Twitter Facebook Linkedin Youtube

AZERBAYCAN – ERMENİSTAN MÜZAKERE SÜRECİNDE AVRUPA MI, RUSYA MI?

26 Kasım’da Soçi’de Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ermenistan Başkanı arasında üç taraflı görüşme gerçekleşmesi taraflarca onaylanmıştır. Soçi görüşmesi zamanlaması bakımından dikkate değer bir anlam ifade etmektedir.

Rusya “Güney Kafkasya’da benim olmadığım bir süreç olamaz” demek istiyor. Çünkü bu görüşme planlanmadan önce 15 Aralıkta Brüksel’de Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel aracılığıyla Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Devlet Başkanı Nikol Paşiyan arasında bir görüşme planlanmıştı.

Her şeyden önce Avrupa Konseyi aracılığıyla yeni bir müzakere sürecinin başlatılması Azerbaycan ve Ermenistan açısından faydalı olacaktır. Çünkü Avrupa Konseyi’nin arabuluculuğu ile tek seçeneğin Rusya olmadığı somut olarak belirlenmiş oldu. Bir uluslararası örgüt tarafından arabuluculuk rolünün üstlenmesi gelecekte başka devletlerinde arabulucu olarak sürece dâhil olmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda Avrupa’nın arabuluculuk girişimi Rusya’nın Azerbaycan ve Ermenistan üzerindeki baskısını dengelemek açısından faydalı olacaktır.

Soçi görüşmelerinden beklentiler nedir? Bir çok analiste göre Soçi görüşmesinde taraflar arasında sınırların belirlenmesine yönelik antlaşma imzalanacak, bu da Rusya’nın taraflar üzerindeki etkisini yeniden tesis etmek anlamına gelecek şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Ancak kanaatimizce taraflar arasında Soçi’de sınırların belirlenmesine yönelik herhangi bir belge imzalanmayacak. Çünkü bunun gerçekleşebilmesi için her şeyden önce tarafların uluslararası hukukun temel prensipleri üzerinde anlaşması gerekir. Bunun anlamı ise tarafların birbirilerinin toprak bütünlüğünü tanımasıdır. Dolayısıyla sınırların belirlenmesi sonraki aşamaya bırakılacak bir iştir. Diğer bir ifadeyle uygulanan uluslararası hukuka göre sınırların belirlenmesi aşamasından önce tarafların birbirilerinin toprak bütünlüğünü tanıması gerekir. Toprak bütünlüğünün tanınması için ise ilk önce Paşinyan’ın Karabağ’ın Azerbaycan olduğunu ilan etmesi gerekmektedir. Bu ilanın ifade ediliş biçimi önemli değil ancak bir şekilde Ermenistan tarafı bu fikri iletmelidir. Diğer bir ifadeyle Ermenistan tarafı resmi bir belge de bunu belirtmelidir. Ancak bu Ermenistan için zor olabilir. Çünkü hiçbir politikacı böyle bir sorumluluğu üstlenmek istemez.

Buna ek olarak Ermenistan Başbakanının sınırların belirlenmesinin şuan için çok mümkün olmadığını belirtmesi ve iletişim koridorlarına yönelik belirsizliklere vurgu yapması Soçi’de anlaşma imzalanması ihtimalini sıfıra düşürmektedir. Ayrıca Ermenistan tarafı Rusya’nın arabuluculuğuyla bir müzakere sürecine çokta hevesli değil. Örneğin Ekim aynın sonunda Rusya iktidarına yakın RİA Novasti medya kanalı Kasım aynın başında Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında üçlü bir görüşme gerçekleşeceğini duyurdular. Peki sonra ne oldu? Ermenistan tarafı aslında bu tür müzakerelerin öngörülmediğini belirterek toplantıya katılma iddialarını yalanladı. Bu da doğrudan Rusya’nın çıkarlarını olumsuz yönde etkiledi. Hem de Rusya’nın Ermenistan tarafından bile iyi bir arabulucu olmadığı algısını oluşturdu.
Bu hususları birlikte görmeğe çalışırsak, yakın zamanlarda taraflar arasında sınırların belirlenmesine yönelik somut bir antlaşma olmayacaktır. Bunun için Ermenistan’da iç istikrarın sağlanması gerekmektedir. Ardından Ermenistan somut belgeler üzerinden Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımalıdır.

Memmed İsmayılov – KAFKASSAM Uzmanı

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: