesi hız kazandıysa da koordinasyon zorlukları ve regülasyon parçalanması sürüyor.
Üniversitelerde ise Çin, Tsinghua Üniversitesi[*] gibi seçkin kurumlarla küresel kümelenme liderliğinde üniversite-sanayi iş birliğini Parti şubeleriyle denetimli konsorsiyumlara dönüştürmüş durumda. İdeolojik uyum Ar-Ge’yi ulusal hedeflere bağlıyor. Türkiye’de ise teknoparklar ve TÜBİTAK projeleri etkili olsa da bağlantılar pilot ve teşvik ağırlıklı. Dolayısıyla ÇKP’nin derin sistematik entegrasyonundan uzak.
Organize Sanayi Bölgeleri açısından mukayeseler yaparsak karşımıza çıkan gerçek daha da çarpıcı: Çin’in yüksek teknoloji gelişim bölgeleri, ulusal fonlar, inovasyon konsorsiyumları ve ÇKP yönlendirmesiyle entegre çalışarak ihracat odaklı kümelenme yaratıyor. Hatta son süreçte, yeşil dönüşüm ve yeni kaliteli üretken güçler ön plana çıkıyor. Türkiye’de OSB’ler altyapı ve istihdamda başarılı, inovasyon merkezleri ile yeşil sertifikasyon artıyor ancak süreç dış finansman ve pilotlara dayalı; ÇKP’nin ulusal ölçekteki merkezi koordinasyonu ve Ar-Ge yoğunluğu burada eksik kalıyor. Sonuçta Çin, ÇKP liderliğinde inovasyon ve yönetişimi ulusal güvenlik, ortak refah ve dijital egemenlikle iç içe geçirerek sistematik bir üstünlük kurarken Türkiye fırsatları değerlendirse de, bazen ölçek, süreklilik ve merkezi bütünlükte geride konumlanıyor. Nihayetinde bu mukayese, Türkiye’nin daha bütüncül bir strateji izler ve kaynak yoğunluğunu doğru kullanırsa, kurumsal entegrasyonla potansiyelini çok daha etkili konfigüre edebileceğini ortaya koyuyor.
[*]Tsinghua Üniversitesi, Çin’in Pekin şehrinde bulunan, 1911 yılında kurulan dünyanın en prestijli ve seçkin araştırma üniversitelerinden biridir. Özellikle mühendislik, bilgisayar bilimi, fizik ve teknoloji alanlarında küresel lider konumdadır; 2025 itibarıyla US News sıralamasında dünya genelinde 11., Asya’da 1. sırada yer alır.
.
Umut Berhan ŞEN
______________________
Konuyla İlgili Okuma Tavsiyeleri
-ADIBELLİ, Barış, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayınları, 2016.
-YÜCEL, Umur Tugay, Amerikan Gücünün Gerilemesi ve Yükselen Güçler, Kaynak Yayınları, 2024.
-ÖZSOYLU, Prof. Dr. Ahmet Fazıl, Nasıl Başardılar, İrlanda-Çin-Hindistan, Destek Yayınları, 2009.