Twitter Facebook Linkedin Youtube

TÜRKİYE’DE MÜLTECİ MESELESİ

Lokman ÖZKUL

Mülteci, uluslararası hukuk ve anlaşmalar çerçevesinde tanımlanmış bir statüye sahip olan kişilere verilen bir isimdir. Mülteciler, kendi ülkelerindeki zulüm, savaş, şiddet veya insan hakları ihlalleri gibi nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve uluslararası koruma arayan bireylerdir.

Ülkemizde de bu belirtilen nedenlerle mültecilerin olduğu bir vakıadır. Ülkemizde mültecilere olumlu bakanlar olduğu gibi olumsuz bakanlar da var. Ben, konuya insancıl nedenlerle bakılması taraftarıyım. Türkiye, her zaman için mazlumlara ve mağdurlara kapısını açmış bir ülke. Müslüman-Türk anlayışı da bunu gerektiriyor zaten. Mazlumun mağdurun, ihtiyaç sahibinin yanında olmak, hem dini hem de milli bir görevdir. Ülkemizdeki vatandaşlarımızın da güvenliğini sağlayarak, onların ihtiyaçlarının da öncelikli olarak giderilmesi ve mültecilerin güvenli bir şekilde ülkemizde yaşamalarının sağlanması, aralarında herhangi bir husumet ortamı oluşmadan barış içinde yaşamaları önceliğimiz olmalı diye düşünüyorum.

Ülkemize, 2001 yılında Makedonya’dan 10 bin 500 kişi sığınmıştır. En yoğun mülteci kesimini oluşturan ilk Suriyeli göçü ise 2011 yılında başlamıştır. İç savaşın bitmemesi ve şiddetini arttırması sonucu şimdiye kadar kayıtlı veya kayıt dışı (düzensiz göçmen) 3,5 milyondan fazla Suriyeli ülkemize sığınmıştır. Suriyeli sığınmacıların 200 bini, geçici barınma merkezlerinde, geri kalan kısmı ise şehirlerimizde yaşamaktadır.

Güncel verilere göre, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı; 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 2 milyon 901 bin 478 kişi olarak açıklandı.(1) Bu sayı, 31 Aralık 2023 tarihinde 3 milyon 214 bin 780’di. Ülkemiz, 222.000 kadar diğer uyruklardan UNHCR’nin (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)  ilgi alanına giren kişiye de ev sahipliği yapmaktadır.(2)

Türk-Alman Üniversitesi öğretim üyesi ve İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkan Yardımcısı Murat Erdoğan’ın açıklamasına göre; Türkiye’de Afgan nüfusu en düşük tahminlere göre 500 bin kişiden oluşmaktadır.(3) Ülkemizdeki diğer sığınmacılar; Gazze olaylarından sonra ülkemize sığınan Filistinli kardeşlerimiz, Yemen’deki iç savaştan ülkemize sığınan Müslüman kardeşlerimizin yanı sıra; Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Türkmenler, Karakalpaklar, Balkarlar, Karaçaylar, Azeriler, Dağıstanlılar, İnguşlar, Çeçenler olmak üzere çoğunlukla Müslüman halklardan oluşmaktadır. Ayrıca 1979’da yaşanan İran İslam Devrimi sonrasında, İran’dan Türkiye’ye bir milyona yakın insan göç etmiştir. Bunların çoğunluğu daha sonra ya ülkelerine dönmüş ya da dünyanın diğer ülkelerine gitmiştir. Günümüzde ülkemizde İranlı mülteci sayısı oldukça azdır. Yine Iraklı mülteci sayısı da nispeten azdır.

Sayı olarak en çok Suriyeli barındıran şehrimiz; 503 bin 423 kişi ile İstanbul’dur. İstanbul’u 406 bin 263 kişi ile Gaziantep, 244 bin 466 kişi ile Şanlıurfa takip ediyor. Oran olarak Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir ise %28,9 ile Kilis’tir.(4)

Mülteciler, genelde ülkelerinde güvenli ortam oluştuktan sonra ülkelerine geri dönmek isterler. Resmi sayılara göre, Suriye özgürlüğüne kavuşmadan önce, 2024 yılının 11 aylık bölümünde gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüş kapsamında aylık ortalama 11 bin 63 Suriyelinin ülkesine döndüğünü belirten İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya; “8 Aralık’tan, Suriye’nin özgürlüğüne kavuşmasından bugüne kadar da beklenen oldu” diye ifade etti güncel durumu. Sayın Yerlikaya ayrıca, Esad hükûmetinin düşmesinin ardından 9-13 Aralık tarihleri arasında toplam 7 bin 621 Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine döndüğünü açıkladı.(5)

Suriye’ye dönüşler devam etmektedir lakin bir yandan da Suriye’de durumun daha netleşmesini bekleyen mülteciler de vardır. Suriye’de ortam tamamen netleşti diyemeyiz maalesef henüz. Bizim isteğimiz, Suriye’nin terör örgütlerinden arınarak ve İsrail ve diğer dış etkenlerin tehlikesinden kurtularak sadece kendi vatandaşlarıyla yön verebileceği bir huzur ve demokrasi ortamının oluşmasının sağlanmasıdır. Bunun da gerçekleşeceğine inanıyoruz.

Ülkemizde en çok konuşulan mevzulardan biri de, Suriyeli mültecilere vatandaşlık verildiği yönünde. Resmi rakamlara göre; geçici koruma altındaki Suriyelilere ek olarak, oturma izni ile Türkiye’de yaşayan Suriye uyruklu sayısı 70 binin üzerinde olup, Türk vatandaşlığı almış Suriyeli sayısı ise Ağustos 2024 itibarıyla 104 bin 144’ü çocuk olmak üzere 238 bin 768 kişidir. Bu rakam, mevcut kabine döneminde 212 bin 410’dur.(6) Yine bu kabine döneminde toplamda 230 bin 428 düzensiz göçmen sınır dışı edilmiştir.

Suriye’de ve mültecilerin kendi ülkesi olan diğer ülkelerde huzur ortamları sağlandıktan sonra, mülteciler için gönüllü ve güvenli geri dönüş desteklenmelidir. Bir ülke vatandaşı için yaşayacağı ana ülke, kendi ülkesidir. Geri dönüşler zoraki yapılmamalı, iki ülke ve diğer ilgili ülkeler arasındaki protokollerle ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla güvenli bir şekilde sağlanmalıdır. Ülkemizde yaşayanlar da huzur içinde yaşamaya devam etmelidir. Bizim vatandaşlarımız da, Almanya başta olmak üzere birçok ülkede göçmen olarak veya çifte vatandaş olarak yaşamaya devam ediyor. Önemli olan, barış ve huzur ortamına bir halel  gelmemesidir.

Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar

____________________

Kaynaklar (Sayısal Veriler) :

(1) İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı

(2) UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)

(3) İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM)

(4) Göç İdaresi Başkanlığı

(5) İçişleri Bakanlığı

(6) İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: