Twitter Facebook Linkedin Youtube

SPORDA AHLAK ve MANEVİYAT

Volkan ŞAKİR / SASAM Kıdemli Uzmanı

Ahlak: ‘İnsanın, içinde bulunduğu toplumdan kazandığı ve/veya dini açıdan uyulması gereken, kaynağı maneviyat olan kurallar bütünüdür.’ Spora indirgendiğinde ise ahlak, sporcuların kurallara tutarlı ve bilinçli olarak uymaları ve fırsat eşitliğini bozmamak için adil olmayan rekabet ortamını reddetmeleri gibi spora erdem kazandıran değerleri içerir.

Her ne kadar spor kişilerin ve toplumların dayanışma ve birlik duygusunu canlı tutan bir rekabet ve eğlence aracı olarak görülse de zamanla işin boyutu değişmiştir. Milyon dolarlık reklam gelirleri, fahiş transfer ücretleri, bahisler ve buna bağlı olarak çıkara dayalı yapılanmalar nedeniyle zaman zaman sporda anarşi ve kargaşa hükümferma olmuştur. Günümüzde ise spor, toplumları bir araya getirip birleştirebildiği gibi kitlelerin insan onuruna yakışmayan kavgalarına ve hatta ülkelerin savaşlarına dahi sebep olabilmektedir.

2005 yılında Dünya basınının ‘Düşmanlığa son veren vuruş’, ‘Futbol sahasında diplomasi’, ‘Futbol diplomasisi, barışmayı kesinleştirdi’ ve ‘Eski düşmanlar futbolda birleşti’ gibi manşetler attığı haberlerde Türkiye ve Ermenistan Cumhurbaşkanı bir araya gelmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Ümit ederim ki bu ziyaret, iki ülke arasındaki sorunun çözümünde yeni bir başlangıç olur’ demiştir. 1970 yılında ise tarihe ‘futbol savaşı’ olarak da geçen El Salvador- Honduras maçı sonrası iki ülke arasında başlayan savaş 3000 kişinin öldüğü, binlerce kişinin de yaralandığı kitlesel bir faciaya dönüşmüştür.

Ülkeler sporda şiddeti önleme adına birçok yöntem denemiş, yasaları değiştirmiş ve caydırıcı olacağı zannedilen polisiye tedbirleri arttırmıştır. Fakat sporda şiddet eğilimi azalmadığı gibi yıllar içerisinde artış göstermiştir. Çünkü sporda şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler genellikle reaktif bir yaklaşımla ele alınmış, sorunun iç ve dış nedenleri, paydaşların rolleri, çözüm önerileri gibi önleyici tedbirler göz ardı edilmiştir. Oysaki tüm paydaşların proaktif bir yaklaşımla şiddetin olumsuz sonuçlarından haberdar olduğu, kişiye ya da kuruma bağlı olarak değişmeyen kuralların bulunduğu, sporculara ve görevlilere gerilimi azaltma teknikleri, saldırganlık ve şiddet eğilimini önceden nasıl tahmin edilebileceğine yönelik eğitimlerin verildiği, güvenlik önlemlerinin risk durumuna göre planlandığı, şiddet eğilimi gösteren bireylere karşı müsamahanın olmadığı, olumlu davranışların pekiştirildiği ve rol model kişilerin teşvik edildiği durumlar sporda şiddet olaylarının en aza indirgenmesinde önemli etkiler sağlayabilmektedir. Yalnızca kanunlarla bu sorunun çözülemeyeceğini anlayan spor otoriteleri kökeni 15.yy’a dayanan ‘Fair Play’ kavramını ortaya atmışlardır. ‘Ahlak Felsefesi’ üzerine kurulan bu kavram yaşamın her alanında geçerli olup sporda dürüstçe oyun, kurallara bağlılık, rakibe saygı gibi anlamlar içermektedir. Önemi ancak 20.yy da anlaşılan ‘Fair Play’ kavramının kalıcılığını ve devamlılığını sağlanmak için sporun belli alanlarında ödüller verilmiş ve polisiye tedbirlerden çok daha etkili dönütlerin alındığı görülmüştür.

Bu ödüllerden birisi 2014 yılında, Dünya Görme Engelliler Federasyonu tarafından Amerika’nın Colorado Eyaletinde gerçekleştirilen, Dünya Şampiyonası ve Dünya Takım Şampiyonasında 70 kiloda ülkemizi temsil eden milli judocumuz Güler Demircan’a verilmiştir. Demircan, müsabakayı kaybetme pahasına yere ilk düşenin kendisi olduğunu dile getirerek itiraz etmiş ve puanının rakibine verilmesini sağlamıştır. Milli judocumuz Güler Demircan’ın bu davranışı Dünya Spor kamuoyunda ayakta alkışlanırken, Milli Olimpiyat komitesi ve Dünya Görme Engelliler Federasyonu tarafından ‘Fair Play’ ödülüne layık görülmüştür. Basın açıklamasında Demircan: ‘Hak eden kazansın. Sonuçta rakibim de en az benim kadar savaşıyor. Tabi ki üzüntü yaşadım, sonuçta maç kaybettim; ama daha çok çalışırsam kazanacağımı düşünüyorum. Bence başarı için her yol mübah değildir.’ demiştir.

Benzer bir durum ise 2005 yılında yaşanmıştır. 12 yaşında ki Trabzonlu ilköğretim öğrencisi Hilal Coşkuner katıldığı bir atletizm yarışmasında gerideki rakibinin sakatlanıp yere düşmesi üzerine tereddütsüz bir şekilde durup rakip arkadaşına koşmuş ve altın madalyadan olmuştur. Hilal Coşkuner bu davranışı ile ‘Fair Play’ dünyasının en büyük ödülü olan Baron Pierre De Coubertin’in adını taşıyan ödüle layık görülmüştür.

Bu ve benzeri davranışların kalıcı ve devamlı olması adına her türlü problemin çözümünde olduğu gibi kendi değerlerimize yönelmemiz ve o değerler istikametinde oluşan terbiye ve ahlakla insanımızı eğitmemiz gerekir. Tarih boyunca zengin kültürel mirasıyla farklı medeniyetlere rehberlik etmiş, hakkaniyeti ve adaletiyle bilinen Türk milletinin sporcuları da Ulu Önderimiz Mustafa Kemal’in ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zaman da ahlaklı olanını severim’ düsturu istikametinde sporun da iffetlisini temsil etmeli, dünya spor kamuoyunda hüsnü misal olmalıdır. Ayrıca spor dünyasında yer alanlar İslam’ın yüce ve insani değerleri hakkında bilinçlendirilmeli, kötülüğe karşı kin ve intikam duyguları yerine sevgi, hoşgörü ve anlayışla karşılık vermenin de bir ibadet tarzı olduğu benimsetilmeli ve böylece potansiyel insan olma süreci, hakiki insan olma ufkuna yükseltilmelidir.

Spor müsabakalarında görmeyi tercih etmeyeceğimiz davranışların önüne geçmek adına bazı pratik önlemler de alınabilir. Öncelikle sporcusundan taraftarına tüm paydaşlar ahlaki ilkelere ve spor etiğine odaklanan eğitim girişimlerine dâhil edilmelidir. Böylece adil oyunun önemi vurgulanmalı ve etik olmayan davranışların sonuçları hakkında bilgi verilmelidir. Ayrıca spor müsabakalarını denetleyen kurum ve federasyonların adil bir kontrol ve gözetim sistemi kurması gerekir. Bu sistem, şüpheye mahal verecek her bir faaliyeti etkili bir şekilde izleyip tespit edebilmelidir. Etik dışı davranış durumlarının tespiti halinde ise şeffaf, tutarlı ve kararlı bir disiplin süreci uygulanmalıdır. Yaşanan ahlak dışı davranışın açığa çıkarılması ve cezalandırılmasında medya baskısının da önemli bir rolü vardır. Bu dış baskı sporcuları ve paydaşları ahlaki standartlara uyma konusunda caydırıcı ve zorlayıcı etki yaratabilir. Bu stratejilerin sürdürülebilir bir şekilde uygulanması ancak ve ancak spor camiasında yer alan tüm paydaşların sürekli özverisini ve işbirliğini gerektirir.

KAYNAKÇA:

1. https://www.hurriyet.com.tr/hilal-dunya-fair-play-odulunu-aldi-7829030

2. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3357174

3. https://www.tff.org/default.aspx?pageID=228&ftxtID=15815

4.https://www.researchgate.net/publication/284900287_Fair_Play_in_Sport_A_Moral_Norm_System

5. Michael Mutz & Jürgen Baur (2009) The role of sports for violence prevention: sport club participation and violent behaviour among adolescents, International Journal of Sport Policy and Politics, 1:3, 305-321, DOI: 10.1080/19406940903265582

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: