Dağlık Karabağ Azerbaycan`ın tarihi ve hukuki toprağıdır. Ermenistan ordusunun ve destekçilerinin silah zoru ile zapt ettiği ve Azerbaycanlıları katliam yapılarak göçe zorlandığı bu topraklar 30 yıldır işgalde kalmaya devam etmektedir. Uzun süreli işgal sürecinde bölge Ermenistan tarafından sömürülmüş ve yasadışı faaliyetler yapılmıştır.
Dağlık Karabağ`ın Azerbaycan için ifade ettiği anlam ise çok daha farklıdır. Azerbaycan bu savaşta en ağır bedel ödeyen taraf olmuştur. Ermenistan`ın başlattığı savaşta Azerbaycan soykırıma maruz kalarak kayıplar vermiş, bir milyon dolayında insanı göçmen durumuna düşmüş, Dağlık Karabağ hariç kendi ulusal topraklarının %20’sini kaybetmiştir. Azerbaycan Türkleri için Dağlık Karabağ’ın işgali Azerbaycan halkının ulusal duygularının zedelenmesini ifade etmektedir. 1994’te yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasından günümüze kadar geçen süreçte 822, 853, 874 ve 885 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararları olmasına karşın bölgede Ermeni işgali halen devam etmektedir. Ermenistan Dağlık Karabağ’ı güç kullanarak, Uluslararası Hukuk kurallarını ihlal ederek işgal etmiştir. Aynı şekilde bu konuda alınmış BM Güvenlik Konseyi kararlarını hiçe sayarak hem Dağlık Karabağ’dan, hem de Azerbaycan’ın işgal ettiği diğer topraklarından geri çekilmemekte.
Dağlık Karabağ sorunu ortaya çıktığı tarihten itibaren Ermenistan tarafından daha karmaşık bir hale dönüşerek varlığını sürdürmektedir. Bu sorundan kaynaklanan başka problemler ana sorun kadar bölgeyi etkilemektedir. Bunlardan en önemlisi, Ermenistan işgaliyle birlikte bu bölgelerde yaşayan yüz binlerce Azerbaycan vatandaşının mülteci durumuna düşmeleri olmuştur. Sorunun diplomatik yollardan çözümlenmemesi ise Ermenistan`ın bağımsız olmayan siyasetinden kaynaklanmaktadır. Üstelik, ateşkese rağmen Ermenistan tarafından zaman zaman yapılan ihlal sonucu yaşanan çatışmalar bölgede istikrarsızlık ve siyasi gerilimin tırmanmasını tetiklemiştir. Azerbaycan`ın iyi niyetli ve ılımlı tavrına karşılık Ermenistan`ın sergilediği bu tutum sorunun çözümünü zora sokmaktadır. İşgal durumunun 30 yılı bulan süre zarfında çözülememesi, gün geçtikçe problemi daha da sıkıntılı ve çıkılmaz duruma getirmiştir. Başka devletlerin konuya müdahil olması ise sorunun çözümüne katkıdan ziyade, çıkar çatışmalarına yol açarak sorunu daha da karmaşık hale getirmiştir. Sorunun çözümü amacı ile kurulan AGİT adlı grup, çözüm üretmek yerine, sadece ateşkes sağlamakla uğraşan bir gruba dönüşmüştü. Üstüne üstelik bu grup Azerbaycan`ın çıkarlarını temsil etmemekte. Batılı devletlerin bölge siyasetine Ermenistan’ın çıkarları yönünde müdahalesi Dağlık Karabağ sorununun barışçıl yollarla çözümüne katkı sağlamamaktadır. Dağlık Karabağ Azerbaycan`ın yasal ve hukuki arazisidir.
Azerbaycan`ın Tovuz bölgesi yönünde başlayan şiddetli çatışmalardan sonra Ermenistan askeri-siyasi yönetimi Azerbaycan’ı tehdit etmeye çalışarak “yeni savaş, yeni araziler” siyaseti gerçekleştireceği beyanında bulunuyordu. Belirtmek gerekir ki son dönemler Ermenistan`ın Azerbaycan`a karşı askeri saldırıları süreklilik kazanmaya başlamıştı. Azerbaycan`ın işgal edilmiş arazilerinde Ermenistan silahlı güçlerinin kanunsuz ve yasadışı mevcudiyeti bölgenin barış ve güvenliği için ciddi tehdit oluşturuyordu. 12 Temmuz 2020 yılında Ermenistan-Azerbaycan devlet sınırının Tovuz bölgesi yönünde başlayan çatışmalarda Ermenistan tarafı çeşitli silahlar ve aynı zamanda ağır toplar kullanarak Azerbaycan`ın sivil yerleşim alanlarına ve askeri mevkilerine saldırılar düzenlemiş asker ve sivil vatandaşların can kaybına neden olmuştur. Bu çatışmalarda Azerbaycan tarafı Ermenistan`ın provokasyonunu önlemekle birlikte, aynı zamanda sivil yerleşim alanları ve stratejik öneme sahip yükseklikleri de korumağa muvaffak olmuştu. Tovuz çatışmasının başladığı ilk günden Türkiye`nin Azerbaycan`a sağladığı politik destek Ermenistan ve onun destekçilerinde tedirginliğe neden olmuş endişeli durum oluşturmuştur.
Hukuki ve adil çözüme yanaşmayan Ermenistan’ın saldırgan politikası sonucunda barış görüşmeleri askıya alınmıştır. Münakaşaları çözmek amacı ile kurulan uluslararası arabuluculuk misyonunun çalışmalarını durdurmaya yönelik eylemler, Ermenistan’ın ana amacının müzakereleri bozmak ve statükoyu korumak olduğunu bir kez daha gösteriyor. Ermenistan Baş bakanı Nikol Paşinyan’ın “Karabağ Ermenistan’dır.”, sözde açıklamasına, Azerbaycan Cumhurbaşkanı sayın İlham Aliyev, anında gecikmeden Karabağ Azerbaycan’dır! yanıtını vermişti. Paşinyan’ın sık sık Karabağ’ı ziyaret ederek tahrik edici açıklamalar yapması, Azerbaycan`ın ve dünya kültürünün beşiği sayılan Şuşa`da hiç bir ülkenin tanımadığı Dağlık Karabağ`ın yeni seçilen ayrılıkçı “başkanına” yemin töreni düzenlemesi bardağı taşıran son nokta oldu. Ermenistan bu yaptıkları ile masada yürütülen barış sürecine büyük darbe vurmuş oldu. Resmi İrevan’ın on binlerce insanı birleştiren “gönüllü” askeri birlikler oluşturma fikri Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısının kasıtlı bir plan olduğunu kanıtlıyor. Ermenistan`ı yeni savaşa iten nedenlerden bir kaçı da şunlardır;
Yakın zamanlarda Azerbaycan’daki antik Şuşa kenti de dahil olmak üzere birkaç Lübnanlı Ermeni ailenin Dağlık Karabağ’a yeniden yerleştirilmesi işgal altındaki bölgelerimizdeki yasadışı yerleşim politikasının açık bir göstergesidir. Bu tür yasadışı yerleşim bir suçtur ve Cenevre Sözleşmesine tamamen aykırıdır.
Ermenistan tarafından işgal altındaki topraklarda yapılan askeri tatbikatlar ayrıca Azerbaycan’a saldırmayı, sivillere ateş etmeyi ve yeni toprakları ele geçirmeyi hedefliyor. İşgalci Ermenistan’ın tüm eylemleri, büyük çaplı bir savaşa hazırlandığını açıkça gösteriyor. Azerbaycan tarafı bu konuda uluslararası toplumu sürekli bilgilendirdi ve Ermeni provokasyonlarını önlemek için her türlü önlemi aldı. Azerbaycan`ın bölgesel güç olmasını sağlayan unsurlar aşağıdakilerden oluşmaktadır;
Azerbaycan’ın oluşturduğu sosyo-politik gerçek, uluslararası toplumun Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olarak tanıması ve anlaşmazlığın sadece ülkemizin toprak bütünlüğü içinde çözülmesini kabul edilebilir görmesidir. Anlaşmazlığın çözümünde arabulucu rolünü üstlenen AGİT Minsk Grubu’nun hareketsizliği, işgalci Ermenistan’ı tamamen cezasız bıraktı. Azerbaycan toplumundaki çatışmanın barışçıl yollarla çözümüne duyulan güven şimdiden önemli ölçüde zayıfladı. 30 yıllık süreçte üye ülkelerin sergilediği tutum ve tavırlar sorunun çözümünü sağlamadı.
Ermenistan Azerbaycan’a yönelik tehditlerini sürdürerek 27 Eylül 2020 yılında Ermenistan ve Karabağ’da işgal edilmiş Azerbaycan topraklarından Azerbaycan`a karşı geniş çaplı saldırılar başlattı. Ağır toplar ve füzeler kullanarak sivil yerleşim alanlarını vurmaya başlaması sonucunda 27.9.2020 ve 8.10.2020 tarihleri aralığında çeşitli bölgelerde 31 kişi katledildi yüzlerce Azerbaycan vatandaşı yaralandı ve evleri harabeye dönerek kullanılmaz duruma geldi. Yeni topraklar işgal etmek amacı ile saldıran Ermenistan ordusunu durdurmak için Azerbaycan ordusu karşı atak başlattı. Azerbaycan ordusunun başlattığı karşı atakla Ermenistan ordusu büyük kayıplar vererek tüm cephelerde geri püskürtüldü. Azerbaycan ordusu aşağıdaki şekilde güç ve motivasyon kazanma başarısı sağlamıştır;
Karşı taarruzla Azerbaycan ordusu işgalde olan Cebrayıl bölgesi, Hadrut kasabası, bunun yansıra 34 den çok köy ve stratejik öneme sahip yükseklikleri azad etti. Tüm cephe boyunca Azerbaycan ordusu karşısında direniş gösteremeyen Ermenistan ordusu “Mağlup ordu” sendromu yaşayarak kaçmaya başladı.
Azerbaycan ordusunun ilerleyişleri ile devam eden savaşta Ermenistan tarafı yenilgiyi hazmedemeyerek özellikle Ermenistan arazisinden Azerbaycan’ın sivil yerleşim alanlarına, uluslararası önem arz eden projelerine, elektrik santrallarına karşı yasak başlıklı füzelerle saldırmaya başlamıştır. Burada Ermenistan’ın amacı kendi topraklarında savaşan ve toprak bütünlüğünü sağlamaya çalışan Azerbaycan`ın onlara karşılık vererek Ermenistan’daki mevzileri vurmasını sağlamak ve bu yolla da üyesi oldukları KGAÖ teşkilatını kendi taraflarında savaşa çekmek ve uluslararası kamuoyu desteyi sağlayarak Azerbaycan`ın başlattığı başarılı askeri operasyonları durdurmaktı. Ermenistan ordusu art arda aldığı yenilgiler üzerine Moskova`yı devreye sokarak çatışmaları durdurmaya yönelik çalışmalar başlattı. 10 Ekim 2020 yılında Rusya Dış işler bakanı Sergey Lavrov başkanlığında Azerbaycan ve Ermenistan dış işleri bakanları Ceyhun Bayramov ve Zohrab Mnatsakanyan bir araya gelerek insani amaçla çatışmaları geçici süre durdurmak konusunda mutabakat sağladılar. Geçici barış tarafların ölü ve yaralıların çatışma bölgesinden çıkartılması aynı zamanda da esirlerin karşılıklı takasını ön görüyordu. Fakat çatışmaya ara verilmesinden bir gün sonra Ermenistan kendi istediği barışı bozarak savaş bölgesinden uzak olan Azerbaycan`ın ikinci kenti olan Gence`ye füzelerle saldırdı. Ermenistan’dan sivil yerleşim alanlarına fırlatılan füzeler 9 kişinin ölümüne 40 kişinin yaralanmasına neden oldu. Katliam gibi saldırı Ermenilerin işgalci içyüzü ile birlikte katliamcı tarafını bir daha kanıtladı. Ermenistan`ın geçici barış sürecinde ölü ve yaralıların savaş bölgesinden çıkartılması yerine silah ve cephane takviyesi yaparak sivil halka katliam yapması dehşet verici bir durumdur. Dünya kamuoyunun bu katliamın faili olan Ermenistan yetkililerine bunun hesabını sorması gerektiğini düşünüyoruz.
Dr. Afgan Valiyev
Azerbaycan Sosyal Tetkikatlar Merkezi Baş Danışmanı
[…] (http://sahipkiran.org/2020/10/13/daglik-karabag-sorununda-yeni-surec-ve-gelismeler/) […]