Twitter Facebook Linkedin Youtube

SASAM, ÖZBEKİSTAN KÜLTÜREL MİRASI ULUSLARARASI KONGRESİNE KATILDI

     Özbekistan Kültürel Miras Haftası 4. Uluslararası Kongresi 15-18 Aralık 2020 tarihleri arasında, Özbekistan’ın başkenti Taşkent merkezli olarak düzenlendi. Dünyadaki salgın koşulları dikkate alınarak, Özbekistan kültür ve sanatının çeşitli yönlerinin incelendiği, uluslararası bilim insanlarının, diplomatların ve bürokratların katılımıyla verimli bir kongre gerçekleşti. Kongreye SASAM’ı temsilen Umut Berhan ŞEN katıldı. Kongre, hem Taşkent’te kongre salonunda pandemi kurallarına uygun şekilde gelen katılımcı ve izleyicilerin katılımıyla, hem de sahnedeki dev ekrandan canlı olarak katılım gösteren dünyanın çeşitli bölgelerinden bilim insanı ve uzmanların iştirakiyle gerçekleşti.

Kongrenin ana başlığı: The Cultural Legacy of Uzbekistan as the Foundation of a New Renaissance (Yeni Bir Rönesansın Temeli Olarak Özbekistan’ın Kültür Mirası)

Kongreden önemli konu başlıkları ve katılımcıları:

-Firdavs Abdukhalikov, Dünya Özbekistan Kültür Mirasının İncelenmesi, Korunması ve Yaygınlaştırılması Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Özbekistan Tarihinde Rönesanslar – Medeniyet Gelişiminin Yükselişleri

-Özbekistan Meclisi Senatosu Birinci Başkan Yardımcısı Sadyk Safayev, Yeni Rönesans: Tarih Dersleri ve Çağdaş Zorunluluklar

-BM Özbekistan Temsilcisi Helena Fraser, Özbekistan Tarihinde Rönesanslar – Medeniyet Gelişiminin Yükselişleri

-Frederick Starr, Dünya Akademik Konseyi Üyesi(ABD), Yeni Özbekistan’ın Yeni Rönesansı

-Alexander Wilhelm(Avusturya), Özbekistan’ın 114 Kuran Projesi

-Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Başkan Yardımcısı Bakhrom Abdukhalimov, Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi al-Biruni Doğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü, Özbekistan Kültür Mirasının İncelenmesi, Korunması ve Yaygınlaştırılması için Dünya Derneği’nin 2021 – 2025 için Yol Haritası.

-Halit Eren, İslam Tarihi, Kültürü ve Sanatı İnceleme Merkezi Genel Müdürü – IRCICA

-Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kocaman. Üye ülkeler ve Türk Konseyi Gözlemci Devletleri Arasındaki İşbirliğinin Kültürel Yönleri

-Dr. Thomas Kunze(Almanya), Rönesans Kültürünün En Önemli Parçası Olarak Özbekistan Müzik Mirası

-Li Si Fei(ÇİN), Soğdlular ve Çin’deki Mezar Kompleksleri

-Rusya Beşeri Bilimler Rusya Devlet Üniversitesi’nden Prof. Sergey Yatsenko. Soğdluların Kostümü

-Manish Prabhata, Hindistan’ın Özbekistan Büyükelçisi

-Alexander Kessel, Sputnik Vostok Film Company’nin Genel Yapımcısı, Rusya.

-Elena Kozhevnikova – “Kultura” TV kanalının temsilcisi

Kongreye SASAM adına katılan Umut Berhan ŞEN’in “TİMURLU RÖNESANSI” başlıklı değerlendirmesi:

    Sahipkıran Emir Timur, boyun eğdirdiği bölgelerde adamlarını yağma için serbest bırakmadan önce, zanaatkarları, sanatçıları, yapı ustalarını ve yazarları koruma altına almış, onları Semerkand’da toplamıştır. Timurlu çağı, Orta Asya sanatının Moğol istilası sonrasında büyük yaratıcılık gösterdiği bir dönmedir. Sanatlarda ve düşünce hayatında tüm 15. yüzyıl boyunca gelişen bu parlak döneme, Timurlu Rönesans’ı adı verilir. Timur döneminde zanaatkarlar imparatorluk içinde serbestçe dolaşabilmiş, yerel özellikler bir bölgeden bir bölgeye taşınmış, yeni sentezler doğmuş, sanatta büyük bir canlılık yaşanmıştır. Bu dönem, sonraki çağların sanatlarına esin kaynağı olmuştur. Timurlu topraklarının birçok devlete bölünmesi Timurlu Rönesans’ının gelişmesini engellememiştir. Orta Asya’da en eski ortak ve yaygın katman olarak, Timurluların mimari mirası öne çıkar. Babür, Kuzey Hindistan’da imparatorluğunu kurunca Timurlu atalarını taklit etmeye çalışmıştır. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başına kadar Timurlu kültürü, minyatürde, resimde ve diğer sanat biçimlerinde, eğitimde ve geleneksel düşünce tarzında bir referans olarak kalmıştır.

Timurlu çağı, Çağatayca’nın edebiyat dili olarak geliştiği dönemdir. Timur’un saraylarının duvarlarına savaşlarını konu alan büyük resimler yaptırdığı da bilinmektedir. Bahçelerde, mimaride, resim ve tezhipte, Timurlu sanatı bir cennet imgesi yaratmaya çalışmıştır. İdeal bahçe, Kuran’daki cennet betimlemesinden esinlenir.Timur özellikle anıtsal mimariye ve bahçelere düşkünlüğüyle tanınmıştır. Resim sanatını da korumuştur. Ardılları sarayları ve ünlü atölyeleri Herat’a taşımış, dönemin en ünlü ustaları orada buluşmuştur. Timur’un Semerkand bahçelerinin planları İran’dan Hindistan’a kadar kopya edilmiştir. Timur’un bahçeleri İran dünyasındaki en eski bahçeler arasındadır. Timur bahçeleri, Acem bahçesinin referansı olmuş, Babür de bu bahçeleri örnek almıştır. Lahor’daki Şalimar Bağ (Aşk Bahçesi) veya Srinagar’daki Nişat, Timurlu düşüncesine göre tasarlanmış mekanlardır. Safeviler de başkent Kazvin’deki ve İsfahan’daki saraylarda aynı örneği benimsemiştir.

  1. yüzyılda, Kaçarlardöneminde, İran bahçeleri hala Timurlu bahçelerini örnek alır. Bahçelerdeki simetri, su yolları, fıskiyeler ve küçük çağlayanlar, kenarları süsleyen çiçek tarhları karakteristik çizgilerdir. Buralar hem ordu için karargah alanı, hem de emirler ve maiyetleri için bağ olarak kullanılır. Bahçelerin her bölümü özel bir kullanıma ayrılmıştır: Çevre orduya, merkez hükümdara ve haremine, aradaki kısım ise saraylılara verilmiştir.

Machiavelli’nin Hükümdar (1513) adlı eserinin kazandığı başarıdan sonra, siyaset kuramına ve askeri stratejiye ilgi duyulmaya başlanmıştı. Avrupa’da Timur’u konu alan pek çok eser verilmiştir. Christopher Marlowe iki bölümlü bir tragedya yazmış, eser 1587-1588’de Londra’da sahnelenmiştir. Marlowe’un getirdiği Timur yorumu 17. yüzyıl boyunca pek çok piyese esin verdi, yaşam öyküleri kaleme alındı. Voltaire, Timur hakkında yazmış, onu namuslu bir adam bir adam olarak görmüştür. Timur’u konu alan operalar da yapılmıştır; bunların en ünlüsü Georg Friedrich Handel’in bestesidir. Edgar Allan Poe da Timur adlı bir şiir (1827) yazmıştır.

Orta Asya minyatüründe giyim kuşamda Türk ve Türk-Moğol giyim biçimleri çok belirgindir. Külah şeklinde keçe şapkalar, kapaklı kalpaklar (bugün de Kırgızlar tarafından giyilmektedir), güneşten korunmak amacıyla yan tarafları indirilip kaldırılabilen geniş kenarlı şapkalar, sivri ökçeli süvari çizmeleri göçer geleneğini yansıtır. İran minyatürünün Herat Timurlu okuluyla, 15. yüzyılın sonunda en yüksek noktaya ulaştığı düşünülmektedir. 16. yüzyılda elverişsiz politik yaşam, seramik tekniğini zayıflatmış, ürünlerin kabalaştığı bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde Semerkand ve Buhara başlıca seramik üretim merkezleri olmuşlardır. 16. yüzyılda dört renkli çini panolar yaygınlaşmıştır. Açık ve mavi renkler tercih edilmiştir. İki renkli alçı bezeme de kullanılmıştır. 17.-19. yüzyıllarda bölge feodal beyliklere bölünmüş, aynı dönemde, Kazak, Tacik, Kırgız, Türkmen, Özbek, Karakalpak gibi etnik ayrılıklar da vurgulanmaya başlamıştır. Deri ürünlerinin ustası Kazaklardı. Kazak ticaretinin aracılığını Karakalpaklar yapar, Buhara’ya hayvan ve kürk götürüp satarlardı. Türkmenler Buhara’ya halı ve pamuklu kumaş satardı. 20. yüzyılda geleneksel sanat dışlanmış, estetik bir düşüş yaşanmıştır. Geçmişle başlatılmış olan savaşta, propagandacı grafik sanatların yaygınlaşması etkili olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra milli mitolojik üslup yeni baştan yaratılmaya başlanmıştır. Doğal bir evrim sonucu ortaya çıkmış olan anıtsal üslup, Sovyet döneminden kalan deneyimlere dayanarak gelişmiştir.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: