Twitter Facebook Linkedin Youtube

“TÜCCAR TRUMP” İLE NASIL BİR DÜNYA?

Tüm dünyanın dikkatle izlediği ABD seçim sonuçlarında ‘sokağın’ dediği oldu. Amerikan elitistlerinin yarattığı ‘öteki Amerika’ itiraz etti. Ve seçimlerde ABD, Donald Trump dedi.

Bazıları bunu ‘Derin Amerika’ya önemli bir itiraz olarak değerlendirdi. Bu bir yönüyle- itiraz anlamında- doğru. Ama ‘derin Amerika’ya rağmen kısmı maalesef kabul edilebilir değil.

Zira hem başından bu yana teknoloji milyarderi Elon Musk’ın Trump ile birlikteliği –ki ABD’de devlet bağlantısız hiçbir kişi ve yapı bu servetleri yapamaz. Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi…- Hem de Trump’a suikast girişimi sonrası Başkan Yardımcısı olan DJ. Vance’a bile baktığımızda bunu görürüz.

Yakın geçmişte Trump’a hakarete varan ithamlarda bulunan Vance, aynı zamanda Irak Operasyonunda ABD ordusunda iletişim ve medya sorumlusu, Yahudi, hukukçu ve eşi de Hint kökenli (Biliyorsunuz Kamala’nın da Hint kökenli olması ve eşinin Yahudi olması ABD’nin uluslararası politikaları noktasında stratejik değerler olarak gösteriliyordu.)

Ayrıca Washington koridorlarında Trump’ın olası bakanları arasında konuşulan isimlere de baktığımızda ‘derin ABD’nin organizasyonu ortada durmaktadır. En basitinden Trump’ın ilk başkanlık döneminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan eski CIA Direktörü Pompeo’nun adı bugün yine Milli Savunma Bakanı olarak geçiyorsa, bu bile ABD’nin müesses nizamının yeni dönemde etkinliğini sembolize etmeye yeter de artar bile. Ki daha böyle nice ismi Trump’ın yeni kabinesinde görmek sürpriz olmayacak.

Yani?

Yani değişen şey, dünyanın Trump’ın kişiliğinden kaynaklanan sürprizlerle dolu bir ABD dış politikasıyla karşı karşıya kalacağı. Ancak ana unsur politikaların çok da ‘müesses nizam’ dan bağımsız olmayacağı.

Ancak şunu söylekemek mümkün:

Uluslararası ilişkilerin, Trump döneminde değerler çerçevesinden değil, maddi çıkarlar ve pazarlıklar üzerinden şekillenmesi söz konusu.

Bu da başta Türkiye olmak üzere , dünya için hem fırsatları, hem de kuşkusuz riskleri barındırıyor.

Her ne kadar öngörülmeyenlerin çok olduğu bir dönem görünse de, geleceğe ışık tutması açısından Washington’da, Trump’ın kampanyası boyunca açıkladığı konular ve stratejiler üzerinden yeni dönemine ilişkin olası politikalara bir göz atalım.

ULUSAL SAVUNMA VE AMERİKA’NIN DÜNYADAKİ ROLÜ

Trump’ın dünya meselelerindeki söylemi ve politika yaklaşımı, seçim sürecinde ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan bu yana olduğundan daha fazla diplomatik izolasyonist, askeri açıdan müdahaleci olmayan ve ekonomik açıdan korumacı bulunuyor.

Ancak detaylar daha karmaşık. Ordunun genişletilmesine söz veriyor, Pentagon harcamalarını kemer sıkma çabalarından korumayı vadediyor ve Soğuk Savaş sırasında Reagan döneminden kalma eski bir fikir olan yeni bir füze savunma kalkanı öneriyor.

Trump, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşını ve İsrail-Hamas savaşını nasıl sonlandırabileceğini açıklamadan bitirebileceğinde ısrar ediyor.

Trump yaklaşımını bir başka Reagan ifadesiyle özetliyor: “güç yoluyla barış.” Ancak NATO ve üst düzey ABD askeri yetkililerine karşı eleştirel .

Trump, Amerikalıların “televizyonda gördüğü” Pentagon yetkilileri hakkında “Onları lider olarak görmüyorum” diyor mesela. Macaristan’ın Viktor Orban’ı ve Rusya’nın Vladimir Putin’i gibi otoriter liderleri defalarca övdü.

Trump’ın ilk dönemine ve kampanya açıklamalarına dayanarak, ABD daha az öngörülebilir, daha kaotik, müttefiklere karşı daha soğuk, bazı güçlü adamlara karşı sıcak ve küresel olarak dost seçerken eskisinden çok daha işlemsel olacak yorumu yapılıyor.

Trump’ın hem eleştirmenleri hem de destekçileri, Amerika’nın dünya meseleleri ve güvenliğindeki yerinin kökten değişeceğini söylüyor.

Destekçileri, onun ABD ittifakları ve mücadeleleri konusunda önceki başkanlara göre daha seçici olacağını söylüyor.

Trump’ın ve önceki ABD başkanlarının Rusya konusundaki eski danışmanlarından Fiona Hill, ABD’nin dünya sahnesindeki rolüyle ilgili, artık bu ülkeden özgür dünyanın lideri olarak bahsedilemeyecek diye açıklıyor.

Trump, değişen tutarlılık düzeyleriyle NATO’yu eleştiriyor ve Rusya ve Çin’e karşı ABD’nin askeri desteğine bağımlı olan ve tehdit altındaki iki demokrasi olan Ukrayna ve Tayvan’a destek veriyor.

Trump, Avrupa ve Hint-Pasifik demokrasileriyle stratejik ittifakların uzun süredir devam eden ABD rolüne pek ilgi göstermiyor. Seçimden önce, ortaklar ve rakipler Trump’ın yeniden seçilmesiyle, hazırlık olarak güvenlik düzenlemelerini yeniden değerlendiriyor.

Özellikle Avrupa müttefikleri, hem Trump’ın hem de başkan yardımcısı JD Vance’in sert bir şekilde bahsettiği NATO’nun dayanağı olarak ABD’ye güvenmek yerine , kendi ve bölgesel savunmalarını inşa etme çabalarını artırdılar . Trump’ın Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e karşı zafer kazanmasından birkaç saat sonra, Fransa ve Almanya’nın savunma şefleri etkiyi ele almak için görüşmeler planladılar.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, bir başka Trump başkanlığına ilişkin endişeleri gidermek için Kanada-ABD ilişkileri konusunda özel bir kabine kurma konusunu değerlendirmeye aldı. . Hükümeti bir Amerikan savunma ortaklığına yatırım yapan eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd, şu anda ABD büyükelçisi, Trump’ı “ABD tarihindeki en yıkıcı başkan” olarak adlandıran tweet’lerini sildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Rusya Devlet Başkanı Putin ise Trump’ın kendilerine daha fazla yetki vereceği umuduyla savaş stratejilerini şekillendiriyor gibi görünüyor.

İRAN VE UKRAYNA

Trump’ın Netanyahu ile arasında özel bir siyasi ilişki modeli var. İran’ın nükleer programını yurtdışındaki “en büyük endişe” olarak niteleyen Trump, nükleer silah olasılığına doğru ilerlemesinin, Trump’ın ilk döneminde İran’a yönelik yaptırımları “maksimum baskı” kampanyası olarak adlandırdığı kampanyaya kıyasla daha güçlü davranmak zorunda kalabileceği anlamına gelebileceği belirtiliyor.

Seçim günü bile Trump’ın İsrail’in nükleer alt yapısını bombalamasının yerinde olacağı açıklamaları yapması ve İran’a olası askeri müdahalenin, ABD’nin İran konusunda İsrail güdümünde yürüteceği bir politikanın bölgesel istikrarsızlığa sebep olacağı da açık.

Uzun zamandır Putin’e açık bir hayranlık besleyen Trump , Ukrayna’ya desteğin olası bir politika değişikliği olarak gösterilmesi konusunda en tutarlı tavrı sergiliyor.

Eski Hava Kuvvetleri generali ve NATO üst düzey komutanı Philip Breedlove, Trump’ın önümüzdeki dört yıl içinde Ukrayna ve NATO’ya yönelik politikalarında hem olumlu beklentiler, hem de derin endişeler gördüğünü söylüyor.

Washinton’da , Rusya’ya Ukrayna’da ek topraklar sağlayan savaşın sona ermesinin kötü bir emsal oluşturacağı konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Avrupa ülkeleri bunun Putin’i kendilerine saldırmaya cesaretlendireceğinden korkuyor.

TRUMP AYNI TRUMP AMA YA DÜNYA?

Öte yandan ABD’de ; Trump’ın karşı karşıya kalacağı dünyanın da değiştiğine vurgu yapılırken; Rusya, Kuzey Kore, İran ve Çin, Batı’ya ve özellikle ABD’ye karşı koymak için gevşek , fırsatçı bir ittifak da daha da güçleniyor görüşü de hakim.

Zira ABD’nin çekildiği yerlerde Rusya, Çin ve zaman zaman İran, Ortadoğu da dahil olmak üzere, nüfuzlarını hızla genişlettiler.

Ve Trump’ın ilk dönemi – ardından Başkan Joe Biden’ın dış politikasının Ortadoğu’da ateşkes sağlama yönündeki başarısız çabalarıyla tüketilmesi – müttefikleri kendi askeri güçlerini ve daha küçük bölgesel ittifakların gücünü oluşturmaya teşvik etti.

FİLİSTİN KRİZİ

Trump, 2020’de damadı Jared Kushner ile hazırladığı “Filistin Barış Planı” adlı planında iki devletli çözüm sunma iddiasındaydı. Ancak bu plan geleneksel iki devletli çözüm yaklaşımından önemli ölçüde farklıydı ve planı eleştirenler, bunu uygulanabilir bir çözüm olarak görmemişti.

Plan, bağımsız bir Filistin devleti fikrini içerse de bu devletin sınırları, güvenliği ve başkent durumu çok kısıtlayıcıydı. Filistinlilere önerilen devlet, parçalı bölgelerden oluşacak ve İsrail tarafından güvenlik kontrolü altında tutulacaktı. Ayrıca, başkent olarak önerilen yerler, Kudüs’ün dışındaki ve şehrin kutsal alanlarına erişim sağlamayan bölgelerdi. Bu durum, Filistinliler için kabul edilemez olarak görülmüş ve plan genel olarak bağımsız bir Filistin devleti oluşmasını zorlaştıran detaylar içerdiği için, pratikte “tek devlet” modeline yakın bulunmuştu. Trump’ın bu konudaki en ciddi ve en çok tepki çeken adımı ise Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaktı.

Bugün hem Filistin hem de Lübnan, son dönemin en gerilimli ve çatışmalı günlerini geçirirken, Trump, seçim kampanyası boyunca bölgeye barış getireceğine dair sözler verdi.

Ancak aynı zamanda, İsrail’e defalarca “işi bitirmesi” ve Hamas’ı yok etmesi çağrısında da bulundu.

EKONOMİK SAVAŞLAR

Görünen o ki dünya Trump döneminde sıcak savaşların seyrinin nasıl olacağının yanı sıra ekonomik savaşlara sahne olacak. Başta Çin ve Avrupa olmak üzere Trump’ın getireceğini söylediği vergileri ile ekonomik savaşı şimdiden başlatmış görünüyor. Özellikle seçim kampanyasında Çinlilerin ABD’de herhangi bir hayati yapıyı satın almalarını engelleyeceğini söylemesi de ticari savaş stratejisi açısından çok önemli. ‘ TüccarTrump’ ile yeni bir dünya bizi bekliyor!

.

Nuray BAŞARAN
N Gazete Genel Yayın Yönetmeni
Yazının aslı için bakınız

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: