Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 120’ncisi, Bağımsız Milletvekili Erhan Usta’nın sunumu ile “Güncel Ekonomik Problemler ve Çözüm Yolları” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.
Sayın USTA söyleşide, 1999’dan itibaren makroekonomik göstergeleri 90’lı yıllarla mukayeseli olarak analiz etti. İstatistiki veriler ışığında ve ekonomi biliminin metotlarını kullanarak değerlendirmelerde bulundu. Devlet Planlama Teşkilatında uzun yıllar üst düzey bir ekonomi bürokratı ve sonrasında TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi olarak alanında ciddi bir birikme sahip olan Erhan Usta, tespit ettiği sorunlara çözüm önerilerini sundu. Sahadan uzman isimlerin ve iktisadi konulara ilgi duyan yoğun bir dinleyici topluluğunun katıldığı program, soru-cevap kısmıyla tamamlandı.
Söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz:
– Mevcut ekonomik tabloya ilişkin tespitleri doğru yapmak gerekir. Durum tespiti doğru yapılmalı ki çözüm önerileri de doğru olsun. Türkiye’nin ekonomi yönetiminin nasıl olduğu hassasiyetle irdelenmeli. Enflasyonda dikkat edilmesi gereken bir artış var. Önlem alınmazsa göstergeler hızla bozulabilir. Türkiye yüksek kronik enflasyondan çok çekti.
– 90’lı yıllar koalisyon hükümetleriyle siyasal istikrarsızlıkla geçti. 97 Asya krizi, 98 Rusya krizinin ektisiyle ekonomi tıkanmış bir vaziyeteydi. 99 seçimi sonrasında 57nci Cumhuriyet Hükümeti kuruldu ancak kısa süre sonra yine 99 yılında asrın felaketi diye tanımlanan büyük ölçekli ve yıkıcı depremler meydana geldi. Buna rağmen depremden çok kısa bir süre sonra sosyal güvenlik reformu yapıldı.
– 1999 Aralık ayı sonlarında IMF ile stand-by süreci başladı. (2000’den başlatılabilir.) Bu süreç 2008 yılının mayıs ayına kadar sürdü.
– 57nci hükümet döneminde çok ciddi reformlar yapıldı. (Faiz dışı fazla, KİT’lerin yönetimi ve finansmanı, kamu mali yönetimi, bankacılık alanında düzenlemeler, BDDK, KİK, TK, EPDK gibi bağımsız idari otoriteler, düzenleyici ve denetleyici kurullar, kamu bankalarının özerkleştirilmesi, Merkez Bankasının bağımsızlığı, kamu finansmanı ve borçlanma alanındaki düzenlemeler…) Bu reformların olumlu etkileri kısa sürede görülmeye başlandı. 2000 yılı rakamları göreceli olarak iyidir. 2001 yılında yaşanan yol kazası ile (anayasa kitapçığı fırlatma) tetiklenen kriz her şeye rağmen çabuk atlatıldı.
– Reformlar kısa vadede vatandaşı incitebilir ancak uzun dönemde milletin önü açılır. Reformların meyvelerini AK Parti topladı. 2002 seçimleri bir yıl sonra yapılsaydı bambaşka bir tablo ortaya çıkabilirdi. AK Parti hükümetleri şanslıydı çünkü koalisyon yoktu, iki partili bir meclis tablosunda üçte iki sandalye çoğunluğuyla göreve başladılar. 57nci hükümet ciddi reformları yapmış, acı reçeteyi uygulamıştı. 57nci hükümet makroekonomik istikrarı sağladı. Güçlü bankacılık sisteminin temellerini kurdu, piyasa ekonomisini güçlendirecek adımlar attı, kamu mali yönetimini disipline etti.
– 2000’li yılların başlarında gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) uluslararası fonlar oluk oluk aktı. Bu süreç GOÜ’lerin hepsi için geçerliydi. Türkiye’de bu süreçten nasibini aldı. 2002 öncesi 17 yıllık GOÜ büyüme ortalaması ile Türkiye’ninki hemen hemen aynı. 2002 sonrasındaki 17 yılda Türkiye büyüme ortalaması arttı ama GOÜ ortalaması çok daha fazla arttı. Bu durum uluslararası bir sürecin sonucuydu. Hükümet de sonraki dönemlerine nispeten düzgün çalıştı. 2002’den 2015’e kadar makro politikaları kesintisiz olarak çalışan tek üst düzey bürokrat olarak süreçlerin yakinen şahidiyim.
– Mukayeseler doğru emsallerle yapılmalı. 2002-2019 arasında GOÜ’ler arasında göreceli olarak bakıldığında ekonomik performansımız pek de iyi değil. Enflasyon %6’lara kadar düşmüştü, şimdi %12’lere sevinilen bir hale gelindi. Ekonomi yönetimi iktidarın ilk yıllarında daha iyiydi. 2008 yılı kırılma noktası olarak kabul edilebilir.
– Reformları 3-5 yılda bir revize ederek tekrar etmek gerekir. Kamu Mali Yönetimi Kanunu ve Sayıştay Kanunu bir reform olarak kabul edilebilir. Bunların dışında reform yapılmadı. Bu iki reform da yapılan değişikliklerle peyderpey geri alındı ve etkisizleştirildi.
– IMF ile ilişkiler doğru yönetilirse, müzakere masasında güçlü temsilciler olursa ülkeye uzun vadeli kaynak çekilebilir.
Kötüye gidişin başlıca sebepleri: İç siyasi belirsizlikler (367 krizi, kapatma davası…), AB tam üyelik müzakerelerinin durması, küresel kriz, yönetim tarzı değişikliği (istişare mekanizmasının yerini kişi odaklı bir merkeziyetçiliğin alması)
Ekonomide Temel Sorunlar: Verimlilik çok düşük, büyümede istikrarsızlık var, eğitimin kalitesi düşük (Pisa sonuçları), teknolojik yetersizlik, mal ve finansmanda dışa bağımlılık, tasarruflar yetersiz, tüketim yüksek, cari açık yüksek, kamu mali yönetimi ve sosyal güvenlik sistemi sürdürülemez (sosyal güvenlik sistemi alarm veriyor, yarısından fazlası bütçeden transferle karşılanıyor), gelir dağılımı adaletsiz (Gini katsayısında düzelme yok)…
– Her sorunun çözümü inşaatta görülüyor. Eğitimin bütün sorunları okul yaparak, sağlıktaki sorunlar hastane yaparak, kentleşme sorunları sadece altyapı hizmetleriyle çözülmez. OECD araştırmaları derslik sayısındaki artış ile eğitim kalitesinde iyileşme arasında doğrudan bir bağ olmadığını ortaya koydu. İnşaata değil, üretime yatırım yapılmalı.
– İhracatta yüksek teknoloji ürünlerinin payı aşama aşama düşüyor. (Bu oran dünya genelinde %24 bizde %3,5 seviyelerinde)
– Tasarruflar yetersiz olduğu için Türkiye’ye para girmediği yıllarda Türkiye büyüyemiyor.
– Kıdem tazminatı reformu yapılmalı. Oy olarak yansıması olumsuz olsa da bu reform Türkiye’nin geleceği için gerekli. Devlette ve büyük firmalarda çalışan dar bir kesim hariç geniş kesimler kıdem tazminatından yararlanamıyor. Fon sistemine geçilmeli. Hem işsizlik ödeneği hem de kıdem tazminatı öngörülüyor sistemde ancak uygulamada sıkıntılar var.
– Bazı alanlarda iyileştirmeler olsa da yapısal sorunlar devam ediyor. Kamu yönetimi ve hukuk sisteminin ekonomi ve büyüme üzerinde ciddi etkisi vardır. (Toplam faktör verimliliğini etkiler)
Cari açık: 2002 öncesi 17 yılda toplam 19 milyar dolar cari açık varken, 2002 sonrası 17 yılda 580 milyar doları geçen bir cari açık söz konusu. Cari açık yatırım-tasarruf farkıdır. Tasarruf karşılığında yatırım yapılır. Yatırımda kullanılan dış tasarruf cari açıktır. Cari açıktaki bazı dönemsel iyileşmeler tasarruftaki artıştan değil, yatırımdaki düşüşten kaynaklanıyor.
– İktidarın çözemediği bazı sorunları TÜİK bir gecede çözüyor.
– Kişisel meselelerde ve dünyevi isteklere ilişkin meselelerde kötü durumdakine bakılarak şükredilir ama ülke yönetilirken iyi durumdakilere, güçlülere bakılarak motive olmak gerekir.
– Türkiye’de özellikle 2015’ten sonra işsizlik artmış, kişi başı gelir düşmüş, bütçe açığı büyümüştür. Bütçede faiz yükü artıyor. Ciddi tedbirler alınmazsa göstergeler hızla bozulma eğiliminde. Kırılganlık göstergeleri alarm veriyor. Toplam rezervler artsa da kısa vadeli borçları ve ithalatı karşılama oranı çok düşük ve hızla düşüyor.
– 2023 hedefleri defalarca revize edildiği halde yakalanması imkânsız hale gelmiştir. (500 milyar dolar ihracat hedeflenirken planda 226 milyar dolara düşürüldü, %4 işsizlik hedeflenirken %14 seviyelerinde…) Bütün endekslerde patır patır geriye gidiyoruz.
– Elbette güzel şeyler de oldu ancak çok büyük fırsatlar kaçırıldı. 2000’lerde açılan demografik fırsat penceresi 2030’larda kapanacak. Maksimum 15 yılımız var, çok iyi değerlendirmeliyiz.
– Türkiye orta gelir tuzağına girmiştir. Bu tuzağa bir takılan kolay kolay çıkamıyor. 10 yılda çıkan ülke var, 50 yılda çıkan var. (Kore vs.)
Çözüm Önerileri: Ekonomide güven tesis edilmeli, belirsizlik azaltılmalı, ekonomi yönetimi yeniden yapılandırılmalı, veri kitlesine güven sağlanmalı, günü birlik politikalar terk edilerek reformist politikalara geçilmeli, iyi yönetişim ilkeleri ve kural bazlı yönetim benimsenmeli, hukukun üstünlüğü tesis edilmelidir.
– Kamu mali yönetimi revize edilmeli, sermaye kazançları vergilendirilmeli (vergi reformu ile doğrudan vergiler güçlendirilmeli) rant vergisi tesis edilmeli (imar rantları vergilendirilmeli), yolsuzlukla mücadele edilmeli, Devlet bütün kaynaklara adaletle müdahale etmeli, kayıt dışılık düşürülmelidir.
– Sosyal transferler çalışmaya özendirecek şekilde yeniden ele alınmalıdır.
– İmar alanındaki düzensizlikler birçok sorunu tetikliyor. (Kentleşme sorunları, yolsuzluklar, usulsüzlükler…)
– Yüksek teknolojiye geçilmeli, firma ölçekleri büyütülmelidir. (Firmalar parçalanmadan, sağlıklı geçiş sağlanmalı) Eğitimdeki sorunlar çözülmeli, iş gücü piyasası düzeltilmeli, ileri demokrasiye geçilmelidir.
– Kaynağı belirsiz bir takım sıcak para girişinin borsa ve kur üzerinde olumlu etkileri görülse de bu sonuçlar kısa vadeli oluyor.
– Ekonomide uluslararası alanda müdahaleci bir trendden bahsedilebilir. Süreçler şeffaf ve adil yönetilmelidir. İdarede “denetlenme korkusu” olmalıdır.
– Vergi afları yeni af beklentisini tetikliyor. Vergi ödeme alışkanlığı kaybedilmiştir. Vergi sistemi dürüst mükellefi cezalandıran bir hal almıştır. Sigara, şeker, akaryakıt gibi yüksek vergi kalemlerini içeren bir takım ürünlerde kaçakçılık arttı. Bazı kalemlerde vergiyi arttırmak kayıt dışını da arttırıyor. Vergi tabanı daraldığı için, tahsilat aynı kalıyor.
Sayın Erhan Usta’ya bilgilendirici sunumu için teşekkür ediyoruz.