Twitter Facebook Linkedin Youtube

“SURİYE MERKEZLİ SON GELİŞMELER VE TÜRKİYE” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce 2025 yılında düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 11’incisi; Dr. Rasim BOZBUĞA’nın sunumuyla “Suriye Merkezli Son Gelişmeler ve Türkiye” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.

Bilgilendirici sunumu için Sayın Bozbuğa’ya teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.

SÖYLEŞİDEN NOTLAR

Söyleşide temel olarak Suriye’nin etnik yapısı anlatılmış iç ve dış dinamikler bağlamında güncel gelişmelere değinilmiştir.

Suriye’de en büyük etnik grubu oluşturan Sünni Arapların Bedevi kökenli kabileler ve hadari/şehirli olarak iki gruptan oluştuğu bahsedilmiştir. Hadari grupların Halep, Hama, Humus, Şam ile Lazkiye kent merkezlerinin yerli nüfusunu oluştururken Kabile nüfusunun geniş suriye çölü ve çevresinde yoğunlaştığı bahsedilmiştir. Sünni Arapların Suriye’de doğum oranı en yüksek grup olduğunu bu yüzden de iç savaştaki ağır kayıplarına rağmen nüfus oranlarını büyük oranda koruduklarına değinilmiştir. Bedevi Arap kabilelerinin Suudi Arabistan ile güçlü bağları olduğu Şammar, Aneze, Rovla, Cubur gibi kabilelerin Suudi Hanedanı ile Akrabalıklarının bulunduğunun altı çizilmiştir.

Suriye’deki Alevi Arapların kıyı bölgesindeki dağlarda yoğunlaştığı ancak çocuk sayısı düşük olduğundan nüfus olarak gerileme yaşadıkları belirtilmiştir. Yönetimdeki azınlıkların iktidardan düşmesi sonrasında iç savaş çıkarma ihtimalinin yüksek olduğunun Etiyopya/Tigre, Irak/Sünni Araplar gibi örneklerde yaşandığına değinilerek Suriye’deki Alevi Arap nüfusunun Suriye toplumuna entegre edilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.

Suriye’deki Kürt nüfusun Halep ve Haseke vilayetlerinde yoğunlaştığı ancak hiçbir vilayette çoğunluk oluşturmadığı söylenmiştir. Suriye’de Kürtlerin 2 ilçede mutlak çoğunluk (Afrin ve Melkiye) iki ilçede de (Kamışlı ve Kobani/Aynelarap/Arappınar) en büyük grup veya sınırda çoğunluk olduğu belirtilmiştir. Kuzey Suriye olarak nitelendirilen SDG/PYD kontrolündeki bölgede ise Kürt nüfusun bölge nüfusunun %25-35’i arasında bir oranında bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca Kürt nüfusunun Araplara kıyasla çocuk sayısının daha düşük olduğunun altı çizilmiştir. PKK/PYD tarafından bazı bölgelerde etnik temizlik yapılsa da bu oranın büyük ölçüde değişmediği belirtilmiştir. Bu anlamda PKK’nın etnik temizlik yaptığı Arappınar/Kobani ilçesinin üç nahiyesinden biri olan Şuyuh Tahtani’deki 60.000 Arabın hala dönemediği vurgulanmıştır. Diğer taraftan Suriye Kürtlerinin coğrafi olarak kopuk üç bölgede yaşadığı da belirtilmiştir.

Ayrıca Suriye’deki Dürziler, Türkmenler, Hristiyanlar, Çerkezler, İsmaililer konularına da değinilmiştir.

Suriye’de iç dinamikleri iktidardan düşmüş huzursuz Sahil Alevileri, Suveyda’ya sıkışmış güçlü dış müttefiğe sahip Dürziler, etnik olarak zayıf ancak askeri olarak güçlü PYD/SDG/Kürtler ve ekonomik refah ve düzen isteyen Sünni Araplar başlıkları ile irdelenmiştir. Mevcut Suriye yönetimini zorlayan en önemli konunun ekonomik refahın artırılması ve ülkenin yeniden inşası olduğu belirtilmiştir. Şara yönetiminin bu amaçla barışçı bir dış politika izlemek zorunda olduğu vurgulanmıştır. Şara yönetiminin ABD, Körfez ülkeleri, AB ülkeleri ve Türkiye ile bu bağlamda diyalog içinde olmak ve ambargonun kaldırılması için gayret göstermek şeklinde politika izlediği örneklerle açıklanmıştır.

İktidardan düşmüş ancak silah kullanma tecrübesine sahip Alevi toplumunun kısa ve orta vadede Suriye’de sorun ve isyan çıkarma ihtimalinin yüksek olduğu vurgulanmıştır. Görece sakin durumun her an bozulabileceğinin altı çizilmiştir.

Suriye’yi etkileyebilecek en önemli ülkelerden birinin İsrail olduğu farklı başlıklarla izah edilmiştir. Güvenliği önceleyen İsrail açısından Mısır/Ürdün (Batı kampında anlaşma yapıldığı için tehdit oluşturmayan ülke) veya Lübnan (İç kargaşa ve devlet kapasitesi düşük olduğundan tehdit oluşturmayan ülke) modellerinden hangisinin tercih edileceğine karar verilemediğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. ABD’nin tercihinin Ürdün modeli olduğu değerlendirilmiştir.

Bölgedeki tüm güçlerin İran’ın bölgede tekrar etkin olmaması ve radikal terör gruplarının tasfiyesi konusunda hemfikir olduğu Şara yönetimini de bu nedenle desteklediği belirtilmiştir. Türkiye ve AB’nin mülteciler konusunda da istikarlı ve ekonomik olarak kalkınan bir Suriye istediği vurgulanmıştır.

PKK/SDG ve Kuzey Suriye’nin Şara yönetimi açısından hayati bir tehdit olmadığı kısa vadede Şara yönetiminin bir adım atmayacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan Türkiye’nin de kısa vadede büyük bir operasyon yapmasının da mevcut dengeler açısından düşük bir ihtimal olduğuna değinilmiştir.

SÖYLEŞİDEN KARELER

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: