Twitter Facebook Linkedin Youtube

KARADENİZ BÖLGESİNDE YABANCILARIN VARLIĞI VE YABANCILARIN MÜLK EDİNMELERİNİN OLASI SONUÇLARI

Ertuğrul DEMİREL / SASAM Uzmanı

Bilindiği üzere, 783.562 km² alana sahip Türkiye Cumhuriyeti vatan toprakları, tarihi ve bugünüyle, 7 bölge ve 81 vilayetiyle, Asya ve Avrupa arasında bir köprü vazifesi görmektedir. Stratejik konumu, yüzlerce yıllık devlet tecrübesi ve tarihten bu yana her zaman ve şartta devletine, tarihine ve bugünlere gelmesine vesile olan devlet gelenek ve göreneklerine bağlı kadirşinas vatandaşıyla, nüfusu ve sosyolojik yapılarıyla içinde yaşadığımız bu zor coğrafyada adeta kelimenin tam anlamıyla kilit bir konumda, potansiyel bir güç olarak varlığını sürdürmektedir. Komşu ülkeleriyle birçok alanda entegre olan Türkiye, dahi dünyanın omurgası olarak nitelendirilebilecek bir konuma sahiptir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin tebaası olan milletimiz, her zaman devletine ve devleti devlet yapan gelenek ve öğretilere bağlı olduğu gibi, çevresinde gelişen savaş, soykırım, göç, insani kriz, siyasi ve sosyolojik yıkım ve tahribatları da dikkat ve itidalli bir şekilde takip etmiştir. Bu doğrultuda; Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şuuru anlayışı içerisinde çevresinde ve yakın coğrafyasında savaş, terör gibi insanı ve toplum yapısını derinden etkileyen olaylarda, bu ülkelerin vatandaşlarını, siyasi ve toplumu derinden etkileyen savaş, göç ve terör gibi olaylar ortadan kalkıp eski düzen yeniden tekâmül edene kadar, yabancıları ülkemizde misafir ederek kapılarını açmıştır.

Bu göç dalgalarının en büyük ve yakın örneği 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşıdır. 2011 yılında Suriye’de başlayan ve belirli bir zaman diliminde ülke topraklarının kuzey bölgelerini ve alanlarını etkileyen bu savaş, insanları yerinden yurdundan göçe zorlamıştır. Suriye’nin kuzey bölgelerinde siyasi, toplumsal ve sosyal yapı tümden değişmiş, insani yaşamın ve istikrarın varlığı ortadan kalkmıştır. Suriye savaşı sonrası bölgede, insani yaşam ve sosyolojik yapı yerini, istihbarat grup ve faaliyetleri, paramiliter unsurlar, terör örgütleri, yerine göre yabancı askeri unsurlar ve sağlık kuruluşu maskesi altında yasadışı organ tedarikçilerine bırakmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’ndan edinilen verilere göre: Türkiye’de en az 4 milyon 924 bin 233 yabancı yasal izinle yaşıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın güncel verilerine göre 3 milyon 246 bin 178 yabancı “geçici koruma”, 33 bin 246 yabancı “uluslararası koruma” statüsünde Türkiye’de yaşarken, 1 milyon 122 bin 468 kişi de ikamet izniyle Türkiye’de yaşamına devam ediyor.

Asıl konumuza dönecek olursak, ülkemizin pek çok farklı şehrinde yabancıların yaşadığı gibi Karadeniz bölgesine de ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. Özellikle büyükşehirlerimizde yabancılar yoğun olarak yaşamaktadır. İstanbul, Ankara, Samsun, Antalya, Kocaeli, Mersin, Konya, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, Bursa, Trabzon ve Ordu gibi şehirlerde yabancı nüfusun önemli bir varlığı bulunmaktadır.

Ülkemizde yabancıların illere yerleştirilmesi, dağıtılması ve taksimi belirli kriter ve kıstaslara göre yapılmaktadır. Bu kriterlerin en önemlileri bölge ve şehirlerin sosyoekonomik durumu, iş kolları, iş sahaları ve alanları, iktisadi büyüklük ve şehirlerin kültürel yapısıdır.

Uzun vadede bir teşhis ve değerlendirme yapacak olursak, yabancı varlığının her şehirde doğurması muhtemel sorun ve tehdit algılamaları Karadeniz bölgesi için de geçerlidir.

Çok basit iki örnek verecek olursak:

Birincisi: Uzun yıllardır turizm amacıyla Antalya başta olmak üzere belli başlı Akdeniz şehirlerinde yaşayan Rus ve Ukraynalıların, 2 yıl önce başlayan Rusya-Ukrayna savaşı sonrası hızlanan yerleşim faaliyetleri ile birlikte bu şehirlerde iş sahibi olmaya, ticari iş ve ilişkiler tesis etmeye ve mülk edinmeye başlamasıdır. 2023 TÜİK verilerine göre Antalya’da en fazla yaşayan ve gayrimenkul edinen ülke Rusya’dır. Bu konu ayrıca irdelenmeli ve araştırılmalıdır.

Karadeniz bölgesinde son yıllarda artan göç, bölgenin sosyoekonomik ve kültürel yapısını etkilemeye başlamıştır. Özellikle Giresun, Trabzon ve Rize gibi illerde yabancıların sayısında artış gözlemlenmektedir. Bu durum, bölgedeki yerel halk tarafından endişeyle karşılanmaktadır.

Yabancı varlığının her şehirde doğurması muhtemel sorun ve tehdit algılamalarının en aza indirilmesi için, bu konunun tüm yönleriyle ele alınması ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

İkinci örnek ise Suriye’nin sınır komşusu olan Güneydoğu Anadolu illerimizle ilgilidir. Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak illerinin toplum yapısı ve sosyolojik durumu genel itibariyle benzerlik göstermektedir. Bazı iller kozmopolit yapısı ve birçok etnisiteyi barındırdığı için özellikle Suriye uyruklu vatandaşların uyum sağlamaları ve bölge yapısına entegre olmaları daha kolaydır. Ancak zaman içerisinde ve uzun vadede bakıldığında, bölgede demografik yapının değişimi riski söz konusudur.


KARADENİZ BÖLGESİNDE YABANCI UYRUKLU VATANDAŞLARIN MÜLK EDİNMELERİNİN OLASI
SONUÇLARI:


Karadeniz Bölgesinde en çok yabancı ve sığınmacı Samsun ilimizde yaşamaktadır,

-Burada Karadeniz insanının sosyolojik yapısı ve bölgenin dinamikleri önemli bir faktördür, Yabancı uyruklu vatandaşların iktisadi olarak değil de, insan yapısı ve kültürel özellikleri bakımından uyum sağlamaları iç kesimlere ve doğu, güneydoğu bölgelerine nazaran biraz daha farklı ve zaman alır.

– Yine uzun vade de inceleyecek olursak, demografik yapıda değişimlerin olması bir realitedir.

– Araplar diye tasnif ettiğimiz Ortadoğu insanı iş alanlarında, iş seçmeyen ve eğitim düzeyi kısıtlı olan bir topluluk oldukları için, zaman içerisinde küçük ölçekli iş alanlarında istihdam oldukları için, belli bir süre sonra tekelleşme ve gruplaşma olabilir.

-Mülk olası sonuçları ise, maddi olarak Türkiye ekonomisine katkıları olsa da yine sosyolojik ve demografik yapıyı tehdit eder. Dikkatli bir şekilde takip edilmeli bu doğrultuda yerine göre önlem ve planlamalar hazırlanmalıdır.

-Yabancılara mülk veya taşınmaz satımı son derece üzerinde durulması gereken bir konudur. Gayrimenkul anlamında, bir şey yapılması söz konusu olmasa da iş kollarının devri alım satımı ve arazi, arsa, toprak gibi taşınmazların edimlerinde sınırlamalar ve bir takım şartlar aranmalıdır.

-Yabancı vatandaşların mülk edinmeleri tam anlamıyla yasaklanmasa da sınırlandırılmalıdır, çünkü ileride sosyal tabakada büyük sorun ve problemlerin yaşanması söz konusu olacaktır.

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: