Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 113’üncüsü, Anda Kardeşe Vefa Derneği Başkanı Okan Tosun’un sunumu ile “Terörden Arındırılan Alanlarda Hayatın Normalleştirilmesi Faaliyetlerinde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.
Sayın TOSUN’a bilgilendirici sunumu için teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.
SÖYLEŞİDEN NOTLAR:
– Faaliyetlerimize 2011 yılında Türkmen Dağı bölgesine yardımlarla başladık. Zaman içinde daha organize bir hal aldı. Yayladağı’nda yetimlere yönelik bir merkez kuruldu. (Halen bu merkezde 300’e yakın yetim çocuk eğitim almaktadır.) 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatının hemen ardından FKH bölgesindeki faaliyetlerimiz başladı.
– Bölgenin ileri gelenleri ile yaptığımız görüşmelerde “100 yıldır Türkiye’yi beklediklerini, vefasızlık değil vefa görmek istediklerini” ifade ediyorlardı. İsmimizdeki “vefa” buradan gelmektedir. “Anda” birlikte ant içmiş kan kardeş demektir. Biz yaptıklarımıza yardım gözüyle bakmıyoruz, vefanın gereği olarak görüyoruz. Eğitim, kültür, gençlik çalışmalarını önemsiyoruz.
– Bölgede çok ciddi bir Türkmen varlığı var. Suriye krizi başlayana kadar milliyetçi aydınlar dahi bölgede 3,5 milyon Türkmen varlığından habersizdi. Sıkıntı yaşamamak için bazı dönemlerde devleti yönetenler tarafından uzun süre bölge görmezden gelinmiş. Halep Türkmenlerinin çoğu Sivas’tan, Bayır Bucak Türkmenlerinin çoğu Erzincan Kemaliye’den bölgeye gitmiş. Derin ve köklü bağlarımız var.
-2016 yılında dernek kuruldu. 2017 ve 2018 yıllarında iki yetim merkezi açıldı. (El-Bab/Başköy ve Afrin/Meryemin) Halen 500’e yakın yetim çocuğa eğitim veriliyor. (Bunlar arasında Türkmenlerin yanı sıra Arap ve Kürt çocukları da var. DEAŞ’lılardan ve PYD’lilerden ölenlerin dahi çocukları var. Bunlar Türkiye düşmanı olmasınlar. Sorunları gelecek asra taşımasınlar.) Türkçe öğretimine büyük önem veriliyor. Sistem giderek oturuyor. Çanakkale’de mezar taşlarında Halep ve Lazkiye yazılarını gören çocukların Türkiye’ye olan sevgisi perçinleniyor.
– Bölgede toplamda 100 bine yakın yetim çocuk var. Savaşın getirdiği psikoloji aile içinde dahi güven duygusunu yıkmış. Bazı insanlar para karşılığı komşusunun evinin önünde bomba patlatabiliyor.Toplumsal psikoloji ağır hasar görmüş.
– Türkiye uzun zamandır bu denli yoğun göç dalgasıyla karşılaşmamıştı. Tecrübesizlikten kaynaklanan bazı hatalar yapıldı ancak kriz zamanla daha iyi yönetiliyor. ÖSO unsurları da Milli Ordu halini alınca daha düzenli hareket etmeye başladı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalında görülen kimi olumsuzluklara artık rastlanmıyor. FKH ve ZDH’den dersler çıkarıldı.
– Harekat sonrası emniyeti sağladıktan sonra hayatın normalleştirilmesine büyük önem veriliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, AFAD, Diyanet gibi sivil kurumların çok yoğun ve önemli faaliyetleri var.
– Selefi zihniyetin yol açtığı manevi tahribata karşı Diyanet Vakfının çok önemli ve verimli çalışmaları var. Etnik gruplar gibi, dini de paramparça etmiş birbirini tekfir eden inanç grupları var. Diyanete büyük yük düşüyor. Tekfirciliğin sonu birbirini öldürmeye kadar gidiyor.
– STK’lar bağımsız oldukları için daha rahat hareket edebilirler. Kamu kurumlarının tabi olduğu prosedürlere tabi değiller. FKH ve ZDH bölgesinde 33 akredite STK hizmet veriyor. Bunların arasında büyük altyapı yatırımlarından tutun da (elektrik, yol, su) kültürel faaliyetlere ve yardım faaliyetlerine varana kadar geniş bir yelpaze söz konusu.
– Biz yetiştireceğimiz çocukların, bitecek savaşın akabinde kültür elçileri olacağı motivasyonuyla hareket ediyoruz. (Başka STK’lar tarafından yönetilenlerle birlikte toplam 7 büyük merkez var.) Buralardan yetişen çocuklar ilerde güçlü münasebetleri, sosyal ve ekonomik ilişkileri sağlayacaklar.
– 15 Temmuzdan sonra milli ruh ve bilinç güçlendi. Birlik ve beraberliğimiz pekişti. 2 kişiyle çıktığımız yolda bugün 17 ilde temsilciliği olan ve 3 kıtada faaliyet gösteren bir yapı halini aldık. Kurban ve zekat faaliyetleri yapıyoruz. İnsanların güvenini boşa çıkarmamak için beş yıldır gayret ediyoruz ve edeceğiz. İdealleri söylem halinde bırakmamak, eyleme dönüştürmek gerekiyor.
– Musul, Kerkük ve Erbil’de de faaliyetlerimiz ve kurs merkezimiz var. (Sincar’da DAEŞ büyük zulümler yapmış. 8-10 yaşında kız çocuklarını kendine cariye olarak alan vahşiler karşısında o anne babaların gözündeki yaşı biz silmeliydik. PKK’nın Sincar’da Yezidiler nezdinde kazandığı konum dikkatle incelenmeli. Sincar bizim sınırımıza çok yakın. Telafer, Musul ve Kerkük’e ulaşım için kilit konumda.) Uzun süren savaş ve istikrarsızlık Irak ve Suriye’de yoğun kültürel ve ahlaki yozlaşmaya yol açmış. Aynı amaç için çalışan gruplar bile bir araya gelemiyor. (Halep savunması gibi, herkes başarının kendi hanesine yazılmasını isterse kimse başarılı olamaz)
– Bölgenin iki şeye ihtiyacı var: Anadolu İslam anlayışı (ceza ve gazabı değil de rahmet ve merhameti, sevgiyi öne çıkaran) ve Türk irfanı.
– Şii yayılmacılığı krizi derinleştiriyor. Rejimin şebbihalarının yanı sıra, İran ve Afganistan’dan gelen şii milisler ve Lübnan Hizbullah’ının milisleri bölgede huzur ve barışın önünde engel oluşturuyor.
– Suriye’de İslami söylemle çözülecek bir sorun yok. İslam dille değil halle, yaşayarak anlatılmalı. Şimdiye kadar bir çok grup ve yabancı savaşçı İslam adına gittiğini iddia etmiş ve İslamiyet algısına büyük zarar vermiş. Hala bakış açısı olumsuz.
– Bölgede geçer akçe: Kültür, Medeniyet ve Sevgi. Sevgi unutulmuş, aile içinde bile bitme noktasına gelmiş. (Kardeşler arası şiddet normalleşmiş, kardeşinin elini yakarak ceza verdiğini veya uyardığını sanan çocuklar bile gördük) 8 yaşında bir çocuk doğduğundan beri savaşın içinde. Sevgi ve mükafat öne çıkarılmalı.
– Halime Ana Yetim ve Kültür Merkezi öncesinde DAEŞ karargahıymış. Duvarları delik deşik, adeta virane halindeydi. Artık mahallemizde evlerin önüne çiçek saksıları konulmaya başladı. Çiçek varsa sevgi ve hayat vardır. Dünyada hiçbir oluşum öldürerek bitmez. Fikri kurutmak gerekir. Yabani otu koparmak sorunu çözmez, kökünü asitle, kireçle kurutmak gerekir.
– Askerden sonra bir beldeye gönüllü kültür elçileri ve yardım organizasyonları girerse bakış açısı daha da olumlu yönde değişiyor. (Gıda, temel ihtiyaç, ilaç, oyuncak, kırtasiye dağıtımı vs.) Bazı kesimlerde 100 yıldır canavar, işgalci, kötü, sömürgeci olarak anlatılan Türkiye algısı vardı. Biz bu algının yenilmesi noktasında çalışmalar yaptık. Sevgiyi kazanmak için düğün, cenaze merasimlerine katıldık. Doğum sevinçlerini paylaştık.
– Bizden zarar gelmeyeceğini anlayan insanların “Yan komşumun evinin altında cephane var, örgüt mensubu” gibi bildirimleri birçok tuzağın önlenmesini sağladı.
– Barış Pınarı Harekatından sonra Fırat’ın doğusu da stabil hale gelince o alanlarda da çalışmalarımız başlayacak. FKH ve ZDH’deki bölgelerindeki tecrübelerimizle daha iyi işler yapacağımıza inanıyoruz. 80 bin YPG-PYD-PKK-SDG militanı ve Amerikan paralı askerleri Türk ordusu karşısında aciz kalacaktır. Bunu baş edilmeyecek bir güç gibi lanse etmek isteyenler farklı bir amaca hizmet ediyor. Ordumuzun zaferini müteakip bölgede sevgi ve merhameti yeşertecek Türk STK’larına ihtiyaç var. Beldelerin açılması silahla olur, gönüllerin fethi çok önemli bir amaç ve kalıcı sonuçlar doğurur. Beklentimiz Allah’ın rızasını kazanabilmektir.
– Irak, Suriye, Afganistan, Makedonya ve Afrika ülkelerinde çalışmalarımız var.Aynı zamanda arama kurtarma derneğiyiz. AFAD’ın partnerlerindeniz. Arama kurtarma faaliyetlerine başlamamız Muhsin Yazıcıoğlu suikasti sonrasında gördüğümüz eksiklikler üzerine verdiğimiz bir karara dayanıyor. Bugün ciddi bir makine parkına sahibiz. 6 odadan oluşan kriz yönetim tırımız, dört çeker arazi türü pikaplarımız, ATV’lerimiz, paletli kar araçlarımız var. Su altı ve su üstü arama kurtarma dahil çalışmalar yapıyoruz.
– Gücümüzün yettiği her alanda devletimizin ve milletimizin emrinde çalışmaya devam edeceğiz. Bölgede Türkiye düşmanlarının yuvalanmasına ebediyen engel olmak, toprakları kontrol etmek kadar önemli. Mültecilerin güvenle geri dönebileceği alanlar oluşturmalıyız.
– Üniversitelerde (Yıldırım Beyazıt, Gazi, İstanbul üniversiteleri) öğrenci topluluklarımız var. Diyarbakır’da ailelerin evlat nöbetlerinde ilk andan itibaren yanlarında olduk. (Gıda, ulaşım, konaklama, ilaç desteği verdik)
– Güçler birleşince daha büyük işler yapılıyor. Suriye’de 10 milyon insan yerinden edilmiş, kimse tek başına çözemez. Bu sorunu kalıcı olarak çözecek yöneticiler yetiştirmek gerekiyor.
Sayın Okan Tosun’a bilgilendirici sunumu için teşekkür ederiz.
SÖYLEŞİDEN KARELER: