Twitter Facebook Linkedin Youtube

Kaşkay Türkleri

Emad Hazreti Nejad, SASAM İran Masası Uzmanı

Orta Asya’yı Mezopotamya’ya bağlayan ve birçok medeniyetin kaynağı olmuş, birçok medeniyeti bağrından çıkarmış bir coğrafya olan İran, çeşitli Türk boylarının özellikle Oğuzların en önemli yerleşim merkezi olmuştur. Türklerin en eski çağlardan beri yurt tuttuğu İran, bu özelliğine rağmen Türkiye Türkoloji’sinde üzerinde az araştırma yapılmış olsa da birçok çeşitli Türk topluluklarının varlığı ve onların bölgedeki katkıları tarihten kültüre kadar her alanda ortaya çıkmaktadır. Türk toplulukları içerisinde Türkiye’den sonra otuz milyonu aşkın nüfusu ile ikinci Türk topluluğu olan İran Türkleri, çeşitli Türk boylarından meydana gelmiştir.

Bugün İran’ın güney, güneybatı ve merkezi bölgelerinde, Şiraz merkez olmak üzere sekiz dokuz eyalette (İsfahan, Fars, Huzistan, Kohkiluye ve Boyerahmet, Kirman, Yezd, Buşehr, Bender Abbas ve Çaharmahal ve Bahtiyarı) dağınık olarak yaşayan ve bir Türk toplumunun birliği olarak tanınmakta olan Kaşkay Türkleri de bu boylardan biridir.

Kaşkay Türkleri; İran coğrafyasında, İran’ın çağdaş tarihinde özellikle siyasi alanda önemli bir aktörü olmuştur. 1. ve 2. Dünya Savaşı’nda İran’ın güneyi İngilizler tarafından işgal edildiği zaman Kaşkay Türkleri İngilizlerle karşı karşıya gelmişlerdir. Gerek 1. Dünya Savaş’ında gerekse 2. Dünya Savaşı’nda İngilizlerle karşı karşıya gelen Kaşkay Türkleri bölgeyi kahramanca savunarak, İran’ın çağdaş siyasi tarihinde önemli yer edinmişlerdir. Bunun dışında 1950’li yıllarda İran petrolünün millileşmesinde Kaşkay Türkleri büyük rol oynamışlardır. Şöyle ki petrolün millileşmesinde Kaşkay Hanları (bir çok kaynakta Kaşkay Türkleri kardeşleri diye yazılmıştır; Hüsrev Han, Nasır Han, Melik Mansur Han ve Mohammad Hüseyin Han) başta İlbeyi olan Hüsrev Han olmak üzere bu dört kardeş, hepsi büyük ölçüde milli cephenin, Musaddık Hükümeti’nin petrol sanayisini millileştirme politikasını desteklemiş, Musaddık Hükümeti’nin bu tedbirlerine destek vermişlerdir. Nasır Hanı’nın Sena Meclisi konuşması ve Şiraz Askeri Üsse saldırma tehdidiyle bu destek daha da artmıştır fakat daha sonra Doktor Musaddık’ın merkezi devleti desteklemesinden dolayı Kaşkay Hanları Mussadık’tan da ayrılarak Kaşkay Bölgesi’ndeki Kaşkay Türklerini ayaklanmaya çağırmıştır. Devlet de ordu uçakları ile Kaşkay Bölgesi’nde yoğun bir şekilde bildiri afişleri dağıtmış, tehditlerde bulunarak bu ayaklanmayı engelleyip Kaşkay Hanlarını yurt dışına sürgüne göndermiştir.

Böylece Kaşkay Türkleri, Kacarlardan sonra Pehleviler Dönemi’nde merkezi yönetim tarafından ağır bir baskı ve zülüm altında kalmışlardır. Fars birlikteliği adına, Kaşkay Hanlarının pek çoğu idam edilmiş veya yurt dışına sürgüne gönderilmişlerdir. İran İslam inkılabından sonra ise sürgünde olan Kaşkay Hanları İran’a dönmüşlerdir fakat İran İslam Devrimi Sistemi ile de çok anlaşamamışlardır. Kaşkay liderlerinin en başında yer alan Hüsrev Han Kaşkayı, İran’ın parlamento seçimlerine katılmış ancak ülkenin baskıcı Fars yetkilileri, Han’ın akreditesini iptal etmişlerdir. Hüsrev Han onurlu bir Türk olarak bu olayı sindirememiş ve silahlı mücadele sonucunda yakalanarak idam edilmiştir.

Son yıllara dek Kaşkay Türklerinin en önemli mesleği hayvancılıktı. Bu yüzden daha çok göçebe olarak yaşarlardı ve birçoğu hala göçebe yaşamaya devam ediyorlar. Hayvancılık mesleğinin en başında da at yetiştiriciliği bulunmaktaydı. Geniş ve verimli arazileri olduğu için hayvancılıktan sonra gelen meslek ziraatçilikti. Bu mesleklere bağlı olarak bütün ihtiyaçlarını kendileri karşılarlardı. Bu yüzden şehir hayatına ihtiyaç duymazlardı. Kaşkay Türkleri için el dokumacılığı da eskiden beri çok önemlidir. Dokumacılıktan kendi ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi gelir de elde ederler. Bu yüzden el dokumacılığında çok başarılı olmuşlardır. El dokumalarının çeşitleri başlıca şunlardır: halı, gebbe, kilim, cacim, rend, keçe, çadır. Kaşkaylar eskiden beri el dokumacılığına büyük önem vermişlerdir. El dokumacılığı artık gelenek haline gelmiştir. Bu yüzden el dokumacılığında çok başarılı olmuşlardır. Bunun en iyi örneği, Viktoriya Müzesi’ndeki 400 yıllık Kaşkay halısıdır. Hatta 1995 yılında Almanya’da düzenlenen el dokumaları yarışmasında Kaşkay Türkleri birinci olmuşlardır. Günümüzde Kaşkay el dokumaları, İran el dokumaları adı altında dünyadaki pek çok evi süslemekten ziyade çok büyük yarışmalarda kazançlar elde etmektedir. 2017 yılında Fars ili dokumacılığı adına dünya çapında gene büyük başarı elde etmişlerdir. Ne yazık ki bu da diğer başarılar gibi Kaşkay adına değil Fars ili adına olmuştur.

Kaşkay Türklerinde müzik ve şiir de çok önemlidir. Kaşkay Türkleri göçebe olarak yaşadıkları için sözlü kültürleri gelişmiştir. Şiir ve müzikle de uğraşmışlardır. Halk hikâye ve destanları, Azerbaycan Türklerinden uzakta kalmalarından ve ayrılıktan hüzünle söz etmektedir.

Kaşkay Türkeri’nin Etnik Genel Tanıtımı

Kaşkay Türkleri, İran coğrafyasında nüfus bakımından Azerbaycan Türklerinden sonra ikinci sırada geldikleri gibi bölgedeki tarihi kökleri de oldukça önemli olan bir Türk konfederasyonudur.

Azerbaycan Türklerine karşılık ikinci sırada yer alan Kaşkay Türklerinin dili, kültürü, tarihi ve her bir alanı üzerine Türkoloji, Türk tarihi ve benzer dallarda ne yazık ki pek az araştırma yapılmıştır.

Ve bugün bir Oğuz boyu sayılan Kaşkay Türkleri, diğer boylara kıyasla coğrafi konum olarak daha güney bir bölgeye yerleşmiş boydur.

Kaşkay Türkleri son yıllara kadar çoğunlukla konargöçer olarak yaşamaktaydılar. Hayat şartları ve bir takım siyası sebeplerden dolay bugün Kaşkay Türklerinin büyük bir çoğunluğu yerleşik hayata geçmek zorunda kalmıştır. Yerleşik hayata geçenler tabii olarak gelenek, görenek ve dillerinden uzaklaşmaktadırlar. Bu hızlı değişim kısa bir süre sonra önemli bir Türk kültür varlığının da yok olmasına neden olabilecektir. Bu sebeplerden dolay Kaşkay Türkçesine ait olan metinler, gerçek hayatta işlenen bir sürü folklorlar, bir an önce derlenip yayınlanması ve Türk dünyasına tanıtılması büyük önem arz etmektedir. Kaşkay Türklerini anlatmak ve onların tarihini, kültürünü, gelenek ve göreneğini, siyasi rollerini anlatmak daha çok çaba harcamak gerektirecektir.

Bilindiği gibi farklı Türk grupları her zaman farklı adlarla anılmaktadır. Bu adların oluşturmasına tayfa, oba, büyük kahramanlar vb. sosyal yapı adlarının oluşma şekilleri etkili olmaktadır. Türk kültüründe bazen bu adlandırma en önemli ve güçlü tayfa, tire, aile veya kişinin adı bir Türk boyunun adı haline gelebilmektedir. Kaşkay adlanan Türk birliğinin adı üzerine çeşitli unvanlar ve etimolojiler söylenmiştir. Kaşkay Türkleri hakkında yazılanların çoğu siyasi yazarlar tarafından ve farzlar üzerinden yazılmıştır.

Böylesine Kaşkay adı farklı şekillerde kayıt edilmiştir: Kaşkay, Keşvay, keşgay, keskayi, keşgayi, kuşanı, Qashqai, Qashqay, vb. [1-2]

Kaşkay sözcüğünü “Kaş+Kay” veya “Kaşka+y” ayıran tarihçiler olmuştur:

  • Kaşka sözcüğü, alında beyaz lekesi olan at demektir. Kimi yazarlar kaşkay sözcüğünü, bu çeşit atlara sahip olan Türkler olarak tanıtmışlar.
  • “Kaşo” Özbek Türklerinde tomar anlamında. Bazı yazarlar da kaşkay sözcüğünün buradan geldiğini iddia etmektedir.
  • “Kaş” koyun ve keçi sürüsünün tutulacak yer, “Kay” ise sağlam kale olduğunu söyleyenler de vardır.
  • Bu sözcüğün “kaşgar”dan geldiğini iddaa edenler de olmuştur.
  • Bazıları “Kaşkay” sözcüğünü “kaçkay” şekilde açıklayanlar da, Kaşkay Türklerini Kayı boyunun kaçak ve cesurları olarak tanıtmaktadırlar.

Nasreddin Şah Kaçar döneminde kaleme alınan Farsname-i Nasıri’nin yazarı Mirza Hasan Fesai, Kaşkay adının kökeni hakkında ilk inceleme yapan kişi olarak bu adın Türkçede kaçak (firari) manasına gelen “Kaç” ve “Kayı” kelimelerinin birleşiminden geldiğini savunmaktadır. [3]

İrec Afşar, Kaşkay sözcüğünün ilk defa Tac’üd-din Hasn bin Şahbazi Yezdi’nin 1451-1453’te yazdığı Cami’üt-tavarih-i Hasani adli eserinde geçtiğinden söz eder.[4]

Kacar döneminde de birtakım yazılarda Kaşkay adı geçmiştir, o yazılarda pek çoğunda Kaşkay Folklor Edebiyatı’nda yer alan vatan özlemleri sunulmuştur. Bu folklorlarda Kaşkayı’nın özlediği vatan Azerbaycan’dır.

Örneğin:

Ağ deve Rizde kaldı

Yükü Tabrizde kaldı

Ayrıca birçok kaynaklarda kaşkay sözcüğünü Azerbaycan bölgesinde bulunan benzer adlardan geldiğini savunanlar da olmuştur. Örneğin:

Tebriz ve Miyana arasında bulunan Eher’in kuzeydoğusunda “Kaşka Dağı” bulunmaktadır. Bu dağ Savalan Dağı’nın devamı ve Türklerin yaylasıdır. Eher şehrinin kuzeydoğusunda “Kaşkamış” adlı bir köy de bulunmaktadır. Hoy ve Maku yakınlarında “Kaşka Bulak” adlı köy de bulunmaktadır. Veya Azerbaycam Cumhuriyeti’nde Gence şehrinin çevresindeki dağlardan akan ve Gence Çayı’na karışan nehrin adı da “Gaşga Çayı”dır.

Prof. Dr. Muhammettagi Zehtabi siyasi tarihçiliğin en büyük muhaliflerinden biri olarak kendi yazmış olduğu “İran Türklerinin Eski Tarihi” adlı kitabında Orhun Yazıtları ve Mahmut Kaşgari’nin “Divan-ül Lugat-it Türk” adlı kitabına dayanarak “Kaşkayi” sözcüğünün Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri olan Kayı boyundan geldiğini söylemiştir.[5]

Yazar ve dilbilimci Esatullah Merdani, Prof. Dr. Muhammettagi Zehtabi’nin görüşünü onaylamakta ve hatta bölgenin coğrafi etimolojisine dayanarak Kaşkay Türklerini Sümer uygarlığının kalıntıları olarak tanımlamaktadır. Örneğin o bölgedeki Sümürüm (Semirum) şehrinin adının “Benim Sümerim” anlamında olduğunu söylemektedir. Kabusname kitabının yazarı, Kayı boyunun savaşçılıkta diğer Türk kabilelerinin öncüsü olduğunu söyleyerek onların başında da Kaşkayilerin olduğunu ifade etmiştir.[6]

Ama bu konularda bilgi vermek günümüzde de yaygın şekilde söz konusu olmamıştır ancak kesin bilinen şu ki Kaşkay ismi daha önceden de pek çok kaynakta adı geçmiş olsa da, Safevi hâkimiyetinde yani 16. yüzyılda Cani Ağa Kaşkayi’nin ailesi tarafından günümüzde İran coğrafyasının Türklerini birleştirme amacıyla yani Güney İran’da yaşayan Türk boylarının bir çatı altında toplanma amacı ve günümüzdeki Kaşkay konfederasyonunun yapısının oluşturması amacı ile teşekkül edilmiştir. Tarihi kronolojilerde 14. yüzyıldan ve özellikle batılı elçilerin yazdığı sefaretnamelerde Kaşkay Türklerini görmek mümkündür. [7]

Diğer yönden bu konfederasyon tüm Güney Türklerini içerdiği halde iç bölünmelerde de büyük bir veri, bilgi ve özelik taşımaktadır. Kaşkay Türkleri ilk başta altı tayfa ve her tayfada otuz ile kırk arası alt bölüme (tire) ayrılmaktadır ve her biri çeşitli Türkçe adlar ile adlandırılmaktadır. Her tire de birkaç bonku(oba) ve her oba da birkaç aile veya beyleye ayrılmaktadır. Böylece Kaşkayi adı İran’ın merkez ve güneyinde yaşamakta olan Türklerin kapsamlı bir modeli olduğunu söyleyebiliriz. Kaşkay Türklerinin sayısı ile ilgili net bir sayı verememekle birlikte bunun da sebebi İran’da yapılan nüfus sayımlarında etnik gruplara dağılımının tam olarak açıklanamaması veya etnik gruplara göre hiçbir sayım yapılmamasıdır. İran’da etnik gruplarla ilgili hiçbir bilgi verilmediği için Kaşkay Türkleri sayısı hakkında da resmi bir bilgi bulmak zordur ancak Kaşkay etniğinin alt yapısına (Tayfa, Tire, bonku, aile) ve yaşadığı şehirlere bakıldığında Kaşkay Türklerinin sayısı üç milyon ile dört milyon arasında bir nüfusa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kaşkay Türkleri şu an pek çok resmi ve gayri resmi kaynaklarda “Kaşkay ili” olarak geçiyor. Bunu bildirmekte fayda var ki buradaki “il” sözcüğü Türkiye’de kullanılan “il” ile aynı anlamda değildir. Bu yüzden Kaşkay Türklerinin sosyal yapısını anlatmak için Kaşkay yapısının sözcüklerinin tanıtımında fayda vardır:

 

Sosyal Düzen Ad – açıklama Yönetici
İl Kaşkay İlhan
Tayfa Eymir, Küçük Kaşküllü, Büyük Kaşküllü, Dereşorlı, Amele, Şeşbeyli. Han, Kelanter
Tire  Avşar, Iğdır, Bayat, Beydili, Bolu, Hac Develi vb.

* her tayfanın yaklaşık 40-50 tiresi vardır.

 

Kethüda
Bonku * Her tire birkaç bonkuya ayrılır. Aksakla
Aile * her tire bir takım aile içerir Aile
Tablo 1 : Kaşkaylarda Sosyal Düzen [8]

 

Tabloda görünen sosyal yapım gönümüzde yönetici açısından gerçek olmasa da bu yapı Kaşkay Türklerinde sıklıkla kullanılan ve bilinen bir yapıdır. Yani günümüzde her aile hangi tayfa, tire, bonku ve aileden olduğunu açıkça biliyordur. Belki de bu yapı Kaşkay Türkleri araştırmakta çok yardımcı olabilirdir.

İL: Tayfaların birleşmesinden meydana gelen ve sosyal yapı ve tabakalaşmanın üst düzeyinde yer alan il, zamanla merkezi hükümet baskılarına karşı savunma gücü geliştirmiş ve siyasi, askeri nitelikler taşımıştır. Kaşkayı ili “Tablo 1”de göründüğü gibi 6 tayfadan oluşmaktadır.

Tayfa: Tirelerin birleşmesinden meydana gelen sosyal, siyasi bir birimdir. Tayfa çok sayıda tireleri bir araya getirme amacı ile kurulmuştur. Tayfanın oluşturulmasında ortak bir akrabalık koşulu gerekli değildir ancak bazı tayfaları oluşturan tireler ortak akrabalığa sahiplerdir.

Tire: Bonkuların birleşmesi ile meydana gelen bir sosyal ve siyasi yapıdır, bu yapıda akrabalık esastır. Tireler genellikle kurucularının adları ile ya da kurulduğu bölge ile anılmaktadırlar. Günümüzde tüm Kaşkay tayfalarında 200’den fazla tire bulunmaktadır. “Tablo 2”de 6 Tayfaya ait olan bazı tireler görünmektedir.

Aşağıdaki tablo da her tayfaya ait olan birtakım tireler görünmektedir:

Tayfa adı Tire Yaylak Kışlak
Eymir(Farsima’dan) Karamirşamlı, Kasımlı, Tavabe, Doğanlı, Zehrablı, Keranlı, Kelbili, Morul, Şeybanlı, Gürcayi, Arap, Buger, Behluli, Tevelleli. Doğu: Yezd ili sınırları

Batı: Kohgiluye ve Buyer Ahmad Bölgesi

 Kuzey: Semirum İsfahan

Güney: Dena Dağı etrafı

Doğu: Cere, Baladeh, Kazerun

Batı: Sermeşhed ve Kazerun şehri

 Kuzey: Şiraz

Güney:  Buşehr sınırları

Büyük Keşküllü Arıhlı, Genceli, Karaçöllü, Cerkanlı, Eleskerli, Haşimli, Ayılı, Alipenahlı, Beydili, Kuhvah, Ağaceri, Dizganlı, Yadıkörlü, Tevelleli, Dedekayılı, İnanlı, Teyibli, Adına Ferhadlı, Şahmehmedi, Kasımlı, Bey, Karagözlü, Sürüglü, Çardaçerik, Çarbenoça, Safihanlı, Hasanağalı, Ayıblı, Ebiverdi, bulverdi, Venda, Alakoyunlu, Zendilek, Lek, Lekbahanlı, Gaştasb, Lekniyazi, Bahrami, Malahmedi, Çilinger, Dünyarostem, Buger, Kuruş, Filivend, Oryad ve Bolu, Gordani, Hacdeveli, Doğu: Şiraz Şehri

Batı: Yasuj

 Kuzey: Safaşehr, Marvdaşt

Güney: Memeseni, Sepidan

Doğu: Kazerun / Gir ve Karzin

Batı: Hozistan

 Kuzey: Mamasani/Şiraz

Güney: Buşehr

Küçük Keşküllü Filivend, Ohçılı, Lor, Kohvadeh, Karagözlü, Alivend, Kerem’i, Kermanlı, Karaça Sehmuddinli, Doğu: Şiraz Şehri

Batı: Yasuj

 Kuzey: Safaşehr, Marvdaşt

Güney: Memeseni, Sepidan

Doğu: Kazerun / Gir ve Karzin

Batı: Huzistan

 Kuzey: Mamasani/Şiraz

Güney: Buşehr

Dereşorlu Nerli (Araplı, Aşırlı, Alımardanlı), Kırıklı, Ceyranlı, Eyüblü, Hayratlı, Nadırlı, Ahenger, Telebazlı, Bolverdi, Oruçlu, Hudaverili, Abd-Süleymanlı, Sadıklı, Karakanlı, Şahin Kıhalı, Nasır Kıhalı, Kara Keçili, Kerimli, Derzi, Amele Hüseynhanlı, Amele Nasrullah Hanlı, Teyyibli, Ased Kıhalı, Gülablı, Lek, Kezenlı, Kürbekiş, Venda, Geyceli, Hacdeveli, Çarrıhlı, Kabızlı, Çok koyunlu, Karacullu, Osmanlı, Rüstemli, Ebulkereli, Celallı, Canbazlı, Şebankare, Hayratlı, Kırmızı, Telebazlı… Doğu: Şehreza/ İsfahan

Batı: Huzistan/ Bahtiyarı Bölgesi

 Kuzey: Burucin (Çarmahalı Bahtiyarı)

Güney: Eglid (Fars)

Doğu: Şiraz’ın batısı

Batı: Huzistan

 Kuzey: Mamasanı/ Sepidan

Güney: Buşehr

Amele Nemedi, Gelezen, Yeleme, Musullu, Çegini, Iğdır, Kohva, Küçük Keşküllü, Rehimli, Dedekeyi, Bolu, Kohelli, Caferveyli, Sihrabhanlı, Sarrui, Kolahsiyah, Korrani, Muhtarhanlı, Behmen Beyli, Eynaklı, Şahili, Tevelleli, Fili, Ardkepan, Kotelli, İnanlı, Kızıllı, Kadıllı, Burbur, Behi, Şebankare, Mehterhanlı, Demir Çomaklı, Sekiz, Bolverdi, Korhanlı, Teyyibli, Oğru, Uygur, Miçek, Sohlı, Nefer, Cavidan, Bayat, Mehterhanlı, Muhtarhanlı, Mehrekki, Gileki, İslamlı, Belullu, Oryad, Çubanlkara Doğu: Semirum / İsfahan

Batı: Bahtiyarı

 Kuzey: İsfahan

Güney: Dena Dağı

Doğu: Hamse ili Batı: Ferraşbend

 Kuzey: Şiraz

Güney: Lar

Şeşbeyli Şorbahorlu, Dokkuzlu, Alamdarlı, Kuhi, Kolahlı, Karayarlı, Heybetli, Caferli, Ahenger, Kurt, Alikeyarlı, Arapçırpanlı, Kacarlı, Behlullu, Amele, Dost Mehmetli, Arapşahlı, İslamlı, Rehimli, Doğu: Yezd

Batı: Semirum

 Kuzey: Şehreza/ İsfahan

Güney: Eklid (Fars)

Doğu: Firuzabad

Batı: Kazerun

 Kuzey: Ferraşbend

Güney: Basra Körfezi

 

Tablo 2 : Kaşkay Tayfa ve Tireleri [9]

Bonku: Aileler birliğinden oluşur. Siyasi bir yapı değildir. Daha çok sosyal ve akrabalık taşıyan bir birimdir. Bonkuda tam akraba olmayan aile de bazen bulunur. Bonkuların lideri “aksakal”dır. Aksakal göçebe yaşamda obanın göç zamanını belirleme, bonkunun iç hukuku ve yurt belirleme gibi görevleri vardır. Günümüzde şehirleşmeden dolayı bu görevler azalmış olsa da düğün yapma, bonkunun davasını çözme gibi görevler hala aksakalların elindedir.

Aile: Adından da beli olduğu gibi en küçük sosyal birimdir. Birbirine yakın dede, kardeş ve kardeş çocuklarının bir araya getiren birimdir.

Çok nadir durumlarda göçebelik sisteminde bu yapının dışında olan gruplarda olmuştur. örneğin: han ve ilhan hizmetinde olan gruplar.

 

Kaşkay Türk Dili

Kaşkay Türkleri, coğrafya itibariyle Türk dünyasından biraz uzak olsa da, hem Azerbaycan’a hem Türkiye’ye yakın bir Türkçe ile konuşmaktalar. Kaşkay Türkçesi üzerine çalışan araştırmacılar bu şiveyi Oğuz ve Azerbaycan şivesinin bir kolu olarak açıklamışlardır.

Kaşkay Türkçesi Oğuz grubu içinde yer alan Azerbaycan Türkçesinin bir kolu sayılsa da dillerinde bazı farklılıklar görülmektedir. Bütün bunlara rağmen Kaşkay Türkçesi Azerbaycan Türkçesinin bir ağzı olarak görünmektedir.

Kaşkay Türklerinin dili; Altay dilleri ailesinden, Batı Oğuz koluna aittir. Azerbaycan ve Anadolu ile aynı kökten sayılır.

Kaşkay Türklerinin dili 7 gruptan (Kuzeybatı ağızları, Aynalı ağzı, Sungur, Kaşkay, Kum, Afşar ve Kuzey Irak ağzı) oluşan Güney Azerbaycan şivelerinden biri olarak sayılmaktadır.

Kaşkay Türklerinin İran’ın Çağdaş Tarihindeki Yeri

Kaşkay Türklerinin yaşadıkları coğrafya, kendi yaşam tarzları, sosyal yaşam biçimleri, İran’ın güneyinde farklı bir dilsel ve kültürel kimlikleri, Azerbaycan Türklerinden (atalarından) miras kalan müzik ve sanatları, hepsi bir arada bu insanlara İran ve dünyada benzersiz bir fırsat sağlayarak İran’ın siyasi ve kültürel tarihinde göze çarpan bir yer oluşturmuştur.

  • Şah Abbas Safavi’ye destek olarak Kaşkay Türklerinin Basra Körfezi’ndeki Portekizlilere karşı savaşları,
  • Kaşkay Türklerinin, Solat El-Davleh (Serdarı Eşayer) liderliğindeki İngilizlerin İran güneyi işgaline karşı savaşları,
  • Solat El-Davleh’nın oğulları, Nasır Han, Hüsrev Han ve Mohammad Hüseyin Han Kaşkay’ın milli cephe (petrolün millileşmesi) ile iş birliği,
  • Kaşkay Türklerinin Pahlavi rejimine karşı itaatsizlikleri, örneğin zorunlu yerleşime(iskana) karşı isyanları, silahsızlanmaya olan itaatsizlikleri ve isyanları.
  • İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı silahlı direnişleri,
  • Günümüzde kültürel direnişleri,

Çağdaş yaşam kayıtlarında kaydedilen en önemli tarihsel olaylardandır.

  • Muhammed Bahman Beigi yöneticiliği ile kurulan İran Aşiret Eğitimi de Kaşkayı Türklerinde çok tartışılan konulardan biridir. Asıl tartışılan mesele Muhammed Bahman Beigi yöneticiliğinde yapılan bu eğitim milli düzeyde parlayan bir Kaşkayı Türk’ü hizmeti sayılması veya tam tersi Kaşkay Türklerine bir tuzak ve hainlik noktası sayılması tartışmasıdır.

Overlin, Vedaglas gibi bazı akademisyenler, Solat El-Davleh Kaşkayı’yı Tac ve tahatsız şah diye kaleme almışlardır. Solat El-Davleh liderliğinde Kaşkay Türkleri eski Türk beyliği yöneticiliği tarzında İran’ın güney bölgesine yıllarca hüküm süren bir toplum olarak sayılmaktadırlar. Merkezi hükümetler ve etkili yabancı güçler de her zaman bu durumun farkında olmuşlar. En önemlisi ise İngilizler, İran’ın güneyindeki petrol kuyularının güvenliğini korumak için her zaman Kaşkay Türkleri ile anlaşmaya kalkmışlar ancak her seferinde hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu nedenle Solat El-Davleh’ye düşmanlık politikasına destek vermişlerdir. İngilizler Fars valisi Kavam Al Mulk ile Solat El-Davleh’yi ilhanlıktan çıkarmayı planladılar ancak bu çabaların hepsi başarısız oldu.

Kacarlar hükümetinin sona ermesi ve Rıza Şah’ın saltanata geçmesi Kaşkay Türklerine siyasi ve ekonomik bir karışıklık dönemi getirdi.

Rıza Şah, Almanlara yanında olduğundan dolayı Solat El-Davleh’yi de kendisine yakın biri olarak görüyordu. Bu sebepten dolayı Solat El-Davleh ve oğlu Nasır Han’ı Tahran’a çağırıp meclise gönderdi ancak gerçekte etnik grupların ve bağımsız hükümetlerin gücüne dayanamadı. Çünkü Rıza Şah’ın modern hükümet dediği siyaset ve programlarıyla (tek bir hükümet- tek bir millet- tek bir dil- tek tip bir üniforma ve benzer) çelişkideydi. Bu nedenle Solat El-Davleh’yi parlamentodan çıkartıp hapse attı ve Nasır Han’ı evinde gözaltında tuttu.

Bu eylem Kaşkay Türklerine çok ağır geldi ve Kaşkay Türklerinin Pehlevi’ye karşı ilk isyanına sebep oldu. Solat El-Davleh’in kardeşi tarafından liderlik edilen bu isyanda Rıza Şah ve Merkezi Hükümeti, Solat El-Davleh ve oğlunun serbest bırakılmasına zorlandı.

Rıza Şah ikinci kez barış adıyla Solat El-Davleh’yi Tahran’a getirdi ve onun siyasi özgürlüğünü iptal edip onu tekrar hapse attı. Tüm hava ve kara baskısıyla Kaşkayı Türklerine saldırdı ve direnişlerini kırdı. Onları İran’ın sözde “geri kalmışlığına engel olmak” adı ile silahsızlandırdı. Solat El-Davleh şüpheli bir şekilde hapiste vefat etti.

Bu olaylar, Pehlevi hanedanı ile Kaşkayı Türkleri arasında uzun süreli düşmanlığa yol açtı henüz yani günümüze kadar kararlaştırılmayan, çözülmeyen bir düşmanlık.

İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkması, İran’ın müttefikler tarafından işgali, Rıza Şah’ın sürgün edilmesi, merkezi hükümetin zayıflığıyla birlikte hapiste ve sürgünde olan Solat El-Davleh’yin ailesine Fars’a kaçma fırsatı verdi. Böylece Kaşkayı’nın yıkılmış ve mağlup edilmiş halkını yeniden birleştirip canlandırdılar.

Kısa bir süre içinde, Kaşkayı Türklerine yapılan yerleşik çamur evler yıkıldı. Ve hanların yardımı ile atlar, silahlar ve koyunlar Kaşkay Türkleri arasında bölüşüldü. Ve Kaşkay Türkleri tekrar göçebeliğe eskisi gibi başladılar.

Kayıp olan meralar ve yurtlar tekrardan ele geçirildi. Tüfek, at, koyun ve mera Kaşkay Türklerinin hayat arabalarının dört tekerleğiydi. Nasır Han, Hüsrev Han ve diğer liderler ile milletin iş birliği sayesinde, elden gitmiş bu önemli dört unsur tekrardan elde edildi.

Meraları genişlettiler. Birçok askeri üsleri, karakolları ve askeri merkezleri silahsızlandırarak kendileri tekrardan silahlandılar. Bu güç ve yetki desteği ile geçim kaynağını ve hayvancılığı tekrardan güçlendirdiler. Böylece hanlar tekrardan halkın kahramanları konumuna yerleşti.

O kadar güçlü ve saygıdeğer oldular ki merkezi hükümetin güneyde Kaşkayı Türklerinin özerklik ve özgürlüklerini resmen tanımaktan başka seçeneği kalmadı.

O dönemlerde güneyde birtakım çatışmalarda yaşandı. Kazerun, Karzin, Semirom, Daştı Muk bu çatışmaların olduğu yerlerdi. Bu çatışmalarda merkezi hükümet savunmasızlığını Kaşkayı Türklerine daha da fazla belli etti. Kaşkay Türkleri böylece kendilerini daha muktedir bir durumda gördü ve merkezi hükümete açıkça meydan okuyarak dünya çapındaki güçler arasındaki Almanlara yaklaştılar.

Bu kadar güçlenme belki de Kaşkay tarihinde benzersizdir. Kaşkay Türklerinin dili, kültürü ve kıyafetleri; Fars köylerinde ve yerleşim yerlerinde bile oldukça popüler oldu. Bu güçlenmelerden dolayı Nasır Han, Birleşmiş Milletlerden Kaşkay Türkçesinin İran’da resmi dil tanınması isteğinde bulundu.

Ama bu güçlülük de çok sürmedi. Küresel değişimler, müttefiklerin yenilmesi, özellikle Berlin’in İkinci Dünya Savaşı’ndaki yıkılışı Kaşkay Türkleri için çok pahalıya bedel oldu. Çünkü müttefiklerinin özellikle Almanların yenilmesi Kaşkay Türklerin de yenilmesi anlamına gelir. Kaşkayı Türklerinin İran’daki İngiliz etkisine karşı oldukları artık geleneksel hale gelmişti ve güneyde birkaç kez İngilizler ile savaşmışlardı. Ve bu nedenle Almanlara yönelmişlerdi çünkü düşmanımın düşmanı dostumdur diye düşünmüşlerdi.

Bu politikaya dayanarak Kaşkay kardeşlerin ikisi Almanya’ya gitti ve orada eğitim almaya başladılar. Aynı zamanda Alman Nazi Ordusu’na da girdiler. Almanlardan da Kaşkay Türkleri için gelen oldu. Anlaşmalar yapıldı ve anlaşmada geçen Almanların göndereceği silahların beklentisiyle İngilizler ve merkezi hükümete karşı yeni bir hareket düşünmekteydiler. Ancak Almanların savaşının kaderi farklıydı ve Alman kuvvetleri farklı cephelerde mağlup oldular. Doğudan ve güneyden İngiliz kuvvetleri ve İran’ın merkezi hükümeti, Kaşkay Türklerini zorladı.

Aynı zamanda, Almanya’dan ayrılan ve Bağdat yolundan Kaşkay Türklerine dönmek isteyen Melik Mansur Han ve Mohammad Hüseyin Han da İngilizler tarafından tutuklanarak Kahire’ye sürgün edildi.

Kaşkay Türklerine baskı her taraftan arttı. İngiltere ve merkezi hükümet, bu kez her zaman karşılarında olan Kaşkay Türkleri sıkıntısını yerinde bitirmeye karar vermişti. Silahsızlandırma, zorunlu yerleşim tekrardan başladı ve Kaşkay Türkleri oldukça zorlandı.

İngiliz kuvvetlerinin İran hükümetinde her konuda yetkili olmaları, milli cepheye destek olan ve İngiliz karşıtı düşünceleri artırdı. Böyle bir İngiliz karşıtı artışta, milli cephenin güçlendirilmesi için gereken koşullar sağlandı.

Dr. Mohammad Musaddık liderliğinde İran’da bağımsızlık düşüncesi, milli cephe ve İngiliz karşıtı hareket Kaşkay Türkleri için bir nimet sayıldı. Kaşkay liderleri (Nasır Han, Hüsrev han, Mohammad Hüseyin han ve Melik Mansur han) yenilgileri telafi etmek için bu fırsattan iyice yararlanmak istemekteydiler. Kaşkay kardeşler Parlamentonun üyeleri olarak ve milli cephenin bir danışmanı ve sözcüsü olarak, Tahran’da hükümetin en yüksek yetkililerine kadar (Dr. Fatemi, Razam Ara, Musaddık ve hatta şahın kendisi) terfi ettiler.

Kaşkay Türklerinin milli cephe ile iş birliği İran’ın güneyinde İngiliz ve Amerika koordinesine büyük bir tehlikeydi.

Melik Mansur Han’ın iddiasına göre Amerikalılar Kaşkay Türklerinin Musaddık desteğinden ve Şah karşıtlığından vazgeçirtmek için onlara elçi göndererek çok büyük bir para ve güneyde özerklik teklifinde bulunmuşlar. Ama Kaşkay Türkleri bu teklifi kabul etmemişler.

19 Ağustos 1953’te Musaddık’a yönelik Amerikan ve İngiliz istihbarat servislerinin desteğiyle gerçekleştirilen darbede Kaşkay Türkleri ve Milli Cephe Hareketi şiddetli bir siyasal baskıya maruz bırakıldılar. 1953 darbesi, Kaşkay Türklerinin durumunu kötüleştiren en etkili hamle oldu.

Sonuç olarak, darbe katılımcıları ve onların dış danışman ve yardımcıları, özellikle İngilizler Amerikalılar iş birliği ile Kaşkay Türkleriyle olan tarihsel düşmanlıklarını daha ciddiye alıp Milli Cephe’yi yendikleri gibi Kaşkay Türklerini de paramparça ettiler. Milli Cephe’nin yenilmesi; Milli Cephe’nin liderlerinin idam edilmesi, Kaşkay liderlerinin sürgün edilmesi ve Kaşkay Türklerinin Fars’taki geniş arazi ve mülklerine el konulmasına sebep oldu. Amerikan-İngiliz-İran kapitalizminin gelişmesi, ordu ve jandarma sayesinde sağlandı. Henüz Kaşkay Hanlarının hangi bakış açısı ve analize göre milli cepheyi destekledikleri anlaşılmıyor. Hem kendilerini hem de Kaşkay Türklerini bu zorluğun içine attılar.

Kaşkay Türkleri gençlerinin bugün inandığı gibi aslında bir zaman Kaşkay Türklerini kara toprağından çıkarıp onlara kimlik ve güç veren hanlar, onlara bu kez Milli Cephe’ye destekleriyle çok fazla zarar verdiler.

Konu ile ilgili Melik Mansur Han kendi anıları kitabında şöyle bir itirafta bulunuyor: “Biz Milli Cephe ve Musaddık’ı destekleyerek Kaşkay Türklerinin ve kendimizin ayağına son baltayı indirdik.”

Darbe sonrası Kaşkay yaşamı hala yeterince sağlamdı yalnızca liderler fiziksel olarak uzaklaşmıştılar, ancak onlar hala kültürel bir kimliğe sahiplerdi ve geleneksel hayvancılık ile göçebe yaşam duruyordu.

Kısa sürede Kaşkay liderlerinin boşluğunda darbe yapan ordu, Kaşkayı Türklerini silahsızlandırmaya devam ettiler ve Kaşkay Türklerinin yöneticiliklerini yaptılar.

Seyed Mehdi Faruh’un Fars ili başkanı (ustandar) olarak gelmesiyle Kaşkayı Türklerine olan baskı daha da arttı.  Artık Türkçe konuşmak suç olarak biliniyordu ve Nasır Hanı’nın sembolize ettiği çift kulaklı şapka ki Kaşkay Türkleri için ortak bir değer olarak sayılırdı, yasaklandı. Kaşkay kadın ve erkek giysileri alay edilir ve Kaşkay adı kitaplardan silinirdi. Kaşkay Türkleri Kaşkay kimliği almaktan kaçınırlardı, bu durumda kültürel bütünlüklerini ve kimliklerini korumaya çalışan bazı Kaşkay Türklerinin direnişi de hiçbir zaman başarılı olamadı. Kaşkay Türklerinin silahsızlandırılmasıyla, askerler ve jandarmalar artık istedikleri her türlü aşağılama ve hakareti Kaşkay milletine ediyorlardı. Dertleri iliğe çatmış olan Kaşkay Türklerinin pek çoğu son güçlerini kullanarak bir kaç karakola saldırıp onların silahlarını alarak dağlara kaçtılar.  Ama bu olay da böyle bitmeyip hükümet sivil ve yerleşim şeklinde yaşayan Kaşkayı Türklerine saldırarak dağa kaçanların kanını coşturdu, feci bir şekilde onlara işkence ve zülüm yaptılar. Bu acımasız şiddetin tipik bir örneği 1965’in başında Lar şehri yakınlarında Albay Aşrefi emriyle onlarca Kaşkay Türkü kadın ve çocuğun öldürülmesi veya 8 Kasım 1965’te Fathullah Minbaşian emriyle Behmen Han Kaşkay’ın(Solat El-Davleh torunu) Şiraz’da halkın gözü önünde idam edilmesidir (Esatullah Elem’in arabuluculuk sağlamasına rağmen Kur’an mühürleyip Behmen’i dağdan Şiraz’a çekti.).

Çok belirgin örneklerden biri de 1967’de isyancılarla iş birliği yapma bahanesiyle grup şeklinde onlarca Safi Hanı Tayfasının gençlerinin idam edilmesidir. Hükümetin yaptıkları organize hapisler, baskılar, idamlar o kadar düşmanca ve sınırsızdı ki 9 Aralık 1948’de dünyada kabul edilen Soykırımın Önlenmesi Ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde yer alan yasaklara uyuyordu.

Bu nedenle Kaşkay Türkleri, bu eylemlerin bir zamanlar Rıza Şah tarafından da acı bir deneyimini yaşadıkları için bu kez tüm kimliklerin ve yaşamlarının kayıp olabileceği konusunda haklıydılar. Böylece doğal olarak Kaşkay Türkleri ve merkezi hükümet arasında tutarsız bir çatışma vardı.

Bu nedenle Kaşkay Türkleri kendilerini, darbe yapanların egemenliği olduğu şehirlerden uzak tutmaları ve direnişe dayanmak için her yerde hükümete saldırmaları da doğaldı.

Bu dağ yürüyüşlerinde ve salgınlarda, hükümetin silahlı kuvvetleri ve jandarması dağda isyan eden Kaşkay Türklerinden daha çok zarar görüp öldürüldüler. Ve hükümet telafi etmek için yerleşim yaşamda olan Kaşkay ve sivil halkı oldukça zorladı.

Örnek olarak 1965’te Gelezen Tayfasının zorla göç ettirilmesi ve Deşti ve Masih’e (isyancı Kaşkay Türkleri liderlerinden) tuzak kurulması. Ordunun baskısı sivil Kaşkay halkına hiç bitmiyordu. Bazen masum insanlar hiçbir yere bildirilmeden, hiçbir haber ve gazetede haber olmadan feci şekilde idam edilirdi.

İkinci dereceden olan birtakım Kaşkay büyükleri zorla ve bazı fırsatçılar isteyerek hükümeten yana olup Tahran’a kadar Şah’la görüşmeye giderlerdi.

Ama Kaşkayı’nın genel halkı çok iyi biliyorlardı ki kendi yaşam, kültür, varlık, kimlik ve dillerinin hayatlarını sürdürebilmek için tek bir yol vardır; direniş ve mücadele!

Bu direnişlerin gölgesinde bir kez daha göçebe yaşamlarına, koyun ve at yetiştiriciliğine ve halı dokumalarına dalgalanmalarla birlikte güçleri yetebileceği kadar ayakta tutabildiler.

Bu çatışmalar, savaşlar ve kaçmalar 1979 Devrimi’ne kadar şiddetli ve zayıf yönleriyle devam etti.

Ama bütün bu süreçte Kaşkay Türklerine yapılan baskıların en etkilisi belki de silahlı saldırı ve idamlar değil, göçebelere uygulanan eğitim sistemi diyebiliriz. İngiliz ve Amerikalıların yeni kapitalizm uygulamaları Kaşkay Türklerinin kimlik ve varlığını acımaksızın yok ediyordu! Şehirlerde ucuz, işçi ve emek talebi de günden güne artıyordu. Ve Kaşkay Türkleri bu taleplerin kurbanı oluyordu. Bu nedenle onların düşüncesinde, yeni sistemde tüm kültürler ve kimlikler sözde modern adlandırılan toplumda kayıp olmalıydı.

Genel eğitim, genel sağlık, genel askerlik, genel üniforma ve ortak kültür adına, tek dil yani Farsça bu yeni sistem için uygulanıyordu. Etnik kültür ve diller özellikle Türkçe yok ediliyordu. Ve bu çok acı bir asimilasyondu.

Söz konusu olan bu asimilasyonda İran göçebelerinin genel eğitiminin rolü ve Mohammad Bahman Beigi’nin uzun ve geniş kapsamlı planları bu konuda görülmeli ve analiz edilmelidir.

Bugün peygamber diye adlandırılan ve çok gururla anılan Mohammad Bahman Beigi göçebe eğitimin yaratıcısı değildi.

Elbette ki Kaşkay Türklerinin ve diğer göçebelerin eğitim alması çok önemli bir hak sayılırdı ki bu hak daha önce de Kaşkay Türkleri arasında Nasır Han tarafından başlatılmıştı. Ama darbe nedeniyle tam başarılı olamamıştı. Bu yüzden eğitim alma ihtiyacı da Kaşkay Türklerinde çok göze batan bir sıkıntıydı. Kaşkay Türklerini etkisiz hale getirme düşüncesinde olan Amerikalılar ve İngilizler hükümetle iş birliğiyle bu gereksinimden faydalandılar.  Ve kendisi Kaşkay Türk’ü olan Mohammad Bahman Beigi’yi bu göreve aldılar.

Şu ana kadar söz ettiğimiz veya etmediğimiz farklı yollar; örneğin silahlı çatışma, ilkbahar göçünde Kaşkay Türklerinin bombalanması, Kaşkay atlarının öldürülmesi (Kaşkay Türklerinin kendi aralarında at soykırımı olarak bilinir.), Kaşkay liderlerinin tutuklanması ve sınır dışı edilmesi, insanları parayla almalar, silahsızlandırmalar, zorunlu göç, zorunlu yerleşimlerde Kaşkayı Türklerini yenik durumda bırakmış olsa da nihai sonuçta başarısız olmuştu. Amerika ve İngilizler tarafından Kaşkayı Türklerini engelleyebilecek başka bir yol aranıyordu.

Sonunda, Amerikalı danışmanların (özellikle CİA temsilcisi Mr. Goodwin ve Truman temsilcisi William Warren) Tahran ve Şiraz’da verdikleri karara bağlı olarak asimilasyon yolu seçildi. 1963’te yolların, önemli geçitlerin hepsi ordu ve jandarma tarafından kesilmiş, çok korkunç ve güvensiz bir haldeyken Mohammad Rıza Şah, Firoozaba’ya ve Kaşkaylar içine gitmeye karar verdi. Bu kararın en önemli amacı her şeyin normal ve güvenli olmasını sağlamaktı.

Bu arada Bahaman Han Kaşkay, Eta Keşküllü, İrec Keşküllü gibi yurt dışında eğitim almış bazı gençler, hükümetin karşısında silahlı mücadeleyi tercih ettiler. Ama hiçbiri tam başarılı olamadı. Kıtlık, kuraklık ve bu olayların aynı zamanda olması Kaşkay Türklerinin sivil halkını oldukça yormuştu. Kaşkay halkı bu felaketlerin en büyük zarar göreniydi. Normal yaşamları için böyle kalıcı ve güvensiz bir mücadeleyi kaldıramıyorlardı ve bir kurtuluş yolu arıyorlardı.

Amerikalı danışmanlar, geniş ve uzun planlarını sağlamak için akıllı ve iyi eğitimli yerlileri arıyorlardı. Fars’ta ve Kaşkay Türklerinin içinde Bahman Beigi’yi keşfettiler ve ona yaklaştılar. Kendisi Kaşkay ve halkın acısını görmüş, öğrenmeyi ve öğretmeyi seven biriydi.

Tahran Üniversitesi mezunu olan Bahman Beigi, kendisi daha önce Tahran’a sürgün edilen ikinci sınıf Kaşkay Hanları’nın ailesindendi. Türkçe ve Farsça’ya ek olarak İngilizce ve Almancayı da iyi biliyordu.

Hatta Alman istihbarat askerleri ekibi Nasır Han kampındayken Bahman Beigi, Nasır Han kampında tercüman olarak hizmet etti.

Bu Amerikalı danışmanlar, Kaşkay engelinin çaresini yeni nesil eğitiminde buldular. Şah’ı Kaşkay halkının asimile olması (veya kültürel dönüşüm) programı gerektiğine ikna ettiler. Bunun uzun ama başarılı bir yol olduğunu vurguladılar. William Warren’i Truman tarafından, Bahman Beygi’yi Kaşkay Türklerinden ve Dr. Fatemi’yi de hükümet tarafından bu projenin başı olarak seçtiler.  Bu arada Glen Gagon adlı Amerikalı bir üniversite hocası da Yong eyaletinden Bahman Beygi’ye danışmanlık yapmak için Şiraz’a geldi.

Bu hoca Amerika’da Kızılderililer asimilasyonuna hakim biriydi. Hatta doktora tezini İran’da göçebeler eğitimi üzerine çalışmıştı. Bu hoca yardımıyla Bahman Beygi Kızılderelilere yapılan eğitimi yakından görsün diye gizlice Amerika’ya götürüldü. O dönemde Washington Üniversitesi Antropoloji Bölüm Başkanı Amerikalı Dr. Lois Beck ki kendisi yıllarca Kaşkay Türkleri içinde kalmış, bu konu ile ilgili kendi yazdığı Kaşkay Türklerini araştırma kitabında şöyle yazıyor: “Bahman Beigi, 1951’de (1953 darbesinden iki yıl önce) Hoppiler (Amerika’da kızılderelilerde bir grup) eğitim programlarını yakından takip etmek ve aynısını Kaşkay Türklerine de uygulamak için gizlice Arizona eyaletine Dr. Gagon ile gitti.” [11]

1953’te darbeden önce Reuters Haber Ajansı yaydığı bir haberde Glen Gagonu, İran göçebelerini eğitiminin kurucusu olarak tanıtıyor ama Bahman Beyği kendisi Kaşkay Türk’ü olduğu için bu işi ileri sürmesini oldukça iyi bir şekilde becerdi ve bu eğitim tarzı tüm İran göçebelerine uygulandı; Kürd, Lor, Beluç, Şahseven vb. Bahman Beyği bu işin lideri olarak tanındı.

Bu eğitim asimilasyon amaçlı olsa da büyük faydaları da oldu. Birçok insan eğitimli ve başarılı oldular. Özellikle Kaşkay Türkleri dönemin şartlarına göre %38 oranla İran göçebe etniklerinin en eğitimli etniği haline geldiler.

Bu eğitim ve uygulama da Kaşkay Türklerini sürekli etkileyerek 1979 devrimine kadar devam etti.

1979 Devrimi, Kaşkay Türklerini bir kez daha toplumsal bir şok ve uzun vadeli zihinsel karışıklığa uğrattı.

Yıllarca sürgünde olan Kaşkay liderlerinin tekrardan geri dönmeleri ve devrim sonrası ilk meclis seçimlerinde kazanmalarına rağmen, maalesef Kaşkayı Türkleri ve Pehlevi arasında geçenleri bilen yeni hükümetin de politikası Kaşkay Türklerine güvensizliğe dayanıyordu ve sonucu eski asimilasyon, zulüm ve yok etme politikasıydı.

Bu sefer, Kaşkay Türklerine yapılan baskı ve asimilasyon politikası hatta daha sert ve geniş bir biçimde yeni hükümetin gündemine alındı.

İran İslam Cumhuriyeti planlamacıları, “Sipahı Pasdaranı Eşayır Conut (Güneydeki Aşiretlerde Silahlı Muhafızlar” adına bir ordu oluşturdular. Bu kez Truman Projesi örnek alarak asimilasyon Kaşkay Türklerine kendileri tarafından yapılacaktı ama eskisine göre görünen temel fark şiicilik politikasıydı!

Kaşkay kadınlarının renkli kıyafetleri İslami tarzlar ile değiştirilecek, hatta Bahman Beyği’nin kurduğu okullar İslam dışı okullardır diye silinip yeni okullar açılacaktı.

Ve sonuçta, Kaşkay Türklerinin kültürü İslamlaştırma adı ile değişecekti ve güneydeki milyonlarca Kaşkay Türk’ü doğal olarak İslam Devleti’nin istediği şekilde dönüştürülüp yaşaması gerekiyordu. Elbette bunu uygulamak Kaşkay Türklerine o kadar kolay değildi.  Bu nedenle Kaşkay Türklerine uygulanacak politika biraz farklı olması gerekirdi çünkü Kaşkay Türklerinde Şii veya Sünni meselesi başarılı olmuyordu ve kalan Hanlar artık İslam rejimi ile iş birliği yapmaya istekli değildiler.

Hüsrev Han, Nasır Han ve çocukları (Dr. Abdullah Han, Homa Bibi) tarafından yönetilen rejime karşı silahlı direnişin sonrasında artık hükümet ile anlaşmaya yapmaya şansları yoktu. Yeni gelen hükümet de güneydeki Kaşkay gücü artık tahammül edemiyordu. Bu nedenle, bu güç mücadelesinin sonucu hızlı bir şekilde, Kaşkay yöneticileri ve merkezi hükümet arasında uzlaşmaz bir ilişki yarattı.

Meclis seçimleri sonrasında akreditesi iptal olan Hüsrev Han’ın özel ordusu Firoozabad Dağları’nda ağır bir şekilde devrim muhafızlarına karşı savaşıyorlardı.

Kazerun şehrinde Ayatullah Humeyni’nin temsilcisi Mühendis Taheri aracılık adına Hüsrev Han’a tuzak kurdu ve Hüsrev Han Şiraz şehrine geldi. Tutuklandı, işkence edildi ve ona zorla televizyonda yayınlanan bir röportaj yaptırıldı. Bu röportajda ona baskı yaparak şok edici itiraflarda bulundurdular. Sonra da Kaşkay’ın başkenti sayılan Firoozabad Şehrinde idam ettiler. Bu olaya hiçbir Kaşkay Türk’ü inanamıyordu. Hüsrev Han, Kaşkay Türklerinin en sevilen lideri, kendi şehirlerinin tam ortasında asılmıştı!

Hüsrev Han idamından sonra her gruptan ve yaştan insanlar İslam ve mezhebe karşı olma suçuyla, bazen bir dakikalık mahkemeyle hatta bazen mahkemesiz, yargısız idam ya da ateş altına alınma şeklinde meydanlarda öldürülürdüler.

Cefer Keşküllü, Cihan Pulad Han Keşküllü, Hasan Keşküllü, Allah Kulu Cihangiri, Mehin Cihangiri ve yüzlerce kişi birbiri ardına İslami hükümetin kurbanı oldular.

Hüsrev Han ve diğer Kaşkay Türklerinin idamı Kaşkay halkının onur ve gururunu çok feci şekilde kırmış oldu ve tüm Kaşkay Türklerine uzun vadeli bir psikolojik şok yarattı. Böylece Kaşkay Türklerinin silahlı direnişi ve mücadeleleri artık dağılmış hale geldi. Kaşkay Türkleri kimlik ve mücadeleden el çekince, devlet işlerinde çalışabilmeleri için Fars etniği gibi Fars etniğini ve varlığını savunmak zorundaydı. Ama yine de Kaşkay varlığı bitmedi çünkü bu devirde Kaşkay Türklerinin yeni mücadelecileri ortaya çıkmıştı; kültürel mücadeleciler. Furud ve Farhad Cihangiri, Bijan Bahadori Keşküllü, Mehmut Eskenderi, Tahmures Keşküllü, Manuçehr Kiyani, Efsaneh Cihangiri, Esetullah Merdani, Ayvazullah Seferi gibi liderler müzikte, şiirde, halk oyunlarında ve benzeri dallarda büyük bir çaba harcayarak olduğu kadar Kaşkay kültürünü ayakta tuttular. Ve sonuçta bu tür kültürel direnişler halen devam etmektedir.

Ama hükümet şuan bile Kaşkay Türklerinin birliğini ve bütünlüğünü bozmak için asimilasyon politikasına devam ederek Kaşkay Türklerini eskisi gibi içeriden bozmaya çalışmaktadır. Ve bu nedenle bugün Kaşkay halkı arasında birkaç farklı düşünce görünmektedir:

  • Mohammad Bahmen Beyği’yi suçlayan ve hanları öven bir grup,
  • Paniranistleri destekleyip yapılan asimilasyonu bir mantık ve hak eylemi gören grup,
  • Azerbaycan hareketini destekleyip Kaşkay Türklerinin gerçek varlığını Türk dilinin resmiliğinde gören grup.

 

Aynı zamanda günümüzde Kaşkay Türklerinin yaşam tarzları da farklı gruplardan oluşmaktadır. Genel bir şekilde aşağıdaki dört gruba ayırabiliriz:

  • Halen göç hayatını yaşayan Kaşkay Türkleri,
  • Şehirlere göç edip, farklı sektörlerde çalışan Kaşkay Türkleri,
  • Şehir etrafı ve köylerde olan Kaşkay Türkleri (en zarar görmüş Kaşkay Türkleri),
  • Gelişmiş ülkelere göç etmiş olan Kaşkay Türkleri.

Bugün, “Bu grupları hangi faktörler veya ortak nedenler birbirine bağlayabilir?” sorusu belki de Kaşkay Türklerinin en önemli ve tartışılabilir sorularındandır. Ve buna göre, belki de bu acil ve hayati gereksinimi incelemek ve çözmek fikri, Kaşkay toplumu ile ilgilenenler için önemli bir görevdir.

Türkiye’de, birkaç kitap dışında Kaşkay Türkleriyle ilgili ciddi bir çalışma yoktur. Yayınlanan haberlerde ve yazılan makalelerde de bu Türk boyunun adının bile doğru dürüst yazılmadığı görülür. Ortalıkta dolaşan bilgilerin bir kısmı da İngiliz kaynaklıdır.

En azından değindiğimiz sebeplerle “savaşçı, direnişçi ve şuurlu” Kaşkay Türkleri, üzerinde çalışılması gereken bir konu olarak önümüzde durmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de eğitim almakta olan Kaşkay öğrencileri ve İran’da olan Kaşkay aydınları tarafından kurulan Yolumuzdernek adlı ekibi tanıtmakta fayda vardır.

Yolumuzdernek Hakkında 

Mart 2020’de Türkiye’de eğitim alan ve Türkiye’de yaşayan Kaşkay Türkleri tarafından kurulan bir grubun adıdır. Bu grubu İran’daki aydın ve aktivist Kaşkay Türkleri de desteklemektedir.

Grup ilk çalışmasında üç aylık süreli yayın dergi yayınlanmasına karar vermiştir.

Derginin temel ve tam konuları Kaşkay Türklerinin tarihi, yaşamı, edebiyatı, ekonomisi, folkloru ve benzerini içerecektir.

Bu derginin dili Türkçe’nin İstanbul ağzı başta olmak üzere başka şivelerden de olacaktır. Kullanılan alfabe ise, La.Türk (Latin_ Türk) ve Ar.Türk (Arap_ Türk) alfabeleridir.

Dergi 3 aydan bir, internet üzerinden yayınlanacaktır ve dergiye www.yolumuzdernek.com adresi üzerinden ücretsiz olarak ulaşılabilecektir.

Derginin ilk sayısı 21 Mart 2020’de yayınlanmıştır. Bu tarihten itibaren derginin yeni sayıları her 3 ayda bir (3. Ayın ortaları yani 21’inde) sizlerle buluşacaktır. Eğer derginin yayınlanma tarihi neden ayın ortasında ve böyle bir tarihte diye sorarsanız zamanlaması İran’da kullanılan ve Büyük Selçuklu adıyla anılan güneş takvimine göre ayarlanmıştır.

Yolumuzdernek iletişim yolları ve sosyal medya adresleri:

Site adresi: http://ww.yolumuzdernek.com

E- posta:

yolumuzdernek@gmail.com

info@yolumuzdernek.com

İnstagram:

https://www.instagram.com/yolumuzdernek

YouTube kanalı :

https://www.youtube.com/channel/UCWmNqVY6rCa4H6t1v0QMadw/playlists

 

Kaynakça

[1] Pierre Oberling, The Qashqai Nomads of Fars, Belçika 1974, s.27.

[2] Hüseyin Ciddi, Peyvestegi-i Kavmvı e Tarihı- İlha-ye Kaşkayi-i İran Kabile-i Kayi Kaşkay, Nevid-i Şiraz Yayınevi, Şiraz, 1378 (1999), s. 14

[3] Fesai, Mirza Hasan, Farsname-i Nasıri, Emir Kebir yayın evi, V. baskı, c. I-II, Tahran 1367.

[4] Afşar, İrec, koniye, lekeb, İlat ve Eşayer, Agah yayın evi, Tahran 1362

[5] Prof Zehtabi, Mohammed Tagi, İran Türklerinin Eski Tarihi, Ahter yayın evi, Tebriz

[6] Merdani Rahimi, Esedullah, Zaban Torki Kaşkayı ve Şiveye Negareş-i An, Rahgoşa yayın evi, Şiraz (2002/1381).

[7] Perham, Sirus, “İl kaşkay Az Koca Be Fars Amad?”, Tercüme: Ali Tebrizi, İlat ve Eşair, Agah Yayın Evi, Tahran 1362.

[8-9] Pierre Oberlin, The Qashgai Nomads of Fars (Kuçneşinan Kaşkayı Fars), Tercüme: Teybipur, Farhad, Şiraze Yayın Evi, Şiraz 1384 (2004)

[8-9] Recep Albayrak, Türklerin İranı Yakın Gelecek, Berikan Yayınları, Ankara 2013

[8-9] Dilek Erenoğlu, Kaşkay Türkleri, Türkish stusies, 2011

[10] Gerhard Doerfer, “İrandaki Türk Dili Üzerine” Türk dili, 1992

[10] Mehmet Ölmez – Talat Tekin, Türk Dilleri, Yıldız yayınları, İstanbul 2003

[11] Beck, Lois, Nomad A year in the life of a Qashqa’i Tribesman in Iran, University of California Press, 1991.

Dordari, Nevruz, Bahmen beyği ve Amozeşı Eşayer, Tahtı Cemşid yayın evi, Şiraz, 2012

Solat Kaşkay, Melik Mansur Han, Hatıratı Melik Mansur Han, Namek Yayın Evi, 2011

Kiani, Manouçehr. Negahi be İl Kaşkay bed ez Şehriverı 1320, Kianneşr Yayın Evi, (2002/1381), Şiraz.

Kiani, Manouçehr, Parçemdarı Hamaseyi Cenub-Solat El-Davleh Kaşkay, İntişarat Kianneşr, (2003/1382). Şiraz.

Hadadi, Nasrulla, Salhayı Bohran-Hatıratı Ruzanehı Mohammed Nasır Hanı Kaşkayi, ez Farvardini 1329’ta Azer 1332, Rasa Kültürel Hizmetler Enstitüsü, (1987/1366), Tahran.

Shahbazi, Mohamad. Formal Education and Ethnic Identity among Qashqa’i of Iran, Louis, 1998.

Gagon, Glen A Study of the Development Implementation of a System of Elementary    Education for Qashqa’I and Basseri Nomadic Tribes of Iran: Young University, 1956.

Douglas, William, Strange Land and Friendly people NY: Harper, 1951

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: