İstanbul Güvenlik Konferansı sekizinci yılında “Post-Güvenlik: İkilemler, Entegrasyonlar, Modeller ve Asya“ teması altında TASAM Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü tarafından İstanbul’da gerçekleştirildi. Sahipkıran Stratejik Araştırmalar merkezini temsilen programa katılan SASAM Sosyal Politikalar Direktörü Umut Berhan Şen, konferansta “Çin’in Afrika Stratejisini Anlamak” başlıklı bir tebliğ sundu.
Her yıl küresel ölçekte güvenlik profesyonelleri başta olmak üzere akademisyenler, bürokratlar, askerler, araştırmacılar, iş insanları ve gazetecilerin yoğun katılımıyla bir Türkiye ve İstanbul markasına dönüşen İstanbul Güvenlik Konferansı bu yıl “Post-Güvenlik: İkilemler, Entegrasyonlar, Modeller ve Asya“ başlığıyla 3-4 Kasım 2022 tarihinde düzenlendi.
Konferans ile Eş-Zamanlı Dört Farklı Forum
İstanbul Güvenlik Konferansı bu yıl da dünyanın farklı bölgelerindeki birçok ülkeden öne çıkan uzman, akademisyen, araştırmacı, asker, diplomat, devlet adamı ve basın mensubu katılımcıyı buluşturdu. Konferans ile birlikte eş zamanlı eş-etkinlikler olarak; 6. Türkiye – Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu , 5. Türkiye – Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu, 4. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu ve İstanbul Siber Güvenlik Forumu icra edildi.
Umut Berhan ŞEN ‘in Çin’in Afrika Stratejisini Anlamak başlıklı tebliğ özeti:
ÇİN’İN AFRİKA STRATEJİSİNİ ANLAMAK
Umut Berhan ŞEN
Dünyadaki en güçlü ve etkili istihbarat servisleri açısından merak edilen en önemli konuların başında, Çin’in Afrika’daki askeri ve siyasi stratejik planları gelmektedir. Afrika madenleri ve enerji yatakları Çin’in bu kıtaya yönelmesinde temel etkendir. Çin-Afrika diplomatik ilişkileri, Mao Zedung döneminde 1956 yılında başlamıştır. 1960’lı yıllardan itibaren Çin Halk Cumhuriyeti, Afrika kıtasında ideolojik ihraç amaçlı ve yatırıma dayalı ekonomi ve güvenlik politikaları izlemeye başlamıştır. Günümüzde, Çin’in Afrika’ya yönelik politikası bazı çevreler tarafından “yayılmacı” veya “yeni sömürgeci” şeklinde nitelendirilmektedir. Çin’in kıtadaki faaliyetlerine Afrika içinde de bazı eleştiriler gelmektedir. Bu eleştiriler, büyük ölçüde, Çin’in Afrika’daki ekonomik etkinliklerinin sosyal ve çevresel açılardan yarattığı olumsuzluklar ile şeffaflık ve iyi yönetişim alanlarındaki eksikliklerine yöneliktir. Görülmektedir ki, Çin’in Afrika’daki yayılmacı faaliyetleri, küresel anlamda politik ve bilimsel bir konu başlığıdır. Dolayısıyla bu konudaki politik, istihbari ve operasyonel tartışmalarda, ABD’nin tek kutuplu sisteminin sona erdiği ve Çin’in gücünü arttırdığı küresel sistemde liderlik konumunu kaybettiği değerlendirmeleri yapılmaktadır. Çin, Afrika’nın sahip olduğu ekonomik potansiyeli de dikkate alarak, kara kıtayla olan ilişkilerini geliştirmek ve çeşitlendirmek istemektedir. Fakat, bu durum, ABD ve Fransa gibi bölgede etkin olan diğer büyük güçlerle çeşitli anlaşmazlıklar ve çatışmalar çıkmasına da neden olabilir. Dolayısıyla, Çin’in Afrika ülkelerine yaptığı büyük mali yardımlar ve Sudan, Angola, Nijerya gibi ülkelerle kurduğu ortaklıkların kısa vadede büyük sonuçlar doğuracağı düşünülse de, orta ve uzun vadede, Afrika’da politik, ekonomik, demografik ve askeri sorunlara neden olacağını öngörüyoruz. Nihayetinde, ileride oluşacak yeni şartlar, Çin-Afrika ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.