Site icon Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi – SASAM

KÜRTLERE DEVLET Mİ KURULUYOR?

Cesurhan TAŞ

Osmanlı İmparatorluğu parçalanmasından sonra oluşturulacak “yeni ulus”ların sınırlarını tanımlayan 1920 tarihli Sevr Anlaşması, bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını öngörüyordu. Ancak, petrol ve su kaynakları üzerinde ortaya çıkan rekabetler ve 1923’ten sonra Lozan Antlaşmasında Kürtlerin ayrı bir ulus olarak kabul edilmemesi sebebiyle Kürtler; kendilerini genç Türkiye, Fransız mandasında olan Suriye, İngiliz kontrolü altında bulunan Irak ve İran arasında bölünmüş buldu. Daha sonraki süreçte Türkiye’de kalan Kürtlerin, büyük oranda Türk ulus kimliğini kabul ettiği görüldü.

Ortadoğu’daki krizin derinleşmesi, bölgede jeopolitik kartlarını yeniden dağıtılması, Kürtlerin bu eski ve keskin bağımsızlık meselesini tekrar gündeme getirdi. Suriye’deki Kürtler, Irak’ta olduğu gibi Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) cihatçılarının baskısına karşı koydular. İşte bu bağlamda Irak Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani, bölgenin bağımsızlığı için bir referandum hazırlığı içinde olduklarını ilan etti. Şimdilik Washington, Kürt lidere hırsını frenlemesi için baskı yapıyor gibi görünüyor.

Petrol zengini Kuzey Irak bölgesinin bağımsızlığının, öngörülemez neticelerinin olacağını söylemek gerekir. IŞİD’in etrafında ve başta Irak’ta şekillenecek Sünni bir emirliğin ortaya çıkmasıyla ülkenin dağılması hızlanabilir. Ayrıca ülkenin geri kalanıyla bağlantıyı fiilen koparan Kürtlerin yaşadığı Suriye’nin kuzeydoğu bölgesinin, er ya da geç Irak’tan doğacak yeni Kürt devletine bağlanacağı açıktır.

Önümüzdeki süreçte büyük olasılıkla Kürtlerle ilgili sınır değişikliği yaşanacak gibi görünüyor. Zaten Sykes-Picot düzeninin kökenindebaşka bazı düşünceler olduğu kadar, bağımsız İsrail ve bağımsız bir Kürt devleti düşüncesi de vardır. Ancak Batılı devletler, tabir-i caizse Kürtleri yüzüstü bırakmış ve onların bağımsızlık düşüncesine Yahudilerin ve Arapların bağımsızlığı kadar önem vermemişti.

Ancak İsrail, bölgede Kürtler ile ilişkilerini hep sıcak tuttu. Hatta kendilerini “Arap” Orta Doğu’da bağımsızlık için savaşan Arap olmayan halklar olarak ayrı bir konuma yerleştirdiler. Barzani’nin bağımsızlık açıklamasından sonra Netanyahu, bağımsız Kürdistan’ı tanıyacaklarını ilan etti. Hâlbuki Kürtlerin referandumuna daha aylar var ve Kürtler, İsrail’den kendilerini tanımalarını istemiş de değiller. Kürtler, uzun süredir hak iddiasında bulundukları Kerkük etrafındaki topraklar üzerinde kontrollerini desteklemek için IŞİD’in oluşturduğu karışıklıktan fazlasıyla yararlandılar.

Irak’ın kuzeyinde, Türkiye’nin desteklediği (veya en azından tolere ettiği) ve İsrail’in müttefiki olan bir Kürt devleti doğuyor. Orta Doğu’nun dengeleri açısından devrim yaratacak bu yeni devletin doğuşu, bir halk oylamasının yapılacağı haberini veren Irak Kürdistan bölgesel yönetimi Başkanı Mesut Barzani tarafından duyuruldu. Burada, bir Kürt devleti kurma hayallerini gerçeğe dönüştürme konusunda Barzani’nin hep kullandığı o alışılagelmiş ihtiyatlılığı yerle bir eden ani bir karar söz konusu.

Bu dönüm noktasına gelinmesine neden olan üç unsur var: IŞİD’in ilerleyişi karşısında Irak ordusunun çöküşü; bunu takiben Kürt peşmergelerin Kerkük’ü ele geçirmesi ve peşmergelerin Irak’ta IŞİD’e karşı koyabilecek tek kara gücü olduklarının kanıtlanması. Bağdat’taki yetkililer tarafından artık karşı konulmayan, Irak’ın kuzeyinin tümü üzerine yayılan bu hızlı ve ani kontrol konsolidasyonuna rağmen Barzani, hemen halk oylaması kararını ilan etmedi ve bekledi. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani ile mutabık olarak Bağdat’ta yeni bir ulusal birlik hükûmeti oluşturulması kartını denemeye karar verdi. Barzani, Başbakan Nuri el Maliki ve Şii partilerin otoriter taleplerine karşılık her zaman yaptığı gibi Sünni partilerin iktidara katılımını destekleyerek, kendi fonksiyonunu kullanabileceği bir hükûmet fikrine sahipti. Ancak Maliki’nin Irak krizinin çözülmesine yardımcı olacak birleştirici bir çözümü reddetmesinin ve IŞİD’e karşı savunma işini İran’ın Devrim Muhafızları ile Rus füzelerine teslim etmeyi seçmesinin ardından Barzani ve Talabani, çabucak Kürdistan’ın yazgısının Irak’ınkinden hızlı bir şekilde ayrılması dışında başka bir alternatif olmadığına kani oldular.

Bu, doksanlı yıllardan beri Barzani ve Talabani ile sıkı askerî ilişkilere sahip olduğu için durumu iyi bilen İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından alenen arzu edilen köklü bir çözüm. Üstelik bu çözüme mevcut Türkiye yönetimi de karşı çıkmıyor. Barzani’nin dün Türkiye’de gerçekleştirdiği ziyaretlerde, kendisine Bağdat’ta ülkenin bütünlüğünü koruyabilecek yeni siyasi dengelere destek verilmesi yönünde telkinde bulunulduğu, Ankara’nın bir süre daha bekleyeceği ve Irak’ın bütünlüğünü savunacağı, ancak olası bağımsızlık ilanına da hazır olacağı bildiriliyor.[1]

Bu şaşırtıcı sonuç, Barzani ve Talabani ortak stratejisinin bir ürünüdür. Ancak bir Kürt devletinin doğuşuna Türk yönetiminin göstereceği muhtemel rızanın aynı zamanda sağlam ekonomik nedenleri de bulunuyor. Saddam Hüseyin’in düşmesinin ardından Barzani ile Talabani, Irak’ın kuzeyini Türk ekonomisinin ayrılmaz bir parçası hâline dönüştürdüler. Erbil ve Süleymaniye’nin yeni havaalanları Türk şirketlerinin elinde; ülkeye giren gıda ve konfeksiyon ürünlerinin yüzde 80’i Türkiye’den geliyor ve Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren 1.217 yabancı şirketin yüzde 60’ı Türk. Türk hükûmeti, Türk işletmelerin Irak Kürdistan’ındaki yatırımlarının 2015’te 50 milyar dolara ulaşacağı görüşünde. Dahası da var: Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, Maliki hükûmetinin tüm tepkisine rağmen iki yıldan bu yana Türkiye’ye doğrudan petrol tedarik ediyor. Müstakbel Kürt devleti, Türkiye’nin ekonomik alanı -Kerkük’teki petrol alanları dâhil- içerisinde gelişmeye devam edecek gibi.

.

Cesurhan TAŞ

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
__________________________________

[1] Referandum için acele etmeyin, http://yenisafak.com.tr/politika-haber/referandum-icin-acele-etmeyin-15.07.2014-667037?ref=manset-2

Exit mobile version