Yakın Plan Yayınlarından 2016 tarihinde yayınlanan ve SASAM Başkanı Süleyman Erdem’in kaleme aldığı bu çalışmada; birey ve grupların nasıl bir radikalleşme sürecinden geçerek şiddete varan eylemlere katıldıkları analiz edilmekte ve ideolojinin radikalleşme üzerindeki etkileri ortaya konulmaktadır. Erdem, kitapta terör örgütü El-Kaide ve IŞİD’e üye olmaktan hükümlü veya tutuklu bireylerle görüşmeler yapılıp profil incelemelerinde bulunmuş ve bu bireylerin radikalleşme süreçlerinden yola çıkarak, bugüne kadar radikalleşme konusunda yapılan çalışmalara katkı sunacak şekilde bir radikalleşme teorisi geliştirmiştir. Kitapta işlenen konu başlıkları şöyledir;
“Terör ve Terörizmin Tanımı
Terörizmin Amacı
Terörizmin Tarihi Gelişimi
Tarihin Eski Dönemlerindeki Terör Hareketleri
Modern Dönem Terör Hareketleri
Terörizmin Unsurları
DİN REFERANSLI BİR TEROR ORGUTU OLARAK EL-KAİDE
Din Referanslı Terör
El Kaide
“El Kaide” Kavramı ve El Kaide’nin Kuruluşu
El Kaide’nin Amacı
El Kaide’nin Yapılanması
El Kaide’nin İdeolojisi
TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN RADİKALLEŞME SÜREÇLERİ
Radikalleşmenin Tanımı
Radikalleşme, Şiddet ve Terör İlişkisi
Radikalleşmenin Arkasındaki Nedenler
Radikalleşmenin Önlenmesine Yönelik Ulusal ve Uluslararası Çabalar
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ELEMAN KAZANMA YÖNTEMLERİ
Aşağıdan Yukarıya (Bottom-up) Eleman Kazanma yöntemi
Yukarıdan Aşağıya (top-down) Eleman Kazanma yöntemi
TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN RADİKALLEŞME SÜREÇLERİ
Kişisel Mağduriyet Nedeniyle Bireysel Radikalleşme
Siyasi Hoşnutsuzluk Nedeniyle Bireysel Radikalleşme
Radikal bir Gruba Katılmak Suretiyle Bireysel Radikalleşme
Basın, Medya ve İnternet Yoluyla Bireysel Radikalleşme
Aynı Düşünceden Gruplar içinde Grup Radikalleşmesi
İzolasyon ve Tehdit Altında Grup Radikalleşmesi
Aynı Destek Tabanı İçin Rekabet Sırasında Grup Radikalleşmesi
Devlet Gücü ile Rekabet Esnasında Grup Radikalleşmesi
Grup İçi Rekabet Nedeniyle Grup Radikalleşmesi
Amaca Ulaşmada Terörün Kestirme Yol Olarak Görülmesi Nedeniyle Grup Radikalleşmesi
Marjinalleş(tiril)me Nedeniyle Grup Radikalleşmesi
Başka bir Grup ile Mücadele Esnasında Kitlesel Radikalleşme
Başka bir Grup ile Uyuşmazlıktan Kaynaklanan Kitlesel Radikalleşme
TERÖRÜN MEŞRUİYET KAYNAKLARI
“Amaçlar, araçları meşru kılar!” Anlayışı
Bir Topluluğa Duyulan Nefret
Dini ve İdeolojik Gerekçeler
EL KAİDE TÜRKİYE YAPILANMASI VE IŞİD’E TÜRKİYE’DEN KATILANLAR BAĞLAMINDA RADİKALLEŞME VE RADİKALLEŞME TEORİSİ
El Kaide’nin Türkiye Yapılanması
Değişik Kaynaklara Göre El Kaide Türkiye Örgütlenmesi Şemaları
El Kaide Türkiye Yapılanmasının Gerçekleştirdiği Eylemler
TÜRKİYE’DEN EL KAİDE VE IŞİD’E KATILANLARIN PROFİLLERİ
TÜRKİYE’DEN EL KAİDE VE IŞİD’E KATILANLAR BAĞLAMINDA RADİKALLEŞME VE RADİKALLEŞME SÜREÇLERİ
Siyasal Ortam
Sosyal Ortam
Çevre
İdeoloji
Bireysel Etkenler”
Bu başlıklardan bazılarının özetini istifadeniz için sunuyorum:
Terör ve Terörizmin Tanımı
Terör; korkutulmuş olma, dehşete düşürme korkuya neden olan eylem anlamlarına gelmektedir.
Terörün amacı ise;
Terörizmin unsurları;
Dini istismar etmek terör örgütleri için en kolay yöntemdir. Özellikle İslami kavramlar üzerinden yapılmaktadır. Cennetlik, Şehitlik, Halifelik gibi İslami terimler istismar edilmektedir. Dini istismar eden terör örgütlerinin tek doğruları yanlış yorumladıkları dini inançlarıdır. Bu yüzden “kendileri“ ve “ötekiler“ tanımlaması yaparlar. Kendi gibi inanmayanların yanlış olduğunu tek doğruların kendileri olduğu varsayımında bulunurlar. . Ayet ve Hadisleri kendi durumlarına göre yorumlayıp, bu bağlamda yaptıkları kanlı eylemi dini anlamda gerekçe bile oluştururlar. Örgütler yaptıkları kanlı eylemleri amaçlarına ulaşmak için meşru göstermektedir. Pişmanlık hissetmeyip, cinayet olarak görmemektedir. Örneğin; İslami Cihad Örgütünün 1996 yılında Pakistan’ın başkenti İslamabad’ta Mısır Büyükelçiliğini bombalaması ve sivillerin ölmesi üzerine Mısır Merkezli İslami Cihat Örgütünün lideri suan ki El-Kaide’nin lideri Eymen El-Zevahiri bir makale yayınlayıp, ölenlerin masum olmadığını Mısır Hükümetine çalıştığını ve onların suçlarına ortak olduğunu ve bu yüzden hedef olduğunu belirtmiştir.
“El-Kaide” Kavramı ve El-Kaide’nin Kuruluşu
Arapça bir kelime olan ‘‘kaide’’operasyon üssü, kuruluş , ilke, yöntem anlamlarına gelmektedir. El-Kaide’nin temellerini Abdullah Azzam atmıştır. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal ettiği dönemde Cidde’de öğretim görevlisidir. Afgan mücahitlerle tanışmıştır örgütün finansman ayağını kontrol etmek için Mekteb el-Hidemat’ı kurmuştur.
Ehli Sünnet alimlerine göre savaş ve cihat ilan etme yetkisi devlete aittir. Bir bireye gruba tek başına eline silah alıp cihat etme yetkisi vermez. Sebebi ise bu grupların daha sonra birbirlerine düşüp kargaşaya neden olasından dolayıdır. Mekke’de inen Kur’an ayetlerinde cihat emrinin olmamasının ve Medine’de inen ayetlerde cihat emrinin olmasının sebebi de Müslümanların Medine’de bir devlet olmasından dolayıdır.
Azzam Seyyid Kutub’un yorumlarından çok etkilenmiştir. Cihadı kendilerine göre yorumlamışlardır. Cihadın farz-ı kifaye olduğu zamanlarda devletin onayı gereklidir. Ancak farz-ı ayın olduğu zaman buna gerek yoktur. Ayrıca sivil masum insanların, yaşlıların, kadınların, çocukların din adına öldürülebileceğini savunmaktadır.
Bin Ladin 1998 Pakistan’ın Peşaver kentinde El-Kaide’yi kurmuştur. Usame Bin Ladin 1957 yılında Suudi Arabistan’da Ortadoğu’nun en zengin müteahhit bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Ladin 1998’de Kral Abdülaziz Üniversitesi Ekonomi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuştur.
El-Kaide’nin Amacı
El-Kaide tekrardan Halifeliği ilan edip, Osmanlı Devletinin fethettiği topraklarda tekrardan hakimiyet kurmak, Ortadoğu’da ve Körfezdeki bütün Müslümanları tek çatı altında toplamaktır. Aynı zamanda Endülüs İspanya’yı tekrardan ele geçirmek Batılı güçleri Müslüman topraklarından temizlemek, en büyük hedeflerden birisidir.
Bunun ilk önceliği Müslüman Ülkelerdeki Batı güdümünde bulunan rejimleri değiştirmekle başlanmaktadır.
El-Kaide’nin Yapılanması
Örgütün hiyerarşik ve hücresel yapısı vardır. Diğer terör örgütlerine nazaran yönetimden bağımsız yerel dinamiklere bağlı hücresel faaliyetler göstermektedir. Her bölgede ve ülkede hücresel faaliyet göstermektedirler. Bu bağlamda aynı milli ve etniğe bağlı olmamasına rağmen aynı ideoloji etrafında birleşmektedirler.
El-Kaide’nin lideri Usame Bin Ladindir. Eymen El-Zevahiri ve Süleyman Ebu Geyt’ten oluşan bi üst şura vardır. Aynı zamanda Danışma Kurulları bulunmaktadır. Bunlar; Askeri Komite, Dini Komite(fetva komitesi), Ticari Komite, Medya Komite, Seyahat bürosundan oluşmaktadır.
El-Kaide’nin İdeolojisi
El-Kaide’nin beslendiği ideoloji Cihadi Selefilikten kaynaklanmaktadır. Örgütün temeli olan eleman toplanmasından, sempatizanlığa kadar her şeyde Selefilik çıta oluşturmaktadır.
Selef kelime anlamı “bir işte bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse öncel “ anlamına gelmektedir. Peygamberimizin (sas); “En hayırlı nesil benim dönemimde yaşayanlardır, sonra onları izleyenler, sonra onların arkasından gelendir“ Hadisi Şerifinde “en hayırlı nesil“ dediği üç kuşak olan Sahabe, Tabiin, Tebe-i Tabiin aynı zamanda bunlara Selef veya Selef-i Salihin denilmektedir. Selefilik ise; dini Selefi Salihin’in yaşadığı gibi anlayıp yaşama arzusu sonucu ortaya çıkmıştır.
Selefilik şimdilerde ise çok farklı bir anlayış çerçevesinde ilerlemektedir. Bunlar; Suudi Selefiliği(Vahhabiliği), Cihadi Selefilik ve Tekfirci Selefilik şeklindedir.
Selefi anlayışta Kur’an ve Hadiste yer alan kavramların yorumları olmada, yazılı metinlerin lafızlarıyla olduğu gibi kabul edmektir. Kur’an ve Hadisin akılla yorumlanmasına karşı çıkılmış ve bu şekilde fetva verilmeyeceği belirtilip, bunların dinde bidata neden olacağı savunulmaktadır.
Selefiler, görüşlerini dört büyük mezhep imamından Ahmed Bin Hanbel’e dayandırmaktadır. Ancak Selefilik İtikadi(inanç) durumudur. Hanbelilik ise ameli (uygulama) durumudur.
Selefi harekette Ahmed Bin Hanbel’den sonra ise 1263-1328 yılları arasında yaşayan İbn-i Teymiye gelmektedir. Selefilik İbn-i Teymiye ile bir ideoloji haline gelip kurumsallaşmıştır. Moğolların işgali, Abbasilerin çöküşüyle birlikte İslamın en buhranlı döneminde yaşamıştır. Bu buhrandan çıkmak için İbn-i Teymiye, Peygamberimiz(sas) döneminde ki Medine toplumunun İslami yaşamına geri dönülmesi gerektiğini savunmaktadır. Bugünkü terör örgütlerinin kullandığı Tekfir etme durumunu ise İbn-i Teymiye’nin Müslüman olmalarına rağmen Moğolların şeriata göre kafir olduğunu, onlarla ölünceye kadar cihat etmek farz olduğu fetvası, bu bugünkü durumu açıklamaktadır. Bu durum birçok örgütleri ve düşünürleri etkilemiştir. Bunlar; Osmanlı döneminde Kadızadeleri, 18.yy Vahhabileri ve 20yy.da ise Seyyid Kutub gibi düşünürleri ve El-Kaide gibi örgütlerin oluşumuna zemin hazırlamıştır.
Selefilik, Ahmed Bin Hanbel ve İbn-i Teymiye’den sonra ise önemli bir isim ise 1703-1792 yılları arasında yaşayan Muhammed Bin Abdülvehhab’tır İbn-i Teymiye’nin selefilik anlayışını teoriden çıkartıp radikalleştirerek pratiğe dönüştürmüştür. Aynı zamanda Vahhabilik ile birlikte Selefilik bir devlet sistemi haline gelmiştir. Bugün halen Suudi Arabistan’da hakim dini inanıştır.
Kur’an ve Sünneti zahiri anlamlarıyla kabul edip geleneksel ehli sünnet anlayışının kabul ettiği icma kıyas gibi kavramları kabul etmeyen Selefilik, İslam dünyasının yaşadığı sorunları daha da büyütüp radikalleşmesine neden olmaktadır. Kendileri gibi inanıp yaşamayan insanları kafir ilan edip tekfirci selefilik ve Cihat kavramının içeriğini geleneksel İslam anlayışından uzaklaştırıp radikalleştirerek Cihadi Selefilik haline gelmektedir.
Radikalleşmenin tanımı
Bireylerin ve grupların yasal ve şiddet içermeyen siyasal faaliyetlerini de içerebilmekle birlikte daha çok yasadışı faaliyetleri içermektedir. Radikalleşme 11 Eylül 2001 yılındaki saldırının ardından daha da şiddetlenmiştir. Radikalleşme bir ideoloji ve fikir etrafında olabileceği gibi etnik, dini, kültürel ve ekonomik nedenler çerçevesinde de gerçekleşmektedir.
Radikalleşme yöntemlerinde “yukarıdan aşağıya“ veya “aşağıdan yukarıya“ şeklindedir. Yukarıdan aşağıya radikalleşmede örgütün yeni eleman arayışı içindeki faaliyetleridir. Aşağıdan yukarıya radikalleşmede ise bireylerin veya grupların kendilerinde radikal hisler veya farklı ideolojiler oluşmaya başladığında bir yere ait olma ve arayış içinde olma isteğidir.
Radikalleşmenin Arkasındaki Nedenler
Radikalleşmenin arkasındaki nedenler Çevre, Siyasal kültür, Bireysel yaşantı şeklinde oluşmaktadır. Yakın çevresinin arkadaşlarının, akrabalarının radikal gruplara üye olması bireyi etkileyip bu şekilde iletişime geçebilir. Radikalleşme de yaşadığı ülkenin siyasi yapısından da kaynaklanmaktadır. Baskıcı aşağılayıcı ve kutuplaştırıcı yönetimden dolayı bireyde öfke ve kızgınlık oluşmaktadır.
Bireyin siyasi olarak kendisini ifade edeceği ortamın oluşmaması hukuki anlamda dışlanmanın olması bireyi radikalleşmeye iter. Bundan yararlanan IŞİD ve El-Kaide gibi terör örgütleri ise bireye siyasi anlamda ideolojileri için savaşacak ortam hazırlamaktadır.
Radikalleşmede birey aynı zamanda okuduğu kitaptan, gittiği derneğin faaliyetlerinden, izlediği videolardan, sosyal medyada gezdiği sitelerden bireysel yaşantısını etkiler. Bu bağlamda da bireyin ideolojik radikalleşme sürecinin zemini oluşmaktadır. Bireysel yaşantı çevreyle doğru orantılıdır.
SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı işgali ile El-Kaide’nin zemini oluşmuştur. ABD’nin ve Batı koalisyonuyla birlikte Irak’ı işgali işin içinden çıkılmaz bir hal ortaya koymuştur. Bu işgal Ortadoğu’da ki sistematik, siyasi ve mezhepsel bütün dengeleri altüst etti. Sünni halkın işgal sırasında işkenceler, tecavüzler ve baskılar, aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu’dan çekildikten sonra Maliki yönetimin Sünnilere karşı baskıcı tutumu IŞİD’in oluşumuna zemin hazırlamıştır.
Radikalleşmenin Önlenmesine Yönelik Ulusal ve Uluslararası Çabalar
Terörle mücadelede sahada askeri faaliyetler kadar aynı zamanda bireyi çözümleme durumu da vardır. Birey neden radikalleşir? Her ideolojide radikalleşen terör örgütü üyesi midir, veya terör örgütü üyesi olan her birey gerçekte ideolojide radikalleşmiş midir? Bu bağlamda ulusal ve uluslar arası kurumlar çalışmalar yürütmektedir. Bu kurumlardan biri olan Radikalleşme Farkındalık Ağı (RAN) üye devletlerde bireylerin şiddete ve terör olaylarına katılımlarını önlemek için dini liderleri siyasi liderleri, polisleri ve araştırmacıları bir araya getirip sosyal medyanın radikal gruplar tarafından provoke edilmesini önlemek aynı zamanda bireyin radikalleşmede şiddete varan aşırıcılığına dönüşmeden engellenmesi için çalışmalar yürütmektedir.
Türkiye’de ise radikalleşme ile mücadelesinde tek kurum ise Polis Akademisi bünyesinde kurulan Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM)’dir UTSAM’da insan ticareti, göçmen kaçaklığı, uyuşturucu kaçakçılığı, organize suçlar,siber saldırı için kurulan güvenliği ilgilendiren bir kurumdur.
Radikalleşmede birde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde olan Toplum Destekli Polislik(TDP) ‘dir amacı ise eğitim durumunda ki gençlerin suça ve kötü alışkanlığa bulaşmasını engellemektir.
TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN RADİKALLEŞME SÜREÇLERİ
Şiddete giden yollarda radikalleşme süreçleri Bireysel, grup ve kitlesel düzeydedir.
Bireysel radikalleşmede; kişisel mağduriyetler, siyasi hoşnutsuzluklar, bir gruba ait olma durumu, sosyal medya basın, internet, bunlar etkendir.
Grupsal radikalleşmede; grup içinde rekabet, amaca ulaşmak için grupsal birleşme, aynı ideoloji etrafında grupsal radikalleşmeye bunlar etkendir.
Kitlesel radikalleşme; başka bir grup esnasında kitlesel radikalleşmeye bunlar etkendir.
El-Kaide’nin Türkiye Yapılanması
El-Kaide’nin Türkiye yapılanmasını tespit etmek için Emniyet birimlerinin hazırladığı raporlara ve 15-20 Kasım 2003’te meydana gelen bombalamalara ilişkin hazırlanan fezlekelere ve operasyonlara bakmak gerekir.
El-Kaide’nin üst düzey yöneticisi olan Lui Sakka İstanbul’da ki eylemi gerçekleştirenlerin El-Kaide’ye biat etmeyen ve bağlı olmayan bir gruptur. Eylemin içinde yer alan Yusuf Polat ise “El-Kaide’den farklı ama görüş olarak aynı olan bir yapı gerçekleştirdi“ dedi.
Emniyet birimlerine göre ülkemizden Afganistan’a giderek askeri ve siyasi eğitim alarak El-Kaide’nin Türkiye yapılanmasını oluşturmuştur. Örgüt üyelerinin Selefilik akidesini benimsediklerini ve dini yaşantılarını bu doğrultuda gerçekleştirdikleri belirlenmiştir.
El-Kaide’nin Türkiye yapılanmasının lideri Habib Akdaş’tır. Habib Akdaş, Baki Yiğit, Harun İlhan, Adnan Ersöz organizasyonu ve diğer selefi grupların ve kişilerin birleşmesiyle El-Kaide’nin Türkiye yapılanması oluşturuldu. Bu yapılanmadan sonra örgüt üyeleri Afganistan’a askeri ve siyasi eğitim almak için gittiler.
El-Kaide Türkiye Yapılanmasının Gerçekleştirdiği Eylemler
Beyoğlu Neve Şalom Saldırısı
15 Kasım 2003 tarihinde Beyoğlu’nda bulunan Neve Şalom Sinagogu’na Harun İlhan koordinesinde Gökhan Elaltuntaş tarafından bomba yüklü araçla intihar saldırısı gerçekleştirilmiştir. 11 kişi hayatını kaybedip,87 kişi yaralanmıştır.
Şişli Beth İsrail Sinagogu Saldırısı
Neve Şalom saldırısıyla eş zamanlı olarak Mesut Çubuk tarafından bomba yüklü araçla intihar saldırısı 15 kişi hayatını kaybedip, 134 kişi yaralanmıştır.
Beşiktaş HSCB Bank Saldırısı
Sinagog eyleminden 5 gün sonra İlyas Kuncak tarafından gerçekleştirilen intihar saldırısında 15 kişi hayatını kaybedip,139 kişi yaralanmıştır.
Beyoğlu İngiliz Konsolosluğu Saldırısı
Aynı gün düzenlenen Feridun Uğurlu tarafından intihar saldırısında 19 kişi hayatını kaybedip, 380 kişi ise yaralanmıştır.
TÜRKİYE’NİN EL-KAİDE VE IŞİD’E KATILANLARIN PROFİLLERİ
350 kişiyi kapsayan 1977 yılındaki profil çalışmasında yaş ortalamasının 22-25 arasında örgüt üyelerinin %80’ini erkek %75’inin üniversite mezunu çoğunluğunu, bekar ve sosyo-ekonomik olarak orta ya da üst sınıf oldukları,
El-Kaide ve IŞİD’e katılımlarda; Aile yaşantıları, katılımlara kısmen etkili olduğu gibi,
Sosyal yaşantılar da ise; bireyin önceki sosyal yaşantısının IŞİD ve El-Kaideye katılmasında hiçbir etkisinin olmadığının yaşadıkları süreçten sonra radikalleşip örgütlere katıldıkları gözlenmektedir.
Dini yaşantılarda ise; IŞİD ve El-Kaide gibi örgüte katılanların dini yaşantılarının örgüte katılmadan öncede ne İslami İlimlerde, ne İlahiyat Fakültesinde, ne Medreselerde öğretilen bir dini mitolojilerinin olmadığını hatta İslami İlimlerin ana omurgasını oluşturan kelam, usul-u fıkıh, tefsir, hadis benzeri derslerin tahsil etmediklerini ve bu yüzden IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlere aldanmalarının kolay olduğu anlaşılmaktadır.
Arkadaş çevrelerinin ise; Bu örgütlere katılmada arkadaş çevresinin etkisinin olduğu anlaşılmaktadır.
Okuduklar kitaplarda ise Bu örgütlerin ideolojilerini benimsetmek için kitap ve diğer matbu eser okudukları anlaşılmaktadır.
İnternet kaynaklarda ise; Bu örgütlerin ideolojilerini başlatan süreçte internet ve sosyal medyanın etkili olduğu görülmektedir. Örgütün internet üzerinden yayınladıkları içeriklerle ideolojilerini bu şekilde daha çok kişiye ulaştırmaktadır.
Radikalleşme süreçlerinde kişiler ailelerini ve önceki sosyal çevreleri bırakıp, yeni bir sürece giriyorlar. El-Kaide ve IŞİD örneğinde olduğu gibi dini hassasiyeti bulunan kişilerin dini mitolojiden yoksun olarak ulaştıkları bilgilerin en doğru bilgi olduğuna inanmaları gözlenmektedir.
Sosyal çevrelerinde büyük değişiklik yaşayan kişiler, özellikle gittikleri dernekler ve vakıflar, okudukları kitaplar ve girdikleri internet sitelerinden de etkilenirler. El-Kaide’nin yasal olmayan sohbet halkaları, IŞİD’in ise kurduğu çok sayıda dernek, vakıf ve kitapevleri sayesinde kişilerin radikalleşme süreçleri ve sosyal çevreleri değişmektedir.
El-Kaide ve IŞİD gibi dini motifli örgütlerin amacı ise, Suriye, Irak, Afganistan ve Filistin gibi zulüm altında bulunan Müslüman ülkeleri tek bir çatı altında toplayıp İslam Devletini kurmak, bunun önünde ki tek engelin ABD, İsrail ve Batı ülkelerinin oluşturduğu ve aynı zamanda Müslüman ülkelerin rejiminin engel olduğu görüşü hakimdir. Bu bağlamda Türkiye’yi Dar-ül Harb(dinden dönme) olarak görme, demokrasiyi ve oy vermenin şirk olduğu, camilerde ve diyanetin imamlarının arkasında namaz kılmama gibi durumları söz konusudur.
Günümüzün Ulusal ve Uluslararası en büyük sorunu terörizimdir. Bunun için ülkeler güvenlik anlamında politikalarını düzenlemektedir. Çünkü karşımızda ki terör örgütlerinin hukuki, ahlaki ve sosyolojik toplumsal düzenini bozarak ırk, cinsiyet, mezhep ve masum sivil gözetmeksizin herkesi hedef almaktadır. Bu yüzden terör örgütüne katılan bireylerin ve grupların nasıl bir radikalleşme süreci geçirip, ayrılıkçı şiddet eylemlerine başvuracak hale nasıl geldikleri incelenmektedir. Bireyi radikalleşme sürecinde sempatizanlıktan nasıl başkasına yaşam hakkı tanımama evresine nasıl getirdiğine bakılmaktadır.
Bu bağlamda terörle mücadelede sahada askeri hareket kapsamının yanı sıra, aynı zamanda sahada birey ve grupların radikalleşme evreleri hakkında araştırma yapılıp, bununla etkin mücadele için raporlar hazırlayıp sorunun köküne inmek gerekir.
Özetleyen: Hafize AÇIKGÖZ – SASAM Stajyeri
Selçuk Üniversitesi İktisat Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi