Twitter Facebook Linkedin Youtube

İDLİB KONUSUNDA TÜRKİYE NE YAPMALI?

Süleyman ERDEM

İdlib sorununun bir an önce barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturulması, Türkiye açısından hayati önemi haiz bir konudur. Suriye’de YPG’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyetinde olan bölgeler dışında en önemli sorunlu bölge olarak İdlib kalmıştır. İdlib, radikal unsurlardan temizlenip geri kalan muhalif unsurlara af çıkarılması, YPG’nin bölgede mevzilenmesine izin verilmemesi ve sivil halkı rahatsız edecek herhangi bir girişimde bulunulmaması kaydıyla Suriye Rejiminin hâkimiyetine bırakıldığı takdirde, hem Türkiye’ye yeni göçler olmayacak, hem de Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların yavaş yavaş ülkelerine dönmeleri sağlanabilecektir.

Tahran görüşmelerinden sonra yayınlanan ortak bildiride, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne” vurgu yapılmıştır. Bu vurgu, Türkiye Cumhuriyetinin Esad Rejimine karşı duruşunun yumuşadığını göstermektedir. Suriye’nin başında kim bulunursa bulunsun, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve başta YPG olmak üzere hiçbir terör grubunun Suriye topraklarında hâkimiyet kurduğu bölgenin kalmaması, Türkiye Cumhuriyetinin milli menfaatine en uygun senaryodur.

Bu nedenle de Türkiye, İdlib’e askeri bir operasyon düzenlenmesine gerek kalmaması için Suriye Rejiminden ılımlı muhaliflere af ve İdlib’e YPG unsurlarının girmemesi garantisi alarak mümkünse radikal unsurların tahliyesi için çaba göstermelidir. Bu mümkün değilse, Suriye, İran ve Rusya ile birlikte hareket ederek en az zayiatla radikal unsurların bertaraf edilip İdlib’in bir an önce Suriye rejiminin kontrolüne geçmesi, YPG’nin bölgede konuşlanmasının önlenmesi ve Türkiye’deki Suriyelilerin geri gönderilmesi sürecinin başlatılması için çaba gösterilmelidir.

Bu süreçte Türkiye, Rusya ve Suriye Rejimini karşısına aldığı takdirde, hem İdlib’de kanlı çatışmaların önü alınamayacak ve Türkiye’ye milyonları bulan göç yaşanacak, hem de YPG’nin İdlib operasyonuna katılarak bölgede mevzilenmesinin önü açılacaktır. Yukarıdaki haritada görüleceği üzere Tel Rıfat bölgesi (sarı bölge), hala Suriye Rejimi ile hareket eden YPG’nin elindedir. (haritada YPG’yi gizlemek için oluşturulan SDG’nin -Suriye Demokratik Güçleri- ismi yer alıyor). Türkiye’nin Suriye ve Rusya ile ortak hareket ederek YPG’nin bu güçlerle ortak hareket etmesine engel olmaması durumunda, YPG İdlib’de kazanımlar elde edecek, Afrin’i güneyden çevreleyebilecek ve böylece Türkiye’nin Afrin’deki durumu müşkül hale gelebilecektir.

Bu durumda ayrıca Türkiye-Rusya ilişkileri kötüleşecek ve Türkiye, Rahip Brunson bahane edilerek oluşturulan krizde gerçek yüzü görülen ABD’ye mecbur kalacak ve Fırat’ın doğusu başta olmak üzere Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan Kürt koridoruna ses çıkaramaz hale getirilecektir. Çünkü ABD, Türkiye’nin tüm çağrılarına rağmen YPG’ye destek vermekten vazgeçmemekte ve YPG’nin işgal ettiği topraklarda güçlenmesi ve devlet kurumları oluşturması için her geçen gün desteğini artırmaktadır. ABD, bu konuda sürekli olarak Türkiye’yi oyalamaya çalışmaktadır. Bunun son örneği, Münbiç meselesinde görülmektedir. YPG’nin Fırat’ın batısında Tel Rıfat dışında hakim olduğu tek bölge olan Münbiç meselesi, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonunu düzenlediği 2016 Ağustos ayından beri gündemdedir ve ABD, o tarihten beri Türkiye’yi sürekli oyalamaktadır. Son görüşmelerden sonra Münbiç’in etrafında ABD ve Türkiye askerleri ortak devriye düzenlemektedir ancak hala YPG Münbiç’ten çıkarılmış değildir ve Türk askerleri Münbiç’in içine girmemiştir.

Özetle Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek bir YPG/PKK devleti konusunda ABD’ye güvenebilmek, kesinlikle mümkün değildir. Bu hususta Türkiye’nin milli menfaatleri, Suriye Rejiminin YPG’nin elinde bulunan topraklarda hâkimiyeti ele geçirmesi ve YPG’yi tasfiye etmesini gerektirmektedir. Bunun için de Türkiye’nin Rusya, İran ve Suriye’den YPG’nin tasfiyesi ve ABD başta olmak üzere tüm yabancı güçlerin Suriye topraklarından çıkması/çıkarılması konusunda garanti alabildiği takdirde, bu güçlerle ortak hareket etmesi ve Suriye’nin tüm terör örgütlerinden temizlenmesi için bu güçlere destek vermesi milli menfaatlerine en uygun politika olacaktır.

Türkiye, Suriye rejiminin YPG’nin hakim olduğu bölgelerde egemenliği tesis edip YPG’yi tasfiye etmesi ve ABD, Rusya ve İran başta olmak üzere bölgedeki tüm yabancı güçlerin Suriye’den tahliyesinden sonra, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile hakimiyet sağladığı bölgeleri Suriye Rejimine terk edeceği ve böylece Suriye’nin toprak bütünlüğünün tekrar sağlanacağı konusunda garanti verebilir.

 

Süleyman ERDEM – suleyman@sahipkiran.org
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Süleyman Erdem Hakkında

Balıkesir doğumludur. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2001 yılında lisans, Harvard Üniversitesi Kamu Politikaları Bölümünden 2009 yılında yüksek lisans derecesi almıştır. 2002 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde memur olarak kamuda göreve başlayan Erdem, 2003-2004 yılları arasında Maliye Bakanlığında Vergi Denetmen Yardımcısı olarak görev yapmış, 2004 yılından itibaren de Başbakanlıkta Uzman Yardımcısı, Uzman ve Tanıtma Fonu Genel Sekreteri görevlerinde bulunmuştur. 2009-2011 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’da Geçici Uzman sıfatıyla YÖK ve ÖSYM’deki denetimlerde görev almıştır. 2012 Aralık ayında kurulan Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM)'ın kurulduğu tarihten 08/10/2019 tarihine kadar başkanlığını yürütmüştür. Halen SASAM Uluslararası Güvenlik Masası Direktörü olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmalarını “radikalleşme ve terör” üzerine yürüten Erdem’in; “Cihatçılar; El Kaide ve IŞİD’e Katılanların Hikayesi” isimli yayınlanmış bir kitabı bulunmaktadır.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: