Twitter Facebook Linkedin Youtube

NARSİZMİN MANEVİ KÖKÜ, AKRAN ZORBALIĞI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Murat AKTAŞ

Akran zorbalığı, bireyler arasında kasıtlı ve tekrarlayan, güç asimetrisine dayalı saldırgan davranışlar bütünü olarak tanımlanmaktadır.

Bu, sadece bireysel bir davranış bozukluğu değil; aile, birey, okul ve toplum katmanlarının etkileşimi sonucu ortaya çıkan çok boyutlu bir psiko-sosyal sorun karşımızda durmaktadır.

Fiziksel temas, vurma, itme gibi fiziksel davranışlar ve tehdit, hakaret gibi sözel saldırılar içeren doğrudan (açık) zorbalığın çocuklarda daha yüksek oranlarda olduğunu ve hızla arttığını gözlemliyoruz.

Dışlama, dedikodu yayma, itibar zedeleme gibi, sosyal zekânın kötüye kullanımının söz konusu olduğu ve manipülasyon yeteneği gerektiren vakalar da oldukça fazladır. Bu durum, diğerine göre tespiti daha güç ve daha kamufle bir zorbalık türüdür.

Yıllarca “çocuktur yapar,” “büyüyünce geçer” ya da “bizim zamanımızda da vardı” denilerek hafife alınan bu davranışlar, bugün modern pedagojinin en önemli gündem maddeleri hâline gelmiştir. Adına “Akran Zorbalığı” dediğimiz bu olgu, sadece okul koridorlarında kalan masum bir itiş kakış değil; nesillerin ruhunda derin yaralar açan, öz güvenlerini yıkan ve yetişkinlik hayatlarını bile etkileyen ciddi bir şiddet türü olarak önümüzde durmaktadır.

Alay etme, lakap takma, tehdit etme, aşağılama gibi sözel saldırıların yarası görünmez, ancak iyileşmesi en zor olan durumlardır. Dedikodu çıkarma, oyuna almama, gruptan dışlama, görmezden gelme gibi eylemlerle bireyi derin bir yalnızlığa iten bu tarafını da özellikle belirtmek isterim.

Zorbalık, doğuştan gelen bir özellik değil, öğrenilmiş bir davranış bozukluğudur. Evde sorunlarını bağırarak çözen ya da çözmeye çalışan bir aile ortamında büyüyen çocuk, okulda ya da sokakta aynı yöntemi uygular. Dolayısıyla başkalarını ezerek popüler olma arzusuempati yoksunluğuyla birleşince zorbalık ortaya çıkmış olur. Ayrıca zorba, kendi akademik ve sosyal başarısızlığını, başkasına üstünlük kurarak telafi etmeye çalışır.

Sonuç itibarıyla zorbalık, manevi bir boşluk ve terbiye eksikliğidir. Aile olarak; gelişimine sadece fiziksel olarak önem verdiğimiz ama ruhlarını geliştirmediğimiz; öfke kontrolü, şefkat, tevazu, empati ve nezaket gibi önemli değerleri ölçeklendirmediğimiz ve ödüllendirmediğimiz; ihmal ettiğimiz ego problemlerinin çözümüne katkı sunmadığımız için, fiziksel gelişim süreci ilerleyen fakat fıtratının bozulmasıyla zorba olduğunu ancak okul idaresinden ya da kolluk kuvvetlerinden öğrendiğimiz bir büyük sorunlar sarmalının en büyük ihmalkârları ailelerdir.

Kaynağına inmediğimiz hiçbir sorunu çözemeyiz. Sadece çocuğun tek bir boyutta ele alınması meselenin çözümünde yeterli olmayacaktır. Küçük bir firavun gibi “Ben güçlüyüm, dilediğimi yaparım, kuralları ben koyarım” diyerek güç dava etmesi, doğuştan gelen bir durum değildir. Okul idareleri, yaşanan vakalar karşısında aile-akran ilişki modelini önce analiz edip durum tespiti yaparak sürece aileyi de dâhil etmelidirler.

Zorbalığın temelinde yatan, bireysel olarak başkasını ezerek kendi varlığını ispat etme çabası, narsizmin manevi köküdür. Akran zorbalığı ile mücadele sadece bir okul güvenliği meselesi değildir; bu bir Tam Adalet Eğitimidir. Zorba çocuğa düşman olmak değil, onu zorbalık hastalığından kurtarmak gerekir. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et,” diye buyurduğunda, “Zalime nasıl yardım ederiz?” diye soranlara; “Onun zulmüne engel olarak yardım edersiniz,” demiştir.

Cani bir sıfatı yüzünden masum sıfatlarını cezalandırmamak, zorba çocuğun kişiliğini değil sadece o yanlış davranışını reddetmek gerekir. Egosunu değil, vicdanını dinleyen bir nesil yetiştirmeliyiz. Akran zorbalığını sadece disiplin cezaları ile veya rehberlik servisinin uyarılarıyla bitiremeyiz; bu mesele bir “kültür inşası” meselesidir.

Modernizm bireyselliği kutsar, “ben merkezli mutluluk” ve “ben merkezli başarılar” elde etmeyi teşvik eder; dolayısıyla başkasını ezmeyi meşrulaştırabilir. Töremizde ise tek başına kurtuluş yoktur. Bizler aile, okul, toplum gibi alanlarımızda ve sosyal ilişkilerimizde rekabete dayalı başarıdan ziyade; “birlikte başarma” ve “arkadaşını kollama” üzerine birlik olmayı ve ödül sistemlerini geliştirmeliyiz.

Bir çocuk, sınıfında daha zayıf, sessiz veya farklı bir arkadaşını ezdiğinde, sadece okul kurallarını çiğnemez; Türk Töresi’nin temeli olan “İnsanlık” ve “Eşitlik” ilkesini yerle bir eder. Türk Töresi’ne göre gerçek güç, bir arkadaşının elindeki yemeği almakta değil, ekmeğini onunla bölüşmektedir. Gerçek liderlik, korku salmakta değil, güven vermektedir.

Zorbalığa maruz kalan mağdura; öfkeyle mukabele edip kin ve adavet (düşmanlık) beslemesi gibi duygulara kapılmadan, bu durumu tanımayı ve başa çıkmayı öğreten eğitimler bu doğrultuda işlenmelidir.

Denetimin zayıf olduğu, kuralların tutarsız uygulandığı ve akademik başarının tek değer ölçütü olarak kabul edildiği okul iklimleri, zorbalığın filizlenmesi için uygun zemin hazırlar.

“Tahakküm arzusundan Şefkat Medeniyetine” dönülerek; dünyaya ders olmuş, asırlarca hüküm sürmüş medeniyetimizin tekrar filizlenmesi arzu ve temennilerimle.

.

Murat AKTAŞ
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: