Kürşad ÖRNEK – SASAM Uzmanı
Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal planı olduğu ve işgal edeceği yönünde açıklamalarının arkasında Ukrayna’nın aslında Rusya tarafından değil, Rus korkusu ile Amerika tarafından işgaline zemin hazırladığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
Son aylarda özellikle Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri, Ukrayna’yı Rusya’dan tamamen koparmak ve kendi arka bahçeleri olarak Rusya’ya karşı ilk savaş ve savunma hattı olarak kullanmak amacıyla gereken şartları oluşturmak için sürekli olarak tansiyonu yükseltmektedirler.
NATO’nun Ukrayna’yı üyeliğe alarak, Ukrayna topraklarında NATO (daha doğrusu Amerikan) üsleri kurma isteğini ve Amerikan askerinin Moskova’ya yaklaşık 400 km uzakta olmasını Rusya’nın elbette kabul etmeyeceğini dünya kamuoyu bilmektedir.
NATO ve Rusya arasındaki soğukluk, Rusya’ya SSCB’nin mirasıdır. İkinci Dünya Savaşının bitmesiyle dünyada iki süper güç ortaya çıkmıştır. ABD ve SSCB. ABD ve Birleşik Krallığın başını çektiği 12 ülke, SSCB ve liderliğindeki Varşova Paktı’nı kendine yönelik tehdit olarak algılayarak, birlikteliklerini yeni düşman tehdidine dayandırmışlardır.
SSCB’nin dağılması NATO’yu yeni bir tehdit arayışına itmiştir. Bu arayış SSCB’nin varisi olan Rusya Federasyonu ile doldurulmuştur. Rusya’ya karşı eski SSCB ülkelerini kendi saflarına çekmek için mücadele veren ABD ve Avrupa ülkeleri, bu ülkelerde kurdukları veya destekledikleri çeşitli kuruluşlar ve kişiler vasıtasıyla Rus düşmanlığı yaratma, Rus baskısından kurtararak kendilerinin ekonomik, siyasi ve askeri yeni sömürge devletleri oluşturma çabalarına Rusya’dan sert tepkiler gelmiştir. Rusya eski toprakları olan (kendisini SSCB’nin varisi görmesi nedeniyle) bu ülkelerde elini kolay kolay çekmemek için gerek nüfus gerek ekonomik gerekse de ve önemli tehdit olarak askeri gücünü kullanmaktan geri kalmamıştır.
Rusya’nın açıklamalarına göre, 1990’da SSCB iki Almanya’nın birleşmesine ve birleşik Almanya’nın NATO üyeliğine onay verirken, Batılılar da NATO’yu eski komünist ülkelere doğru genişletmeyecekleri sözünü vermişlerdi. Bu konuda yazılı bir belge olmadığı için konu tartışmalı olsa da 1990larda NATO ve Rusya arasında başlayan dostluk ve ikili görüşmeler sonucunda 1997 yılında NATO ile Rusya arasında NATO-Rusya Ortaklık Konseyi kurulmasıyla devam etmiştir. Bu Konsey iki taraf arasında istişareler, iş birliği ve fikir birliği oluşturma çabası yatmaktaydı. NATO, birliğe yeni üye olan ülkelere nükleer silah yerleştirme veya yeni kalıcı askeri kuvvetler gönderme planı olmadığını belirterek taraflar birbirlerini artık düşman olarak görmediklerini ve en yüksek siyasi düzeyde üstlenilen kalıcı bir siyasi taahhüt temelinde, Avrupa-Atlantik bölgesinde demokrasi ve iş birliğine dayalı güvenlik ilkeleri üzerinde kalıcı ve kapsayıcı bir barışı birlikte inşa edeceklerini açıklamalarıyla bünyesinde ‘NATO + 1’ formatında görüşmeye başlamıştır. Bu kapsamda NATO üyeleri kendi aralarında görüşüp ortak bir karara vardıktan sonra Rusya’yla görüşüyorlardı.
NATO’nun verdiği söze rağmen 1999’da Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin NATO’ya üye olarak kabul edilmeleri Moskova’da rahatsızlık yaratmıştır. Aynı sene NATO’nun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan ve NATO üyesi olmamasına karşı Kosova’ya müdahale edip Sırbistan’a karşı askeri operasyon düzenlemesi Rusya’nın NATO’ya olan güvenini derinden sarsmıştır.
NATO’nun 2004 yılında Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk ve Hırvatistan’ı birliğe katarak Rusya sınırına dayanması, Soros vakıflarıyla renkli devrimlerle eski SSCB ülkelerinde yönetimin ABD ve AB yanlılarına geçmesi üzerine Rusya harekete geçmiştir. Rusya bu ülkelerdeki ekonomik gücü ve nüfus etkisiyle karşı devrimler için çalışmalarına hız katmıştır.
Özellikle Ukrayna’da 2004 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerine Soros vakıfları ciddi fonlar ayırmıştı. Devlet Başkanlığı seçimlerinin Rusya yanlısı Viktor Yanokoviç’in kazanması üzerine batı yanlısı siyasiler seçimleri tanımayarak eylem çağrısında bulundu. Kiev’in bağımsızlık meydanında eylem yapanlara o dönemde aylık 100 dolara geçinilirken günlük 100 dolar eyleme katılma ücreti ödenmişti. Yapılan eylemler sonucu tekrar edilen seçimlerde Rusya’ya karşı Turuncu Devrim olarak adlandırılarak AB ve ABD yanlısı Viktor Yuşenko seçimleri kazandı.
Aynı olaylar Kadife Devrim adıyla yine bir eski SSCB ülkesi olan Gürcistan’da da AB ve ABD yanlısı Mihail Saavaşvili’nin kazanmasıyla yaşanmıştı.
Ukrayna’da yaşanan Turuncu Devrimle Ukrayna içerisinde yerleşmeye başlayan ABD güçleri (gayri resmi), Ukrayna’da Rusya’ya karşı askeri üs alt yapıyı kurma çalışmalarına başladı. Bu dönemde özellikler Rusya için stratejik öneme sahip olan Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol’a ağırlık veren bu güçler, Ukrayna lideri Yuşenko’nun NATO ve ABD’ye yönelik adımları beklerken askeri üsler için toprak araştırmalarını yaptılar. Dönemin devlet başkanı Yuşenko, yönünü AB ve ABD’ye çevirsede Rus tehdidini ciddiye alıyordu. Ukrayna’nın doğusunda, Ukrayna vatandaşı olan aslen Rus milyonlar bulunmakta olduğunu ve bu nüfusun Rusya’ya bağlanmak istediğini bilmekteydi.
Kadife Devrimle yönetimi ele geçiren Batılı güçlerin hedefi, Gürcistan topraklarda üniter hakimiyetin ve Rusya’ya karşı tampon bölgenin kurulmasıydı. 2008 yılında Gürcistan lideri Saakaşvili, ABD ve İsrail’in verdiği destekle, SSCB’nin dağılması sonrası Gürcistan topraklarında kalan fakat bölge insanın tek taraflı bağımsızlık ilan ettiği Güney Osetya ve Abhazya’ya karşı askeri operasyon hazırlığına başladı. ABD, Gürcistan’da özel askeri şirketleri ve ordu mensuplarınca Gürcü ordusunu eğitti.
ABD, Gürcistan’da 1995 yılında, dağılan Yugoslavya sonrası ortaya çıkan Krayina Sırp Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak amacıyla eğittiği Hırvat Ordusunu Krayina Sırp Cumhuriyeti’ni işgal ederek bu devletin varlığına son verdiği gibi aynı olayları tekrarlamak niyetindeydi.
2008 yılında başlayan Gürcistan saldırısı, Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’ya müdahalesiyle, Gürcistan için kayba dönüştü. Fransa, arabuluculuğunda gerçekleşen ateşkes görüşmeleri sonrası Gürcistan ordusu geri çekildi. Abhazya ve Güney Osetya bağımsızlıklarını ilan ederek tanınmak için Rusya’ya başvurması üzerine Rusya bu iki devleti 26 Ağustos 2008’de fiilen tanıdı.
