Maocu komünizm temelleri üzerine kurulu Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan’da insanlık dışı uygulamalarını arttırmakta ve soykırıma varacak kadar acımasız davranmaktadır. Böyle giderse, insanlık için 21. yüzyıldaki belki de en unutulmayacak ve en utanılacak insan hakları ihlali bu alanda yaşanacaktır. Dünya devletleri ufak ufak ses çıkarmaya başlasa da özellikle Müslüman devletlerin ve Türk devletlerinin sessizliği vicdanlarda daha derin bir hasara yol açmaktadır.
Türkiye, insancıl diplomasiyi savunan, zalim yönetimlerin karşısında duran bir ülke olarak Çin zulmüne dur diyebilecek, soydaşlarına el uzatabilecek yegâne ülkedir. Sivil toplum nezdinde pek çok panel, çalıştay, gösteri düzenlenmiş olsa da bunların ve sonuçlarının devlet nezdinde ele alınması gerekir. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin insan hakları bağlamında hatırlatılması ve masumlara sahip çıkılması, infazların durdurulması için çabalanması oldukça önemlidir.
Diplomatik bir dille Çin’e endişelerimizi iletip bazı çağdışı ve insanlık dışı uygulamaların son bulmasını talep etmek ve tepkimizi ortaya koymak oldukça önemlidir.
Çin’in ülkemizle ticari ilişkileri elbette önemlidir. Ancak 23 milyar dolarlık bu hacimde denge Çin lehine 18 milyar dolar bozulmuş durumdadır. Dahası teknoloji, oyuncak, basit plastik ürünler aldığımız Çin’e hammadde satmaktan daha ilerisine gidemiyoruz. Üstelik ucuz ve bazı zamanlarda insan sağlığını tehdit ettiği bilinen ürünler satın alıp kendi ürünlerimizin üretimine sekte vuruyoruz. Kendimizin üreteceği, basit pek çok ürünü sırf ucuz diye Çin’den ithal etmenin akıl karı olduğunu söylemek oldukça zordur. Böylece Ar-Ge’ye yönelmiyor, üretim çabasında olmuyoruz. Üstelik Çin ile bir işbirliğinden söz etmek de oldukça zordur. Çin’den ülkemize gelen yatırımlara baktığımızda doğrudan yapılan yatırımlarda Çin’in adı geçmezken ilk sırada Hollanda sonrasında Azerbaycan ve sonrasında ise Tayvan gelmektedir. Yine Çin’den ülkemize gelen turist noktasında da ülkemize en çok turist gönderen ilk 20 ülke içerisinde olmadığını görüyoruz. Ayrıca ülkemize gelen yabancı yatırımcılarda da Çinli yatırımcıların ismi üst sıralarda değil.
Ne yazık ki Çin ile ilişkilerimizin uzun vadede stratejik bir boyutu yok ve biz ticari ilişkilerimizi önemseyip soydaşlarımızın adını dahi anmıyoruz. Çin’in Kuşak-Yol projesinin tehlikeli ve yayılmacı bir hegemonya kurma sonucunu doğurabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Orta Asya’da bağımsızlığına kavuşan Türk devletleri yeni yeni Rus etkisini kırıyorken, o bölgede yeni bir canavarın güçlenmesi ülkemizin çıkarlarını çok ciddi şekilde tehdit edecektir. Bu sebeplerle Çin ile ilişkilerimizin daha akılcı ve diplomatik bir hal alması önemlidir.
Çin ile ilişkilerimizi daha rasyonel zemine çekme önerimizin yanı sıra, Asya Pasifik bölgesinde Çin’in önemli sıkıntılar yaşadığı ve ABD’nin de Çin hususunda sürekli gündemde tuttuğu Tayvan’ı anmamız gerektiğini düşünmekteyiz. Açıkçası Çin’in Doğu Türkistan politikalarının bu şekilde sürmesi halinde ülkemizin Çin’in önemli bir rakibi olan Tayvan ile yakınlaşması kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak ülkemizin o bölgede Tayvan gibi demokratik, küresel ticarete adapte; teknolojik olarak ileri ve işbirliğine açık; ticaretimizin git gide ilerlediği bir ülke ile ilişkilerini geliştirmesi oldukça mantıklıdır.