Özel Röportaj: Metin KARAKUŞ/Gazeteci-Yazar
TEMA Vakfı Trakya eski Bölge Sorumlusu Hakan Dedeoğlu, Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) için “Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’nı” değerlendirerek çok önemli açıklamalarda bulundu.
Ülkenin Çevre sorunları ile ortalama 33 yıldır yakından ilgilenen Hakan Dedeoğlu, özellikle Yerel Yönetimleri ilgilendiren, “Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’nın” Trakya’ya getirdikleri ve götürdüklerinin genel bir değerlendirmesini yaptı.
Gazeteci-yazar Metin Karakuş’un, sorularını yanıtlayan Dedeoğlu, çevre ile ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu.
Çevre Gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, kendisine yöneltilen başlıca sorular ve verilen cevaplar şunlardan oluştu.
-Hazırlanan planların sahibi kim? TRAKAB’ın plan yapma yetkisi var mı?
“İlk önce Trakab’ın (Trakya Kalkınma Birliği) anlamına geldiğini bilmek gerekir. Trakab yönetimi Edirne, Kırklareli, Tekirdağ Valileri ve 3 Belediye Başkanı’ndan oluşmaktadır. Sonradan çıkarılan yasa gereği İl Özel İdareleri İl Çevre Düzeni Planlarını (1/25.000 ölçekli planlar) yapmakla yaptırmakla ve uygulamakla sorumlu edilmişlerdir. Üç ilin il özel idaresi söz konusu planları bir arada hazırlatmak üzere TRAKAB’ı yetkili kılmıştır. Planlar bölge menfaatleri gözetilerek hazırlanıp TRAKAB tarafından İl Özel İdareleri’ne gönderilmiştir. Bu noktada gözden kaçmaması gereken husus şu olmalıdır. Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı mevcut iktidarın önceki çevre bakanı Osman Pepe’nin 13 Temmuz 2004 günü onayladığı plana dayanmalıdır. Bu konuda yeni seçilen İl genel meclisi üyelerimizin de gerekli hassasiyeti gösterecekleri umudunu taşıyorum.”
-Plan yapma konusunda TRAKAB’a yetki verildiyse, İBB nereden çıktı?
“İlk etapta Trakab’ı kurduranlarla İBB’yi işin içine katmak isteyenler aynı! Yetkilendirilen TRAKAB, plan yapma ve yaptırma yetkisini 3’lü protokol (Çevre ve Orman Bakanlığı, TRAKAB, İBB arasında) yaparak kullandı. Açıkçası IBB konusu bölge halkımız açısından baştan beri sakıncalı bir durum olarak algılanmıştır. Bu konuda diyaloglara evet emrivakilere hayır diyoruz. Protokolün taraflarından IBB, planlama sürecine her hangi bir oldubittiye dönüşmediği sürece bilimsel katkılar koyabilir. Bunun bir sakıncası olamaz!”
-İBB kendi sınırları dışında proje üretmeye yetkili mi?
“Bence tek başına böyle bir yetki olmamalıdır! Ancak çıkarılan yasa sonucu, İBB; 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 24 maddesinin n bendinde belirtilen “Büyükşehir belediyesinin giderleri arasında kamu yararı görülen konularda yurt içi ve yurt dışı kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve diğer proje giderleri” ifadesi çerçevesinde, kendi sınırları dışında proje üretmeye yetkili kılınmıştır. Yapılan çalışmalar Ortak Hizmet Protokolü’ne dayanarak yürütülmektedir.” denmiştir. Bu konunun baskıcı olmamak şartıyla tek taraflı rant yaratmayacak şekilde doğru değerlendirilmesi yararlı olabilir.
-İMP kimdir, nedir?
“İMP,(İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi) politika, plan, program ve projeleri oluşturmak ve uygulamalara yön vermek üzere, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından bir İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Şirketi olan BİMTAŞ bünyesinde kurularak Mart 2005’de faaliyete geçirilmiştir. Bu itibarla İMP çatısı altında; – üst ölçekli planlara açılım sağlamak üzere Ülke ve Bölge Planlama Grubu, – nüfus hareketlerini izlemek üzere Demografi Grubu, – ekonomi-ekoloji ikileminde çevresel ve kentsel sürdürülebilirliği sağlamak üzere Doğal Yapı Grubu, – kentin ekonomik yapısını belirlemek üzere Ticaret ve Hizmetler Grubu ile Sanayi Grubu – Metropoliten Planlama Grubu sektörel plan yaklaşımlarını mekansal boyuta yansıtmak – Kentsel Tasarım ve Yarışmalar Grubu metropol bütününde öncelik taşıyan noktasal ve alansal projeleri düzenlemek üzere çalışmalar yapacak, denmiştir.”
Sonuç olarak; “Bölgemiz adına yapılacak olanlar planlanırken geri dönüşü olmayan yanlış adımlar atılmamalıdır. Geçmişte yapılanlar da planlı denilerek yapılmıştı. Bu konuda karar vericilerin hükümetler adına değil, Devlet adına karar vermeleri gerekir. Bugün Trakya bölgemizin geldiği nokta ortadadır!”
1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Planı’na riayet edilecek mi, planda nasıl bir yenileme yapılacak?
“1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Planı’nın bir kenara bırakılması mümkün değildir! Aksine 1/25.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni Plan’larına referans olacak, ilkeleri korunacak olan plan 1/100.000 ölçekli onaylı Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’dır. Bu planın revizyonu ise, alt ölçekli planlar üretilirken, 1/100.000 ölçekli planda görülen eksikliklerin tamamlanması yoluyla yapılmalıdır. Bu noktada Trakya Üniversitesinin duruşu son derece önemlidir.”
-Trakya Üniversitesi Ergene Planı’nda denetçi olmasına rağmen, Saray ve Vize’de Çimento ve Termik Santral özel izni veriliyor, plan neden deliniyor?
“Trakya Üniversitesi 1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Planı’nda denetçi değil, müelliftir! Bu plan, Çevre Kanunu ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca Çevre ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğu altındadır. Trakya Üniversitesi ise bu planı hazırlayan müelliftir. Telif hakkını düzenleyen kanun uyarınca plan üzerinde bir değişiklik yapılmadan önce müellifin görüşünün alınması gerekir; Eğer bu yapılsaydı, o günkü yanlış kararlara imza atan yetkililerde bu konuda hata yapmazlar ve yatırımcı firmalarda yanlış yerlere gereksiz para yatırmazlardı. Ancak karar her koşulda plandan sorumlu olan idareye aittir, denilerek halkımızın devlete olan inancı zayıflatılmaktadır.”
-Daha önce yaptırılan ve onaylanan 1/25.000 ölçekli planlar korunacak mı? Bu planlardaki öneriler kabul edilecek mi? Değişiklikler olacak mı?
“Her an değişen uygulamalardan dolayı, hukuksal manada bir şey söylemek istemiyorum. Ancak; Onaylı 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Planı’nın ilkelerine aykırı olmadığı ve birleştirilirken bir sorun görülmediği sürece daha önce yaptırılan ve onaylanan 1/25.000 ölçekli planlar korunmalı ve doğru öneriler değerlendirilmelidir.”
-Halk bu plana nasıl dahil olacak? Vereceğiniz görüşlere ne kadar değer verilecek?
“Halkımızın ilk önce katılımcı olması gerekir. Trakya Planlama Çalışmaları dört grupta yapılması planlanmış. Birinci grup toplantılar tanıtım toplantıları olarak tüm il ve ilçe merkezlerinde olmuştur. Bu çalışmalara tüm kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, tüm belediyeler, yöredeki tüm sivil toplum kuruluşları ve basın İl Özel İdareleri ve Kaymakamlıklar tarafından davet edilmiştir. İkinci grup çalışmayı “Vizyon Belirleme Toplantıları” oluşturmuştur. Kentlerin sahiplerinin orada yaşayan halk olması fikrinden hareketle, bu toplantılar, yerel halkın nasıl bir kentte yaşamayı istediklerini, önerilerini, isteklerini aktaracağı toplantılardır. Belediyelerimizin ve Kaymakamlıkların önderliğinde, kurulmuş Kent Konseyleri ve Demokratik Kitle örgütlerinin örgütlenmesi sonucu yapılması gereken bu toplantılar ile her bir kentin gelişme vizyonunun ortaya konması asıl ve temel amaç olarak hedeflenmelidir. Üçüncü grup toplantılar ise, ikinci toplantılarda oluşan fikirlerin planlara aktarılıp vatandaşlara sunulduğu ve tartışmaya açıldığı ve kararların alındığı toplantılar olmasıdır.
Dördüncü grup toplantılarda ise, geliştirilmiş olan plan sunulmuş ve vatandaşlarca getirilen yorumlar bölgesel kazanımlar doğrultusunda değerlendirilmelidir.”
-Bu çalışmalar sonucunda ortaya “Marmara Havzası Çevre Düzeni Planı” mı çıkacak? Yapılan planlar İl Çevre Düzeni Planı mı yoksa Bölge Planı mı? Niye bölge bu kadar çok vurgulanıyor?
“Bu çalışmalar sonunda Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illerinin 1/25.000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planları üretilmiş olacaktır. Planlar, Trakya Alt-Bölgesi bütünlüğü içinde her ilin kendi gelişme planı olarak üretilmektedir. Tanımlanan görevle üç İlin birden İl Çevre Düzeni Planı’nın bir arada hazırlanması, konuya bölge planlama anlayışıyla yaklaşılmasını gerektirmektedir. Marmara Bölgesi’ni bir bütün olarak planlamak, çok merkezli bir gelişmenin yolunu açmak, tabii ki hem ülke, hem bölge hem de bölgedeki kentlerin gelişmesi için faydalıdır. Bu yolla hem kır-kent arası kutuplaşmanın giderilmesi hem de bölge kentleri arasında dengeli bir gelişim sağlanması mümkün olabilir. Ancak bu nokta da, sebebi ne olursa olsun Trakya’nın olumsuz göç hareketinden zarar görmesi engellenmelidir.”
-İstanbul için bir plan yapıldı mı? Sizce Trakya’yı mı İstanbul’a uyduracaklar, yoksa İstanbul’u mu Trakya’ya?
“Aslında ülkemiz bugünkü durumuna planların doğru uygulanmaması sonucunda gelmiştir. Hazırlanan 1/100.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı, 14 Temmuz 2006 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nce oy birliği ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir. El çabukluğu maharet alınan kararlar, her zaman yanlış ve bölgesel menfaatlerimize zarar veren sonuçlar yaratmıştır. Ne İstanbul’u Trakya’ya ne de Trakya’nın İstanbul’a uydurulması söz konusu olmamalıdır. Ancak, Marmara Bölgesi bütününde (Kuzey Marmara gelişme aksında) tüm üst ölçekli planlar incelenip birbirleriyle uyumsuzlukları bölge menfaatleri yönünde tespit edilmelidir. Ek olarak da bu çalışmaların sonuçları Çevre ve Orman Bakanlığı’na doğru şekilde verilmelidir.”
-Trakya İstanbul’un arka bahçesi mi olacak? İstanbul bütün fabrikalarını Trakya’ya mı gönderecek? İstanbul’daki kentsel dönüşümlerle varoşları mı taşımak istiyorlar, sanayiyi mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Böyle soru sorulabilmesi bile çok yanlış. İstanbul İl’inin fabrikalarını ve varoşlarını Trakya’ya göndermek de “Arka Bahçe” söylemleri de genel planlama disiplinlerine uygun düşünce ve ifadeler olmayıp bölge halkımız açısından da saygısızlık olarak kabul edilmektedir. Ancak bu soru yanıtlanırken İstanbul ile Trakya Bölgesi arasında nasıl bir işlevsel ve mekânsal ilişki kurgulanması gerektiğinden de doğru şekilde bahsedilmelidir. Bölgenin bir bütün olduğu gerçeğinden hareket edilmektedir. Bir mega-kent ile taşra özellikleri gösteren içine kapalı bir art bölgenin bir arada yaşaması fikri bile gerçekçi değildir. Bilinmektedir ki, tek odaklı bir merkezin her türlü işlevi üstlenmesi, kendi çevresini fakirleştirir ve geri kalmasına sebep olur. Bunun da ötesinde merkezden çeperlere doğru kontrolsüz bir gelişme gerçekleşir. Çorlu, Çerkezköy gibi yörelerin hızlı, kontrolsüz ve düzensiz gelişmeleri, buna karşılık Trakya’nın geri kalanında yaşanan yoksullaşma bunun tipik bir örneğidir. Bölge’de İstanbul dışında gelişme odakları belirlenmesi, çok merkezli ve dengeli mekânsal gelişmeyi sağlamak için, İstanbul’daki unsurların yerel oluşumlarla ortaklıklara giderek, başta korumacı ve dengeli gelişme yaklaşımı çerçevesinde İstanbul Metropolü ile Marmara Bölgesi arasında işlevsel ve mekânsal bütünlük sağlanmalıdır. Ancak o zaman sağlıklı ilişkiler yaşanabilir.”
-Tarım toprakları, meralar, ormanlar göz önüne alınıyor mu? Sadece insan ve sanayinin geleceği mi belirleyici?
“Çevre Düzeni Planı; Trakya’nın meralarıyla, son kalan ormanlarıyla dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren, rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak yapılan ve tarım, turizm, konut, sanayi, ulaşım vb. arazi kullanım kararlarını ve politika ve stratejilerini belirleyen bir plan olması sağlanmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bölgedeki tarım ağırlıklı yapının sanayi ağırlıklı şekle dönüştürülme çabasıdır. Sonucunda Trakya Tarım Toprakları amacı dışında kullanılmamalıdır.”
-Daha önce belirlenmiş olan sanayi alanları korunacak mı? Yeni sanayi alanları açılacak mı?
“Yasal düzenlemenin buna olanak verdiğini gözlüyoruz. Bizlerse bölgede mevcut sanayi alanlarının gözden geçirilerek çok su tüketen ve su kirleten sektörlere yer verilmemesi gereken türleri bırakarak Ülke menfaatleriyle entegre olmuş türleri OSB’ler içerisinde olmak koşuluyla korumak olmalıdır. Yeni sanayi bölgeleri kesinlikle açılmamalı, belki tarım ve hayvancılık temelli olanlara olanak sağlanmalıdır. Yürürlükte olan 1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı ilke olarak Trakya toprakları üzerinde sanayi gelişimini sınırlandırmayı hedeflemiştir. Planda Çorlu, Çerkezköy, Lüleburgaz üçgeni sanayinin yoğunlaştığı alan olarak belirlenmiştir. 1/25.000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planları çalışmasında da bu temel ilkeler takip edilmektedir. Sanayinin çevreye etkileri bakımından özenle değerlendirilmesi koşuluyla bölgenin içinden gelişen talepleri buluşturmak da göz önünde tutulmalıdır.”
-Ergene eski günlerine dönecek mi? Ergene Nehri nasıl temizlenecek? Planlar yapılıyor ama sanki uygulanmıyor.
“İmkânsız değil, ancak kolay da değil! Buna toplumsal sorumluluğumuzu bilerek ve yöneticilerimizi doğru seçerek başlayabiliriz.
Plan, düzenli gelişmenin bir aracıdır ama bir sihirli değnek değildir. Planla getirilen kararların uygulanması sorumluluğu yöneticilerdedir ama bu kararların doğru uygulandığı sivil toplum kuruluşlarınca ve geniş halk kesimlerince izlenmek zorundadır. Bu, planların uygulanmaması ya da delinmesi sorununu büyük ölçüde azaltacaktır.
Ergene Havzası’nın sağlıklı bir akarsu sistemi haline dönebilmesi için, önce üzerindeki kirlilik yükünün durdurulması sonra da rehabilitasyon programlarının uygulanması gerekir. Bu yöndeki kararlar hazırlanmakta olan il çevre düzeni planlarında yer almalıdır. Bilinmelidir ki Ergene Nehri’nin kurtarılmasının, nehre ve havzaya hem sınaî hem de kentsel atık sularının arıtılmadan karışmasının durdurulmasından başka bir yol yoktur!
Bu konu Tema Vakfı olarak benim ve Prof. Dr. Cemil Cangir’in 2003 yılında TBMM’ce oluşturulan Ergene araştırma komisyonunun daveti üzerine birlikte katıldığımız Ankara toplantısında vurgulanmıştır.
Kısaca, sanayinin yoğun olduğu bölgemizde öncelikle bölgesel arıtmalar yapılmalı ve ” ATIK KANALI” yapılarak Ergene Havzası kimyasal kirlilikten kurtarılmalıdır, denmiştir.”