Murat AKTAŞ / SASAM Yurt İçi Yapılanma Sorumlusu
Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar GÜLER ve beraberindeki heyet, Türk Genel Kurmay Başkanı, askeri yetkililer ve istihbarat yetkilileri ile birlikte önce Bağdat’a, ardından da Erbil’e ziyaretler gerçekleştirdi. Bu kapsamda, 22-28 Ocak tarihleri arasında MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın’ın Bağdat ve Erbil’de gerçekleştirdiği temaslar, bir önceki yıl Dışişleri Bakanı sıfatıyla gerçekleşen Hakan Fidan’ın ziyareti ve 19 Aralık’ta Irak Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve istihbarat başkanının Ankara ziyaretleri dikkat çekiyor.
Bu artan diplomasi trafiği, PKK ve PYD terör örgütlerinin bölgede oluşturduğu huzursuzluk ve ortak sorunlar karşısında çok yönlü bir çaba içinde olunduğunu göstermektedir. Askeri, siyasi ve ekonomik iş birliğini güçlendirme amacıyla atılan adımlar, bölgedeki tüm paydaşların bu sürece aktif katılımını zorunlu kılmaktadır. Bu temasların etkinliği ve elde edilen sonuçlar, yakın gelecekte ortaya çıkacaktır.
Devletin Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin hızlı manevra kabiliyeti ve karar alma yetkisi, sahada ivme kazanmış ve devletin tüm kurumlarıyla birlikte başarılı sonuçlar elde etmesini sağlamıştır. PKK ve PYD terör örgütlerinin bölgedeki varlığı, bölgesel huzuru tehdit etmekte ve terör örgütleri için çemberin daraldığını göstermektedir. Bu çerçevede, Bağdat, Erbil ve Irak, bu terör gruplarına karşı ortak hareket etme konusunda anlaşmış ve KDP’nin etkin bir rol oynaması gerektiği konusunda fikir birliğine varmıştır.
Türkiye, Erbil ve Bağdat arasında öngörülen ortak perspektife göre, Barzani bölgesel kuvvetlerinin Irak ordusu içinde yer almasıyla yakın gelecekte bölgedeki yerel unsurları güvence altına alabilir. Bu ortak akıl ve hareketle, PKK ve PYD terör örgütlerinin bölgede sahiplendiği alanlarda, Irak ordusu içinde yer alarak, bu tehdide karşı ortak bir çözüm bulabilir ve böylelikle bölgedeki istikrarı sağlama yolunda önemli adımlar atabilir.
Irak hükümetinin aktif katılımını gerektiren bir diğer neden, askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda Irak’ın hem kendi, hem de bölgesel unsurların huzur ve güveninin tesis ve korunmasına yönelik bütünlük içinde aktif bir rol üstlenme zorunluluğudur. Hindistan’dan başlayarak Irak’a, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün, Türkiye, İsrail hattına, hatta Yunanistan ve Avrupa’ya uzanan bu Askeri, Ekonomik ve Siyasi getirilerin, Irak’ın kazanımları olacağı ve dünya sahnesinde etkili bir rol oynaması için bu bölgelerin hızla güvenli ve çatışma ortamından arındırılması gerektiği açıktır. IRAK hükümeti, bu küresel çapta bir yeniliğin bütünlüğünün bir parçası olma arzusunu ortaya koymakta ve bölgedeki belirsizliklerden kurtulmayı hedefleyerek güvenli ticaret güzergâhlarına odaklanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok yönlü çabalarının bir parçası olarak, Sayın Hakan FİDAN tarafından başlatılan ve Sayın Yaşar GÜLER ile Sayın İbrahim KALIN tarafından devam ettirilen ilişkiler, Irak ile olan köklü ortak noktalarımızın ve dostluğumuzun önemli bir göstergesidir. Geçmişten gelen politikalar ve iki devlet arasındaki ilişkiler, bölge dinamiklerinin de desteğiyle, terör örgütlerinin bölgedeki etkinlik alanlarını ortak güvenlik anlaşmaları ile temizleyerek, IRAK hükümetinin bu alanlarda söz sahibi olmasını sağlayacak bir zaman diliminde en kararlı şekilde sınır güvenliğini sağlama yönünde bir nişane olmuştur.
Filistin (Gazze) ve İsrail arasındaki savaş, Kızıl Deniz’deki enerji ve ticaret hatlarının istenen güvenlik düzeyinde olmadığını ve yüksek risk taşıdığını göstermektedir. Küresel enerji ihtiyacının bu denli kritik olduğu bir dönemde, artan maliyetler ve güvensiz hatlar, tüm ticaret ve enerji paydaşlarını, denklemleri ve kartları gözden geçirmeye zorlayacaktır.
Kerkük ve Musul üzerinden Türkiye’ye akıtılan petrol ve gazın, Avrupa ve dünya enerji ihtiyacının bu denli kritik olduğu bir dönemde, Türkiye, bölgeyi öncelikle ortak operasyonlarla terör tehdidinden arındırmaya yönelik çabalarını sürdürmüş ve küresel paydaşlarıyla iş birliği içinde bölgesel ilişkiler inşa etmiştir. Kalkınma Yolu Projesi, güvenli ticaret, enerji, bölgesel ilişkiler, istikrar ve alternatif ticaret yollarının paydaşların kontrolünde, güvenli ve çok sesli bir şekilde yönetilebilmesi amacını taşımaktadır. Bu kritik geçiş hattının terör örgütlerinden temizlenmesine yönelik operasyonlar, PKK ve PYD terör örgütleri için sona gelindiğinin önemli bir göstergesidir. Bu çok yönlü stratejilerin artarak devam ettiği kesintisiz bir süreç başlamıştır.
Türkiye’nin sınır güvenliğini açık veya dolaylı tehdit eden terör örgütlerine karşı, hem sınır ötesinde hem de sınırları içinde gerçekçi ve realist bir kararlılıkla duruşunu açıkça beyan etmektedir. Bu kararlı mücadele tutumu, sadece silahlı mücadele ile değil, aynı zamanda stratejik planlar ve alternatif mücadele teknikleriyle desteklenmelidir. Bölgedeki Türkmenlerin Irak ordusu içinde yer alması, kendi bölgelerinde düzenli bir ordu parçası olmaları ve söz sahibi olmaları, Türkiye ve Irak hükümeti tarafından sürecin bir parçası olarak görülmelidir. Türkmenlerin bölgedeki önemi ve istikrarın sağlanması adına, Irak hükümeti ile ortak güvenlik anlaşmaları görüşmelerine mutlak surette dâhil edilmelidir.
Irak ve Türkiye arasındaki sorunların müzakere edilerek anlaşmaya varıldığı, geçmişte yaşanan sorunların çözümünde önemli adımlar atıldığı ve PKK ve PYD’nin bu gelişmeleri gözlemlediği görülmektedir. Türkiye, Irak ve İran arasında var olan Sınır Güvenliği Anlaşması örnek alınarak, Türkiye, Irak ve İran arasında bir Sınır Güvenliği Anlaşması yaparak güvenli sınırlar ve sınır kapıları stratejisini hayata geçirmelidir. Özellikle Zap suyu üzerine planlanan sıralı barajların inşası, Türkiye’nin su kaynaklarına olan stratejik önemini vurgulayan önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Bu süreçte, yaşam kaynaklarının paylaşımı, enerji ve güvenlik konularında Irak hükümeti ile iş birliği yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Sınır kapılarının durumu ve sınır güvenliğinin netleştirilmesi konusunda ortak bir çaba içinde olunmalıdır.
Türkiye’nin sahada aktif rol alması ve Irak’ta bölgesel güçlerin ordusuna dâhil edilmesi, Irak ordusunun güçlenmesine önemli bir katkı sağlayacak ve huzurlu bir devletin oluşturulmasına destek olacaktır. Türkiye’nin, Irak ile ortak askeri bir harekâtta PKK ve PYD terör unsurlarını sınır hatlarından uzaklaştırarak yok etmesi gerekmektedir. Çoklu güvenlik anlaşmaları ile operasyonların ana hedefi olan Kandil’deki terör yuvaları ortak bir şekilde yok edilmeli ve Zap suyu üzerindeki sıralı baraj projeleri bir an önce hayata geçirilmelidir. Zap suyunun kontrolü, ortak akıl ve iş birliği ile sağlanmalıdır. PKK ve PYD terör örgütünün, Kürt halkına sadece kan ve gözyaşı getirdiği gerçeği bölge halkına net bir şekilde anlatılmalı ve halkın desteği göz ardı edilmemelidir.
Güvence altına alınmış ve terörden arındırılmış bir Irak, ticaret güzergâhında parlayan bir yıldız olacaktır. Terörden arındırılmış ve ortak güvenlik anlaşmalarıyla desteklenen kalkınma ve enerji yolunun geleceği, Türkiye ve Irak arasında su, sınır kapısı, Irak petrolünün satışı gibi birçok konuda fayda sağlayacaktır. Bu konuların masada olması önemlidir. Enerji boru hatlarının güvenliği, bu hedeflerin hayata geçirilebilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Teknik heyetlerimizin sahada getirilerini ve ortak kazanımlarımızı ifade etmesi, işbirliğimizi daha da güçlendirecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgede yapıcı bir rol oynayarak Süleymaniye, Erbil ve Bağdat arasında arabuluculuk yapmayı ve terörden arındırılma konusunda kararlı ve iş birliğine açık tüm yapısal unsurları ortak bir noktada ikna etmeyi başarmış olmalıdır. Gerçekçi ve kararlı bir Türkiye, sadece kendi sınır güvenliğini değil, aynı zamanda Orta Doğu’da huzurun tesisini ve küresel anlamda kriz önleyici tedbirler kapsamında çalışmalarını yaparak bölgeyi PKK ve PYD tehdidinden, ortak akıl ve bölgesel paydaşlarıyla birlikte temizleyecektir.