Kamuoyu son günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı’mız tarafından, İsrail gizli servisi Mossad’ın bir hücresine yapılan operasyonu konuşuyor. Bu operasyon kuşkusuz Türk istihbarat tarihine sıra dışı bir kontrespiyonaj başarısı olarak geçecektir. Elbette, güçlü ve etkili bir istihbarat teşkilatı için bugün sıra dışı olarak algılanan bu tür operasyonlar, yakın gelecekte olağanlaştıkça, bununla eşgüdümlü olarak istihbarat teşkilatını yöneten devletin de bölgesel ve küresel etki alanı ve uluslararası saygınlığı da artış gösterecektir.
Mossad bir gizli servis olarak, dünya kamuoyunun yıllardır hakkında yorum ve analizler yaptığı bir organizasyon. Ancak Türkiye kamuoyunun Mossad konusunda neyi ne kadar bildiği göreceli ve şüphelidir. Bu konuda merhum gazeteci Uğur Mumcu’nun Türk basınında ve kamuoyumuzda yaptığı tespit ve analizler bir ilk olarak gazetecilik tarihimize geçmiştir. Uğur Mumcu, kendisine yapılan ve hayatına son veren bombalı suikasttan iki hafta önce kaleme aldığı yazısında Mossad hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail ‘in gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı? Barzani ‘nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan “Israel ‘s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services” adli kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış. Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.”
Merhum Uğur Mumcu’nun bu ifadeleri basın tarihimizde bir ilk olmasının dışında Mossad’ın çalışma ve hareket tarzı hakkında bize ciddi ipuçları vermektedir. Oyun kurmayı ve şaşırtmayı seven bir gizli servis olan Mossad hakkında ülkemizde yapılan çalışma sayısı yok denecek kadar az. Bu konuda kalem oynatmak ve analiz yapabilmek için de iyi düzeyde İbranice bilmek ve hem İsrail hem de Yahudi-Musevi tarihine hakim olmak gerekiyor. Elbette ilgili kurumlar ve kuruluşlar da bu konudaki uzman ve uzman adaylarını da bu doğrultuda yetiştirmek durumundadır.
21 yüzyılın ikinci çeyreğine doğru yol alırken, ulusal gurur kaynağımız haline gelen ve ulusal güvenliğimizin sağlanmasında diğer güvenlik kurumları gibi feragat ve cesaretle görev yürüten MİT, Mossad casuslarına sadece Hollywood filmlerinde görülebilecek cinsten bir operasyon gerçekleştirdi. 200 kişilik MİT ekibi, Mossad’ın Türkiye’de casusluk amacıyla faaliyet gösteren üçer kişilik hücreler halinde örgütlenmiş 15 kişilik bir şebekesini çökertti. Casuslar, yabancı öğrencilerin bilgilerini Mossad’a servis ediyordu.
Kamuoyu bu sıra dışı operasyonu konuşurken, aslında bizim de kendimize şunu sormamız gerek: İsrail devletini ve İsrail istihbarat topluluğunu ne kadar tanıyoruz?
Mossad, resmî olarak 13 Aralık 1949’da Başbakan David Ben Gurion’un, gizli bir emriyle ‘İsrail Entelijans ve Özel Operasyonlar Enstitüsü’ adıyla kuruldu. Mart 1951’de yeniden yapılandırılarak; doğrudan başbakana rapor veren Mossad hiçbir yasayla, rolüyle, göreviyle, yetkisi ve bütçesiyle tanımlanamaz ve İsrail Devleti’nin anayasal kanunlarından tamamen muaf olduğu için bir nevi derin devlet olarak da algılanır. Mossad’ın yöneticisi doğrudan Başbakan’a karşı sorumludur. Mossad’ın 20.000 tanesi faal, 15.000 tanesi uyuyan hücre şeklinde olmak üzere toplam 35.000 mensubu ve bu mensuplara bağlı yüz binlerce ajanı bulunmaktadır. Şubat 1978 tarihli Time dergisine göre dünyanın en iyi dört istihbarat servisinden biridir. Diğer servislere göre üstünlüğü, iyi organize olmuş bulunması ve Mossad’a sızmanın oldukça zor olmasıdır. Şili İç Güvenlik Servisini, İran’ın Savak Teşkilatını, Kolombiya emniyet kuvvetlerini, Arjantin, Batı Almanya, Güney Afrika’yı ve Uganda Diktatörü İdi Amin’in ve Panama eski Diktatörü Manuel Noriega’nın Gizli Polis Örgütünü eğitmiştir. Ayrıca unutmadan ekleyelim; Mossad’ın da üzerinde onu koordine eden bir çatı kuruluş vardır: ŞİNBET.
Şinbet, İsrail istihbarat topluluğu içerisinde özel bir konuma sahip. Zira hem iç güvenlik ve terörle ilgili çalışma yürüten bir kurum hem de İsrail istihbarat topluluğunun diğer üyeleri olan AMAN(Askeri istihbarat), SHABACK(İsrail İç Güvenlik Teşkilatı) Birim 8200(Sinyal istihbaratı toplamaktan ve kod çözmeden sorumlu istihbarat kurumudur. Aynı zamanda mevcut olarak kolordu seviyesinde muhabere ve muharebe uzmanı asker ve sivillerden oluşur.) ve MOSSAD’ın denetim, gözetim, eşgüdüm ve koordinasyonundan sorumludur. Mossad dünyanın herhangi bir yerinde beli bir ekiple operasyon yürütürken, Şinbet’e bağlı özel bir ekip mutlaka bu operasyon izler, denetler ve gerektiğinde destekler. Ayrıca yeri geldiğinde bir Mossad mensubunu sorgulama yetkisine de sahiptir. Bu yapısıyla Şinbet, ABD’de Cia’nin ve diğer istihbarat kurumlarının bağlı olduğu NSA(Ulusal Güvenlik Ajansı)’ye benzemektedir. Şinbet’in en kritik ve aktif birimi operasyon bölümü. Bu masa üç kısım şefliği olarak çalışıyor ve üç temel görevi bulunuyor:
–Koruma ve güvenlik Şefliği: İsrail elçiliklerini ve görevlilerini, Başkan’ı ve İsrail Savunma Sanayisini aşılması mümkün olmayan bir güvenlik duvarı arasına alır.
–Arap ülkeleriyle ilgilenen kısım: Özellikle İsrail sınırlarındaki Arap ülkeleriyle ilgilenir.
–Ortadoğu’da Arap olmayan ülkelerle ilişkileri yürüten kısım: Doğal olarak bu kısım şefliğinin faaliyet ve ilgi alanı büyük oranda Türkiye ve İran’dan oluşmaktadır. En geniş kadroya sahip ve en önemli departmanlardan biridir. Kontrespiyonaj çalışmalarını yürütme, denetleme ve yabancı diplomatların takibi görevlerinin yanı sıra, politik aşırı uçlarla mücadele eder. Türkiye’de yakalanan Mossad ajanlarının denetimi ve gözlemi de bu kısım şefliğinin faaliyet ve ilgi alanına girmektedir.
İsrail istihbarat topluluğu, üzerine konfigüre edildiği sistem mühendisliği itibariyle rakip ve potansiyel düşman olarak gördüğü başka gizli servisleri şaşırtmayı ve tabiri caizse ‘yemlemeyi’ seven bir çalışma anlayışına sahip. Oyun kurarken, ‘oyun teorileri’ geliştirmeyi de ihmal etmeyen bir gizli servis anlayışından söz ediyoruz. Dünyaca ünlü matematik dehası John Nash’in oyun teorisi kuramında, oyunlar iyi tanımlanmış matematiksel nesnelerdir. Oyun şekli, oyuncu kümesini, bu oyuncular tarafından kullanılabilir hamle veya strateji kümesini ve her bir stratejinin kombinasyonunda edinilen sonuçları içerir. Teoriyi kısaca özetlersek: oyuncuların hepsi aynı hedefe yönlenirse, bu oyuncuların elde etme olasılıklarını azaltacak; farklı hedeflere yönelim ise arttıracaktır. Özellikle ekonomi ve istihbarat alanlarında geçerlidir.
Mossad’ı kontrol ve koordine eden Şinbet, oyun teorisi kapsamında, hedef ülkenin istihbarat unsurlarını farklı hedeflere yönlendirmeyi sıklıkla demektir. Burada amaç hedef şaşırtmaktır. Farklı ve sahte hedeflere yönelterek rakip servislerin kontrespiyonaj ve operasyon gücünü bölmek, boşa harcatmak temel amaçtır. Elbette Türk istihbaratı iyi konfigüre edilen, iyi denetlenen ve çağın gereklerine göre kendini yenileyebilen bir kurumsal kimliğe sahiptir. Ancak yeni dönemde Türkiye Cumhuriyeti için her an, her dakika, her saat ve her gün hayatı öneme sahiptir. Unutmadan ekleyelim: istihbarat bir güvenlik bilimi dalıdır ve istihbaratta operasyon gücünden önce sabır ve zeka gelir.
Umut Berhan ŞEN – SASAM Uzmanı umutsen91@outlook.com