O günleri iyi biliriz. 1998, 2001, 2008-2009. Hiç kimsenin beklemediği anda başlar o dalga, önüne ne çıkarsa süpürüp atar. Kağıttan kule gibi devrilir her şey. Altında kalır ne varsa. Ne menem bir küresel finansal varlık balonunun içinde eşindiğimizi hangi metriğe bakarsa baksın görüyor akıl melekeleri hala yerinde olan her insan. İbretlik bir dönemden geçiyoruz, 2008 krizinin arifesini anımsatıyor öncü gösterge olarak referans aldığımız ne varsa.
Bir erken uyarı göstergesini de BofA Merrill Lynch paylaşmış geçenlerde. Önemli yatırım kuruluşlarından biridir, daha doğrusu oyun kuruculardandır. Krizden, savaştan, kaostan, emek sömürüsünden başka bir şey vadedemeyen kapitalizmin küresel ekonomiyi getirdiği yeri göstermesi açısından önemliydi. Pek tabii ki yüzlercesinden sadece biriydi. BofA, reel varlıkların finansal varlıklara oranının ölçüm yapılabilir tarihin en düşük seviyesinde olduğunu göstermeye çalışıyor ve uyarıyordu.
Krizin ne olduğunu tanımlamak için çok fazla kelime sarf etmeye gerek yok. Kriz, depremin bizzat kendisidir. Reel dünya ile reel olmayan finansal dünya birbirinden uzaklaştıkça enerji birikir. Bu birikim öyle bir boyuta ulaşır ki artık zapt edemez sistem, ifrat halidir, taşıyamaz o yükü, engel olamaz büyük patlamaya. Böyle çıkar ortaya mali krizler. Sanal zenginleşmelerin kaçınılmaz sonudur. Hayatın düzeltmesidir, ekosistemdeki aşırılıkların törpülenmesidir kriz.
Ezcümle, bugün karşımızda duran da ta kendisidir. Kendisini iyi tanırız. Formülü sosyal laboratuvarlarda geliştirilmiş, Thatcher ve Reagen destekli, “zenginde pişer fakire biraz düşer” tabanlı mevcut ekonomik modelin ürettiği mutat global krizlerden birine çarpmak üzereyiz gene. Neoliberalizmle yaldızlanmış kapitalizm 2008-2009 kriziyle yıkılmıştı.
Ölüyü mezardan çıkarma gayretiyle gelişmiş ülke merkez bankaları bol ve ucuz parayı boca etti üzerimize. Şimdi tanımsız ve tuhaf bir bulamacın içinde yüzüyoruz nereye gittiğimizden bihaber. Saçtıkları para her zaman ve her yerde altta kalan emekçiye gene uğramadı. Egemen sermayenin finansal varlıklarını şişirdikçe şişirdi. Şimdi hiçbir cevabın olmadığı yerdeyiz. Fed korkudan faiz artıramıyor, biliyor finansal varlık balonunun patlamak üzere olduğunu. İğneyi batıran olmak istemiyor. Bekliyor biçare, o bekledikçe daha da büyüyor ve güçleniyor canavar.
Emperyalizm içinde güç kaymaları yaşanıyor. Birçok ülke ve toplum sancılı bir altüst oluş içinde. Almanya’da erken seçim geliyor. Trump ve şürekası kabuk bağlamamış ne kadar yara varsa kaşımaya devam ediyor.
Gelir dağılımı hiç olmadığı kadar bozulmuş durumda. İnsanlığı çürüten, tahammülsüzlük ve yabancı düşmanlığı virüsünün hızla yayıldığı bir iklim içinde savrulup duruyoruz. Ama bu hercümerç içinde küresel borsalar yılı makyajla kapama derdinde. Makyaj akıyor oysa ki. Zor günlerin eli kulağında. 2018 ve 2019 küresel arenada çok zor geçecek. Böyle dönemlere hazırlıklı girmek gerek, risk yönetimi ve ev/şirket bütçe yönetiminin daha da önem kazandığı günlerdeyiz.
Erkin ŞAHİNÖZ – Takvim