Twitter Facebook Linkedin Youtube

SON ŞANS COP26 ve YEŞİL MASAL

Dünyanın tüm başkanları, bakanları, bilim adamları, iş adamları, global şirket ceo ları, sivil toplum kuruluşları COP26 birleşmiş milletler iklim değişimi zirvesi için Glasgow da toplandı.  İkiyüzbin civarında iklim aktivisti Glasgow da bir araya gelirken dünyanın her yerinde iklim aktivistleri iklim değişiminin 1.5 derece tutulması için eylem yaparak geleceklerini kurtarıyor. Dünyanın ekonomipolitik gündemi iklim değişimidir ve küresel dijital yeşil kuşak gençliği bilim adamları kadar iklim değişiminin getirdiği felaketlerin farkındadır. Bu nedenle Ormanların ve okyanus biyoçeşitliliğin korunması için COP26 da politikacılar olumlu kararlar aldı. COP26 son bir şans.

İklim değişimini önlemenin dört boyutu var.

Birincisi doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçişi sağlayacak “the green new deal “ için sürdürülebilir yaşam kültürü tasarım paradigma-to moving from ego to eco- kaymasıdır. Sanat ile zihinsel yeşil dönüşümün başlaması için ilk adım ekolojik okur yazar olmaktır.

İkincisi teknoloji boyutudur.  Alternatif enerji kaynaklarından, biyoplastik teknolojilere her sektörün karbon ve su ayak izlerini düşüren teknolojiler geliştirilmeye devam etmektedir. Sürdürülebilir şirketler 2050 de iklim nötr hedefi vererek yeşil teknolojileri yıllardır kullanıyor ve geliştiriyor.

Üçüncüsü ekosistemlerin yaşayan bir organizma olduğunu savunan ekosentrik etik hukuk; ecocide, ekolojik borç, iklim davaları ile tüm devletleri ve şirketleri Paris iklim anlaşmasına uymaya mecbur bırakıyor. İklim davaları tüm dünya da yükseliyor. Küresel İklim aktivist ağlarına ve yerel çevreci derneklere hukuk kurumlarının ve STK desteği gün geçtikçe artıyor. Sürdürülebilir kentler ağı küreselleşiyor. Doğa dostu şirketler doğanın korunması için sponsor oluyor.

Dördüncüsü ise iklim adaleti finansmanın sağlanmasıdır. ESG fonları alternatif enerji kaynakları üreten şirketlere ve iklim nötr hedefi veren borsaya açık şirketlere yatırım yapması yeşil fonların tüm dünyada yükselmesine yol açtı.

Diğer yandan fosil yakıtlar üreten ve karbon emisyonu yayan küresel şirketlere çok daha fazla finansman sağlanması ise cop26 yı “greenwashing” <yeşil masal> festivaline dönüştürdü, Greta Thungber in ifadesi ile. Glasgow’daki konuşmasında Ursula von der Leyen, “Küresel karbon piyasasını gerçekleştirmek için sağlam bir kurallar çerçevesi üzerine anlaşmalıyız. Karbonu fiyatlandırın, doğa artık bu bedeli ödeyemezdedi.

İklim aktivistlerin iklimi finansmanı sağlayan şirketlerinin önünde yaptığı eylemlerde söylediği gibi iklim değişimini önlemenin tek yolu var, karbon emisyonu yayan şirketlere bunun bedelini ödetmek. Bu bedel-iklim fonu- ile iklim adaletini sağlamak. Doğa artık bu bedeli ödeyemez. Yoksa IPCC kırmızı kod senaryolarına göre ölümlerden ölüm beğenecek insanlık. Açlık mı? Susuzluk mu? Kuraklık mı? Seller mi? Orman yangınları mı? Okyanusların kirlenmesi mi? Buzulların erimesi mi?  gibi iklim felaketleri gerçekleşirken çok daha büyük bir risk var.

Britanya eski Dışişleri Bakanı William Hague The Times’daki yazısında, uluslararası toplum ortak önlemlerde ısrar etmezse, ciddi çatışmalar çıkabilir, diyor: “Şimdiye kadar soru şuydu: ‘Diğer devletlerle ilişkilerimiz iklim değişikliğiyle mücadelede nasıl yardımcı olabilir?’

Ama artık giderek şu soru öne çıkıyor:

‘İklim değişikliğiyle mücadele, diğer devletlerle ilişkilerimizi nasıl etkileyecek?’

Bu sorunun hiç de umut vermeyen yanıtı ise, inandırıcı anlaşmalar yapmayan ve iklimin korunmasına yönelik önlemler almayan bir dünya, kavgalı, bölünmüş ve tehlikeli bir dünya olacaktır”. İklim değişimi her geçen gün daha ciddi bir güvenlik sorunu haline geliyor. Bugün çoğu ülke bu güvenlik sorunlarından etkilenmediği için, COP26 iklim felaketlerini izliyor, kıyamet filmleri gibi. Türkiye de ki orman yangınları da felaket filimi gibi izlendi, COP26 da. Yoğunlaşan fiziksel etkiler 2030 yılından sonra jeopolitik parlama noktalarını şiddetlendirerek,  politik risklerini artıracak.  İklim adaletini COP26 kararları sağlayamaz ise, dünya da güvenli bir yer kalmayacak“İnsanlık dünyada ki yerini yeniden tasarlamalı “diyor STEWART M. PATRICK makalesinde.“link de okuyabilirsiniz.

https://www.foreignaffairs.com/articles/world/2021-10-19/climate-crisis-international-order-isnt-ready

 COP26 yeşil masalları anlatılırken  Biden da Boris de uyudu. Onları uyandırmak için bir yeşil masal anlatacağım şimdi.

Link- Joe Biden appears to fall asleep during COP26 speeches

Bir varmış, bir yokmuş,  evvel zaman içinde ben nenemin beşiğini sallarken bir baktım baş ucumda bir allı turna anası. Kulağıma doğa haberlerini fısıldadı. Marmara denizi müsilajla kaplanınca, kaçacak bir yer bulamamış deniz hıyarı. Birleşmiş milletlere dava açmış, ecocide yapılıyor, diye. Bunu duyan, tuz gölünde yavrularını susuzluktan kaybeden allı turna anaları, birleşmiş milletlere ekolojik borç davası açmış. İkizdereli Kübey hatun, dereler kurutulmasın, ağaçlar kesilmesin diye canla, başla mücadele etmiş ama nefesi yetmemiş, Anzer balı üreten arıları kurtarmaya. Kovanları yerle bir olan arılar, birleşmiş milletlere kadar uçmuş, ekolojik borç davası açmış. Ege ormanları yanınca, yersiz yurtsuz kalan kaplumbağalar, sürüler halinde göçmüş, yüzerek geçmiş okyanusları, ekolojik borç davası açmış,  birleşmiş milletlere. Akdeniz ormanları yanınca, açlıktan bir deri bir kemik kalan, sarıkeçelilerin keçi sürüleri göç etmiş Amerika’ya. Ekolojik borç davası açmış, Birleşmiş Milletlere.

Müsilaj kaplı Marmara denizi hıyarı, Susuz kalan Tuz gölünde yavrularını kaybeden allı turna anaları, İkizdere’de kovanları yerle bir olan arılar, Ege ormanlarında yersiz yurtsuz kalan kaplumbağalar, Akdeniz ormanlarında aç kalan sarıkeçelilerin keçi sürüleri bir araya gelip; Paris iklim anlaşmasını imzalayıp, ormanları 7 kat artırma sözü verdiler, iklim nötr bir dünya için. “ COP26 da Greenwashing yapabilirsiniz ama doğayı kandıramazsınız “diye pankart açıp, “ürememe” grevi yaptılar. Papa Francis “ecocide” tanıdığından papa ya ekolojik borç dava dilekçeleri gönderdiler. Papa  dilekçelerini okuyup onları vatikana çağırıp, kutsadı ve dedi ki “ sizin avukatınız benim artık”.?!

Tuva Dostu Cahit Günaydın #karezcanal2050

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: