Mahmut BEKTAŞ / SASAM Güneydoğu Anadolu Bölge Koordinatörü
Bu yazıda, Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) mevzuatlarına değinilmeyecektir. Daha çok, uygulamadaki İş Sağlığı ve Güvenliği eksikliklerine dikkat çekilecektir.
İş Sağlığı ve Güvenliği, tüm mesleklerden çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik durumlarını en üst düzeye ulaştırmayı, bu düzeyi sürdürmeyi ve çalışanların çalışma şartları yüzünden sağlıklarının bozulmasını önlemeyi amaçlar (ILO-WHO, 1950). Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, “yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlar.
Ülkemizde, özellikle inşaat sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği denilince, beden gücü ile olan işler akla gelmektedir. Ancak, kapsam bu kadarla sınırlı değildir.
İş sağlığı ve güvenliği önlemleri, çalışanların işyerinde maruz kaldıkları risklere karşı korunmalarını sağlar. Bu, potansiyel tehlikelerin tanımlanması, değerlendirilmesi ve önlenmesi yoluyla gerçekleştirilir. Örneğin, iş kazaları ve meslek hastalıkları risklerinin azaltılması için uygun koruyucu ekipmanların sağlanması, işyerinde güvenli çalışma prosedürlerinin belirlenmesi ve çalışanların eğitilmesi gibi önlemler alınır.
İşletmenin korunması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesiyle doğrudan ilişkilidir. İş kazaları ve meslek hastalıkları, işletmeler için önemli maliyetlere neden olabilir ve iş sürekliliğini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri, işletmenin faaliyetlerini sürdürürken oluşabilecek zararları en aza indirmeyi amaçlar. Önleyici faaliyetlerin uygulanması, işletmenin finansal ve itibari kayıplarını önler ve rekabet gücünü artırır.
İş sağlığı ve güvenliği önlemleri aynı zamanda üretimin sürekliliğini ve verimliliğini korumayı hedefler. İş kazaları ve meslek hastalıkları, işgücündeki kayıplara ve iş süreçlerindeki aksamalara neden olabilir. Bu durumlar, üretimde verimsizliğe yol açabilir ve işletmenin karlılığını olumsuz etkileyebilir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, bu tür risklerin minimize edilmesine ve iş süreçlerinin düzenli bir şekilde devam etmesine yardımcı olur.
Bu üç temel amaç, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hem çalışanların hem de işletmelerin uzun vadeli sağlık, güvenlik ve başarılarına katkıda bulunduğunu vurgular.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte önemli düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu düzenlemeler, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla mücadelede önemli adımların atılmasını sağlamıştır. İşte bu düzenlemelerin detaylı bir açıklaması:
Bu düzenlemeler, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün güçlendirilmesini ve çalışanların ve işletmelerin güvenliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Yukarıda belirtilenler, İş Sağlığı ve Güvenliği açısından tarafların kanunen güvence altına alınmasında proaktif bir yaklaşımla yapılmıştır.
Sahadaki uygulamalara bakıldığında, kurumsal firmalar ve/veya uluslararası ortakları olan firmalar, iş güvenliği konusunda yerel kanunlara ve uluslararası standartlara uyarak iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerine riayet etmektedir. Bu konuda gerekli nitelikli personel (ulusal ve uluslararası kuruluşlardan sertifika programlarına katılmış ve başarı sağlamış deneyimli kişiler) organizasyonlarını kurmakta, işveren risk analizlerini yapmakta ve gerekli durumlarda güncellemelerini yapmaktadır.
Türkiye’nin ekonomik olarak önemli sektörlerinden biri olan inşaat sektöründe, birçok firmanın uygulamalarında belirgin eksiklikler gözlemlenmektedir. Bu eksikliklerin başında şunlar gelir:
Bu eksiklikler, inşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi bir farkındalık ve iyileştirme ihtiyacını ortaya koymaktadır. İş güvenliği önlemlerinin etkin bir şekilde uygulanması ve iş organizasyonunda işçi sağlığı ve güvenliğinin öncelikli bir konu olarak ele alınması, çalışanların güvenliğini sağlamak ve iş kazalarının önlenmesi açısından hayati öneme sahiptir. Bu sayede, inşaat sektöründe çalışanların sağlığı ve güvenliği korunacak, işletmelerin ise mali kayıplarının önüne geçilecektir.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, İş Güvenliği ve İş Sağlığı konusunda ilgili kamu kurumlarının etkin bir denetleyici mekanizma içerisinde olması gerekmektedir. Bu denetim mekanizması, iş kazalarının meydana gelmesini beklemeksizin proaktif bir yaklaşımla her sektöre göre risklerin belirlenmesini ve azaltılmasını sağlayan bir yapıya sahip olmalıdır.
İş Güvenliği denetiminden sorumlu olan ilgili personelin (Şantiye Şefi, İşveren Temsilcisi, İSG uzmanı) denetimlerinin periyodik olarak yeterli düzeyde yapıp yapılmadığının denetlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, işveren temsilcisi ve şantiye şefi gibi pozisyonlarda çalışanların İSG eğitimi almış olmaları ve bu eğitimi belgelemiş olmaları zorunlu kılınmalıdır.
Bu düzenlemelerin yanı sıra, iyileştirilmiş İSG uygulamalarının etkinleştirilmesi için organizasyonel yapıların güçlendirilmesi ve önleyici faaliyetlerin sürekli olarak gözden geçirilip geliştirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, çalışanların korunması ve vicdani olarak sorumlulukların yerine getirilmesi sağlanacak, işletmelerin ve üretimin korunması ile maddi kayıpların önüne geçilecektir.
Ancak en önemlisi, İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünün tam anlamıyla yerleşik hale getirilmesidir. Bu kültür, işyerlerindeki herkesin iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmesini ve sorumluluk almasını sağlayarak, kazaların ve risklerin minimize edilmesine büyük katkı sağlayacaktır.