Twitter Facebook Linkedin Youtube

PAPA’NIN IRAK ZİYARETİ VE VATİKAN’IN TEOPOLİTİK STRATEJİSİ

2000 yıllık bir ‘teopolitik’ kurum olan Vatikan’ın bugünkü lideri olan Cizvit mezhebi kökenli Papa Franciscus’un Covid-19 salgınının ortaya çıkışından bu yana İtalya’dan sonraki ikinci yurt dışı teması Irak oldu. Peki Neden Irak? Neden Erbil ve neden Ur bölgesi? Papa Franciscus bu ziyareti dini kimlikle mi, siyasi kimlikle mi, yoksa hem siyasi hem dini (teopolitik) bir misyonla mı gerçekleştirmiştir? Papa’nın Irak ziyareti boyunca kullandığı ifadelere bakıldığında, Irak’a ilk ayak bastığında “Selamün aleyküm”, Bağdat’taki ilk konuşmasında ise “Irak’a bir barış hacısı olarak geliyorum” sözleri dikkat çekmektedir.

Hatırlayalım, Papa Franciscus’dan önceki Papalar; Papa 2. John Paul  (1978-2005) ve Papa 16. Benedictus(2005-2013)’te Irak’ı ziyaret etmek istemişlerdi. Hz. İbrahim’in doğduğu bu coğrafya Vatikan için stratejik önem sahipti ve bugüne dek hiçbir Papa bu bölgeye bir ziyaret gerçekleştirmemişti. Çünkü Irak’ın yaşadığı savaş ve iç çatışmalar her iki Papanın da ziyaretine engel olmuştu.

Papa Franciscus, ziyaret esnasında Irak devlet yetkilileri ile görüşmeleri dışında, Irak-Arap Şiîliğinin kutsal şehri Necef’i ziyaret edip Âyetullah Ali el-Hüseynî es-Sistanî ile buluştu. Bu buluşmada ilk kez üst düzey bir Şii ayetullah Papa ile görüşmüş oldu. Ayrıca Papa’nın, Hz. İbrahim’in doğduğu Ur antik kentinde Kur’an dinleyip Müslüman ve Yahudi cemaat temsilcileriyle dua etmesi, Süryanî ve Keldanî kiliselerinde ayin yapıp bölgenin kanaat önderleriyle görüşmesi, Musul’da Ninova Dört Kilise Meydanı’nda ve Erbil’de Kürt yönetimi ile görüşerek Franso Harirî Stadyumunda dini ayinler düzenlemesi tamamen Vatikan tarafından planlanmış stratejik hamlelerdir.

Ur şehrinin tarihi, M.Ö. 4000′ lere kadar uzanmaktadır. 2013 yılı başlarında Manchester Üniversitesi arkeoloji ekibi, Irak’ın antik Ur şehri üzerinde yapılan kazılarda devasa büyüklükte bir kompleksin kalıntılarını ortaya çıkarmıştır. Yaklaşık 8 yıldır bu alanda kazı faaliyetleri yürüten İngiliz arkeoloji ekibi de ortaya çıkardığı kompleksin, en az 4000 yıllık olduğu ve Hz. İbrahim”in yaşadığı döneme ait olduğunu belirtmektedir.

Ayrıca Papa’nın Irak’a yaptığı bu ziyaret, Suriye’de güç ve  prestij kazanmaya başlayan Rus Ortodoks Kilisesi nüfuzuna karşı Vatikan’ın karşı kontrespiyonaj hamlesinin bir start işareti olarak da değerlendirilebilir. Zira Vatikan, yürütmüş olduğu bu teopolitik strateji sayesinde Rus Kilisesi’nin teo-politik nüfuz alanını Irak-Suriye ve Ortadoğu genelinde kırmayı amaçlamaktadır.

Bu ziyarette Vatikan’ın bir diğer önemli mesajı da Türkiye’ye yöneliktir.  Zira bu ziyaret esnasında Papa’nın Irak ziyaretindeki sembolik değeri yüksek açıklama ve görüşmelerinin bir bütün olarak Türkiye’ye yönelik olduğu ve bu bölgeyi ‘Türkiye’nin şekillendirmesine engel olunacağı’ mesajının verildiği düşünülebilir.

84 yaşındaki Papa Franciscus’un, Arap Şiilerinin temsilcisi 91 yaşındaki Sistani ile evinde, maskeye ve mesafeye de dikkat etmeden görüşmesi ise son derece düşündürücüdür. Ayrıca günümüzde kurumsal ve doktriner sistem açısından Vatikan’a en çok benzeyen dini yapının Şiilik olduğu görülmektedir. Zira, Şiî düşünce sahiplerine göre, dinî otoriteyi Ayetullahlar temsil etmektedir. Bu dini otoritenin Cumhurbaşkanlığı makamının da üstünde gücü ve yetkileri vardır.  Şiilik, imamlar silsilesini on iki imamla sınırlandırmış, onların yerine dinî otoriteyi temsil eden Ayetullah unvanlı bilginlerini oturtmuşlardır. Bugün İran’da dinî ve siyasi otoriteyi Ayetullahlar temsil etmekte ve imamların naibleri olarak kabul görmektedirler. Şia’ya göre imamın naibi olan bu kimse, İmam’ın yetkileriyle donatıldığından mutlak hakim ve tek otorite olarak kabul edilmektedir. Ona karşı gelmek İmam’a karşı gelmektir. Katoliklerin teolojik disiplininde ise Papa’yı İsa’nın 12 havarisinden biri olan Petrus’un halefi olarak görürler. 1. Vatikan Konsili’nde alınan karara göre, papa yanılmazdır, hata yapmaz. Dolayısıyla Papa’nın ve piskoposların bildirdiklerine kesin itaat istenir.

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın öncülüğünde gerçekleşen“İbrahim TürAnlaşması” Papa’nın Irak ziyaretiyle doğrudan ilgilidir. Zira, BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi Müslüman ülkeler İsrail ile sözde “normalleşme” sürecine girmiş bulunuyorlar. Dolayısıyla Papa Franciscus’un Irak ziyareti, İbrahim Anlaşması’nın devamı niteliğindedir.  Bu bağlamda İbrahim Anlaşması sözde ‘dinler arası uzlaşma ve barış’ konseptinin postmodern versiyonunun bir devamı olarak değerlendirilebilir. (Papa’nın Irak’ta Hz. İbrahim’in doğduğu Ur şehrini de özellikle ziyaret edip Hz. İbrahim’e vurgu yapmasının altında yatan neden de budur.) Ortadoğu bölgesi için de risk ve tehdit oluşturan bu konseptin önünde en büyük engel olarak Türkiye görülmektedir. Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin Papa Franciscus için bastırdığı hatıra pulunda Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu sözde Kürdistan sınırlarına dahil edilmesi ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı açıkça bir meydan okuma ve savaş ilanıdır. Ayrıca organizasyon, fiziki coğrafya ve demografik açıdan dünya kamuoyunda genellikle ‘sembolik ve küçük devlet’ algısına sahip olan Vatikan’ın siyasi olarak ciddi bir nüfuz ve güce sahip olduğunun da göstergesidir.

Vatikan’ın bu seyahat sonucunda planladığı teopolitik ve jeostratejik hedefler şu şekilde tahmin edilebilir:

1- Bölgede azalan Hristiyan nüfusu korumaya almak ve daha önce göçmüş bulunanların topraklarına dönüşünü teşvik etmek. Dolayısıyla Vatikan yönetimi korumaya aldığı Hristiyan nüfus sebebiyle Irak’ın içişlerine müdahil olma imkanı bulacaktır.

2- Irak Hristiyanlarının büyük çoğunluğunu teşkil eden Keldani, Süryani, Ermeni gibi doğu kilisesi mensuplarına hamilik yaparak bu kitleyi Katolikleştirmek ve bu sayede Vatikan’a bağlı kılmak.

3- Şii-Vatikan ilişkilerini derinleştirmek ve daha da güçlendirmek.

4- Papadan armağan olarak tesbih alan Haşdi Şabi Örgütü’nün Keldanî Katolik komutanı Reyan el Keldanî “Gelecekteki savaş Mesih’in çocukları ile Yezid’in çocukları arasında olacak” ifadelerini kullanması, yakın gelecekte Türkiye karşıtı bir ittifakın oluşabileceği şüphesini akıllara getirmektedir.

5- IKBY ile ittifak kurarak onların Türkiye karşıtı politikasına destek olmak ve Vatikan tarafından tasarlanan tartışma konusu pul ile, bölgedeki Kürt nüfusa hitap ederek, bu topluluğu Türkiye’ye karşı kışkırtmak.

   Genel Değerlendirme ve Sonuç:

Vatikan, hem Irak yönetimi hem IKBY yönetimi hem de Şii dini otoriteler ile stratejik ortaklıklar kurarak üzerlerinde ayrıcalıklı bir konum elde ederek bölgenin politik dinamikleri ve jeopolitiği üzerinde etkili bir oyun kurucu güç olmak istemektedir. Dolayısıyla Vatikan’ın ‘çok ayaklı ve çok fonksiyonlu hibrit bir grand strateji’ tasarladığı görülmektedir. Ayrıca ABD’nin Katolik Başkanı Joe Biden’in yeni politikaları sayesinde ABD-Vatikan arasında bir bölgesel güç konfigürasyonu kurulabilecektir. Joe Biden ve ekibi yeniden İran ile yakınlaşmayı hedeflemektedir. ABD yönetimindeki bu yeni politika değişikliği, Türkiye ve diğer Arap devletlerini yeni bir işbirliğine yöneltebilecek niteliktedir. Nihayetinde Irak’ın Arap yada mezhep kimliğinden hangisini tercih edeceği bütün Ortadoğu’nun jeopolitiğini ve hatta kaderini etkileyecektir. İşte bu nedenle Irak coğrafyası, Vatikan tarafından yeni satranç alanı olarak seçilmiştir.

Umut Berhan ŞEN – SASAM Uzmanı

Umut Berhan ŞEN Hakkında

1991 yılında İstanbul’da doğdu. Okumayı çok küçük yaşlarda (okul öncesi) öğrendiğinden beri tarihe olan ilgisi hiç bitmedi. Lise yılarına geldiğinde, çeşitli internet site ve gazetelerinde yazmaya başlamıştır. Yayınlanmış bir adet tarih araştırma kitabı ve bir adet polisiye-casusluk türünde romanı bulunmaktadır. Günümüzde ise düzenli olarak ulusal basında yazmaya devam etmektedir. Bu yayın organları ve gazetelerin başlıcaları; ATAYURT Tarih Dergisi (devam), STAR Gazetesi AÇIK GÖRÜŞ EKİ (devam-halen AKŞAM Gazetesi yayın organı olarak devam etmektedir.), YURT Gazetesi (devam), -KARAR Gazetesi, CUMHURİYET Gazetesi (devam), HİSTODİA Tarih Dergisi (devam), MİSAK (Milli Stratejik Aaraştırmalar Kurulu-devam) Yayınlanmış kitapları: SAHİPKIRAN EMİR TİMUR (Araştırma-ATAYURT Yayınevi-2019 Nisan), FIRÇA TEMASI (Polisiye-casusluk seri roman-ATAYURT Yayınevi-2019 Kasım) Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Sosyoloji Eğitimi alan yazar, Gazi Üniversitesi Sanat tarihi bölümünü de bitirmiştir. Ayrıca İstanbul İşletme Enstitüsü’nde Finansal Yönetim eğitimi ve sertifikası almıştır. Orta Asya Türk Tarihi, Osmanlı Silah Sanatı ve Teşkilat’ı Mahsusa konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Genelkurmay Başkanlığı ATASE Arşivinde Türk İstihbarat Tarihi, ATATÜRK’ün Yaşamı, Teşkilat’ı Mahsusa ve 1. Dünya Savaşı konusunda araştırma, inceleme ve tetkiklerde bulunmuştur. Ayrıca çeşitli araştırma merkezlerinde ‘work shop’ ve yuvarlak masa çalışmalarına da katılmaktadır. Devlet Tiyatroları için yazdığı ve henüz yayınlanmamış ‘ENVER’ adlı bir tiyatro eseri de bulunmaktadır. Bununla birlikte, tiyatro eserleri konusunda eleştiri yazıları da kaleme almaktadır. Yazar, Ahmed Yesevi Vakfı üyesi ve genel sekreteridir. Ayrıca Azerbaycan Kültür Derneği üyesi ve Türk Anıtlar Derneği yedek yönetim kurulu üyesidir.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: