Twitter Facebook Linkedin Youtube

GÜNCEL ULUSAL VE ULUSLARARASI GELİŞMELERİ OKUMA PARAMETRELERİ

(Not: Aşağıdaki metin, SASAM Başkanı Süleyman ERDEM’in haftalık videolarının ilkinin transkriptidir)

Güncel uluslararası gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken 4 ana parametre bulunuyor. Bunlardan ilki:

Uluslararası güç dengelerinin değişiyor ve mevcut uluslararası sistemin çatırdıyor olduğu gerçeği.

Soğuk Savaş sonrasının tek süper gücü olan Amerika Birleşik Devletleri, bir süredir kendi iç sorunlarıyla boğuşur hale gelerek dünya üzerindeki hegemonyasını kaybetmeye başladı. Askerî açıdan hala güçlü olmakla birlikte, ekonomik açıdan her geçen gün sürdürülemez bir borç batağına saplanıyor. Bu borcu doların hala rezerv parası olarak kabul edilmesi sayesinde çevirebiliyor ancak doların rezerv para olarak kullanılmasına karşı başta BRICS ülkeleri olmak üzere bazı ülkelerde başkaldırı başladı. ABD’nin teknoloji yatırımları başta Çin olmak üzere maliyet avantajı olan ülkelere kaydı. ABD’nin istihdam ve üretim avantajını kaybettiğini gören Trump, bu nedenle gümrük vergilerini yükselterek ticaret savaşlarını başlattı. Bunun yanında Trump, ikinci döneminde Elon Musk’ın da büyük etkisiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin müesses nizamına ve kurumsal yapısına büyük darbe vurdu. “Amerika’yı yeniden büyük yapalım” sloganıyla, tepkisel ve önü arkası iyi düşünülmemiş ani kararlarla Amerika’yı daha da geriye götüren politikalar izliyor.

ABD ile birlikte mevcut uluslararası sistemin diğer güçlü paydaşları Avrupa Birliği ve Rusya da güç ve zemin kaybetmeye başladı. İngiltere’nin ayrılmasıyla güç kaybeden Avrupa Birliği, daha önce sömürdükleri ülkelerden gelen düzensiz göçmen akınları, Rusya tehdidi karşısında güvenlik harcamalarını artırma zorunluluğu ve Çin’e karşı ekonomik zemin kaybı, Birlik içinden aykırı sesler çıkması, aşırı sağın hızla yükseliyor olması, sosyal devlet yardımlarını artık finanse edemiyor olmaları ve benzeri nedenlerle zor anlar yaşıyor.

Rusya ise Ukrayna bataklığına saplandı. Kısa sürede Ukrayna’yı ele geçirebileceğini düşünerek Şubat 2022’de başlattığı Ukrayna operasyonunda, aradan 3,5 yıl geçtiği halde hala hedeflerinin çok gerisinde kaldı. Bu dönemde Rus ekonomisini ve teknolojik ilerlemesini zorlayan yaptırımlara maruz kaldı. Rus paramiliter örgütü Wagner Grubu lideri Prigojin’in 2023 Haziran’ında Rusya Savunma Bakanlığı’nı yolsuzluk ve Ukrayna’ya karşı savaşı kötü idare etmekle suçlayarak başlattığı isyanda hızla Moskova’ya ilerlemesi, Rusya’nın iç dengelerinin de çok sağlam olmadığını gösterdi.

ABD ve mevcut sistemin etkili güçleri zayıflarken Çin, ekonomik, teknolojik ve askeri açılardan son dönemlerde çok hızlı yükselerek ABD ile arasındaki farkı kapatmaya başladı ve tartışmasız dünyanın 2. büyük gücü haline geldi. Çin’in yanında Hindistan da büyük bir atılım gerçekleştirdi. Batı bloğuna karşı Çin’in öncülük ettiği Şangay İşbirliği ve BRICS örgütlenmeleri doğdu.

Bu süreçte ikinci dünya savaşı sonrası oluşan uluslararası sistemin kurumları işlevsiz hale geldi ve mevcut uluslararası sistem çatırdamaya başladı. Zaten kurgu itibariyle çok işlevsel olmayan başta BM olmak üzere pek çok kurum, son dönemlerde tamamen etkisiz konuma düştüler. Özellikle İsrail’in hiçbir kural ve karar tanımayan pervasızlığı karşısında tüm dünya adeta çaresiz kaldı. Mevcut uluslararası sistemin kurucu lideri ABD, Trump’la birlikte kendi liderlik ettiği örgütleri işlevsiz ve gereksiz gördüğünü ilan etmeye başladı. Beyin ölümünün gerçekleştiği bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından duyurulan NATO, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla tekrar toparlanıp kendisine geldiyse de, Trump’ın NATO’ya yaklaşımı da diğer uluslararası kurumlardan çok farklı değil. 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan günümüz uluslararası sisteminin kurumları etkisizleşirken, mevcut sisteme tepki olarak oluşan Şangay İş birliği ve BRICS gibi örgütler doğdu ve etkili hale gelmeye başladılar.

Güncel uluslararası gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken 4 ana parametreden ikincisi, mevcut uluslararası ekonomik sistemin, yani kapitalist sistemin tıkanma noktasına gelmesi ve farklı krizler üretiyor olmasıdır. Batılı zengin devletler, diğer milletleri sömürerek vatandaşlarına önemli sosyal yardımlar sağlayarak birer refah devleti haline gelmişlerdi. Ancak yarattıkları ekonomik adaletsizlikler, bir bumerang gibi şimdi kendilerini vurmaya başladı. Afganistan, İran, Irak, Suriye ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere pek çok fakir ve antidemokratik ülkeden Avrupa’ya büyük sayılara ulaşan göçler yaşanıyor. Güney ve Orta Amerika’dan da ABD’ye benzer göçler var. İnsanlar, ölümü ve ailelerinden kopmayı göze alarak kendileri üzerinden zenginleşen gelişmiş devletlere göç etmeye çalışıyor. Bu göçler, gelişmiş ülkelerin sosyolojik, kültüre ve ekonomik yapılarını çok olumsuz etkiliyor. Bu ülkelerde artan işsizlik ve refah seviyelerinin düşmesi, ülkelerin vatandaşlarında yabancı düşmanlığını körüklüyor ve aşırı sağcı popülist parti ve liderlerin güçlenmesini beraberinde getiriyor. Hiçbir ahlaki ve dini değeri önemsemeyen, bireyleri sadece çıkarlarını kollamaya ve haz almaya teşvik eden kapitalist düzen, beraberinde sapkın cinsel tercihlerin, fuhuş ve uyuşturucunun artmasını getirdi. Aile kurumu, gittikçe zayıfladı ve değersizleşti ve doğum oranları hızla gerilemeye başladı. Hızla gelişen teknoloji, iletişim olanakları ve özellikle yapay zeka, ekonomik, sosyal ve kültürel yapıyı hızla değiştirmeye başladı.

Güncel uluslararası gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken 4 ana parametreden üçüncüsü, mevcut uluslararası sistemin kutsadığı demokratik sistemlerin tıkanıyor olmasıdır. Saydığım ilk iki parametrenin de etkisiyle, ekonomik ve ahlaki açıdan sıkıntı yaşayan toplumlar, devlet adamı vasfı olmayan ama popülist vaatlerle gözlerini boyayan siyasi partilere ve liderlere yönelmekteler. Bu liderler de yanlış politika ve kararlarla, hem devletlerinin kurumsal yapılarını zayıflatmakta, hem de uyguladıkları kötü politikalarla mevcut durumu daha da kötüleştirmekteler. Devlet adamı vasfı olmayan popülist liderler nedeniyle, hem toplumlar, hem de uluslararası sistem açısından büyük bir öngörülemezlik yaşanmakta.

Güncel uluslararası gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken 4 ana parametreden dördüncüsü ise; Siyonistlerin vaat edilmiş topraklara kavuşmak hayaliyle tüm dünyayı etkileyen bir fesat dönemi yaşattıkları gerçeğidir.

Yahudiler, finans sektörlerindeki becerileri ile son yüzyıldır dünyanın en büyük sermaye gücü haline geldiler. Malumunuz FETÖ, büyüme stratejisi olarak önce eğitim sektörüne yönelmiş ve tüm başarılı mensuplarını öğretmenliğe yönlendirmişti. Eğitimdeki başarılarıyla hem halkın gözüne sevimli olarak yeni eleman devşirmiş, hem de sonradan yetiştirdiği mensuplarını kritik mesleklere ve kurumlara yönlendirmiş ve neticede darbe yapmaya niyetlenebilecek güce erişmişti. Paranın her kapıyı açtığını bilen Yahudiler de, yaşadıkları tüm bölgelerde sermaye toplamaya öncelik verdiler. Epey bir zamandır, sermaye güçleri sayesinde tüm ülkelerin finans sektörlerini manipüle edebiliyorlar ve finans sektörleri üzerinden servetlerine servet katabiliyorlar. İsrail’in 2 yıldır Gazze’ye ve bölge ülkelerine yoğun bir saldırı yürütmesine rağmen hiç ekonomik sıkıntı yaşamaması, Yahudilerin bu finansal güçleri sayesinde oluyor.

Yahudiler, başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm ülkelerin siyaset ve bürokrasilerinde çok etkili konumlar elde ettiler. Bunda, sahip oldukları sermaye gücünün büyük etkisi var. Yasal ve yasadışı yöntemlerle siyasetçileri ve bürokratları finanse ediyorlar. Bunu kabul etmeyenleri şantajla güdümlerine alıyorlar. Parayla satın alınamayanları, MOSSAD ve güdümlerindeki diğer istihbarat örgütleri sayesinde şantaj veya başka yöntemlerle devre dışı bıkabiliyorlar. Günümüzde ABD başkanı, senatosu ve temsilciler meclisi, tarihlerinde hiç olmadığı kadar Yahudi lobisinin kontrolünde ve İsrail yanlısı.

Başta CIA olmak üzere diğer ülke istihbaratları üzerindeki etkileri ve teknolojik avantajlarıyla çok güçlü bir istihbarat ağına sahipler. Ayrıca geleneksel ve sosyal medya üzerinde de büyük oranda hakimiyet sahibiler. Bunun son örneğini, Tiktok’un ABD operasyonlarının Trump’ın zorlamasıyla Yahudi şirketlerine satılması oldu. Netanyahu, son ABD ziyaretinde influencerlara Tiktok ve twitter’ın önemini anlatan bir konuşma yaptı. İsrail, teknolojiyi hem istihbarat toplamak, hem de kamuoyunu kendi lehlerine yönlendirmek için kullanıyor. İsrail aleyhindeki içerikler, algoritmalar tarafından görünmez kılınıyor.

Sermaye, teknoloji, medya ve istihbarat bakımından sahip oldukları büyük güç ve devletlerin stratejik pozisyonlarındaki etki ajanlarını dikkate alan mevcut İsrail yönetimi, muharref Tevrat’taki vaat edilmiş topraklar ve diğer vaatlere çok yaklaştıkları düşüncesiyle gemi iyice azıya aldılar. Hak, hukuk, vicdan, merhamet, kural, kurum vb. hiçbir engel tanımadan bildiklerini okumaya ve Ortadoğu’yu ateşe vermeye devam ediyorlar.

Trump’ın Gazze planını görüştükten sonra Netanyahu’nun yaptığı şu açıklama, dünyanın nasıl psikopatlar ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Netanyahu diyor ki;

“İsrail’in düşmanları acı bir gerçeğin farkına vardılar: Bize saldıranlar ağır bir bedel ödüyor. Bizimle iş birliği yapanlar ise halklarının ilerlemesine ve güvenliğine katkıda bulunuyor. Başkan Trump bunu az önce söyledi. Kutsal Kitap’da da geçiyor: Seni kutsayan kutsanacak, seni lanetleyen lanetlenecek.”

Gelelim ulusal gelişmeleri doğru okuyabilmek için dikkate almamız gereken parametrelere…

Güncel ulusal gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken 3 ana parametre sayabiliriz. Bunlardan ilki, Türkiye’deki yerleşik siyaset anlayışı…

Türkiye’de yerleşik anlayış, siyaseti meslek olarak gören bir anlayıştır. Siyasi makamlarda kısıtlayıcı süreler olmadığı için, insanlar siyasete bir kez girdiler mi, ölene kadar siyasetçi olarak devam etmekteler. Bu durum, halkın gözünde de kanıksandığı için değiştirme ihtiyacı bile hissedilmemekte.

Yine Türkiye’deki siyaset anlayışı, kişisel menfaat odaklı. Memlekete hizmet etme gayretinden ziyade, kendi menfaatlerinin peşinden koşmak daha makbul kabul ediliyor. Bu tarz menfaatleri uğruna ilke tanımayan siyasetçiler, toplum tarafından işini bilen kişi olarak adeta takdir ediliyor. Bu nedenle de her kademede parti değiştirmeler, hatta farklı ideolojilerden partilere geçmeler, bugün ak dediğine yarın kara demeler ve dün sövdüğüne bugün övgüler dizmeler veya tam tersi durumlar bile toplumda hızlıca kanıksanıyor. “Siyaset bunu gerektiriyor” anlayışı, pek çok ilkesizliği ve ahlaksızlığı bir çırpıda sıfırlayabiliyor.

Türkiye’deki bu siyaset anlayışı, adeta başta siyasetçiler olmak üzere toplumun kılcal damarlarına işlemiş gibi. Değişmiyor ve değişime direniyor. Kendini yenileyemeyen, köhne bir anlayışla karşı karşıyayız.

Güncel ulusal gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken diğer bir parametre; siyasetin arka planda milli olmadığını düşündüğüm güçler tarafından dizayn ediliyor oluşu. Sahne önünde gördüklerimiz, çoğunlukla bir tiyatrodan ibaret. Devlet Bahçeli’nin geçen yılki Meclis açılışında Özgür Özel’e söylediği; “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor ” sözleri, halkın gördüğü kısmın bir temsilden ibaret olduğunu açıkça gösteriyor. Mecliste birbirleriyle kavga eden vekillerin, kulislerde iş görüşmeleri yaptığı, akraba kısıtlamaları nedeniyle birbirlerinin akrabalarını vekil danışmanı olarak görevlendirdiklerini ve benzeri durumları çokça duyuyoruz zaten. Siyasetin dizayn edildiği gerçeğini kabul etmeden, birbirine hakaret eden liderlerin nasıl olup da ayrılmaz ittifaklar kurduklarını, dün kötülediği partiye nasıl olup da genel başkan yardımcısı düzeyinde geçtiklerini, kazanamayacağını bildiği halde aday olarak seçmenlerini hayal kırıklığına uğrattıklarını filan anlamamız mümkün olmaz. Dizayn edenlerin yönlendirmelerine göre şekil alan bir siyaset arenası bizimkisi. İşin kötüsü, arka planda siyaseti dizayn eden gücün milli bir güç olmadığı da çok net gözüküyor.

Siyasetteki ülkemizin önünü tıkayan mevcut anlayışın ve kültürün değişebilmesi ve dizayn edenlerin kontrolünden çıkarak tamamen milli bir istikamette ilerlemesinin tek yolunun; siyaseti dizayn edenlerin hesaba katmadıkları ve kontrol edemedikleri, mevcut siyasi anlayıştan uzak, temiz ve liyakatli insanların bir araya gelerek çok etkili bir çıkış yakalayabilecek bir parti kurmalarıyla mümkün olacağını düşünüyorum. Bu meyanda da farklı kesimlerce çalışmalar yürütüldüğünü duyuyor ve biliyorum. Bu çalışmalara dahil olmak isteyenler olursa, sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşırlarsa gerekli yönlendirmeleri yapabilirim.

Güncel ulusal siyasi gelişmeleri anlamaya çalışırken dikkate almamız gereken diğer bir parametre; tüm siyasi hamlelerin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik olduğudur. Seçimin normal tarihi 2028 olduğu için, yaşadıklarımızı Operasyon2028 olarak adlandırabiliriz. Bunun detaylarını, ileriki videolarımızda yeri geldikçe açabiliriz.

Evet, güncel ulusal ve uluslararası gelişmeleri anlayabilmek için dikkate almamız gereken ana parametrelere değindiğim bu ilk videomun sonuna geldik. Sorularınız ve yorumlarınıza göre, haftalık video sayımızı artırabilir ve konuları çeşitlendirebiliriz.

Sağlıcakla kalın.

.

Süleyman ERDEM

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: