Hakan BENLİ
Hâkimi oldukları ve Nogay Bozkırı olarak adlandırılan devasa büyüklükteki bir coğrafyadan; bugün onlarca küçük bölgeye ve birçok ülkeye dağıtılmış olan cesur, mert ve büyük bir kültür birikimine sahip; savaşcı bir Türk halkının, uğradıkları birçok soykırımdan en büyüğünün 237. yılındayız. Nogay Türkleri’nin tarihi aynı zamanda Orta Asya ve Kafkasyadaki tüm halkların tarihini de içerir.
Rus Çariçesi 2. Katerina döneminde, General Suvorov, nam-ı diğer, Nogay Kasabı, 28 Haziran 1783’den başlayıp 1 Ekim 1783’e kadarki zaman dilimi içinde 30.000 ve yıl sonuna kadar kalan zamanda da binlerce Nogay Türkünü katletti. Rus kaynaklarında onbin olarak ifade edilen ancak dönemin söylencelerine göre onlarca bin, eli silah tutan tüm Nogay erkekleri ile yaşlılar ve kadınlar ve hatta çocuklar Rus askeri birlikleri tarafından katledildiler. Rus askerlerinden kaçabilenler ise yine bu birliklerin takibi ve kıstırması ile Kuban nehrinin soğuk sularında can verdi.
Tarihinde bir Nogay Mırza, Edige Han ve erkekleri kadar cesur ve mert olan Süyüm Bikeler çıkaran bir halkın makus talihinin başlangıcıdır 28 Haziran. Nogay Soykırımının başlangıç tarihidir.
Bu yazımızda belki içerik olarak Nogay Türklerinden bahsediyor olacağız ancak okuyucularımızdan ricamız, Nogay Türklerinin çok büyük bir halk olduğunu ve Kırgız, Kazak, az sayıda Özbek ve Kırım Tatarları içerisinde onlarla kaynaşmış olarak yaşıyor olmalarını da göz önünde bulundurmalarını istirham ediyoruz.
Altın Orda Devleti dağıldıktan sonra.Kırım,Kazan,Sibir,Astrahan ve Kasım hanlıkları ile Nogay Ordası döneminde bölgede söz ve güç sahibi olan Türk halkları zaman içerisinde birbirleri ile uğraşmaya başladığından, bu güç zamanla Rusların lehine değişmeye başladı.
Kazan Hanlığı, 1552’ de Süyüm Bike’nin hazin bir şekilde esir edilmesiyle sona gelirken artık Rusların önünde Nogay Ordaları vardı. Nogaylar Rusların önündeki en güçlü askeri gücü oluşturmakla kalmıyor aynı zamanda Osmanlı Devletinin önce eyaleti sonra da bir sancağı olarak hem Kırım ve Astrahan hanlığını hem de Osmanlı Devletini Ruslara karşı koruma görevi de üstlenen bir halktı.
Dönemler içerisinde yaşadıkları iki büyük kıtlıkta büyük bir nüfus kaybına uğrayan Nogay Türkleri aynı zamanda Kalmuk saldırılarına ve Rus yayılmacılığına karşı koyuyorlardı. Üstelik aynı dönemde kendi aralarında yaşanan bölünmüşlükler ile uğraşırken Türk hanlıkları arasında da çetin savaşlar yaşanmaktaydı.Elbette Ruslar bu durumdan her şekilde istifade ederek günümüze kadar gelen süreci başlattılar.
Kuban bölgesinde yapılan kıyımlar neticesinde 1697’den itibaren Kırım Hanlığı’na ve Osmanlı Devleti’ne göçler başlayacaktı. Nogayların bir kısmı Çerkeslerin arasına karışacaktı.
1711 Yıllarında Ruslar sadece Nogaylara değil, bölgedeki tüm halklara saldırmaktaydılar. Bu durumda en fazla zararı Nogaylar ve Çerkesler almaktaydı.1735 ve 1737 yılları arasında Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti arasında set vazifesi gören ve silah taşıyan tüm Nogay birlikleri yok edilmiş, birçok yerleşim yerinde Rus resmi yazışmalarında belirtildiği gibi binlerce yaşlı, kadın ve çocuk katledilmişti.
Osmanlı – Rus savaşı öncesi bölgede Nogaylar üzerinde büyük bir baskı kuran Ruslar, 1768 yılında savaşın başlaması ile Nogaylara karşı tekrar şiddetle saldırmaya başlamışlardı. Kırım ve Osmanlı güçlerinden bir kez daha destek alamayan Nogay güçleri yine kıyıma uğruyordu.1770 yılında Yedisan Nogaları çaresizlik içerisinde Ruslarla anlaşmaya razı olduklarını bildirmek zorunda kaldılar. Buna göre Yedisan ve Bucak Nogayları Kırım ve Osmanlı Devleti’nden ayrı hareket edeceklerdi. Bunun karşılığında Rus saldırılarından muaf olacak ve kendilerine bir bölge tahsis edilecek, siyasi irade sağlanacaktı.Bu anlaşma Nogaylar arasında ikilik yaratmış ve büyük bir kısmı bunu kabul etmemişlerdi. 1771 yılına gelindiğinde Rusların kendilerine gösterdiği yerlerde yaşamaya mecbur edilmişlerdi.
1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca antlaşması ile sona eren Osmanlı – Rus savaşı, Osmanlı için büyük bir hezimet olurken Rus işgali altındaki Türk halkları için yıkım olmuştu. Bunun en büyük acısını Nogay Türkleri çekmekteydi.
Şahin Giray’ın Kırım Hanlığının başına geçmesi ve Rus yanlısı politikaları tüm Kafkasya’yı saran isyanlar ile neticelenmiştir. Nogay Türkleri bulunan duruma itiraz ederek Ruslara karşı bir kez daha ayaklanmıştı.Bu duruma şiddetle karşılık veren Ruslar, Nogay Türklerini,Ural bozkırlarına sürmek istiyorlardı.1782’de Kırım’ın işgal edilmesiyle Türk halkları sürgünlere ve göçlere maruz kalmaya başladılar.
NOGAY SOYKIRIMI ve SÜRGÜNLER ( 1783 – 1944 )
Kafkas coğrafyasının ve halklarının kaderini köklü olarak değiştiren olaylardan sonuncusu ve en önemlisi Kırım’ın Çarlık Rusyası tarafından işgal edilmesidir. İslam ve Türk halkları üzerindeki slav baskısını Kırım yarımadası üzerinden hafifleten Osmanlı Devleti bu toprağı kaybedince, neredeyse İstanbul’u ‘da kaybetmek üzereydi.
Göçleri iki ana şekilde uygulamaya geçirmişlerdi. İlki nüfus dengesini kendi lehlerine çevirmeye yönelik olarak sürgüne gönderilen halkları sınırdışı etmek – bu durumda ilk hedef Osmanlı Devleti olmaktaydı -,ikincisi ise sürgünü Çarlık Rusyası’nın derinliklerine yönlendirmekti. Bu da genellikle Ural bölgesi olmaktaydı.
Yeni idari sistem ile bölgenin demografik yapısı tümden değiştirilerek müslüman ve Türk halkın yerlerine Slav, Yunan, Yahudi, Ermeni ve diğer etnik gruplar yerleştirilmeye başlandı.
28 Haziran 1783 tarihinde Kuban bölgesinde Nogaylara, topluca imparatora – Çariçe II. Katerina – sadakat yemini ettirilmiştir.Bu yeminin ardından Nogay Türkleri, Ural bozkırlarına sürülmek istendi. Nogay Türkleri buna karşı çıkarak bir kez daha ayaklandılar.
