Twitter Facebook Linkedin Youtube

YENİ ULUSAL GÜVENLİK TRENDLERİ: SAATSİZ DEVLETLERE DOĞRU RADİKAL SOSYAL, SİYASİ VE TEKNOLOJİK DÜZEN

Birinci Dünya Savaşı sonucunda İmparatorluklar genel olarak son bulmuşlar ve 1648’den beri gelişen Fransız İhtilâli-Endüstri Devrimi-Siyasi Birlik teşebbüsleriyle devam eden süreç ile ideal olarak belirlene ulus devlet yapılarına geçilmiştir. Bir anlamda modern devlette denilen bu sistemler geleneksel toplumsal uzantıları devre dışı bırakmışlardır, tek ve yegâne otorite olarak ise merkezi yönetimler belirlenmiştir. Modern devlet sisteminde oluşturulan siyasi, partiler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları da uzun müddet teritoryal ulus sınırları içerisindeki hükümetlerin uzantıları olmuşlar ya da alternatif baskı mekanizması içerisine girmelerine olanak sağlanmamıştır. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında kuvvetli olan bu eğilim yumuşama döneminde tamamen devlet ağırlıklı iç ve dış politikayı da değiştirdi ve devletler özgül konumlarını muhafaza etseler de uluslararası arası, uluslar üstü, iş dünyası, sivil toplum gibi aktörler yeni politika yapıcılar olarak ön plana çıkmaya başladılar.

2000’li yıllarda ivme kazanan teknoloji ve bilişim cihazları ile bir anlamda küreselleşme devam etti ve ulus devletlerin yardımcı aktörlerle süren mecburi birlikteliklerinin bu devletlere zarar verdiği yönündeki tahminler de kuvvetlenmiş oldu. Özellikle gelişmekte olan ya da kendisine model arayan ülkeler için demokratik standart tanımı ve telkini bu ülkelerin içten dönüştürülmesinde etkin rol oynamıştır. Dijitalleşme sonrası ile ilgili senaryolar arasında da ulus devlet-global odak çatışmalarına yer verilmiştir. Hızlı bir değişim içerisinde bulunan dünyada güvenlik ve politika unsurları da dönüşüm içerisine girecektir. Bunları başlıklar halinde sıralayarak inceleyelim.

Güvenlik

Ulusal ve uluslararası güvenlik devletlerin ana mekanizmalarına bağlıdır. Ancak devlet güvenliğini sağlamak için bireysel özgürlükleri kısmen de olsa askıya alabilir mi, devlet güvenliği nedir ve hangi odak tarafından belirlenir gibi sualler tartışılmaktadır. Buna göre liberal anlayış bile devletin güvenlik üretme ve sağlama çabasından rahatsızlık duymazken, özgürlük seviyesi yüksek ülkelerde bile devletler güvenliklerini muhafaza için gerekli tedbirleri almaktadırlar. Ancak ideal devlet olarak sunulan ulus devletlerin de dayanma eşikleri vardır ve bu eşiğe yaklaşıldıkça daha acımasız, doğal seleksiyondan yana tavırlar geliştirebilmektedirler. Devletlerin yeni tehditlere karşı bir taraftan uluslararası savunma politikalarını geliştirirlerken bir taraftan da orjinlerinde strateji yürütmeleri devletler arasındaki sürtüşmeyi artıracağı için lokal ya da genel çatışmaları körükleyebilir. Güvenlik politikalarındaki dönüşüm, istihbarat alanındaki değişimi de beraberinde getirmiştir. Özellikle istihbaratın değişmesiyle birlikte istihbarata karşı koyma, koruyucu güvenlik ve istihbaratın geleceği ile ilgili teoriler konusunda da bazı tahminlerde bulunabiliriz.

Koruyucu güvenlik konuları; haberleşme güvenliği, fiziksel güvenlik, personel güvenliği, donanım güvenliği ve yazılım güvenliği olarak tasnif edilebilir.1 Koruyucu güvenliğin ilk halkası ise İstihbarata Karşı Koyma’dır.

İKK risk yönetimi için yeni bir kültür geliştirilmesi gerekmektedir. Teknoloji kurumları, özel sektör ve üniversiteler ile bu alanda uygulanacak politikalar, eğitim ve standartlar konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Siber, gelişmiş bilgi teknolojisi, biyoteknoloji, nöro bilimi, nanoteknoloji, materyal bilimi ve robotlar gibi potansiyel yıkıcı askeri ve istihbarat uygulamaları olan teknoloji ve teknoloji ile alakalı konular yanında, davranış, sosyal ve kültürel bilimlerde yapılacak çalışmalar ile İKK alanı donatılmalıdır. Amaç, istihbarat ve istihbarata karşı koymayı; dikişsiz, aynı kritik görevlerin gerekli parçaları olarak gören, tek bir disiplin haline getirmek olmalıdır.2

İstihbaratın geleceği ile ilgili ise şu teorileri sıralayabiliriz3;

  • Ulusal istihbarat anlayışı zaman içerisinde geçersiz olacaktır, değişikliklere uyum için reform yapmak yeterli olmayacaktır yeni istihbarat teşkilatları ve sistemleri gerekece
  • İstihbarat çalışmalarında yeni uzmanlık ve anlayış alanları ortaya çıkacaktır.
  • Günümüzde kullanılan bazı önemli kaynaklar ve yöntemler önemlerini kaybedecekler
  • İstihbarat üretimi ve temin edilmesinde ortaya yeni aktörler çıkacaktır.
  • Rekabetçi anlama ortamının doğuşu ile entelektüel tekel olmayacaktır.
  • Bilginin kırılgan dünyası güvenirliğe verilen önemi artıracaktır.

Yeni tehditler

Yirminci ve Yirmi birinci Yüzyılın başındaki en temel tehditler; ideolojik istila, kapitalist sisteme alternatif üretilmesi, nükleer çatışma ihtimâli, terör olayları, terörün küreselleşmesi, demokrasi projeleri kapsamında ulusların kendilerine özgü belirledikleri politikaların dönüştürülmeleri ve siber casusluklar olarak belirlenmiştir. Fakat son on senede yepyeni tehditler gündemin merkezini işgal etmek suretiyle üst sıralara tırmanmışlardır. Yatay ve dikey tehditler, göç hareketleri, nüfus atıllıkları, meskûn mahal çatışmaları, biyo terör, dijital soğuk savaş gibi yeni kavramlar literatürdeki yerlerini almışlardır ve bu yeni tehditlere karşı mücadele için ivedilik, yeni çözümler ve birimler gerekmektedir. Bu durumda ulus devletler daha da fazla panik yapmakta bu panik ise hata eğilimini artırmaktadır.

Uluslararası ilişkiler ve güvenlik stratejilerinde farklı konularda geleceğe ilişkin tahmin senaryoları/analizleri ortaya koyulmaktadır ve böylece değişimler daha iyi algılanabildiği gibi bu

  • Serhat Tezsever, Milli Güvenliğimiz İçinde İstihbarat, İstanbul, İ.Ü Basımevi 1999, s.162
  • Sait Yılmaz, Temel İstihbarat, 1.Baskı, Ankara, Kripto, Eylül 2018, s.575
  • Wilhelm Agrell, The Next 100 Years? Reflections on the Future of Intelligence, New York, 2014, 144-145

minvalde tedbirlerin alınmasına giden süreç kolaylaştırılmaktadır. Ancak göz önünde bulundurulması gereken husus bu tahminlerin bir kanun olmadığıdır yani tahminlerde sapmaların yaşanması kaçınılmazdır. Bunun sebebi insanların karmaşık yapılarıyla beraber uluslararası siyasete yön veren neredeyse sonsuz sayıda aktörün bulunmasıdır. Teknolojik değişimlerle birlikte verilerden yapay zekâ algoritmalarına dayanarak daha doyurucu sonuçlar çıkarabilmek mümkün olacaktır. Geleceğe ilişkin karşılaşılması muhtemel risk senaryolarında şu yönde bir sıralama gerçekleştirebiliriz:

  • Kişisel ve ulusal verilerin artan oranda siber sahalarda tutulmasıyla birlikte siber savaş olasılıkları yükselmiştir.
  • Yükselen milliyetçilik, yabancı veya göçmen karşıtlığı ile birleşen Karizmatik Baskıcı Lider Politikaları toplumsal gözetim katsayını yükseltmiştir. Bu bağlamda yeniden formüle edilen devlet güvenliği kavramı ile bireysel ve toplumsal özgürlük talepleri aralarındaki çatışma yükselmiştir. Devletler yurt satıhlarındaki sosyal düzeni sağlayabilmek için daha fazla mesai harcamak zorunda kalmışlar ve iç ile dış tehditlerin aralarındaki geçirgenlik yükselmiştir.
  • Yeni siyasal dengeler ve metropollerde yeniden yükselen refah kaybıyla beraber bireysel psikolojide hasar oranı yükselmiştir. Bu durum bireylerden oluşan toplumun da geleceğine ilişkin soru işaretlerini doğurmuştur.
  • Teknolojik dengesizlikler ilk etapta büyük devletlerin lehine gibi görünse de insanlık açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Çünkü eşitsizlik daha da hızlanacak buna bağlı olarak ise göçlerin yanı sıra teknoloji ve medeniyet ihraç girişimlerinde yeni mücadele alanları görülebilece
  • Meskûn Mahal savaşlarının yükselen trendi başka boyuta evrilece
  • Yeni dönemle birlikte daha çok patent casuslukları ve buna bağlı olarak ekonomik-siyasi yaptırımlar hız kazanacaktır.
  • İklim savaşları yeni boyutuyla tek taraflı kontrol çalışmalarını beraberinde getirmesi küresel ölçekte herkesi ve tabiatı etkileyen bir tabloyu var edebilece

Mega Şehirler

İnsanlar eski dönemlerden beri hareket halindedirler ve endüstrileşme döneminden sonra üretim tesislerinin de yoğunluğu ile büyük şehirler kurulmuştur. Ancak süreç içerisinde bu şehirlerde nüfus olağan üstü artmıştır. Şehirlerdeki nüfusun artması ve şehirlerin nüfussal olarak aralarında büyük farklar bulunması da yeni bir güvenlik problemi olarak ortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimlerin tarım uğraş kapasiteleri düşmüş, konvansiyonel harp esnasında gayrı nizami harp verecek bakımdan zayıflamışlardır. Mega metropollerde ise istihdam, sosyal ve psikolojik sorunlar  çoğaldığı  gibi  bu  sorunların  diğer  vilayetlere  de  taşınmaları  durumuyla  baş  başa kalınmıştır. Nüfusun metropollere kaymasıyla birlikte bu büyük şehirlerdeki asayiş oranlarının artmasında genellikle birincil faktörler arasında sosyal ve alt kültüre ait etmenler sıralanırken, ikincil faktörler arasında ise çevresel etmenler sıralanmaktadır. Bu faktörler doğrultusunda bütüncül bir şehir güvenliğinin temin edilmesinin yanı sıra bu güvenliğin merkez ya da yerel tarafından sağlanması ile ilgili çalışmalar devam ettirilmektedir. Teknoloji-kent entegresiyle birlikte yaşam alanları ‘’akıllı’’ hale gelmeye başlamış ve güvenlik-gözetim ikileminin yaratacağı karışıklık kendisini hissettirmeye başlamıştır.

Kentsel dönüşüm ile şehirler yeniden yapılanırken, yeni yapılan binaların akıllı ev konseptinde inşa edilmesi, içerlerinde patlayıcı maddeye duyarlı sensör ( sigara dumanı detektörleri gibi) ve bina içi gizli görüntüleme sistemlerinin yer aldığı monitörler bulunması önem taşıyabilir. Bu güvenlik sistemlerinin tüketici tarafından bilinmeyeceği, devletin takip edebileceği, güvenli mahalle çemberleri oluşturulması hedeflenebilir. Devletlerin terör tehdidi nedeniyle sürekli vatandaşlarını gözetim altında tutması terörist sivil ayırmadan veri toplaması sonucunda bir gözetim toplumu yarattığı ve sivil halkın özgürlük alanını daralttığı için ciddi eleştiriler almaktadır. Gizlilik bu açıdan önem taşır. Yapılan her binanın merdiven, katlar ve ilave çıkışları gösteren, krokilerin hazır bulunması operasyon yapacak güvenlik personelinin zaman açısından kazanımlarını ve operasyon planlamasını kolaylaştıracaktır. Terör eylemlerinin yoğun yaşandığı şehirler öncelikli alınarak, binaları yeniden yapılandırırken teknolojiyi kullanan akıllı ev inşasıyla, aynı zamanda şehirlerin kaleye dönüşmesini de kolaylaştıracaktır.4

Dijitalleşme ve Dijital Medeniyet

Dijitalleşme yalnızca internete bağlı makinalar ve yüksek hızlı internetten ibaret olarak tanımlanamaz. Burada geleceğe ilişkin yeni bir medeniyetin oluşabilme tasavvuru söz konusudur. 2030-2035 yılları arasında Bireysel bilincin yapay bir taşıyıcıya aktarılması için araçların geliştirilmesiyle birlikte beyin ve insan bilincinin bir bilgisayar modelinin oluşturulmasını içermektedir. Bu gelişme, dünyayı derinden değiştirecek, herkese sibernetik ölümsüzlük olasılığı verilmeyecek, aynı zamanda yararlı bir yapay zekâ yaratılacak, insanın yetenekleri artırılacak ve sıradan insanların kendi beynini defalarca yenilemeleri veya değiştirmeleri için fırsatlar sunulacaktır. Bu aşamadaki nihai sonuç, insanlık için insani ve teknik umutları tamamen değiştirmektir ve böylece insan doğasını anlamada gerçek bir devrim yaşanması öngörülmektedir. 2045 ve sonrasındaki dönem, bağımsız beyinlerin sıradan insanlarınkinden çok daha fazla kapasiteye sahip yeni bedenler alacağı zamandır. İnsanlık için yeni bir çağ gelecektir! Enerji üretimi, ulaştırma, politika, tıp, psikoloji, bilimler vb. – İnsan faaliyetinin tüm alanlarında değişiklikler meydana gelecektir. Bugün, nanorobotlardan oluşan bedenlerin ekonomik hale gelebileceği ve herhangi bir şekilde form alabileceği bir gelecek hayal etmek zor görünüyor. Kontrollü madde içeren vücut hologramlarını hayal etmek de zordur. Ancak bir şey açıktır: insanlık tarihinde ilk defa, tamamen yönetilen bir evrimsel geçiş yapacak ve sonunda yeni bir tür haline gelecektir. Ayrıca, uzaya geniş çaplı bir yayılma için ön koşullar da yaratılacaktır.

Dijitalizme ait olan blockchain teknolojisi dijital medeniye döneminde muhtemelen siyaseti de etkileyecektir. Aslında blokzinciri sistemi temelde, devasa şirketlerin milyar dolar değerinde yaptıkları anlaşmaları güvenli bir biçimde yapabilmeleri için geliştirildi. Bugün kullanılan, gündelik işlemler yapılan blokzincir sistemi ise NÜKLEER ANAHTAR prensibine dayanan bir sistem. Nükleer bir denizaltıdaki füzenin kontrolü sadece tek bir kişide değildir. Her birinde muhtelif anahtarlar bulunan ve hangi mürettebatta olduğu bilinmeyen birkaç kişinin elindedir. Nükleer füzenin ateşlenmesi için söz konusu anahtarların doğru anda, doğru sırayla kontrol paneline yerleştirilmeleri gerekir. Dolayısıyla teorik olarak, sistemi geçersiz kılmanın herhangi bir yolu yoktur. Küresel finans sisteminde blokzincir sistemi kullanılmaya başlayınca bilgisayarlar nükleer denizaltı mürettebatının fonksiyonunu üstlenmeye başladı. Yani her bir algoritma doğru anda şifreyi girme rolünü üstlenmek üzere programlanmıştır. Hiçbir parça tek başına sistemi çökertemez. Böyle bir işlem süreci, güvenlik katmanlarından meydana gelen birbirine kenetlenme mekanizmasına benzer. Teorik olarak aşılamaz, kırılamaz olarak görülür.5 Blockchain sistemi siyasi kulvarda kullanılmaya başlayınca geleneksel siyasette değişecektir. Sierra Leone’da konvansiyonel metodla oy kullanılmasına rağmen oylar blokzincir teknolojisinden faydalanarak şifrelenmiştir. 6 Hırvatistan’da faaliyet gösteren blockchain ve kripto para organizasyonu UBIK ise başkanlık ve kurul seçimini blockchain altyapısı üzerinden gerçekleştirmiştir.7 Oylamaların tamamen bu yeni sistem üzerine kaydırılması hükümetlerden önce vatandaşların talebi olacaktır.

Bu anlamda blockchain teknolojisi ile yapılan seçimler8;

  1. Gerçek sonuçları yansıtır. Oylamada kaç oy verildiği cüzdanlar arasında nasıl dağıtıldığı ve işlemlerin ne zamanda yapıldığını denetleyebilirsiniz.

 

  1. Seçimin şeffaflığı sağlanmış Yapılan oylamayı kontrol imkânı sunduğu için yeni bir kişi bütün verilerin kopyasını alıp sistem üzerinde kontrol edebilir.

 

  1. Bağımsızdır ve aidiyeti y Her seçmen özel anahtar oluşturabilir. Kendisinden başka kimse cüzdanın ona ait olduğunu bilemeyeceği için nasıl oy verdiği belirlenemez.

 

  1. Siste Hantal ve yorucu işlemlere gerek duyulmaz. Kullanılan oyları veri olarak işlemede zorluklar ortadan kalkmaktadır.
  • Ramazan Kurtoğlu, Akıl Sağlığı Tsunamisi, İstanbul, Destek Yayınları, Kasım 2019, s.166-167
  • İlk Kez              Bir              Ülke              Blockchain              Teknolojisiyle              Oy              Kullandı, https://www.ntv.cotr/teknoloji/ilk-kez-bir-ulke-blockchain-teknolojisiyle-oy-kullandi,-Ku7liTZQEisFhe7KnKCL  w
  • https://bctr.org/secimlerde-blockchain-kullanildi-9040/
  • Özkan Gönül, Blockchain Sistemi ve Seçim Güvenliği, Ali Burak Darıcılı (Ed.), Güvenlik Teknoloji ve Yeni Tehditler, 1.Baskı, Ankara, Nobel, 2020, s.150

Blockchain teknolojisi ile bireyin önemi, bireylerin oluşturmuş olduğu yüksek entropili örgütlenmelerin önüne geçiyor. Kropotkin’in devletleri gereksiz ve millettin üzerinde yük gören ve bu yüzden yıkılmaları gerektiğini söyleyen anarşik düzenine yaklaşıyoruz. Sürekli belli zümrelerin sopası haline dönüşen ve aynı zamanda en yüksek entropili örgütlenme olan devlet yapılanmalarını yıkıyor ve bireylerin kendi denetimine açık bir sisteme geçiş yapıyoruz.9 Ancak buna rağmen blockchain teknolojisi de iki boyutlu ve geleneksel ağ sistemi üzerine inşa edilmiştir. Bunu ‘’Blockchain 1.0’’ olarak adlandırmak daha doğru olacaktır. İleri sürüm ‘’Blockchain 2.0’’da ise üç boyutlu, tamamen merkeziyetsiz ve elektriğe muhtaç olmayan bir teknolojiyle karşılaşmamız yüksek ihtimâl dahilindedir.

Alternatif Çözümler

Devlet güvenliği, toplum ve birey güvenliğinin yanına çevre ve genel güvenlik kavramlarını da eklemleyerek güncellendi. Buna bağlı olarak devletler, diğer aktörler ile iş birliği içerisinde Küresel Yönetişim modellerini benimsediler. Ancak bu metod da yakın gelecekte yetersiz kalacaktır. Çünkü uluslararası örgütlerin olağan dışı durumlarda etkinlikleri yüksek seviyelere çıkamamıştır. Bu duruma verilebilecek güncel ve uygun örnek ise Covid 19 krizinde Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği’nin başarısızlıklarıdır. Artık çoklu disiplinli çalışmaların yanı sıra insan ve uzantısı sistemlere olan güvensizlik yapay birimlere duyulacak ihtiyacı artırır. Çünkü bu birimler insanlara özgü zaaf ve noksanlıkları taşımazlar. Ancak bu noktada insanın yayılma, kontrol ve hedonist doğası, siyasi birimlerin en azından genel olarak devir süreçlerinde engeller çıkartabilir. Alternatif çözüm modellemeleri yalnızca tekniki ilerleme ve önlemleri kapsamaz. Teknik ve insan uyumundan ne gibi süreçlere varılabileceği simülatif ortamlarda deneme yanılma yöntemleriyle test edilerek tatbik edilecektir.

Güvenlik, ekonomi, enerji, siyasi rekabet gibi kavramlar göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki yılların trendlerini içeren bir tabloya yer verelim:

 

Küresel Trendler Küresel Gelişmeler Radikal Olasılıklar
ABD Hegemonyası Eksen Kayması; Asya-Pasifik NATO ve/veya AB’nin Çöküşü
AB’nin Entegrasyonu 2014; Büyük Güç Rekabetine Dönüş ABD’nin yalnızlığa düşüşü
Çin’in Yükselişi Batı Eksenli Demokratikleşme Rusya’nın Dağılması
Rusya’nın Toparlanması Kapitalizmin Çöküşü Nükleer Savaş/Kaza
Küreselleşme, Özelleştirme Yeni   Teknolojiler;   Biyoteknoloji, Robot, Nano vb. Yeni Bir İdeolojinin Yayılması
Haberleşme   ve   Bilgi   Teknolojisi Gelişmeleri Üçüncü Dünya Savaşı (2035) Kitlesel  Ölümlere  Yol  Açan  Bir Virüsün Ortaya Çıkması
Uygarlıklar Çatışması Yeni Dünya Düzeni Asteroit Çarpması
Azalan Enerji Kaynaklar 2083; Dünya Nüfusu 10 Milyar Ulus-Devletin Çöküşü

 

Terörün Mutasyonu/Yayılması Tek Dünya Hükümeti

Tablo: Önümüzdeki 30 Yılın Trendleri10

Yeni Ulusal Güvenlik Çağında Siyasi ve Sosyal Düzen: Saatsiz Devletlere Giderken

Yaklaşık on bin senelik siyasi sistemin evrimine baktığımızda başlıca şu dönemler görülmüştür:

  • İlkel kabile, topluluk yönetimleri
  • Şehir devletleri
  • Din-Tarım İmparatorlukları
  • Aydınlanma ve sanayileşme süreci, liberalizm, milliyetçilik ve sosyalizmin doğuşu
  • Avrupa’nın yeni güç olarak ortaya çıkması
  • Ulus Devletler Çağının başlangıcı ve Versay Düzeni
  • Soğuk Savaş
  • Soğuk Savaş sonrası yeni döne

Siyasi sistemlerle paralel biçimde ekonomik modellerde değişim geçirmiştir. Binlerce yıl öncesinde mal alıp satabilmek için geçerli olan takas sistemi asırlar içerisinde yerini değerli madenlerden üretilen para, kağıt para, merkantilist ekonomi, dijital finansal olanaklara bırakmıştır. Ticaretin gelişmesiyle oluşan kapitalist sistem ve burjuva sınıfına eleştirel olarak işçi sınıfı ve sosyalist sistem doğmuştur. Özellikle Marx ve Engels ikilisi tarafından kuramsallaştırılan sistem sırasıyla Avrupa merkezli olarak 1848 ihtilâllerini ve Bolşevik Devrimini oluşturdu ve sosyalist ütopya bir illüzyon olarak insanlığa sunuldu.

 

Farklılık Kapitalist Sistem Sosyalist/Komünist Sistem
Fayda Birey Toplum
İlke Özgürlük Eşitlik
Demokrasi Zenginleşen     Orta     Sınıfı     Siyasi İktidara Ortak Olması Halk  Demokrasisine  Dayanan  Tek Parti Diktatörlüğü
Mülkiyet Özel Kamu (Devlet)
Planlama Serbest Pazar Merkezi
Yönetim Ekonomik  ve  Siyasi  Güce  Sahip Kişi ve Gruplar Elit Bir Kesim ve Parti Diktatörlüğü
Miras Var Yok
Spekülatif Kazanç Var  (Borsa,  Hisse  Senedi,  Döviz, Gayrimenkul) Ekonomiye        Katkısı        Olmayan Kazanç Yok

 

Basın Çoğunlukla Özel Devlet Kontrolünde
Reklam Önemli Hizmet Sektörü Yok
Yaşam Kazanmak İçin Yaşamak, Rekabet, Güvensizlik, Yalnızlık Yaşamını                Yönlendirememe, Sunulanı Almak, Rekabet Yok
Toplumu Düzenleme Mümkün Olduğu Kadar Az Bütün Yönleriyle

Tablo: Kapitalist ve Sosyalist Sistem11

Özellikle son üç asırlık süreçte dünya ve medeniyet oldukça hızlı bir değişim sürecine girmiştir. Yeni kapitalist sistem ve buna paralel oluşan yeni ulusal güvenliğin yanı sıra sanayi toplumu olmanın getirdiği gereklilikler her yerde benzer olarak yaşanmıştır. Her ne kadar yerel değerler ve kültürler yaşantısını sürdürse bile üstel bir organizma olarak sanayi toplumunun alışkanlıkları benzerdir ve homojenlik söz konusudur. Sanayileşmenin gerektirdiği toplumsal disiplin saatlere endeksli bir yaşantıyı lüzumlu kılar ve insanlar benzer saatler ve benzer yaş aralıklarında çalışma, uyku, sosyalleşme süreçlerini yaşarlar. Yeni siyasi sistemler de bu organizasyonun düzenleyicisi, gözcüsü ve denetleyicisidir. Sistemler ve teknoloji ne kadar yeni olursa olsun modern insanlığın sorunları üç asır öncesindeki insanların sorunlarıyla benzerdir. O dönemde de insanlar devletin işlevsel olmadığından, temsil edilemediklerinden, eşit ve özgür olamadıklarından yakınırlardı. Bu sorunlar 18. Yüzyıl devrimlerini tetikledi. Sovyetler Birliği ile sosyalizm insanlığa kurtuluş reçetesi sunamadı ve bunu Atlantik bloğu iyi değerlendirdi. Yarım asır öncesinin fikirler savaşında; kapitalizmin sosyalizmden, barış savaştan, demokrasi diktatörlükten iyidir algısı işlendi. Kavramlar kulağa hoş gelmesine karşın modern insanların sorunlarına yine çözüm olamadı ve insanlar asırların problemlerini yeniden gündeme getirmeye başladılar.

Modernizm insan ile insan olmayan arasındaki asimetriye dayanmıştı; şeyler, nesneler, hayvanlar ve dahi Tanrı bir yana insan bir yanaydı.12 Modern ötesi deneyimlerdeki asimetri ise insan ile yeni üst insan arasında olacaktır. Yeni yaşam, yeni insan ve yeni güvenlik kavramları yalnızca mühendislik bilimleriyle açıklanamaz ve irdelenmeleri için yoğun sosyolojik ve felsefi analizlere ihtiyaç vardır. Örneğin hümanizm, Rönesans ve aydınlanma hareketiyle doğmuştu ve insan merkezli bir sistemi hayal etti. Ancak yeni insan ve kurumsal karşılığı yeni güvenlik, hümanizmin karşıtı olan akımlara sırtını yaslayacak yüzünü ise teknolojiye dönecektir. Bu durumda faşist ya da neo-faşist hareketlerin yeni mizacı devlet ya da ırk merkezli olmak yerine yeni insan-yeni güvenlik teorileri merkezli bir yayılma evresi geçirecekse güncel ideolojik tartışmaların bile hiçbir anlamı kalmayacaktır.

Geleceğe ilişkin senaryoların belirsizlikleri güvenlik tahminlerinin ve çalışmalarının da artmasına sebep olacaktır. Bu yönden bakıldığında literatürün şişmesi atıllık yaratabilir. Geleceğe ilişkin uluslararası ilişkilere ait sistem modellerinde uluslararası otorite ve norm durumlarına göre;

  1. Küresel Yönetişim
  • Sait Sahir Mertkul, Dünya Devleti ve Bir Düşünce Sistemi Olarak Demokrasi, Ankara, Mertkul Yayınları, 2007
  • Ömer Karadağ, Tekno Ütopist Tekno-Pesimist Senaryolara A-Modern Alternatifler, Doğu Batı, Dijital Çağ, Yıl: 21, Sayı: 86, Eylül-Ekim 2018, 82
  1. Dünya Devleti
  2. Hegemonya
  3. Anarşi
  4. Hava Kabiliyetine Dayalı Anglosakson Hâkimiyeti13
  5. Elitlerin Kurguladıkları Düzen görüle

Ancak siyasi seçeneklerin sayıları tartışılan ortam ya da beslenilen fikri kaynağa göre sonsuza kadar artırılabilir. Örneğin Norveç’in bir bölgesinde modern saat sisteminin kaldırılması ve insanların daha esnek bir yaşantıya sahip olmaları teklif edilmişti.14 Bu teklifin yaygınlaşması ve daha da geliştirilmesi yepyeni bir sistem olan ‘’Saatsiz Devlet’’i meydana getirecektir. 15 Endüstri toplumunun vaz geçilmezi saat kavramının bazı bölgelerde olsa bile kaldırılması toptan kaosa sebep olabileceği gibi insanların kitlesel olarak göç etmek isteyecekleri çekim merkezleri halini de alabilirler. Siyasi sistemin bu yönde değişikliklere gireceği evrede dijital kapitalizm yeni bir sosyalizm ya da binlerce sene öncesindeki gibi takas sistemini var edecekse dijital bakiyelerin sosyal yaşantıları doğrudan etkileyeceği oldukça açıktır.

Teknolojik trendler geliştikçe alışkanlıklar oranında yorumlanacağı için toplulukların algı ve aktarma düzeyi de farklı olacaktır. Teknolojik kanaat önderi haline gelen insanların bile ortak bir payda da buluşamamaları çatışma yerine zenginlik ve gerçeği arayış olarak yorumlanmalıdır.

Elon Musk, yapay zekâyı değerlendirirken bunu demonik bir varlığa benzetmiş ve bu sefer pentagram ile kutsal suyun 16 işe yaramayacağını belirtirken Türkiye’den bazı teknoloji yorumcuları dijital ile deccal kelimelerinin telaffuz benzerliğine dikkat çekerek rahmani olmayan

  • Jeopolitik teoriler genel olarak Kara, Deniz, Kenar Kuşak ve Hava olarak adlandırılmış ve Anglo-Amerikan bloğu tarafından uygulanmıştır. Özellikle ABD, Soğuk Savaş sürecinde ve hemen sonrasında bu teorileri stratejik olarak değerlendirerek büyük bir ivme yakalamıştı. Son dönemde hava jeopolitiğinin içinden çıkarak ayrı bir trend haline gelen ‘’Uzay Jeopolitiği’’ ağırlıklı olarak ABD tarafından güvenlik doktrinlerine işlenmiş Everett Dolman’ın geliştirdiği astropolitik yaklaşımı uzay gücünü elde tutan ülkenin lider olacağını ortaya koymaktadır. Uzay güvenliği, uyduların güvenliği ve rakip uyduların refüze edilmesini de içerir ve bu durum 5G ve sonrasındaki 6G teknolojisiyle ilgilidir. Böylece nesnelerin interneti döneminde siber-sosyal-teknolojik istihbaratın öncülü olmak lider olmayı pekiştirir.

14 https://tr.sputniknews.com/avrupa/201906181039398539-norvecin-kuzeyinde-ada-sakinlerinden-oneri-saat-sistemini

-tamamen-kaldiralim-zamansiz-yasayalim/

  • Tekillik ve Sanal Devrim kavramları zaten insanlara bu dünyanın külfet olduğunu ve yeni dünyaların var edilmesi gerektiğini savunu İnsan beyninin bilgisayarlara aktarılması, insanların makinalarla adapte olmaları, artırılmış sanal gerçeklik, uzay asansörleri şimdilik alternatif yaşam mercileri olarak belirlenmiştir. Bu yeni dünyalardaki en önemli özellik zamanın, dünyada olduğundan farklı işletilmesi olacaktır. İnsan var olduğundan beri zaman karşısında güçsüz olduğunu vurgulamış bunu edebi eserlere ve fütürist teorilere işlemiştir. Hiper-tekno-elitler zamanı kaldırabilirlerse, zamanda yolculuk ve zamana hatta ölüme meydan okuyacaklarını savunurlar. Bu ise Dijital-Olimpos Düzeni olarak adlandırılır böylece; Semavi Din kavramının alternatifi oluşturulmak istenir. Saat kavramı yalnızca dijital ya da analog nesneler olarak değil zaman olarakta düşünülmelidir.
  • Hıristiyan metafizik anlayışa göre iblislerin uzaklaştırılmasında bu gibi nesneler kullanılır.

bir sistemin inşa edildiğini öne sürmüşlerdir. Her fütürist okuma doğru kabul edilmemelidir çünkü fütürist eserlerin çoğu ticari kaygılarla ortaya koyulmaktadır. Ancak teknolojinin bile bireyler tarafından kimi zaman inandıkları dini argümanlarla yorumlanması yeni ulusal güvenlik doktrinlerinde sosyal bilimlerin ve sosyal bilimcilerin ağırlıklarının daha da artması gerektiğini göstermektedir. Her yeni çağ yeni kahramanlara ihtiyaç duymaktadır. Yakın geleceğin öncekilerden farklı kahramanları gelecek senaryolarını yazan figürler olacaktır. Bir gelecek yazamayan ülkeler, kültürler ve milletler yazılan senaryolara uymak zorunda kalırlar. Bu sebeple Türkiye’nin fütüristler, teologlar, fen bilimciler, üniversite ve düşünce kuruluşu mensuplarının bir araya getirildiği ve ivedilikle yetginlik içerisinde koordinasyona riayet edilen ve telkinlerden uzak birimlerinin oluşturulması milli güvenlik politikalarının en önemli basamağını oluşturmaktadır.

Onur Dikmeci – SASAM İstanbul İl Başkanı

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: