1.GİRİŞ
Ordu kavramını anlamak insanın varlığının özünü çözümlemeye yarayacaktır. İnsanlığın doğuşundan bu yana iç savaşlar, fetihler, diktatörlükler, düşük yoğunluklu, bölgesel savaşlar veya dünya savaşları yaşandı. Savaşmanın ve savaşmak için birleşmenin tarihi mağarada ki günlerimize kadar gitmektedir. Comte ‘a göre olağan yaşamdaki askeri tarafımız homo sapiens kadar eskiye dayanır. İnsanoğlunun yapmış olduğu alet silahtır ve yine grup içinde ilk otoriteyi kuran da askeri yöneticidir. İnsanlar arasındaki iş birliği özellikle de savaş durumlarında sosyal bir değer ve gereksinim olarak dayatılmıştır (Caforio, 2017).
Savaşlar mikro toplumlarda iki farklı şekilde etki göstermiştir; Birincisi, askeri hedefler için toplumu bir araya getirmek ve ikincisi ise galibiyet – mağlubiyet ilişkisi sayesinde farklı gruplarla ilişkilerde bulunmak. Comte köleliğin gelmesini bile uygarlaşmanın bir basamağı olarak görür. Çünkü savaşta yenilmesine insanların boş yere öldürülmesi yerine hayatı bağışlanır. Bu durum askeri anlayışta değişimin toplumsal dönüşümün de katalizörü olduğunu gösterir (Caforio, 2017) .
Toplumların askeri yapıları, dini ve toplumsal yapılarıyla iç içe geçmiştir. Comte ‘ a göre (Caforio, 2017) çok tanrılı dönem daha savunmacıydı, ordu operasyonlarını yürütmek için gereken organizasyona sahip değildi. Ancak tek tanrılı inancın gelişmesiyle askeriyeyi ilgilendiren birçok değişim yaşandı.
“Bunlar arasında ruhani liderliğin dünyevi liderlikten ayrılması ve merkezi otoritenin çok sayıda yerel parçaya dağıtılması ve köleliğin hizmet kapsamına dönüştürülmesi gösterilebilir.”
Yukarıda Caforio’ dan alınan kısımda bahsedilen dönem itibariyle askeriyeye olan ilgi azalmış, askeri lider ruhani üstünlüğünü kaybetmiş ve askeri ruh sadece askeriye de bulunan seçkinlere mahsus hale gelmiştir.
Modern toplumda asker bürokratik yönetim yüzünden gücünü kaybetmiştir. Daha önce ruhani güçlerini kaybeden askerler bununla beraber dünyevi güçlerini de kaybetmişlerdir. Askeriyenin yapısı değişmiş askerler karar vericilikten uygulayıcılığa geçmişlerdir.
Silahlı kuvvetlerin sivil idaresi üzerine sorunlar doğmuştur. Demokratik ilerlemenin bürokratik merkezileşmeyi artırması gerektirmesine rağmen bu yaşanmamıştır. (Weber, Bürokrasi Ve Otorite, 2017) Ancak bürokratik rasyonalite Weber’in Prusya örneğinde gördüğü gibi idareci ve eyleyici olarak güçlü olan askeri bürokratik yapıya angaje olmuş bürokrasinin bir parçası olarak gücünü arttırmıştır.
Otosefali yani kendi kendini yöneten ve bağımsız bir kuruluş olarak silahlı kuvvetler dışarıdan bir otoritenin kendi işlerine karışmadığı bir olgudur. Weber ‘e göre her ne kadar silahlı kuvvetler bürokrasi içinde bir yer edinse de egemenlik ve disiplin kavramlarıyla diğer kurumlardan ayrılmaktadır. Egemenlik belli içerikte bir emre belli bir grubun itaat etmesini anlatırken disiplin kavramı eleştiri ve direnme olmaksızın itaat anlamına gelmektedir (Weber, Bürokrasi Ve Otorite, 2017)
ABD Ordusu 14 Haziran 1775’te Kıta Kongresi tarafından kuruldu. İlk başlarda Boston’da 22 bin kişilik bir milis kuvvetiydi. Amaçları Britanya’ya karşı savaşmaktı. O günden beri ABD ordusunun komutası sivillerde oldu. Günümüzde de böyle. Ordunun kuruluşundan 1 ay sonra George Washington koloni ordularını kurdu. Aslından düzenli ordunun çekirdeğini bu koloni ordusu oluşturmuştur. Amerikan ordusu bu ilk dönemlerinde savunmacı bir yaklaşım sergilemiştir. Hatta kongre bu 30 bine yaklaşan kuvvetlerin yeterli olduğunu söylemiştir. Ancak 1789’da tamamen gereksiz olduğu gerekçesiyle ordu feshedilmiştir. Sadece Kongre için 25 asker ve West Point (Askeri Kışla) korumak için 55 asker kalmıştır .
Ancak Washington’un isteğiyle asker sayısı 595 yapılmıştır. Nüfusun artması ile beraber asker ihtiyacı belirginleşmiştir. Buna bağlı olarak Kongre tarafından jandarma alımına izin vermiştir. Ancak büyük tartışmalar olmuştur bunun merkezileşmeyi artırdığı ve eyaletlerin gücünü düşüreceği düşünülüyordu. Bu yasamanın özü de buydu aslında merkezi iktidarı güçlendirme. (USA Army)
ABD ordusu ve siyaseti arasında ilk sürtüşme bu dönemde yaşandı. Eyalet milisleri bu durumun kendi prestijlerini ve güçlerini düşüreceğini düşündüler. Washington milis kuvvetlerinin isteklerini dikkate aldı ve kurulacak ordunun gücü azaltıldı.
1789’da 1 alay ile başlayan ABD ordusu, 1791’de 3 alaya, 1792’de 5 alaya ve 1808’de ise 11 alaya çıktı. Fakat 1812 Savaşı’nda merkezi ordunun güçlü olmaması büyük sorunlara yol açtı. Eyaletlerin istekleri, bazılarının savaşmak istememesi gibi nedenler merkezi orduya olan ihtiyacı gözler önüne serdi. Amerikan İç Savaşı ile beraber modern ABD ordusuna benzer ilk askeri yapılanma oluşmuş oldu. Yaklaşık 1 milyon asker alınmıştı . (Britannica, 2019) Aynı zamanda bu dönem siyahilerin de askeriyeye alınmaya başladığı dönemdir. Irkçılığı ve köleliği destekleyen Kuzey’e karşı Güneyliler siyahilerin desteğini almışlardır. 180 bin siyahi asker hizmete alınmıştır.
1.Dünya Savaşı ABD ordusu açısından bir kırılma noktasıdır. Bu dönemde ABD siyasal anlamda Avrupa ile ilişkiler kurmuş küresel siyasete angaje hale gelmiştir. Ardından gelen 2. Dünya Savaşı ile ABD büyük bir ekonomik güç iken büyük bir askeri güç olduğunu da kanıtlamıştır (Huntington, 2004) .
Bu dönemde ABD’de militarist bir bakış ortaya çıkmıştır. Siyasal ve askeri bakımdan etkili otorite generaller olmuştur. Bu dönem savaşlar açısından da dönüşümler yaratmıştır. Savaşın; kamusal güç ve baskı araçları üzerinde tekel yetkisine sahip fiili hükümetlerin otoritesine bağlı teritoryal bölgelere bölünmüş olduğu bir dünyada meydana geldiği fikri artık geçerliliğinin yitirdi (Hobsbawn, 2007) .
Militarizm bu dönemde o kadar artmıştır ki komuta kademesinin siyasetle ilişkileri gerilmiştir. Komuta kadrosunun savaş sonrası dönemdeki tutumları çeşitlilik arz etmiş; kimi zamanlar (birleştirme ve B-36 tartışmaları esnasında amirallerin yaptığı gibi) Başkanlık politikalarına karşı faal bir muhalefet yürüten komuta kadrosu, kimi zamanlarda da (Orgeneral Bradley ’ in 1951 Mali Yılı Bütçesi’ndeki tutumuyla benzer biçimde) Başkan’ın askerlik mesleğine ilişkin temel yargılara aykırı politikalarını savunmuştur (Caforio, 2017) .
Soğuk Savaş döneminde askeri harcamalar ve silahlanma yarışı ABD ordusunun güçlenmesini sağladı. Ancak bu dönemde ABD Sovyetler hiç savaşmadı tabi ki ancak vekiller üzerinden Vietnam, Kore ve Küba gibi örnekler yaşandı. Ancak bu operasyonlar ABD kamuoyunda hep nefretle anıldı. Ancak bu dönemde “Soğuk Savaş ” korkusu kamuoyunda tetiklenerek ABD Kongresi’nin askeri politika ve silahlı kuvvetler üzerindeki otoritesi artmıştır. (Huntington, 2004)
Nükleer silahlanma hızlanmış ve küresel bir silahlanma dalgası başlamıştır. Silah ticareti yükselmiştir. Ancak ordu sorumluluğu siyasete devretmiştir bir nevi bu dönemde. Toplumsal yapı ve küresel değişimler de ordunun aldığı konumu değiştirmektedir. Kuvvet komutanlarının kanuni çerçeveye uyum göstermekteki başarısızlıklarının kaynağı, Amerikan siyaseti ve kamuoyuna hakim akımlarda aranmalıdır. (Huntington, 2004)
Morris Janowitz ‘ e göre askeriye kendi değişimleri içinde incelenmelidir. Bu neden 2. Dünya Savaşı’ndan sonra değişen politik – siyasi bağlam ABD ordusunun içyapısını da değiştirmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde askeriyenin profesyonelleşmesi ABD ve Batı Avrupa’da gereklilik halini almış, askeriye tehlike görülmediği durumlarda gereksiz görülmüştür. Burada askeri ve siyasi seçkinler arasındaki ilişkiye de değinilmeli. ABD Ordusu yapısı gereği daha karmaşık ve çeşitli birlik yapılarına sahip Avrupa, Güney Amerika ve Karayipler, Ortadoğu, Asya-Pasifik ve Afrika grupları bulunan dünyanın en büyük ordusudur ve 2 milyondan fazla personele sahiptir (USA Army) .
2018 rakamlarına göre 650 milyar dolarlık savunma bütçesi vardır. Askeriye -siyaset ilişkileri ise daha durağandır. ABD ordusunda bölge komutanlıklarıyla merkez komutanlıklar ayrı olduğu için savaşan birimler artık ülke dışından operasyonları yönetirler (Global Fire Power) .
Ayrıca NATO adı verilen askeri işbirliği örgütü ile de uluslararası ilişkilerde ABD ordusu için bir atılım noktası olmuştur. Ordunun uluslararası sistemle angaje olması ordunun sadece askeri anlamda değil, sosyolojik, psikolojik, uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi konularında da deneyimli olunmasını zorunlu kılmaktadır (Caforio, 2017) .
Yürütme erki açısından 2.Dünya Savaşı sonrası sivil-asker ilişkilerinin ana konusu, bu üç işlevi merkezi düzeyde yani Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri üstünde Başkan ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin siyasi hakimiyeti altında konumlandırması oldu. Bunun asıl sebebi 2. Dünya Savaşı dönemi ve sonrasında Soğuk Savaş dönemiyle profesyonel askeri işlevin yanı sıra politik-stratejik ve idari-mali işlevi ifa eden bir kurum olarak görülmesidir (Huntington, 2004) .
3 – ABD ORDUSU’NUN ÖRGÜTSEL YAPISI
Bir kurumun, örgütün veya organizasyonun yapısını sosyolojik açıdan incelemek için “örgüt sosyolojisini” kullanırız. Örgüt sosyolojisi çalışırken bunun içine başlıca, örgüt-çevre etkileşimlerini, örgütsel iletişim, örgütlerin yönetimi ve örgütsel çatışmaya ilişkin diğer konular katılabilir. Bende ABD ordusunun örgütsel yapısını açıklarken aslında bu kavramlar üzerinden ilerleyeceğim. Örgüt kuramları, liderlik, motivasyon, iletişim, örgütsel çatışma, örgüt kültürü -iklimi gibi konuları ele alacağım.
3.1 ÖRGÜT KÜLTÜRÜ ( YÖNETİM, LİDERLİK VE YAPI )
2019 yılı verilerine göre ABD Ordusu’nda 350 general bulunmaktadır. Toplamda ise 100 bin subay (Wilson, 2009)bulunmaktadır (Statista). ABD Ordusu da küresel değişimlerden etkilenmiştir. Karmaşık ilişkiler ağı, Soğuk Savaş, NATO’nun varlığı gibi unsurlar nedeniyle ordunun sadece askeri strateji değil ama politika üretmekte gerekliydi. Ordunun politika ve askeri strateji üretmesi de yönetim ve liderlik değişimlerini meydana getirdi.
Birincisi; Totaliter ulus-devletlerde ve demokrasilerde savaş tehditleri ve savaş kararları öncelikle askeri profesyoneller tarafından değil siyasetçiler ve siviller tarafından yapılır. Askeri elitlerin siyasi gücü ne olursa olsun, mutlak askeri diktatörlüğün klasik biçimleri sanayileşmiş-kitlesel toplumsal yapı için uygulanabilir değildir (Janowitz, 2002) . Ancak savaş diğer sosyal çatışma formlarından farklılaşmaktadır çünkü savaş yapma profesyonelleşmiş ve özelleştirilmiş bir mesleğe güvenmekte artık; profesyonel askerlik.
İkincisi; Askeri elitlerin siyasi gücü ne olursa olsun, mutlak askeri diktatörlüğün klasik biçimleri sanayileşmiş-kitlesel toplumsal yapı için uygulanabilir değildir.
Üçüncüsü; Barıştan savaşa ve savaştan barışa geçiş diğer toplumsal çatışmalarda bulunmayan bir matematik tarafından belirlenir. Bunu aşmak için uluslararası otoriteler oluşturuldu. Yani artık barış durumunu korumaya yönelik daha kitlesel ve organize hareketler yapılmaktadır. Bu askeri sadece savaşa yönelik değil barışa yönelik planlamalar ve eğitimler almasını da gerektirmektedir.
Dördüncüsü; Bu maddeler bağlamında Weber’in bürokrasi ve demokrasi ilişkisi de belirleyicidir. Artık askeriye kendi özerk alanı içinde olsa da bürokrasi içinde belli bir yere sahip bir parçadır. Kamuoyundan daha çok etkilenir ve kamuoyunu daha çok temsil edebilir (Weber, Bürokrasi Ve Otorite, 2017) . Modern devletlerde liderlik küçük bir grubun elinde olmalıydı çünkü bu modern zamanların vazgeçilmez özelliğiydi. Bunun sebebi demokratik otoritenin güçlenmesi için bürokrasi denen rasyonel otoritenin de güçlenmesi gerekliydi bu da her halükarda bürokratik seçkinciliğe kapı açacaktır (Giddens, 2017) .
Beşincisi; kamusal güç ve baskı araçlarını kullanma yetkisine sadece devletin sahip olmasının yanında devletlerin topyekûn savaşların politik ve ekonomik yükümlülüklerinin altına girmesi de olası değildir. Kamuoyu baskısı ve otoriterizmin yerini özgürlükçü ve demokratik bir devlet anlayışına bırakması devletlerin vekiller üzerinden yürüteceği savaşlar dönemini başlattı. Böylece vatanın veya ulusunun özgürlüğü veya bağımsızlığı için savaşan asker figürü yerine başka ülkelerde çıkarları kovalayan paralı bir lejyoner figürü gelmiştir. (Huntington, 2004)
Söylemler bağlamında incelendiğinde ABD Ordusu daha parlak generaller örneğin Eisenhower, George Patton veya Douglas Mac Arthur gibi savaş galibi veya ülkenin iftiharla andığı general ve mareşaller orduyu temsil ederken bugün CENT-COM ( Merkezi Komuta ) veya Hawaii’de ki Pasific Army ( Pasifik Ordusu ) gibi aşırı politikleşmiş vaatlerle hareket eden ve siyasi ilişkileri önceleyen bir görüntü çizmektedir. (Hobsbawn, 2007)
Kamusal otoriteyi yönlendiren ABD Ordusu birimleri burjuva toplumunda kamusal baskının hissedildiği konularda “Kamu Diplomasisi” , “Siber Komutanlığı” , “İnsan Kaynakları Birimi ” , Medya ve Sözcülük gibi birimleriyle hareket etmektedir. Toplumsal ve sosyal konularda şeffaflık konusuna önem vermektedirler. Sosyoloji ve psikoloji araştırmaları ABD Ordusu’nda çok yaygın şekilde yapılmaktadır. Ast- Üst ilişkileri Kongre’nin değişimleri haricinde 2. Dünya Savaşı düzenlemeleriyle yapılmıştır. (Caforio, 2017)
Merkez Komutanlığı parçalı durumda değilken ülke dışındaki komutanlıklar parçalı haldedir. Dünya 30 ülkede askeri birliği bulunmaktadır. Çoğu zaman özerk bir yapı olarak görülebilir ancak kamuoyu baskısını hala hissetmektedir. Ancak eski Eisenhower ya da Patton örnekleri gibi generaller bugün orduda bulunmamaktadır. Dönüşüm içinde ABD Ordusu’nda mühendisler komutanlığı bile vardır. (USA Army)
Ancak bugün ordunun liderlik ve yönetimi ayrı bir güç teşkil etmemektedir. Ordunun ABD kamuoyundaki saygınlığı azalmaktadır. Kongre büyük silah alımları ve teknolojik yatırımlar yaparken ordu üyelerinin şartlarını iyileştirmekten ziyade vekil ordulara para aktarmaktadır. Devlet – dışı savaşları finanse etme vasıtalarında gözlendiği şekliyle, savaş için gerekli maddi donanıma sahip olma aracılığı da, yaygın bir şekilde özel kuruluş ve organlara kaymaktadır. Bu anlamıyla devlet -dışı örgütlenmeler arasındaki dengenin değiştiği rahatlıkla söylenebilir. (Hobsbawn, 2007)
Bugün terörizmle savaş üzerine 90’ların sonunda oluşturulan doktrin orduya olan bakışın daha da kötüleşmesine sebep olmuştur. Bu nedenle ülke dışı-ülke içi veya savaş destekçisi-savaş karşıtı gibi ordu içinde farklılıklar oluşmaktadır. Bugün hukuki anlamda ABD Ordusu Kongre’nin kararlarına uymak zorundadır. Ancak ülke dışı faaliyetlerinde ordu bir nebze inisiyatif almaktadır. Ancak ülke dışı operasyonlarda genelde denetleyici konumdadır. Eyleyici değildir.
Vietnam, Kore ve Afganistan örnekleri ABD Ordusu’nda derin izler bırakmıştır. Kongre’ye duyulan yapısal güvensizlik, kamuoyunda sürekli konuşulan savaşın şirketler için yapıldığı iddiaları, 2003 Irak İşgali, öldürülen ABD’li askerler tabi ki ordu yönetimini daha hassas ve daha tehlikeli hale getirmiştir. ABD Ordusu eskisi gibi lider komutanları özlemektedir diye düşünüyorum. Geçen son 80 yılda 2. Dünya Savaşı’ndaki başarı eminim bütün Amerikalılar için hayal gibidir.
3.2 ÇATIŞMA VE POLİTİKALAR
Yukarıda bahsettiğimiz gibi ABD kuruluşundan bu yana farklı şekillerde çatışmayı deneyimlemiştir. İç Savaş, emperyalizme karşı savaş, iki dünya savaşı , sınır ötesi operasyon , terörizmle savaş vb.
Soğuk Savaş’ın bitimiyle insanlar artık ABD’nin hakim olduğu bir dünya tasvir ediyorlardı. Artık orduya ne gerek vardı ki? Zaten korkulan Sovyetler yıkılmıştı artık onlara kimse zarar veremezdi. Yanlış düşünüyorlardı. Uluslararası sistem her zaman çok taraflı olacaktır. ABD askeri gücüne rağmen anlaşma yolları arayacaktır. Bölgesel faktörler küreselleşmeyle beraber bütün ülkeleri etkiler hale gelecektir (Hobsbawn, 2007) .
Bugün ABD Ordusu ve siyaseti arasında belirgin bir sürtüşme yok gibi görünmektedir. Ordunun parçalı bir yapıda bulunması eskiye göre topyekûn bir tepki verilmesini engellemektedir. Ancak kimi zaman Başkan veya Kongre ile sürtüşmeler yaşanmaktadır. Bu durumlar genellikle belli konularda otoritenin kime geçeceği konulardır.
İçinde bulunduğumuz salgın döneminde ve daha öncesinde ABD Ordusu ve siyaseti arasında belli sürtüşme haberleri çıkmıştır. Bazı eyaletlerde askerlerin eyaletlere dağılması konusunda çeşitli organizasyon sorunları yaşanmıştır (Sabah Gazetesi, 2020) .
Ayrıca “ABD ordusunda şu ana kadar 133’ü muvazzaf, 44’ü sivil, 35’i asker ailelerinin üyeleri, 31’i sözleşmeli personel olmak üzere toplam 243 kişinin Covid-19 testi pozitif çıktı. Dün, ABD Donanması ve Avrupa’daki askerleri arasında yayılan salgından Pentagon’a bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansında çalışan sözleşmeli bir personel hayatını kaybetmişti.” (NTV, 2020) Savunma Bakanlığı tatbikatların ve operasyonların salgının başlangıcından sonra da devam ettirilmesinin yanlış olduğunu söylemişti.
ABD’ye ait nükleer savaş gemisinde coronavirüs paniği de bu dönemde asker-siyaset ilişkilerini etkilemiştir. (Voice Of America, 2020) Çıkan habere göre gemi komutanı ABD Donanması’na yazdığı mektupta ” Savaşta değiliz, denizcilerimiz ölmemeli” diyerek askerlerin çoğunluğunun gemiden tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca ABD Ordusu’nun Kosova ve Irak operasyonlarına karşı oldukları da bilinmektedir. Bunun yanında ordu savaşın şartları ve sonuçlarıyla iç içe olduğu için savaş konusunda daha isteksizdir. Hitler’in generallerinin savaşlara karşı çıktığı durumlar da mevcuttur (Janowitz, 2002) .
Kriz dönemlerinde, asker – sivil ilişkilerine iki ayrı bakış vardır Birincisi siyaset bilimci yaklaşım ki temsilcisi Samuel Huntington’dır. İkincisi sosyolojik yaklaşımdır ki temsilcisi Morris Janowitz ‘dir. Biz sosyolojik yaklaşımı esas alarak ABD’de ordu-siyaset ilişkilerine bakıyoruz. Sosyolojik yaklaşım, silahlı kuvvetlerin sivil kontrolünün toplumsal ilişki ağına entegre edilmesiyle tamamen sağlanabileceği savından ortaya çıkmıştır. Günümüzde ABD Ordusu “vatandaş askerlik” kavramı yerini “meslek olarak askerlik ” yani ” profesyonel askerliğe” bırakmıştır. (Caforio, 2017)
Ancak profesyonel asker olmak, diğer önemli sosyal ve siyasi rollerle bağdaşmaz. Askeri liderler hükümetlere, savaşın amaçlarına inandıkları için değil; savaşmak onların görevi ve mesleği olduğu için itaat ederler. Profesyonel subay kariyeri ve şöhreti için savaşır. Krizlerin getirdiği olağanüstü tehlikeler, kaoslar ve trajediler “profesyonel askerlerin” görevden uzaklaşmasına neden olur. Halkla barışık olmak yerine çıkarları çatıştığında halkın karşısında olurlar (Janowitz, 2002) .
Bir diğer konu ise ABD Ordusu’nda cinsiyet, ırk ve aile konularıdır. Bu durumda etnik veya cinsiyet temsili konuları önemlidir. Örneğin bazı sivil toplum kuruluşları Vietnam Savaşı’nda Afro-Amerikan vatandaşlarının orduda daha çok temsil edildiğinin ve bunun insafsızca verilen zayiatı açıkladığını söylediler. Cinsiyet temsiliyeti olgusu da 1960’lar sonrasında kadın hakları ve feminist hareketler tarafından kadınların orduya katılımlarının artması üzerine ilgi getirdi. İlk olarak 1990’larda ” Bill Clinton” döneminde lezbiyen veya gey olan bir kişi ABD Ordusu’na girdi. (Caforio, 2017) Ancak “Clinton” sonrasında eşcinsel karşıtlığı devam etmiştir. ABD’de son 1993-2005 (Clinton’un görev süresi 1993-2001’dir) çok sayıda eşcinsel ordudan atıldı ve bunun maliyetinin 200 milyon dolar olduğu belirtiliyor (Hürriyet , 2005) .
Daha sonra bu konu Obama döneminde yine gündeme geldi ve “Dont Ask , Dont Tell” “Sorma ,Söyleme” adlı eş cinsel karşıtı politikayı yürürlükten kaldırdı . Bu sayede eşcinseller orduda açık bir şekilde hizmet eder durumdadır.
Bir diğer konu ise profesyonel ordu – kitle ordusu çatışmasıdır. Özellikle Amerika’da ki ve Fransa’da ki kitle ordusuna geçişler genellikle ideolojik belleği gereği askerin siyaset üstünde etkin rol oynamasına izin vermemiştir. (Janowitz, 2002) Janowitz’in bahsettiği kitle ordularının toplumsal temsiliyetinin daha fazla olması nedeniyle demokrasiye daha çok katkı yapacağını konusu tartışmalıdır. Habermas’ın kamusallık anlamında vurguladığı gibi “Meşruluğun kaynağı, bireylerin önceden belirlenmiş iradesi değildir, daha ziyade bu iradenin oluşması, yani bizzat müzakere edilmesi sürecidir… Meşru bir karar genelin iradesini temsil etmez ancak genelin müzakeresinden çıkan bir sonuçtur. ” (Habermas, 2018)
Aslında ABD Ordusu’nun örgütsel yapısı ve Amerikan toplumunun sosyolojisi göz önüne alındığında Amerikan toplumu için “askerlik” hiçbir zaman siyasetten önce bir değer olmadı. Zorunlu askerliğin kaldırılmasıyla beraber siviller orduya kayıtsız ve bilgisiz duruma gelmiştir. Bazı askeri ve vatandaşlık değerlerine yabancılaşma da gelişmektedir (Janowitz, 2002) .
Siyasi spektrumun görece liberal veya sol kanadında olanlar ordunun gereksiz olduğunu dahi ileri sürmektedirler. Ancak ordu küresel bir çağda sadece eski kabiliyetlerini ve görevlerini ifa etmez. Seferberlik veya kriz anlarında da ordu yetkilendirilir. Şehir polisi veya kırsal jandarması ordunun yetkileriyle donatılmak istendiğinde toplum içinde daha büyük eleştiriye neden olacağı düşünüldüğünde ordu hala gereklilik olarak görülmelidir. Ayrıca artık ordular dış politika yapıcılığında da etkilidir (Caforio, 2017) .
Günümüz ABD ordusunda örgütsel yapı; farklı ülkelerdeki yabancı ya da iç devlet gücüne karşı neredeyse belirsiz sürelerde kendilerini koruyabilecek kapasitedeki devlet-dışı silahlı gruplara dayanan bir politikaya oluşturulmuş şekilde yürütülmektedir. Amerikan medyasında şeffaflık ve açıklık sürekli dillendirilen meseledir (Hobsbawn, 2007) .
ABD ordusunun yaptığı operasyonlar veya organizasyonlar; tamamıyla Pentagon ve ABD Başkanlığı tarafından gözlenmekte ve denetlenmektedir. Ancak strateji ve hedeflerle alakalı Başkanlık ve Kongre kamuoyuna hesap vermek konusunda daha sorumludur (Habermas, 2018) . Diğer birçok ülkede olduğu gibi.
Askeriyeye bakış diğer birçok ülkeye göre karşıtlar ve destekçiler arasında olmaktan ziyade kayıtsızlar ve destekçiler arasında devam etmektedir. Liberal kanadın özgürlükçü anlayışı ve sol kanadın askerliğe ve orduya atfettiği negatif ve faşizan yorumlar ABD kamuoyunda geçerli prensipler oluşturmaktadır. Tüm bu kamuoyu baskısı, ABD’nin kuruluşundan bu yana varlığını sürdürmektedir.
SONUÇ
ABD ordusu bugün profesyonel bir örgüt yapısına sahiptir. Farklı mesleklerden insanlar artık ortak bir kurumsal çerçeveye girmiştir. ABD ordusu makine, elektrik, bilgisayar mühendislerini, sosyolog ve psikologları içerisinde bulundurmaktadır. Farklı konularda diplomasi eğitimleri verilmektedir. Ayrıca yurtdışı barış-çatışma görevleri dünya ile ilişkilere angaje bir insan portföyü yaratmaktadır.
Kamuoyunda her ne kadar ordu karşıtlığı hakim olması sebebiyle ABD Başkanlığı ve Kongresi tüm operasyonlarına devam etmekte zorluk yaşamaktadırlar. Ancak bu çatışmalarda çıkarlarına korumak için belirli vekiller ve yandaş hükümetler eliyle yapmaktadır. Bu sayede zayiatlar Amerikan topluma yansımamakta sadece ekonomik gereklilikler için uğraşılmaktadır.
ABD ordusu eş cinsel, siyahi (siyahiler orduda çoğunluktadır) ve İslam karşıtı unsurlara karşı belli çatışmalar yaşamaktadır. Bu konular belli özgürleşme ve şeffaflık reformları sayesinde düzeltilebilmiştir. Bunun yanı sıra hala ordudan atılmalar, yıldırma ve belli baskılar devam etmektedir. Haberlerde eş cinsel olarak asker olanlar bazı bireylerin deneyimli askerler tarafından yıldırmaya maruz kaldıklarını söylemektedirler (The Nation). Hatta sivil toplum kuruluşları atılan, eziyet gören bu eş cinseller için ABD devletinin tazminat ödemesini istemektedir (Daily Mail) .
Küreselleşmenin getirilerinin yanında ABD ordusu küreselleşmeden zarar da görmektedir. ABD’de orduya olan karşıtlık ve kayıtsızlık yükselmektedir. ABD tarihinin erken dönemlerindeki barışçı ve özgürlükçü ABD Ordusu imajı Kore ile başlayan ve Suriye ile hala devam eden çıkarcı ve paragöz bir ABD Ordusu profiline dönüşmüştür.
Teknoloji geliştikçe ABD Ordusu daha profesyonel bir hale gelebilecek ve toplumdan tamamen ayrışacaktır. Yurttaş askerlik ya da zorunlu askerlik gibi terimler artık ABD için çok uzak kavramlardır. ABD başarısızlık ya da kriz durumlarında bu kavramların eksikliğinin zararlarını daha açık şekilde görecektir.
Adil İNCE
Britannica. (2019, 12 12). 5 4, 2020 tarihinde https://www.britannica.com/topic/The-United-States-Army adresinden alındı
Caforio, G. (2017). Askeri Sosyoloji. İstanbul: Nobel Yayınları.
Daily Mail. (tarih yok). 5 8, 2020 tarihinde https://www.dailymail.co.uk/news/article-7826915/Ex-military-members-demand-compensation-kicked-armed-forces-gay.html adresinden alındı
Giddens, A. (2017). Siyaset , Sosyoloji ve Toplumsal Teori. İstanbul: Metis Yayınları.
Global Fire Power. (tarih yok). 5 5, 2020 tarihinde https://tr.sputniknews.com/savunma/201811221036283652-business-insider-abd-rusya-cin-turkiye/ adresinden alındı
Habermas, J. (2018). Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.
Hobsbawn, E. (2007). Küreselleşme , Demokrasi ve Terörizm. İstanbul: Agora Yayınları.
Huntington, S. (2004). Asker ve Devlet. İstanbul: Salyangoz Yayınları.
Hürriyet . (2005). 5 8, 2020 tarihinde https://www.hurriyet.com.tr/gundem/abd-ordusu-10-yilda-10-bin-escinsel-askeri-ihrac-etti-38700427 adresinden alındı
Janowitz, M. (2002). Military Elites and Study Of War. Michigan: University of Michigan.
NTV. (2020, 3 23). corona-virus-savas-gucumuzu-etkileyebilir.
Sabah Gazetesi. (2020, 3 30). ABD Ordusunda Coronavirüs Alarmı.
Statista. (tarih yok). Total Military Personnel of the U. S Army For Fiscal Years. 5 5, 2020 tarihinde https://www.statista.com/statistics/239383/total-military-personnel-of-the-us-army-by-grade/ adresinden alındı
The Nation. (tarih yok). 5 8, 2020 tarihinde https://www.thenation.com/article/archive/trans-military-dadt/ adresinden alındı
USA Army. (tarih yok). 5 5, 2020 tarihinde https://www.army.mil/news adresinden alındı
Varol, M. (1993). Halkla İlişkiler Açısından Örgüt Sosyolojisine Giriş. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Voice Of America. (2020, 5 7). abd-nukleer-savas-gemisinde-corona-endisesi/5354718.html.
Washington Post. (tarih yok). 5 8, 2020 tarihinde https://www.washingtonpost.com/news/post-politics/wp/2015/10/03/hillary-clinton-backs-honorable-discharges-for-those-kicked-out-of-military-for-being-gay/ adresinden alındı
Weber, M. (2017). Bürokrasi Ve Otorite. Ankara: Adres Yayınları.
Wilson, J. (2009). Armies . Corps , Divisions and Seperate Brigades. Washington: Army Lineage.