Bu görevin başında bulunan Alexander Suvarov, Nogay Türklerini Ural Bozkırına gitmeye ikna edemeyince şiddete başvurmaya başladı.Temmuz sonunda Nogay Türklerinin ayaklanmaları yayıldı ve 10 bin kişilik bir kuvvet Rus birliklerine saldırdı. Geniş bir alana yayılan savaşta Rus birliklerine üstünlük sağlayamayan Nogaylar geri çekilmeye başladı. Nogayların birkaç büyük saldırısı Rus silahlı birlikleri tarafından dirençle karşılanırken 1 Ekim 1783 günü Suvorov komutasındaki kolordu ve Don Kazak birlikleri Nogay Türklerine karşı acımasız bir kıyıma giriştiler.
Silahlı tüm Nogay birliklerini kıyımdan geçiren Rus birlikleri bölgeden kaçan sivil Nogay halkını da yaşlı, kadın ve çocuk ayrımı yapmaksızın katletti. Kurtulabilenler ise Kuban nehrinde boğuldular. Rus askeri kaynaklarında binlerle ifade edilen rakamlar dönemin Nogayları tarafından onlarca bin Nogayın ölümünden bahsetmektedir.
Suvarov’a bu soykırım sonrasında, Nogay Kasabı lakabı verilecektir. Bu dönemde Nogayların bir kısmı Osmanlı Devleti’ne göç etmişlerdir.
Nogay Türklerinin bu direnişinden çekinen Ruslar, Nogayları Urallara sürme politikalarından vazgeçerek onları sınır dışı etmenin yollarını aramışlar ve diğer halklardan daha fazla dağıtma yolunu seçmişlerdir. Bu soykırım olayı 1783 yılının sonlarına kadar devam etmiş, hayatta kalan Kuban Nogay Türkleri bugün yaşadıkları bölgeler olan Hazar Denizi kıyılarına yerleştirilmişlerdir. Yedisan ve Cemboyluklar ise Azak Denizinin kuzeybatısına yerleştirilmişlerdir.
Bu olay Nogay Türklerinin tüm yaşantısını değiştirdi ve yerleşik hayata geçirilerek yeni idari sistem ile asimilasyon politikalarına maruz bırakıldılar.
1780 ve 1800 yılları arasında Kırım, Kazan, Kafkasya ve Özü bölgelerinden Anadolu’ya 300.000 ile 500.000 arasında göç meydana gelmiştir. ( I.Abdülhamid dönemi )
1812 Yılında II. Mahmut döneminde Nogayların bir kısmı Azak Denizi kıyısına, Ten ve Kuban nehirleri çevresine yerleştirilirken bir kısmı da Bükreş Antlaşması neticesinde Osmanlı Devletine gönderilmişti.
1824 Yılında Çar I. Alexander döneminde 50.000 Nogay Azak topraklarından zorla göç ettirildiler ve yerlerine hıristiyan unsurlar yerleştirildi.
1853-1856 Kırım muharebelerinden sonra Besarabya’dan göç eden birçok Kırım muhaciri ile birlikte Nogay Türkleri de kendilerine yurt edinmek için Osmanlı Devleti’ne sığınmışlardır. ( Sultan Abdülmecid dönemi )
1858 – 59 yıllarında Rus Çarı II. Aleksander tarafından Nogaylar bir kez daha Osmanlı Sultanı Abdülmecid döneminde Osmanlı Devletine sürüldüler. Bu tarih aynı zamanda Çerkes Sürgünüdür.
1860- 61 Sürgününde Nogay ve Kırım muhacirleri vardır. 1860 yılına ait bazı kayıtlar bu göçler sırasında Türkiye’ye yaklaşık 180.000 kişinin geldiğini göstermektedir. Bunun yarıya yakını yine Nogay Türkleridir.
1864 Büyük Çerkes Sürgünü olarak adlandırılan sürgünde 1,2 milyonu aşkın Çerkes ve diğer Kafkas halklarının yanısıra en az 180.000 Nogay olduğu tahmin edilmektedir. Sultan Abdülaziz döneminde muhacirlerin iskânı için devlet seferber edilmiş, yerleşik halk evlerini açmıştır.
Desti Kıpçak’tan Osmanlı Devleti’ne göç ettirilen veya göç etmek zorunda kalanların aşağıdaki rakamsal listesi durumun vehametini ortaya koymaya yetmektedir.
17 Ekim devriminden sonra Sovyet rejiminin yıkıldığı 1991yılına kadar geçen uzun ve vahşet dolu baskıcı bir dönem var.Bu dönem içerisinde başta Türk halkları olmak üzere tüm müslüman halklara ve rejim muhalifi herkese uygulanan ve çoğu günümüzde dahi bilinmeyen yüzlerce insanlık suçu var. Bunlardan bazıları ;
1918- 19 Yılları arasında Kazakistan’da oluşturulan suni açlıkta 1.2 milyon insan açlıktan öldü.1921 – 22 Yılları arasında yine Kazakistan’da açlıktan 1.7 milyon insan ölürken nüfuslarının %40’ını kaybettiler.Kardeş Kazak halkının içerisinde yine kimliğini koruyan veya Kazaklaşmış Nogay nüfus azımsanmayacak orandadır. Ortak bir tarih ve kültüre sahip bu iki halkbu dönemde büyük acılar ve kayıplar yaşadılar.
1921 ve 1922 yıllarında ihtilal sonrasında yaşanılan ve tüm Rusyayı ama özellikle Ural ve Kırım’ da yaşanılan çoğunluğu suni oluşturulan açlıkta 5 milyon insan hayatını kaybederken bu rakamın en az 100.000 ‘i yine Nogay Türkleriydi.
1932 – 33 Ukrayna Holomodor soykırımına suni olarak yaratılan açlık neticesinde başta Ukrayna ve Kırım olmak üzere Kafkasya ve Kazakistan genelinde 6 milyon insan, Rusya genelinde 11 milyon insan açlıktan öldü. Kazakistan’da 2.3 ile 3.3 milyon insan açlıktan öldü. Bu olayda gerek Kırım’da gerekse Kazakistan’da yaşayan onbinlerce Nogay Türkü’de hayatını kaybetti.
18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgününde bir gece içerisinde yüzbinlerce insan evlerinden ve yurtlarından edildi.Bu noktada Kırım Tatar ve Nogay ayrımı yapmak doğru olmamakla birlikte Kırım’da sürgün edilenlerin en az 100.000’i Nogay kökenlidir. ve bu sürgün edilenlerden 195.000 insan hayatını kaybetmiştir.
23 Şubat 1944 Çeçen- İnguş Sürgününde 3 gece içerisinde Stalin’in emri ile 500 ila 700.000 Çeçen ve İnguş,Kalmık, Balkar, Karaçay, Mesket Türkleri ve Volga Almanları Rusya içlerine sürüldü. Çeçen İnguş Cumhuriyetine yerleştirilen Nogay Türklerinin bır kısmı da bu sürgünde yer aldı.
2 Kasım 1943 tarihinde Karaçay’lar ve 8 Mart 1944’te de Malkar’lar sürgün edildi.
14 Kasım 1944 Ahıska Sürgününde, 200.000 insan sürgün edildi.
Yukarıda yazdıklarımızda da görüldüğü gibi Orta Asya ve Kafkas coğrafyasında acı çeken neredeyse her halkın içerisinde Nogaylar mutlaka vardı. Acılarımız ortak acılarımız.
1984 ve 1989 yıllarında Bulgaristan tarafından zorunlu göçe tabi tutulan 350 bin Türkün içerisinde Bulgaristan’da Tuna’nın güneyindeki Deliorman bölgesi ve Dobruca ‘da ikamet eden Nogay Türkleri de vardı.
Nogay Türkleri 1783’den 1944 yılına kadar birçok sürgün, kıyım ve soykırıma maruz kalmış bir halk oldu.
NOGAY TÜRKLERİNİN GÜNÜMÜZDEKİ DURUMLARI
Nogay Türkleri bugün Rusya Federasyonu içinde özerk cumhuriyeti olmayan ve birçok idari bölgelere dağıtılan tek halktır. Bu durum Çarlık Rusya tarafından başlatılıp S.S.C.B döneminde pekiştirilen ve halen devam eden bir uygulamadır. Kıpçak Bozkırı’na Nogay Bozkırı adını verecek kadar yoğun nüfusa sahip olan bir halk bugün Rusya’daki resmi nüfus sayımlarında 120.000 bile sayılmamaktadır.Aslında bu rakam Nogay Türklerinin uğradıkları kıyımların da büyüklüğüne bir delildir.
Nogay Türkleri günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde toplu olarak Stavropol krayı, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ile Çeçenya ve Dağıstan cumhuriyetlerinde yaşamaktadırlar. Nogay Türkleri ayrıca işgal altındaki Kırım’da, İdil- Ural bölgesinde, Sibirya’da Hazar Bozkırında da yaşamaktadırlar.
Bunların haricinde Batı Türkistan dediğimiz ve bugün Kazakistan sınırları içinde kalan bölgede Orta ve Küçük cüzde de yaşamaktadırlar. Doğu Türkistan,Kırgızistan, Litvanya, Romanya ve Bulgaristan’da yaşayan Nogay Türkleri hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler.
Nogay Türkleri ayrıca Türkiye’nin güneyinde, Suriye ve Lübnan’da da varlıklarını sürdürmektedirler. Görüldüğü üzere nerede Türk halkları var ise orada Nogay Türkleri de var denilebilir.
NOGAY TÜRKLERİ’NİN KÜLTÜREL SOYKIRIMI
Nogay Türkçesi Karaçay-Çerkes ve Dağıstan cumhuriyetlerindeki resmi dillerdendir. Ancak ana dil konusu Rusya Federasyonu içerisinde son yıllarda büyük bir çıkmaza girmiş durumda. Putin idaresindeki Moskova yönetimi Rusya içerisindeki halkların ana dilde eğitim almaları konusunda yeni düzenlemelere gitt ve bu durum Nogay Türkleri ile birlikte tüm halkların dilerinin gelecek 20 ile 50 yıl içerisinde tamamen kaybolmasına ve halkların asimilasyonu ile kültürel soykırımına yol açacak düzeyde maddeler içermekte.
25 Temmuz 2018 tarihinde Devlet Duması tarafından üçüncü kez kabul edilen “Rusya Federasyonu’nda Eğitim”i düzenleyen Kanun, 28 Temmuz 2018 tarihinde de Rusya Federasyonu Federasyon Konseyi tarafından onaylandı. Yasa 3 Ağustos 2018 tarihinde Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi.
Rusya Federasyonu halklarının okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim esnasında anadilde eğitim alma durumlarına yeniden düzenliyor.Bu durumda cumhuriyetlerin resmi dillerini öğrenme hakkından söz ederken Rusçanın artık “devlet dili” durumundan tüm halkların ana dili statüsüne çıkarılmakta Bu durumda Rusya Federasyonu halklarına kendi ana dilleri yanısıra Rus dilini de anadil olarak seçme hakkı vermekte.Ayrıca eğitim dili tamamen Rusça olurken, reşit olmayan çocukların anadil seçiminde ebeveynlerin tercih hakkı ile olabilecek.
Aslında bu durum kısa bir zaman dilimi içerisinde Rusya’da yaşayan halkların yeni nesillerinin anadillerinde eğitim almalarını engelleyecek şekilde düzenlenmiş durumda.
Ruslar,Nikolay İlminskiy ile başlattıkları kültürel soykırımı bugün bu yasa ile perçinlemek istiyorlar. Başta Nogay Türkçesi olmak üzere tüm dilleri ölüme mahkum etmiş olmaktadırlar.
Sonuç olarak Ruslar, hakimiyeti altına aldıkları geniş topraklardaki tüm halklara Çarlık döneminden,S.S.C.B’ne ve Rusya Federasyonu dönemine kadar büyük yıkımlar yaptılar. Dinlerine, dillerine, kültürlerine,edebiyatlarına ve ahlaki yapılarına sürekli baskılar ile insanlık suçları işlediler. Burada şunu bir kez daha ifade etmek gerekiyor, burada anlatılanlar Rus düşmanlığı değildir, sadece gerçeklerin ifadesidir ve bilinmelidir.