SASAM Başkanı Süleyman ERDEM, El-Cezire Arapça muhabiri Ouassima IBN SALAH‘ın Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN’ın son Afrika gezisinden yola çıkarak Türkiye’nin Afrika politikalarına ilişkin sorularını cevaplandırdı. Habere buradan (Arapça), röportajın tamamına (Türkçe) ise aşağıdan ulaşılabilir.
Ouassima IBN SALAH: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yeni Afrika turu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Süleyman ERDEM: Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Afrika turu, bundan 18 yıl önce 1998’de oluşturulan Türkiye’nin Afrika’ya Açılım Eylem Planı kapsamında değerlendirilmelidir. Afrika’ya Açılım Eylem Planı; Türkiye’nin Afrika’ya yönelik politikalarının tespitinde önemli bir dönüm noktası olmuştur ve genel olarak Afrika ülkeleriyle karşılıklı üst düzey ziyaretlerin gerçekleştirilmesini, uluslararası ve bölgesel kuruluşlar nezdinde de Afrika ülkeleriyle temasların arttırılmasını, insani yardımların gerçekleştirilmesini, Türkiye’nin kıtadaki diplomatik temsilciliklerinin sayısının arttırılmasını, ekonomik, teknik, bilimsel işbirliği ve ticaret anlaşmalarının imzalanmasını ve Türkiye’nin her alanda Afrika kıtası ile yakınlaşmasını amaçlamaktadır.
Afrika, yaklaşık bir milyarlık nüfusuyla, büyüyen Türkiye ekonomisine önemli bir pazar sunmakta ve ayrıca dış politikada diplomatik seçeneklerini çeşitlendirme imkânı sağlamaktadır. Türkiye, Osmanlı’dan sonra uzak kaldığı kıtaya, bu eylem planı çerçevesinde 2005 yılından itibaren ekonomik, kültürel, insani ve kalkınma içerikli politikalar çerçevesinde yeniden giriş yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Afrika’ya başlattığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde devam ettirdiği ziyaretleri, Türkiye’nin Afrika’ya yönelik bu politikasının bir parçası olarak okumak doğru olur.
Ouassima IBN SALAH: Afrika’da Türklerin yatırım konusu nasıl buluyorsunuz? Yani Türklerin fırsatı orda nasıl olabilir?
Süleyman ERDEM: Hükümetin öncelikleri arasında, “Türk müteşebbisler için Afrika ülkelerinde gerekli hukuki altyapıyı hazırlayarak onları ticaret ve yatırım için teşvik etmek” yer almaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm ziyaretlerine kalabalık bir işadamı heyetini de götürmekte ve onların Afrika ülkelerinde bağlantı kurmalarını teşvik etmektedir. Bu gayretlerin sonucu olarak da Türk müteahhitlerin üstlendikleri iş hacminin, diğer ülkeler arasında Çin’den sonra ikinci sırada yer aldığı ifade edilmektedir. Türkiye, kıtaya ilişkin politikalarını oluştururken sadece ekonomik ilişkileri değil, kültürel ilişkiler ile insani ve teknik yardım hususlarını da içerecek geniş bir perspektifi dikkate almaktadır. Türkiye bir yandan TİKA kanalıyla kıta ülkelerine hizmet götürürken, pek çok sivil toplum kuruluşu da hükümet politikalarına paralel olarak Afrika’ya açılmakta ve çok çeşitli alanlarda kıta insanına hizmet götürmektedir. Bu da sadece sömürge dönemi ilişkilerin devamı niteliğindeki ekonomik çıkarlar için kıtada bulunan güçlere kıyasla, Türkiye’ye önemli bir avantaj sağlamaktadır. Türkiye’nin şu aşamada yapması gereken, gerek devlet kanalıyla gerekse sivil toplum kuruluşları kanalıyla kıta ülkelerine ve insanına götürülen yardımların etkili ve verimli olmasını temin edecek stratejiler geliştirmektir. Zira tamamen insani bakış açısıyla ve bir karşılık beklenmeksizin götürülen yardım ve hizmetlerin, yeterli planlama ve koordinasyon olmadığı için olması gereken etkiyi oluşturamadığı yönünde bazı gözlemler dile getirilmektedir.
Ouassima IBN SALAH: Afrikada Fransa Çin ve Japonya gibi büyük güçler var ve orda ekonomik alanda çalışmaları var. Sizce Türkiye Afrika’da bu güçler ile rekabete girmek için mi olmak istiyor?
Süleyman ERDEM: Türkiye, Afrika’da bulunan diğer güçlerle rekabet etmek niyetiyle değil, bir yandan tarihi, dini ve kültürel bağlarının bulunduğu kıta insanının sömürge dönemlerinden kalma köklü sorunlarına çözümler üretmek, bir yandan da ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere her alanda kıta ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmek için Afrika’da bulunmaktadır. Türkiye, 2014 yılı verilerine göre Afrika ülkelerine 3 milyar 352 milyon ABD doları kalkınma yardımında bulunmuştur. Yani Türkiye, kıtada bulunan ve tek öncelikleri ekonomik çıkarları olan ülkelerin yanında, kıta insanı için tutunacak bir dal ve umut olmak için Afrika’dadır. Türkiye’nin Afrika’daki varlığı, her iki taraf için de önemli getirileri olan bir durumdur. Hem kıta ülkeleri, hem de Türkiye, geliştirilen ilişkilerden istifade etmektedir. Başta eski sömürgeci güçler olmak üzere Afrika’da bulunan diğer güçlerin öncelikleri ise kendi ekonomik çıkarları olup, bu güçlerle Afrika ülkelerinin ilişkileri genellikle Afrika ülkelerinin aleyhine sonuçlanmaktadır.
Ouassima IBN SALAH: Türkiye’nin bu güçlere karşı büyük bir şansı var mı Afrika’da? Varsa hangi alanda başarabilir?
Süleyman ERDEM: Türkiye, kıtada bulunan diğer güçlere kıyasla önemli avantajlara sahiptir. Öncelikle kıta insanının zihninde sömürge döneminin olumsuz hatıralarıyla ilişkilendirilebilecek bir geçmişi yoktur. Osmanlı döneminde kıtanın kuzeyindeki Türk varlığı, bölgenin imar edildiği huzurlu bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Bunun dışında, Türkiye’nin kıtadaki Müslüman halklar ile dini ve kültürel bağları bulunmaktadır. Ayrıca kıtaya yönelik geliştirdiği politikalar, sadece ekonomik çıkarları öncelememekte, kıta insanının gönlüne hitap eden yönleri ağır basmaktadır. Mevcut haliyle Türkiye, iyi hazırlanmış bir strateji ile Afrika’da her alanda başarılar elde edebilecek bir potansiyele sahiptir. Mesele, bu potansiyelin doğru stratejiler ve ehliyetli insan kaynakları ile fiiliyata dönüştürülmesinden ibarettir.