Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 75’incisi, Ebubekir Kurban’ın sunumu ile “Mavi Marmara, Kudüs ve Filistin Davası” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.
Söyleşide değinilen konulardan bazıları şu şekilde oldu;
Aydınlarımız da dahil, Kudüs ve Filistin davasını önemseyen insanımızın büyük çoğunluğunun İsrail, Filistin ve Kudüs konularında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ve konunun sloganlar ve beylik cümleler üzerinden savunulmaya çalışıldığı görülmektedir.
Filistin ve Kudüs davasına yönelik netice almaya yönelik stratejiler için, Filistin meselesine ilişkin olduğu kadar, İsrail’in ve İsrail’e koşulsuz destek veren ülkelerin iç siyasetlerine ve ekonomik ve sosyal yapılarına dair detaylı bilgilere sahip olmak ve bu bilgiler üzerine stratejiler oluşturmak gerekmektedir.
Filistin ve Kudüs davasını önemseyen her bir bireyin, mevcut gidişatı değiştirmeye katkı sunmak için İsrail ve İsrail’e koşulsuz destek veren devletlerin iç siyasetlerine dair okuma yapmaları ve bu devletlerin halklarına yönelik yapılabilecek propagandalar üzerine kafa yormaları gerekmektedir. İsrail’e destek veren ülke seçmenlerinin İsrail’e destek veren siyasetçilere oy vermemelerini ve tepki göstermelerini temin etmenin yöntemleriyle ilgili düşünceler geliştirmek, ayrıca İsrail’in iç siyasetini iyi takip ederek mevcut İsrail yöneticilerini gayri meşru ve adaletsiz kararlar almaktan men edici propagandalar da dâhil olmak üzere kapsamlı stratejiler geliştirmek gerekmektedir.
Yoksa sadece protesto mitingleri düzenleyerek İsrail’i engellemek ve şartların Filistinliler ve kutsal topraklar bağlamında genel olarak Müslümanlar aleyhine değişmesinin önüne geçmek mümkün değildir. Zira geçtiğimiz on yıllarda Londra da dâhil olmak üzere pek çok ülkede 1 – 1,5 milyon insanın katıldığı İsrail’i protesto mitinglerine rağmen değişen bir şey olmamış, İsrail bildiğini okumaya devam etmiştir.
Protestolar, bilgiye ve istihbarata dayalı geniş stratejilerin bir parçası olduğu sürece sonuca etki edebilir. Bununla birlikte ilgili makamların böyle bir strateji oluşturmamaları durumunda, Filistin ve Kudüs’e en azından halklar seviyesinde sahip çıkıldığının gösterilmesi açısından protesto mitingleri yine de önemlidir ve elinden başka bir şey gelmeyen bireyler açısından bu mitinglere katılımcı sayısı açısından destek vermek faydalı olacaktır. Ancak bu mitinglere katılmak kadar, bilgi ve düşünceye dayalı stratejilerin gelişmesinde katkı sunmaya çalışmak da, Kudüs ve Filistin davasını önemseyen her bir birey için yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur.
Kudüs ve Filistin davası, aralarındaki mevcut sorunları ikincil plana atarak Müslüman ülkeleri aynı masa etrafında bir araya getirmek için büyük bir fırsattır. İslam İşbirliği Teşkilatının dönem başkanı olarak Türkiye’nin bu fırsatı değerlendirmesi, takdire şayandır. Sünni veya Şii, tüm Müslümanların ortak meselesi olan bu gibi meseleler, Müslümanlar arasına fitne sokmak isteyenlerin planlarını akamete uğratmak ve İslam dünyasının enerjisini ortak gayeler etrafında birleştirerek fitnecilerin isteklerinin tam aksi yönde kullanmak mümkündür. Bu nedenle ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul eden bu kararı, İslam alemi açısından olumsuzluk olduğu kadar birlik ve beraberlik yolunda bir fırsat da sunmaktadır.
İslam İşbirliği toplantısına katılmayan Suudi Arabistan yönetimi gibi İslam düşmanlarının yanında yer alan ülke yönetimleri ise, halkların bu meselede yöneticilerini zorlamalarını temin etmeye yönelik bu ülke halklarına yönelik yapılacak propagandalar ile izledikleri yanlış politikalardan döndürülebilir. Bu da, yine en başta zikredilen bilgi ve istihbarata dayalı kapsamlı stratejilerin bir parçası olarak yürütülebilecek bir politikadır.
Son gelişmeler, İsrail’in en büyük destekçisi ABD’de İslam ülkelerinin ortak bir lobi faaliyetinde bulunmalarının zorunlu olduğunu bir kez daha göstermiştir. ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz desteğin ABD’ye ve ABD vatandaşlarına hiçbir menfaat sağlamadığı, bilakis Müslümanlarda radikalleşmeye yol açarak ABD vatandaşlarını dünyanın her yerinde daha da sıkıntıya sokacağı, geleneksel ve sosyal medya üzerinden ABD kamuoyuna anlatılmalıdır. Ayrıca ABD’de yasal olan lobicilik yöntemleri ile ABD Kongresinde başta Filistin ve Kudüs davası olmak üzere, Müslüman ülkelerin çıkarlarının söz konusu olduğu diğer konularda etkin lobicilik yürütülmelidir. ABD’nin İsrail’e desteğinin ardında Yahudi lobisinin olduğu, herkesçe bilinmektedir. Bu gerçek ortadayken, İslam dünyasının bugüne kadar bu konuda adım atmamış olması çok acı vericidir. Dönem başkanı olan Türkiye’nin öncülüğünde İslam İşbirliği Teşkilatı, ABD’de güçlü bir lobi kurulması için adım atabilir ve atmalıdır. Bu şekilde hem Kongre’de hem de ABD kamuoyu nezdinde yapılacak doğru bilgilendirmeler ve diğer faaliyetler, İsrail’i desteklemekte ABD’nin çıkarının olmadığı, bilakis ABD halkının güvenliğini daha da tehlikeye attığı yönünde ikna edici sonuçlar verebilir. ABD kamuoyunda oluşturulacak bilinç de, ABD yöneticilerinin sorumsuzca hareket etmesini engelleyebilir.
SÖYLEŞİDEN KARELER:
[…] 1- “MAVİ MARMARA, KUDÜS VE FİLİSTİN DAVASI” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ – http://sahipkiran.org/2017/12/14/kudus-ve-filistin-davasi/ […]