Twitter Facebook Linkedin Youtube

ÇİN’İN ASKERİ MODERNİZASYONU VE KÜRESEL GÜÇ STRATEJİSİ (KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ)

Arya Yaren DİMİCİ

Bu rapor, ABD Savaş Bakanlığı’nın 2025 tarihli kapsamlı raporundaki verileri temel alarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) askeri stratejisini, modernizasyon çabalarını ve temel jeopolitik hedeflerini derinlemesine analiz etmektedir. Raporun amacı, Pekin’in uzun vadeli vizyonunu ve bu vizyonu hayata geçirmek için Halk Kurtuluş Ordusu’nu (PLA) nasıl dönüştürdüğünü ortaya koymaktır. Çin’in stratejisini, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya olmak üzere diğer küresel güçlerle olan ilişkileri bağlamında karşılaştırmalı bir perspektifle ele alarak, küresel güç dengesindeki değişimlerin dinamiklerini anlamayı hedeflemektedir.

Çin’in Ulusal Stratejisi ve Küresel Vizyonu

Çin’in askeri ve diplomatik eylemlerini anlamak, ülkenin uzun vadeli ulusal stratejisinin ve temel çıkarlarının incelenmesini gerektirir. Pekin’in küresel sahadaki adımları, anlık tepkilerden ziyade, on yıllara yayılan planlı bir vizyonun parçasıdır. Bu bölüm, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) liderliğindeki ülkenin nihai hedeflerini, bu hedeflere ulaşma yolunda belirlediği öncelikleri ve dış dünyaya yönelik stratejik algısını inceleyerek, Çin’in askeri modernizasyonunun ardındaki temel motivasyonları açıklamaktadır.

Çin’in ulusal stratejisinin merkezinde, 2049 yılına kadar “Çin ulusunun büyük canlanması”nı gerçekleştirme hedefi bulunmaktadır. Bu vizyon, Çin’in küresel olayları şekillendirme gücünü, etkisini yeni bir seviyeye taşımasını öngörmektedir. Bu hedefin askeri boyutu, “savaşabilen ve kazanabilen” “dünya standartlarında” bir orduya sahip olmaktır. Bu ordu, ülkenin egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını kararlılıkla korumakla görevlidir.

Pekin, bu stratejiyi üç “temel çıkar” etrafında şekillendirmiştir. Müzakereye veya uzlaşmaya kapalı olarak tanımlanan bu çıkarlar şunlardır:

– Çin Komünist Partisi’nin Kontrolü: ÇKP’nin ülke üzerindeki iktidarına yönelik her türlü tehdidin bertaraf edilmesi ve partinin meşruiyetinin korunması.

– Ekonomik Kalkınmanın Teşviki: Ülkenin ekonomik büyümesini ve refahını sürdürerek sosyal istikrarı sağlamak.

– Egemenlik ve Toprak İddialarının Savunulması: Tayvan, Güney Çin Denizi, Senkaku Adaları ve Hindistan ile olan sınır anlaşmazlıkları gibi konularda Çin’in iddialarını savunmak ve genişletmek.

Pekin, dış çevreyi giderek daha istikrarsız ve tehditkar olarak algılamaktadır. Özellikle ABD’nin ittifaklarını güçlendirmesi, bölgedeki askeri varlığını artırması ve ileri teknolojilere yönelik ihracat kontrolleri gibi rekabetçi eylemlerini, kendi yükselişini “kontrol altına alma” çabası olarak görmektedir. Bu algı, Çin’in stratejik hamlelerini doğrudan etkilemektedir.

Bu bağlamda, Çin-Rusya stratejik ortaklığı, büyük ölçüde ABD’ye karşı ortak bir çıkar temelinde derinleşmektedir. 2024 yılında, birleşik bombardıman uçağı devriyeleri gibi ortak askeri tatbikatların sıklığı ve karmaşıklığı artmıştır. Özellikle, Kasım 2024’teki bir devriye, Çin’in ilk kez nükleer silah taşıma kapasitesine sahip bombardıman uçaklarını Rusya ile ortak bir görevde kullanmasıyla stratejik bir tırmanışa işaret etmiştir. Pekin, Batı yaptırımlarına rağmen Rusya’nın Ukrayna’daki savaş çabalarına önemli diplomatik ve savunma sanayi desteği sağlamaya devam etmiştir.

Bu stratejik vizyon ve güvensizlik algısı, Pekin’i sadece konvansiyonel alanda değil, nükleer, uzay ve siber gibi en kritik stratejik alanlarda da kabiliyetlerini hızla geliştirmeye iten temel motivasyonu oluşturmaktadır.

Halk Kurtuluş Ordusu’nun (PLA) Modernizasyonu ve Yetenek Gelişimi

Pekin’in Halk Kurtuluş Ordusu’nu (PLA) modernizasyonu, sadece niceliksel bir büyüme değil, aynı zamanda ABD’nin teknolojik ve doktrinsel üstünlüğüne doğrudan meydan okumak üzere tasarlanmış niteliksel bir devrimdir. Pekin, ulusal “canlanma” hedefine ulaşmanın yolunun, ABD gibi “güçlü bir düşman” ile rekabet edebilecek ve gerekirse onu yenebilecek bir ordu inşa etmekten geçtiğini bilmektedir. Bu nedenle, PLA’nın dönüşümü, teknoloji, doktrin ve yetenek alanlarında kapsamlı ve çok katmanlı bir çabayı içermektedir.

PLA’nın modernizasyon hedefleri, net bir zaman çizelgesine oturtulmuş üç aşamalı bir stratejiye dayanmaktadır:

– 2027 Hedefleri: Mekanizasyon, enformasyon ve zekileştirmenin entegre gelişimini hızlandırmak. Bu hedef, Tayvan üzerinde “stratejikkesinzafer”elde etme, ABD’ye karşı nükleer ve diğer stratejik alanlarda “stratejik denge” kurma ve diğer bölgesel ülkelere karşı “stratejik caydırıcılık ve kontrol” sağlama kapasitesine ulaşmayı amaçlamaktadır. Çinli askeri kaynaklar, bu hedefleri doğrudan doğruya ABD’nin Hint-Pasifik’teki askeri varlığına karşı koyma ve Tayvan’a yönelik bir müdahaleyi caydırma veya yenilgiye uğratma kapasitesine ulaşma olarak yorumlamaktadır.

– 2035 Hedefleri: Ulusal modernizasyonla uyumlu olarak askeri teori, organizasyon yapısı, personel ve teçhizatın modernizasyonunu kapsamlı bir şekilde tamamlamak.

– 2049 Hedefleri: Halkın silahlı kuvvetlerini tamamen “dünya standartlarında” bir güce dönüştürmek.

Bu hedeflere ulaşmak için Çin, “aktif savunma” olarak bilinen bir askeri strateji benimsemiştir. Bu strateji, sadece savunmayla sınırlı kalmayıp, operasyonel ve taktik düzeyde saldırgan ve önleyici eylemleri de içermektedir. “Aktif savunma”nın bir uzantısı olan “ulusal topyekûn savaş” (national total war) konsepti, bir çatışma durumunda ülkenin tüm sivil ve askeri kaynaklarının entegre bir şekilde seferber edilmesini öngörür. Bu konsept, inisiyatifi ele geçirmeyi ve savaşı mümkün olan en kısa sürede ve en az maliyetle kazanmayı hedefler.

Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Pekin için önemli dersler içermiştir. PLA’nın bu savaştan çıkardığı sonuçlar; nükleer caydırıcılığın genişletilmesi, gerçek bir müşterek kuvvet yapısının önemi, otonom platformların ve dağınık uydu iletişiminin etkinliği ve uzun süren bir yıpratma savaşının tehlikeleri gibi modernizasyon çabalarını pekiştirmiştir.

Stratejik Alanlarda Asimetrik Üstünlük Arayışı: Nükleer, Uzay ve Siber

PLA’nın modernizasyonu, özellikle stratejik alanlarda dikkat çekici bir ilerleme kaydetmiştir:

– Nükleer Kapasite: Çin, nükleer cephaneliğini hızla büyütmektedir. 2024 itibarıyla nükleer savaş başlığı sayısının 600’ün biraz üzerinde olduğu tahmin edilmekle birlikte, 2030 yılına kadar bu sayının 1.000’in üzerine çıkması beklenmektedir. Eylül 2024’te gerçekleştirilen ve yaklaşık 11.000 km menzile sahip bir kıtalararası balistik füze (ICBM) denemesi, Pekin’in nükleer vuruş yeteneğini doğrulama ve sergileme kararlılığını göstermiştir.

– Uzay Yetenekleri: Çin, uzayı askeri operasyonlar için kritik bir alan olarak görmektedir. 2024 itibarıyla, 500’den fazla İstihbarat, Gözetleme ve Keşif (ISR) uydusuna sahiptir. Ayrıca, “G60 Starlink” gibi Alçak Dünya Yörüngesi (LEO) mega takımyıldızları kurma planları, PLA’nın iletişim, seyrüsefer ve hedefleme yeteneklerini önemli ölçüde artıracaktır. Bu uydular, ABD ve müttefik kuvvetlerinin hareketlerini izleme ve uzun menzilli hassas vuruşlar için hedefleme sağlama kapasitesini güçlendirmektedir.

– Siber Yetenekler: Pekin, siber alanı stratejik rekabetin merkezine yerleştirmiştir. “Volt Typhoon” gibi devlet destekli siber casusluk kampanyaları, ABD’nin telekomünikasyon ve enerji gibi kritik altyapı ağlarına sızmaktadır. Bu eylemler, “ulusal topyekûn savaş” doktrininin doğrudan bir yansıması olup, gelecekteki bir kriz veya çatışma anında ABD’nin askeri operasyonlarını ve toplumsal seferberlik kapasitesini felce uğratma potansiyeli taşımaktadır.

PLA’nın bu yeni kazandığı nükleer, uzay ve siber yetenekler, Pekin’e Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi temel çıkar alanlarında ABD’nin müdahalesini caydırma ve oldubittiler yaratma konusunda daha önce sahip olmadığı bir özgüven aşılamaktadır.

Temel Jeopolitik Gerilim Noktaları: Tayvan ve Güney Çin Denizi

Çin’in askeri modernizasyonunun ve artan iddialarının en somut şekilde gözlemlendiği alanlar Tayvan ve Güney Çin Denizi’dir. Bu bölgeler, Pekin’in askeri gücünü sergilediği, bölgesel iddialarını zorladığı ve ABD ile potansiyel bir çatışma riskinin en yüksek olduğu jeopolitik gerilim noktaları olarak öne çıkmaktadır. Çin’in bu bölgelerdeki eylemleri, ulusal “canlanma” vizyonunun ve “temel çıkarlarının” doğrudan bir yansımasıdır.

Tayvan Üzerindeki Artan Baskı

Pekin, Tayvan’ı bir “ayrılıkçı eyalet” olarak görmekte ve “birleşmeyi” ulusal canlanmanın vazgeçilmez bir parçası olarak tanımlamaktadır. Bu hedefe ulaşmak için Çin, bütüncül bir hükümet yaklaşımıyla diplomatik, askeri, ekonomik ve enformasyon alanlarını kapsayan yoğun bir baskı kampanyası yürütmektedir. 2024 ve 2025’teki resmi açıklamalarda “barışçıl birleşme” ifadesinin giderek daha az kullanılması, Pekin’in sabrının azaldığına ve zorlayıcı yöntemlere daha fazla ağırlık verdiğine işaret etmektedir.

PLA, Tayvan’a karşı kullanılabilecek çeşitli askeri senaryolar üzerinde çalışmakta ve bunları düzenli olarak tatbik etmektedir. Dört ana askeri seçenek öne çıkmaktadır:

1- Savaş Dışı Zorlama (Coercion Short of War): Sınırlı askeri eylemler, siber saldırılar ve dezenformasyon kampanyaları ile Tayvan’ın siyasi ve toplumsal iradesini kırmayı amaçlayan operasyonlar.

2- Ortak Ateş Gücü Saldırısı (Joint Firepower Strike): Tayvan’ın askeri ve siyasi liderliğini, komuta-kontrol merkezlerini, hava üslerini ve radar tesislerini hedef alan hassas füze ve hava saldırıları.

3- Ortak Abluka (Joint Blockade): Tayvan’ın hava ve deniz trafiğini keserek adanın hayati ithalatını engellemek. Bu seçenek, “ulusal topyekûn savaş” konseptiyle uyumlu olarak, sadece Tayvan ordusunu değil, aynı zamanda ekonomisini ve toplumunu da hedef alarak teslim olmaya zorlamayı amaçlamaktadır.

4- Ortak Ada Çıkarma Operasyonu (Joint Island Landing): Tayvan’ı fiilen işgal etmek için yürütülecek, son derece karmaşık ve riskli bir amfibi operasyon.

Özellikle JOINT SWORD 2024A ve JOINT SWORD 2024B tatbikatları, PLA’nın bir abluka senaryosunu test etme ve Tayvan’ı dış dünyadan tamamen izole etme yeteneğini geliştirme konusundaki ciddiyetini ortaya koymuştur.

Güney Çin Denizi’nde Agresif Taktikler

Güney Çin Denizi’nde Pekin, uluslararası hukuku hiçe sayan ve “kesik çizgili harita” olarak bilinen iddiasına dayanarak egemenlik haklarını zorla kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bu bölgede Çin Sahil Güvenliği (CCG) ve Deniz Milisleri, Filipinler ve Vietnam gibi ülkelere karşı “gri bölge” olarak tanımlanan, konvansiyonel bir savaşı tetiklemeyen ancak son derece agresif taktikler uygulamaktadır. Bu taktikler arasında tazyikli su sıkma, bordalama ve taciz gibi eylemler bulunmaktadır. Bu eylemler, bölgedeki varlığını sürekli ve tacizkar hale getirmeyi amaçlamaktadır. Nitekim Çin Sahil Güvenliği’nin Luconia Sığlıkları etrafındaki varlığı 2019’da 162 gün iken 2024’te 313 güne çıkmıştır. Ayrıca Çin, Spratly Adaları’nda inşa ettiği yapay adalara havaalanları, limanlar ve füze sistemleri gibi askeri altyapılar yerleştirerek bölgedeki güç projeksiyon kapasitesini önemli ölçüde artırmaktadır.

Bu iki gerilim noktası, Çin’in askeri gücünün ardındaki niyetleri ve bu gücün bölgesel istikrar üzerindeki etkilerini anlamak için kritik öneme sahiptir. Ancak bu askeri gücün sürdürülebilirliği, ülkenin ekonomik kapasitesi ve iç dinamikleriyle yakından ilişkilidir.

Savunma Harcamaları ve İç Dinamikler: Yolsuzluğun Etkisi

Çin’in iddialı askeri modernizasyonunun arkasındaki itici güç, devasa ekonomik kaynaklar ve artan savunma harcamalarıdır. Ancak bu hızlı büyüme, PLA’nın operasyonel etkinliğini ve modernizasyon hedeflerine ulaşma kapasitesini tehdit eden sistemik yolsuzluk gibi ciddi iç zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu bölüm, Çin’in askeri gücünün bu iki yönlü iç dinamiğini incelemektedir: bir yanda finansal güç, diğer yanda ise kurumsal zayıflıklar.

Karşılaştırmalı Savunma Harcamaları

Çin, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci askeri harcama yapan ülkesi konumundadır. 2024 yılı için açıklanan resmi savunma bütçesi yaklaşık 231 milyar dolar olsa da, bu rakamın gerçeği tam olarak yansıtmadığı genel kabul görmektedir. Araştırma ve geliştirme, yabancı silah alımları ve paramiliter güçlerin harcamaları gibi kalemler dahil edildiğinde, gerçek harcamanın 304 ila 377 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir. Resmi ve gerçek harcamalar arasındaki bu büyük fark, Pekin’in askeri niyetleri ve kabiliyet gelişiminin gerçek boyutu konusunda kasıtlı bir şeffaflık eksikliği stratejisi izlediğini göstermektedir.

PLA İçindeki Yolsuzluğun Derin Kökleri

Savunma harcamalarındaki artışa rağmen, PLA içinde yaygın ve sistemik bir yolsuzluk sorunu bulunmaktadır. Başkan Xi Jinping, iktidara geldiğinden beri bu sorunu ortadan kaldırmak için kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele kampanyası yürütmektedir. Bu kampanya, PLA’nın en üst kademelerine kadar ulaşmıştır.

Bu durum, kısa vadede PLA’nın hazırlık durumu, komuta birliği ve moral üzerinde ciddi riskler yaratmaktadır. Liderlikte yaşanan boşluklar ve güvensizlik ortamı, birimlerin operasyonel etkinliğini olumsuz etkileyebilir. Gerçekleşen tasfiyeler, özellikle Tayvan’a yönelik ortak ada çıkarma gibi karmaşık ve yüksek koordinasyon gerektiren operasyonları yürütme kabiliyeti üzerinde ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Komuta zincirindeki istikrarsızlık ve ekipman kalitesine yönelik şüpheler, Pekin’in en riskli askeri senaryoları hayata geçirme konusundaki tereddütlerini artırabilir. Ancak Xi yönetiminin uzun vadeli hedefi, yolsuzluğu temizleyerek PLA’yı daha profesyonel ve yetkin bir savaş gücü haline getirmektir.

Yolsuzluğun savunma tedariki üzerindeki somut etkileri de gözlemlenmektedir. Raporlarda, füze silolarındaki arızalı kapaklar veya bir nükleer denizaltının denize açılmadan iskelede

batması gibi kabiliyet eksikliklerine yol açan vakalardan bahsedilmektedir. Bu tür olaylar, yolsuzluğun sadece finansal bir sorun olmadığını, aynı zamanda PLA’nın en kritik askeri yeteneklerini dahi baltalayabilen bir operasyonel zafiyet olduğunu göstermektedir.

Bu iç dinamikler, Çin’in askeri gücünün dışarıdan göründüğü kadar yekpare olmayabileceğini, stratejik yörüngesinin hem teknolojik ilerlemeler hem de bu tür sistemik zorluklar tarafından şekillendirildiğini ortaya koymaktadır.

P5 Ülkeleri Arasında Çin’in Stratejik ve Askeri Konumu

Çin, kendisini P5 ülkeleri arasında özellikle ABD ile girdiği küresel rekabet ve Rusya ile geliştirdiği stratejik ortaklık üzerinden konumlandırmaktadır. Kaynaklar, Çin’in 2049 yılına kadar “dünya standartlarında” bir ordu kurma hedefinin, onu P5 içindeki diğer büyük güçlerle doğrudan bir rekabete veya stratejik denge arayışına soktuğunu göstermektedir.

Nükleer Strateji ve Silah Kontrolü

P5 ülkeleri arasındaki en kritik iş birliği alanı olan nükleer risklerin azaltılması konusunda Çin, diğer üyelerle tam bir uyum içinde değildir.

– İş Birliği Sınırları: Çin, nükleer silahların kullanımı konusunda “insan kontrolünün sürdürülmesi” ilkesi dışında, P5 üyeleri arasında ikili veya çok taraflı nükleer risk azaltma önlemlerini ilerletme konusunda isteksizlik sergilemektedir.

– Bildirim Mekanizmaları: Eylül 2024’te gerçekleştirdiği kıtalararası balistik füze (ICBM) denemesinde Çin; ABD, Fransa ve Birleşik Krallık gibi P5 üyelerine önceden bildirimde bulunurken, Japonya veya Filipinler gibi bölgesel aktörlere bu bilgiyi vermemiştir. Bu durum, P5 üyeleri arasındaki nükleer şeffaflığın sınırlı da olsa bir diplomatik araç olarak kullanıldığını göstermektedir.

Savunma Harcamaları ve Ekonomik Güç

Çin, P5 ülkeleri içinde askeri harcamalar açısından ABD’den sonra dünyanın ikinci en büyük harcamacısı konumundadır.

Stratejik Ortaklıklar ve İttifak Yapıları (P5 İçi Kutuplaşma)

Kaynaklar, P5 içerisinde Çin ve Rusya’nın, ABD ve müttefiklerine (Birleşik Krallık ve Fransa dahil) karşı bir blok oluşturma eğiliminde olduğunu vurgulamaktadır.

– Çin-Rusya İlişkisi: İki ülke, ABD’ye karşı ortak bir çıkar temelinde stratejik ortaklıklarını derinleştirmiş, askeri tatbikatların kapsamını ve karmaşıklığını artırmıştır. Özellikle 2024 yılında ilk kez nükleer kapasiteli bombardıman uçaklarıyla ortak devriye gerçekleştirmişlerdir.

– Batı Bloğu ve AUKUS: Çin; ABD ve Birleşik Krallık’ın Avustralya ile kurduğu AUKUS ortaklığını, bölgeyi istikrarsızlaştıran bir “SoğukSavaşzihniyeti” olarak nitelendirmekte ve P5 içindeki Batılı müttefiklerin nükleer silahsızlanma rejimini bozduğunu iddia etmektedir.

Teknoloji ve Siber Rekabet

Çin, yapay zeka ve siber yetenekler konusunda P5’in diğer teknolojik liderleriyle (özellikle ABD) yarış halindedir.

– Yapay Zeka (AI): Çin, 2024 itibarıyla Büyük Dil Modelleri (LLM) konusunda ABD ile arasındaki farkı daraltmıştır.

– Siber Tehdit: Çin, ABD’nin hükümet ve askeri ağlarına yönelik en kalıcı siber tehdit olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde, P5 müttefiklerini de kapsayan siber casusluk faaliyetlerini (örneğin Volt Typhoon) sürdürmektedir.

Özet Karşılaştırma Tablosu
KategoriÇin’inDurumu(KaynaklaraGöre)DiğerP5Üyeleriyleİlişki/Fark
Savunma Bütçesi:Dünyada 2. sırada; tahmini 304-377 milyar dolar.ABD’den sonra en yüksek harcama; Rusya ve diğer bölgesel güçlerin toplamından fazla.
Nükleer Politika:“İlk Kullanan Olmama” (NFU) ilkesini savunuyor.ABD, Birleşik Krallık ve Fransa ile nükleer risk azaltma görüşmelerine mesafeli.
Stratejikİttifaklar:Rusyaile derinleşen ancak resmi olmayan stratejik ortaklık.ABD ve Birleşik Krallık’ın (AUKUS) bölgedeki varlığına sert muhalefet.
Teknolojik Hedef:2049’da “dünya standartlarında”  ordu ve teknolojik kendi kendine yeterlilik.Özellikle Yapay Zeka (AI) ve yarı iletkenlerde ABD ile doğrudan rekabet.
Siber Güç:ABD kritik altyapısına yönelik “en kalıcı tehdit”.P5 üyelerinin (ABD, UK, Fransa) savunma ağlarına yönelik casusluk faaliyetleri.

Özetle; Çin, P5 içerisinde Rusya ile askeri ve diplomatik bir yakınlık kurarken, ABD ve Birleşik Krallık gibi üyelerle hem teknolojik hem de stratejik bir güç mücadelesi içerisindedir. Bu durum P5 yapısı içinde belirgin bir Doğu-Batı kutuplaşmasına yol açmaktadır.

Sonuç: Stratejik Yörünge ve Küresel Etkiler

Bu raporun ortaya koyduğu bulgular, Çin’in “büyük canlanma” vizyonu doğrultusunda askeri modernizasyonunu kararlılıkla ve kapsamlı bir stratejiyle sürdürdüğünü açıkça göstermektedir. Pekin, Halk Kurtuluş Ordusu’nu (PLA) sadece bölgesel bir güç olmaktan çıkarıp, 2049 yılına kadar küresel ölçekte operasyon yapabilen “dünya standartlarında” bir askeri kuvvete dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bu süreç, nükleer cephaneliğin hızla genişletilmesinden uzay ve siber alanlardaki teknolojik atılımlara kadar çok boyutlu bir gelişim içermektedir.

Çin’in askeri yükselişi, küresel güç dengesi üzerinde derin ve kalıcı etkiler yaratmaktadır. Özellikle ABD ile olan stratejik rekabetin giderek keskinleştiği bir ortamda, Çin’in askeri kapasitesindeki artış, Hint-Pasifik’te yeni bir güvenlik mimarisinin şekillenmesine neden olmaktadır. Rusya ile derinleşen stratejik ortaklık, bu rekabeti daha da karmaşık hale getirmekte ve ABD’nin liderliğindeki küresel düzene karşı birleşik bir meydan okuma potansiyeli taşımaktadır. Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi kilit jeopolitik gerilim noktalarında Pekin’in artan askeri baskısı, bölgesel istikrar için en ciddi zorlukları oluşturmakta ve yanlış hesaplamalardan kaynaklanabilecek bir çatışma riskini canlı tutmaktadır.

Bununla birlikte, Çin’in askeri yükselişi tek yönlü bir ilerleme hikayesi değildir. Raporun da vurguladığı gibi, bu süreç hem etkileyici teknolojik ilerlemelerle hem de PLA’nın en üst kademelerine kadar ulaşan sistemik yolsuzluk gibi ciddi iç zorluklarla şekillenmektedir. Xi Jinping’in yolsuzlukla mücadele kampanyası, uzun vadede daha profesyonel bir ordu yaratma potansiyeli taşısa da, kısa vadede komuta kademesinde istikrarsızlığa ve hazırlık durumunda belirsizliklere yol açmaktadır. Dolayısıyla, Çin’in gelecekteki stratejik yörüngesi, yalnızca askeri donanımının gücüyle değil, aynı zamanda bu iç sorunları ne ölçüde aşabildiğiyle de belirlenecektir.

.

Arya Yaren DİMİCİ
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: