Halil ÖZTÜRK / SASAM Uzmanı
Matematik, evrensel bir dil olarak sayıları, felsefeyi, uzayı, fiziksel fenomenleri ve yaşamın her alanını kapsayan bir disiplindir. Bir matematikçinin görevi, örüntüleri keşfetmek, denklemler kurmak ve çözüm önerileri sunmaktır. Matematik, yaşamın temelini oluştururken, insanlar olarak neden matematiği geri planda bırakma eğilimindeyiz? Neden zor olanı kabul edip, kolaya kaçmayı tercih ediyoruz? Matematik, hayatımızın her alanında var olan veriler, problemler ve denklemlerle iç içe geçmiş bir kavramdır; ancak neden bunun araştırılmasından, geliştirilmesinden kaçınıyoruz? Belki de savaşçı bir toplumun genlerini taşıdığımız için, kolaycılığa yatkın hale geldik.
Matematik ve Eğitim
Eski bir hikâyede, bir yazar kızı için ÖSYM sınavının iptalini diler ve ÖSS’nin adını “Ölürsem Sebebi Sensin” olarak önerir. Bu istek üzerine ÖSYM, sınavı ikiye böler: YGS ve LYS. Bu örnekle yola çıkarak, İstanbul Büyükçekmece Anadolu Lisesi’nde matematik öğretmeni ve yönetici olarak görev yaptığım zamanlarda, bu sınav isimlerinin öğrenciler üzerinde olumlu bir etkisi olacağını düşünerek adlandırmaları değiştirdim. YGS artık “Yalnız Geçti Sensiz”, LYS ise “Liseli Yıllarımın Sonu” anlamına gelmektedir. Ancak, sınavların artan karmaşıklığı ve isim değişiklikleri öğrencileri daha da stres altına sokmuştur. ÖSYM, sürekli olarak sınavlarını yeniden yapılandırarak öğrencileri ve velileri daha da zor durumda bırakmaktadır. İnanıyorum ki, yakın bir gelecekte ÖSYM sınavları, “yenilik” adı altında yeniden yapılandırılacaktır.
Matematiğin Öğrenci Üzerindeki Baskısı ve Yeni Müfredatın Etkileri
Öğrenci sayısı artarken, piyasada sayısız kitap, dergi ve sanal eğitim platformları ortaya çıkmıştır. Bu yıl ÖSYM sınavına 3 milyon 36 bin 945 aday başvurmuştur ve bu sayının gelecek yıllarda artması beklenmektedir. Ancak, eğitimdeki kalite ve vizyon arayışlarına rağmen, neden mezunlar sınavlara girmek zorunda kalıyor? İş bulamayan gençler, yüksek lisans için üniversitelerin kapılarında sıra beklemektedir. Eğitim, artık bir pazar olarak görülmekte ve öğrenciler ticari kaygılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, öğrencileri eğitimden uzaklaştırmakta ve başarısızlığa sürüklemektedir.
Öneriler:
1. Müfredatın daha kalıcı hale gelmesi için, MEB, işin uzmanları, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra öğretmenlerin de dâhil olduğu çok yönlü bir araştırma yapılmalıdır.
2. Kazanım sayıları azaltılmalı ve eğlenceli aktivitelerle desteklenmelidir.
3. Öğrencilere ders bazında oyun niteliğinde testlerle desteklenen e-portföyler hazırlanmalıdır.
4. Okullara kitap dağıtımı yerine EBA daha aktif hale getirilmeli ve öğrenci performansı burada değerlendirilmelidir.
5. Öğretmenlerin üzerinden sınavlar kaldırılmalı ve e-sınav sistemine geçilmelidir.
6. Ek çalışma yapan öğrencilerin çabaları, performans notlarına yansıtılmalıdır.
7. Okulların eksiklikleri giderilmeli ve öğrencilerin ilgi alanlarına yönelik çalışmalar teşvik edilmelidir.
8. Öğrencilerin geleceği için çözüm, onları eğitim sürecine dâhil etmek ve gerçek çalışmalarla desteklemektir.
Kaynakça:
[ösym.gov.tr.,vikipedi]