Gürcistan’da yaşanan olaylar sonrası Ukraynalı lider Yuşenko, Ukrayna’yı olası bir iç karışıklık ve Rus ve Ukrainler arasında bölünmemesi için, NATO ve ABD’nin isteklerini geri çevirdi. 2010 yılında yapılan seçimlerde Rusya’nın adayı Yanukoviç seçimleri kazandı.
2013 yılında da ABD ve Batı’nın gücü Gürcistan’da ülkenin 2008’de Rusya ile savaşa girmesinin ardından ekonomik ve siyasi alanda etkinliği giderek azaldı. Gürcistan yasaları gereği yeniden aday olamayan Saakaşvili’nin görev süresi bitmesiyle yapılan devlet başkanlığı seçiminde Bidzina İvanişvili’nın desteklediği aday Giorgi Margvelaşvili yüzde 62 oyla cumhurbaşkanı seçildi. ABD ve Batı yanlısı Saakaşvili’nin adayı David Bakradze yüzde 22 oy alabildi.
2010’da Ukrayna’da 2013’te Gürcistan’da renkli devrimlerle iktidarı ele geçiren batı ülkelerdeki nüfusunu kaybetti. ABD bu ülkelerde iktidarı kaybetmesine rağmen gerek ekonomik olarak gerekse STK’lar üzerinden kamuoyu oluşturmaya ve Rus karşıtlığını yayma çabasına girdi.
2013 yılında Rusya ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Rus destekli Ukraynalı lider Viktor Yanukoviç, Ukrayna’nın Avrupa Birliği ile yapacağı AB Doğu Ortaklık Zirvesi’nden önce Ukrayna’nın AB’ye katılmayacağını açıkladı.
Bu açıklama üzerine, Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Bağımsızlık Meydanı’nda yüzlerce kişi toplanarak protesto gösterilerine başladı. Protestolara dönemin ABD ve Avrupa büyükelçileri meydana gelerek protestoculara destek verdi. Eylemlerin büyümesi üzerine Ukrayna güvenlik güçleri ve protestocularla arasında çatışmalar başladı. Bu çatışmalarda güvenlik güçleri dahil 100’ün üzerinde can kaybı yaşandı.
Olayların büyümesi ve ülke geneline yayılmasıyla batı yanlısı protestocular devlet kurumlarını işgal etmeye başladı. Yaşanan olaylarda can kaybının artması ve iç karışıklığının büyümesi üzerine Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ile muhalefet liderleri arasında, ülkedeki siyasi krizin çözümüne yönelik görüşme yapıldı. Yapılan görüşmede, “taraflar arasında sulhun sağlanması, kan dökülmesinin sona erdirilmesi ve ülkedeki durumun istikrara kavuşturulmasına yönelik müzakere sürecinin başlatılmasına” karar verildi.
Her iki tarafta ılımlı bir siyasi geçiş düzeni üzerinde anlaşmasına rağmen liderler eylemlerin merkezi Bağımsızlık Meydanı’na geldiklerinde çatışmalarda aktif rol oynayan Neo-Nazi yapılanması olan Sağ Sektör ve diğer gruplar, anlaşmayı tanımayacaklarını ve iktidarı ele geçireceklerini açıkladılar.
Çatışmaların devam etmesi, asker ve polis üzerindeki gücünü kaybetmeye başlayan Devlet Başkanı Yanukoviç, ülkeyi terk ederek Rusya’ya iltica etti. Kurulan Batı yanlısı geçici yönetim ülkenin doğusunda ve Kırım’da tepkilere neden oldu. Aşırı milliyetçi Neo-Nazilerin iktidara gelmesi üzerine Rus nüfusun çoğunlukta olduğu Kharkiv, Donetsk, Lugansk, Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol şehri bağımsızlıklarını ilan etti.
Bu bölgelerden en stratejik olan Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol şehriydi. Rus askeri üslerinin olduğu ve karadenizde hâkimiyet alanı olan bu bölge de nüfusun büyük çoğunluğu Rus asıllı olmasına karşı %12-15 arası Kırım Türkleri yaşamaktaydı.
Kırım’ın Ukrayna’dan bağımsızlığı için toplantı düzenleyecek olan Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu önünde önünde, 26 Şubat 2014’te, Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) ve Rus Birliği Partisinin karşı karşıya geldiği büyük mitingler yapıldı.
Parlamentonun Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılmasıyla ilgili kararları kabul etmesini önlemek ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemek için çoğunluğu Kırım Türklerinden oluşan 7-8 binden kişiye karşılık Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını isteyen 7-9 bin civarında Rusya yanlısı da parlamento önünde karşı karşıya geldi.
İki tarafında liderlerinin taraftarlarını sakinleştirmesi üzerine dağılan gruplar, sabaha yeni bir işgal haberiyle uyandı. O tarihte kim oldukları bilinmeyen silahlı güçler gece Kırım parlamentosunu ve hükümet binalarını işgal etti. Polisin ve askerin müdahale etmemesi, Ukrayna merkezi hükümetinden bir destek gelmemesi üzerine uzun zamandır bu anı kollayan ve planlayan Rusya, Kırım’ı ilhak operasyonuna başladı. Önce üzerindeki hiçbir arma ve işaret bulunmayan askeri kıyafetli Rusya yanlısı silahlı güçler ortaya çıktı. Medya ve toplum “Yeşil adamlar” diye adlandırılan bu askeri gruplar, havalimanı, liman, televizyon kanalları, emniyet kurumları, istihbarat kurumlarını işgal etti. Ukrayna askeri üstleri önünde Ukrayna ordusunu ablukaya alan bu gruplar fiiliyatta ülkeyi ele geçirdi.
Rusya yanlısı eli silahlı “yeşil adamların” gölgesinde 6 Mart’ta toplanan Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması için referandum yapılması kararı alındığını açıkladı.
16 Mart 2014 tarihinde Rus silahlı kuvvetlerinin gözetiminde yapılan Kırım Türkleri, Ukrainlerin protesto ettiği referandumda seçim komisyonun açıklamalarına göre %84,17 katılımın olduğu seçimlerde %96 Rusya’ya bağlanma kararı çıktı.
Daha sonraki açıklamalar ve kayıtlara göre referanduma katılımın çok aşağılarda kaldığı yönündeydi. Fakat bu referandum sadece göstermelik amaç taşımaktaydı. Gerçek katılım ve sonuç ne olursa olsun, Kırım ve Sivastopol Rusya’ya katılacaktı.
Kırım’ı ve Sivastopol’ü kendine bağlayan Rusya, kendisine katılmak isteyen Donetsk ve Lugansk için aynı çabayı ve kararlılığı göstermedi. Rusya, Ukrayna’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyetinin Ukrayna içerisinde özerk statüde kalması istemekteydi. Burada asıl amaç bölgelere ayrılmış olan olan Ukrayna’yı üniter devlet yapısı yerine federal devlet yapısına dönüştürmek ve Rus nüfusun çoğunluğunun yaşadığı bölgelerde uzaktan hâkimiyet kurma çabasında olmasıdır.
Dünya devletlerinin Ukrayna’da yaşanan iç savaşın son bulması amacıyla Belarus ’un başkenti Minsk; 12 Şubat 2015 Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna liderlerinin katılımıyla Normandiya Dörtlüsü görüşmesine ev sahipliği yaptı. Zirve’de Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa devlet başkanları, bir an önce Doğu Ukrayna’daki iç savaşı sona erdirerek, ambargoların kaldırılması için harekete geçti. Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT), Minsk’te yaklaşık 15 saatlik görüşmelerin arından, üzerinde mutabakat sağlanan anlaşma metnini resmi internet sitesinde yayımladı. Ukrayna, Rusya, AGİT ve ayrılıkçıların temsilcilerinin imzasını taşıyan metinde yer alan 12 maddeyi sıralayalım:
1-Donetsk ve Lugansk bölgelerinde 15 Şubat itibarıyla ateşkes ilan edilmesi ve bunun sıkı bir şekilde uygulanması,
2-Ukrayna’nın doğusunda güvenli bölge oluşturulması amacıyla, iki taraf arasında 50 kilometre genişliğindeki bölgeden ağır silahların çıkartılması ve bu bağlamda; 100 mm kalibreden büyük silahların 50 kilometre, taşınabilir roket sistemlerinin 70 km, taktik füze sistemlerinin ise 140 kilometre mesafeden ateşkes yürürlüğe girdikten sonra en fazla 14 gün içinde geri çekilmesi,
3-AGİT’in, tarafların anlaştığı ateşkes şartlarını ve ağır silahların geri çekilmesini gözlemlemesi ve rapor etmesi,
4-Ağır silahlar bölgeden çıkartıldıktan sonra, Ukrayna kanunları göz önüne alınarak Donetsk ve Lugansk bölgelerinde yerel seçim modeli üzerinde görüşmelere başlanması ve ayrıca en geç 30 gün içinde Ukrayna Meclisi’nin 19 Eylül’de kabul edilen Donetsk ve Lugansk’a “özel statü veren kanun” maddesi gereği karar alması,
5-Donetsk ve Lugansk bölgelerinde ayrılıkçı faaliyetlere karışanların affedilmesi amacıyla kanun çıkartılması,
6-Tarafların elindeki esir ve tutukluların tamamının serbest bırakılması ya da takas edilmesi,
7-İnsani yardımların dağıtımı, nakliyesi ve güvenliğinin sağlanması,
8-Kiev ile doğu bölgeleri arasında sosyal ve ekonomik bağların tam olarak yeniden kurulması için model geliştirilmesi,
8-Çatışma bölgesindeki devlet sınırının tamamının Ukrayna ordusu tarafından kontrol edilmesi ve bunun yerel seçimlerden en geç bir gün sonra sağlanması.
9-Ukrayna’daki tüm yabancı savaşçıların ve silahların AGİT kontrolünde, ülkeden çıkartılması,
10-2015 sonuna kadar Lugansk ve Donetsk’ in özel durumunu gözeterek, yerel yönetimlere genişletilmiş haklar sağlayacak anayasal reform yapılması,
11- “Lugansk ve Donetsk’e statü veren” kanun kapsamında, bu bölgedeki yerel seçimlere ilişkin konuların üçlü temas grubu çalışmaları çerçevesinde görüşülüp karara bağlanması ve AGİT’in bu süreçte gözlemci olarak yer alması.
12-Anlaşma maddelerinin görüşülmesi ve hayata geçmesi için üçlü (Kiev-Donetsk-Lugansk) çalışma ve temas gruplarının oluşturulması.
Her iki tarafta bu anlaşmayı kabul ederken fiiliyatta iki tarafta bu anlaşmaya uymadı, Ukrayna yabancı askerleri ve silah geri çekmezken, Lugansk ve Donetsk’e af ve yasal statüyü vermezken, ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyetleride silah bırakmadı.
2014’te başlayan çatışmalar aradan geçen 8 yıla rağmen arada devam etmeye devam etti. Bu süreçte bölgenin ekonomik ve yapısal anlamda yıkılmasının yanında en büyük sorun olarak binlerce can kaybı ve milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesi, bölge sakinlerinin bir kısmı Ukrayna tarafındaki yerlere göç ederken büyük çoğunluğu Rusya’ya yerleşti.
Geçen yıllar içerinde Rusya ilhak ettiği Kırım ve Sivastopol’e askeri anlamda yerleşirken, Donetsk ve Lugansk’ ta ayrılıkçılara destek verdi.
Ukrayna için bu dönemde en büyük sorun Euro meydan eylemleriyle ve Doğu’daki iç savaşta askeri üs ve silahları ele geçiren Neo-Nazi aşırı sağcı Ukrain grupları, merkezi yönetimi tanımadıkları gibi, birçok suça karıştı. Hatta Sağ Sektörü lideri Dimitri Yanoş, “Poroşenko mantıklı davranmaya başlamazsa, yakında yeni bir başkanımız olacak. Bundan şüphe duyan varsa Yanukoviç’e yazabilir. O, imkânsız gibi görünen şeylerin gerçekleşebileceğini onaylayacaktır,” sözleriyle Poroşenko’yu devirmekle tehdit etti.
Amerika’nın Sesi’nin görüştüğü Sağ Sektör sözcüsü Artem Skoropadski, ülkede bir devrim olması durumunda Cumhurbaşkanı Poroşenko ve ekibinin eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç gibi ülkeden kaçamayacağını söyledi. Sözcü, böyle bu durumda bu kişileri karanlık bir odada Ukrayna ordusu ve ulusal muhafızlardan genç subaylar tarafından idam edilmek dışında başka bir gelecek beklemediğini ifade etti.
Ukrayna yönetimi bu suç örgütleriyle zaman zaman çatışmalara girmesine rağmen bu örgütlerin elindeki silahları toplayamadı.
Bu örgütlerin arkasındaki en büyük güç Amerika ve Avrupa’ydı. Olası bir Ukrayna karşı devriminde kullanılabilecek, Rus düşmanlığı hat safhada silahlı milis kuvvetler. Bu örgütlerde arkalarında aldıkları bu destekle Ukrayna içerisinde güçlenmeye ve suç işlemeye devam etti.
Aradan geçen yıllara rağmen ABD, Ukrayna içerisinde istediği gücü elde edemedi. Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrası inşa ettiği Kırım Köprüsü ile Ukrayna’nın doğu limanlarını kullanılmaz hale getirmesi, Kuzey Akım inşaatı ile Almanya’ya direk gaz boru hattı döşemesiyle, Ukrayna üzerinden Avrupa giden gazdan aldığı milyarlarca dolarlık geçiş ücretinden mahrum kalacak olması, Ukrayna’daki siyasi krizin yanında ekonomik kriz olarak halkın tepkisine rol açtı.
Her ne kadar Ukrayna’nın Kuzey Akım II nin iptali için dünya devletlerine yaptığı yaptırım çağrısı ABD tarafından destek bulmasına karşın, Rusya’dan direk gaz satın alacak olan Almanya’nın projeye destek vermesi ve geri adım atmaması üzerine proje tamamlandı. Fakat Almanya’nın enerji piyasası düzenleyici kurumu (Bundesnetzagentur-BNetzA) Rusya’dan Avrupa’ya uzanan Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı’nın ruhsatlandırma sürecini geçici olarak askıya aldı. Sebep olarak da Almanya’da Alman kanunlarına göre bir şirketin kurularak ruhsat başvurusunda bulunması. Şirket kuruluş ve ruhsatlandırma çalışmaları devam ediyor.
ABD’nin Ukrayna’yı NATO’ya alarak yerleşme planı öncesi, Rusya’nın güneyinden yer alan Kazakistan’da giriştiği yeni renkli devrim hareketi, Ocak 2022’de Kazakistan yönetiminin LPG fiyatlarına zam yapması üzerine halkı sokağa dökmeye çağırdı. Son yıllarda STK’lara aracılığıyla milyonlarca doların yolladığı Kazakistan’da uyuyan bu hücreler için gereken ortam oluştu.
Halkın protesto gösterilerine sızan terör grupları çatışma ortamı yatarak ülkeden bir iç karışıklık çıkardı. Güvenlik güçleri ile çatışmaya giren ve güvenlik güçlerini öldüren bu eylemciler, devlet içerisindeki bazı kişiler tarafından da desteklendi.
İçteki tehlikeyi gören Kazakistan Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev ise olayların büyümesi üzerine dahil oldukları Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi ülkelerden yardım istediğini açıklamıştı. Bunun üzerine KGAÖ üyelerinden Rusya, Belarus, Ermenistan, Tacikistan ve Kırgızistan, anlaşmanın 4. maddesine atıfta bulunarak sınırlı bir süre için kolektif barış gücünü ülkeye gönderme kararı aldıklarını duyurdu ve Kazakistan’a asker yolladı.
KGAÖ’nin Kazakistan’a girmesiyle içerideki terör unsurları ve destekçileri geri çekilmeye başladı. İstedikleri devrimi gerçekleştirmeyen ABD, AB ve diğer ülkelerdeki bu ülkelerin fonladığı medya ve STK larca Rus işgali olarak lanse edilmeye çalışıldı. Kazakistan Devlet başkanı olayların durmasıyla ülkedeki olaylara karışanları ve renkli devrim yanlısı bürokratları devletten temizlemeye başladı. İç karışıklığın dinmesi üzerine KGAÖ askeri ülkelerine döndü. Fakat Rus askerinin girmesini işgal olarak tanımlayan basın ve STK’lar bu geri dönüşü haber yapmadılar.
Kazakistan’da istediği ortamı yaratamayan Batı, Ukrayna’yı NATO’ya dahil etme planı sekteye uğradı. Rusya’yı Kazakistan ile sıkıştırıp bu süre zarfında Ukrayna’yı sözde NATO’ya özde işgale hazırlayan ABD’nin yeni hedefi olarak bölünmüş Ukrayna çalışmaları hız kazandı.
Yıllardır gündemde olmamasına karşı ABD’nin Ukrayna’yı NATO’ya alma girişimlerine hız katması üzerin sınırında Amerika üssü istemeyen Rusya göz dağı vermek için Ukrayna sınırında askeri tatbikata başladı.
Rusya, dünyaya tatbikatla gövde gösteri yaparken asıl olarak ABD’nin istemiş olduğu soğuk savaşı, sıcak savaşa dönüştürmenin ateşini yakmış oldu. Rusya’nın Ukrayna sınırında tatbikat yapması üzerine Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği yönünde enformasyon savaşına giren ABD, hem Ukrayna’ya ben olmazsam işgal edileceksin derken diğer yandan da dünyaya Rusya’yı tehdit göstererek silah satışına hız vermektedir.
ABD ve NATO, Rusya’nın kendi toprakları içerisinde yaptıkları faaliyetlere karışması Rus yönetimince tepkiyle karşılandı. Rusya, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere kendi kara sınırları içerisindeki faaliyetleri için kimseden izin istemeyeceğini ve hiçbir ülkeyi ilgilendirmediğini açıkladı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in siyaseti bırakması sonrası Avrupa’nın liderliğine oynayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 7 Şubat günü Moskova’ya giderek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna krizi görüşmesinden sonuç çıkmadı. Rusya’da soğuk karşılanan Macron, krize yönelik çözüm önerisi sunamadı. Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya alınmayacağı ve NATO’nun 1997 sınırlarına geri dönmesi istekleri kabul görmeyen Putin’in geri adım atmayacağı netliğini korudu. İki liderin görüşmesi sonrası basın toplantısı esnasında Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilime ilişkin “NATO ile savaşa mı gireceğiz?” sorusunu yönelten Putin, Fransız gazeteciyi işaret ederek, “Sana sormak isterim. Bu savaşı istiyor musun? Okurların, izleyicilerin Rusya ile NATO arasındaki bu savaşı istiyor mu?” ifadelerini kullanması dikkatlerden kaçmadı. Putin, çıkacak bu savaşın sebebi olarak da Ukrayna’nın NATO’ya girmesiyle Ukrayna’nın askeri yollarla Kırım’ı Rusya’dan almaya çalışması halinde Avrupa ülkeleri otomatik olarak Rusya ile savaşa girer” açıkmasıyla batılı ülkeleri olası savaş konusunda uyardı.
Avrupalı liderler ve Ukrayna, Rusya ile olası bir savaşı göze alamamaktadır. Fakat Rusya’ya karşı direk geri çekilme kayıp olacağından dolayı diplomasi ile bu yolu aşmaya çalışmaktalar. Avrupa ülkeleri diplomasi çabasındayken ABD, sürekli olarak Rusya, Ukrayna’ya girerse Rusya ile savaşa hazır oldukları açıklaması ile tansiyonu yükseltmeye devam ediyor.
Ukrayna’nın doğusunda Donetsk ve Lugansk bölgelerinde 17 Şubat itibariyle başlayan Ukrayna ordusu ile Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti orduları arasında çatışmalarda taraflar birbirini çatışmayı başlatmakla suçluyor. Ukrayna, ayrılıkçıların ilk önce saldırdığını belirtirken, ayrılıkçılar Ukrayna’nın ilk saldırıyı yaptığını iddia etmektedir.
Bölgenin çok az uzağında tatbikat yapan Rus ordusu, kendisine yapılabilecek en ufak saldırıda veya bölgedeki Rus nüfusa yönelik saldırıda, bölgeye girerek çatışmalara müdahil olabilir.
Rusya’nın olası bir Ukrayna’ya saldırısında kısa bir süre içerisinde Kiev’e kadar ilerleyebileceği tahmin ediliyor. Bunun en büyük sebebi ise bölgede tatbikat adı altında hazır bunulan Rus ordusunun yer almasıdır.
NATO’nun daha doğrusu ABD’nin çabaları Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi ve ileride yapılacak ateşkes sonrası 2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan Batı Almanya ve Doğu Almanya örneğinin Ukrayna’da yaşanmasıdır. Rus nüfusun çoğunlukta olduğu doğu bölgelerinde Rusya yanlısı bir iktidar, batı kesiminde NATO yönetiminde bir Ukrayna.
ABD’nin ve Avrupa’nın bu girişiminden haberdar olan Ukrayna lideri Zelenskiy, Batılı ülkelerin büyükelçiliklerini tahliye etmesi ve batıya taşıması sonrası tepki gösterdi. Ukraynalı lider, “Batı büyükelçiliklerin Batı Ukrayna’ya taşınma kararı büyük hata. Çünkü Batı Ukrayna diye bir şey yok. Tek bir Ukrayna var. Bu yüzden eğer, Tanrı korusun, bir şey olursa ülkenin genelinde olacak. Gerilim ve sorunlardan 5-6 saat uzaklıkta olamazsınız. Bu karar çok garip” sözleriyle batılı ülkelerin olası bir savaş sonrası Ukrayna’nın bölünmesi yönelik planlara tepkisini dile getirdi.
14 Şubat tarihinde basına açıklamalarda bulunan Zelenskiy, milletvekillerinin bir kısmının aileleriyle birlikte Ukrayna dışına çıktığını anlatan “24 saat içinde ülkeye dönmeliler. Aksi takdirde devlet ve yönetim olarak ciddi sonuçlar üzerinde düşüneceğiz” diye konuştu. Milletvekillerinin kimler olduğu ve ülkeye dönüp dönmedikleri tartışması gündemdeki yerini hala korumaya devam ediyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ülkesinin NATO üyeliği şansının gitgide azaldığını belirtiği açıklamasında “Rusya’nın direnişi ve İttifak içindeki bazı üye ülkeler” olmasını belirtti. Avrupa ve ABD’den umudu kesen Zelenskiy’nin olayların bir önce yatışması için Rus lider ile diyalog çağrısı yanıt bulmadı.
Kremlin Sözcüsü Peskov, düzenlediği basın toplantısında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’den Kiev’in Moskova’ya üst düzey görüşme için talepler aldıklarını belirterek görüşmelerin hangi konuları içereceği konusunda net cevap gelmediğini, Kiev’in görüşmelerde “sadece Donbass’ın konuşulmasını’ önerisine konunun kendileriyle değil Donbass halkıyla çözülmesi gerektiğini belirtiklerini dile getirdi.
Nihayetinde anlaşılan o ki Rusya bir muharebe yaşanmaması için, Ukrayna’dan NATO konusunda net bir tavır sergilemesini ve Kırım konusunda iddialarından vaz geçmesini istemektedir.