Dedem Korkut’un Kitabı, Türk nesrinin zirve eserlerindendir. Alî Şir Nevâyî’nin “Nesâyimü’l-Mahabbe min Şemâyimi’l-Fütüvve” adlı eserinde Korkut Ata için şu ifadeler geçmektedir:
“Türk ulusu arasında şöhreti, şöhrete ihtiyacı olandan daha çoktur. Kendisinden yıllar önceki geçmişi ve yıllar sonraki geleceği bilmesiyle meşhurdur. Öğüt karışık özlü sözleri, halk arasındadır.”
KOR-KUT, “koymak bırakmak, yerleştirmek, katmak, vermek, eklemek, aşılamak “gibi anlam renkleri olan “KO” fiilinin geniş zaman 3. Kişi çekim şekli ile “uğur, mutluluk” anlamında KUT kelimesinden oluşmuş cümle kalıbında bir bileşik kelime, bu özelliği taşıyan karakter için düşünülüp seçilmiş bir addır.
Bu ad onu taşıyan kişinin bilgesinden, işinden, eyleminden ve yaşadıklarından edindiği bilgelikle Oğuzlar arasında kazandığı yerinden doğmuştur.
O, kut; yani uğur, mutluluk, bolluk dileyen, toplumun düzeni, güvenliği ve iyiliği için Tanrısına el kaldıran zor zamanlarda umut aşılayan, gönlü aydın, ağzı kutlu, dili tatlı, bilge bir önder, bir yol göstericisidir.
Oğuzların ona Kor-kut adını vermesi bu yüzdendir. “Dede”, onun içinde toplum içinde konumundan doğma unvandır.
Kor-Kut Ata yaşasa bugün yaşam koçu, guru, bilgelerin bilgesi olurdu.
Ne derdi acaba bugün tükenmişlik sendromundan mustarip beyaz yakalara.
Ya kaçmak istiyorlar –ki yüzbinlerce beyaz yaka gitti, gidiyor-Türkiye den ya da AVM-plazalarda, residans da “altın kafes de yaşıyorlar.
İstanbul da Büyükdere Caddesinde plaza ve beş yıldızlı otellerde bir çok kez konferanslar verdim ve binlerce dolar ödeyerek plazalarda, 5 yıldızlı otellerde ve Zorlu Center gibi yerlerde bir çok global guru dinledim. (For only Networking!)
Yani Plaza dilini bilir ve yeri gelirse konuşurum. Beyaz yakalarımız, kamu ve özel şirketlerde çalışan milyonlarca üniversite mezunumuz tükenmişlik sendromuna karşı SPA, sport center, club, AVM’lerde deva arıyor, psikologlara, yaşam koçlarına içini döküyor. Fırsatını bulan ya yurt dışına kaçıyor ya da Ege ve Akdeniz sahillerinde organik tarıma başlıyor, butik otel açıyor.
Beyaz yakalının çalıştığı ofisler, maaşların yönetici düzeyinin altında yüksek olmadığı, zam oranlarının enflasyon altında kaldığı, yapılan işlerdeki üretkenlik ihtiyacının 0’a yakın, çalışan motivasyonunun satın alınan maddelerle doğru oranda olduğu, parlak gençler, orta yaşlı korkaklar ve yaşlı kan emicilerin bulunduğu, çeşitli markalara bağımlı, hafta sonu etkinliklerine maaşının 3/4’ünü harcayan, iş yapmayı baskı kurmak ve yağcılık yapmak olarak gören, en değerli şeyleri olan zamanı fütursuzca harcayabilen acınası insanların bulunduğu ruhsuz bir ortam tükenmişlik sendromunun kaynağıdır.
Önce kendine, sonra milletine, devletine yabancılaşıyor, mankurtlaşıyor… Büyükdere Caddesinde verdiğim bir konferansta tanıştım, Alper Kul ile. Omega yayınlarından yayınlanan “Arkana Bakma! O Tarafa Gitmiyorsun” kitabını imzalayarak verdi. O kitabın “Türk iş hayatı işlemden ibarettir!” başlığından alıntı yaparak global iş dünyasının analizini yapacağım o dünyada çalışan biri olarak.
“Büyükdere Caddesi, global ekonominin merkezidir. Mecidiyeköy’den, Cevahir alışveriş merkezinde başlayıp Hacıosman yokuşuna kadar devam eder. Büyükdere Caddesi, Türkiye ekonomisinin merkezindedir. Ekonominin Merkezin de çalışmak demek, “Büyükdere Caddesi’nde çalışmak demektir. Bankalar, BİST, Holdinglerin merkezi, devletin, maliyenin de merkezi buradadır.
Plaza kültürü adı altında çok kötü bir çalışma stili vardır. Plazalara dışarıdan bakınca ne güzel bina dersiniz ama penceresi açılmaz, kışın terler yazın üşürsünüz std ısı nedeniyle. Plaza kültünde sizden yaratıcı iş yapmanız beklenmiyor. Patronlar ve CEO’lar, fonksiyonel kişilikleri çevresinde görmek istiyorlar.
Bu dünya, bir işlem dünyasıdır. Süper eğitim almanız önemli değil, 3 yada 4 dil bilmeniz hiç önemli değil. Yapmanız gereken aslında birkaç şey var. Çok iyi Excel/Word ve SAP, ORACLE gibi programları bilmek. İnsanları birer işlem makinası gibi görüyorlar. Artık hepimiz bir robotuz. Sizin engin tecrübeniz olsa da çok fark etmez. Global sistem sizden öncelikle çok iyi işlem gücüne sahip olmanızı istiyor. Finansal süreçlere odaklanmanız bekleniyor. KPI baskısı nedeniyle beyaz yakaların büyük bir kısmı depresyondadır ve bunun farkında değildir. Son 15 yılda bu ülkede depresyon ilaçlarının tüketimi inanılmaz derecede arttı. Kimse bunun ciddi sebeplerini araştırmadı.” diyor Alper Kul.
Herkesin bildiği gibi çok iyi eğitim almış binlerce beyaz yakalı, yurt dışına gidiyor. Aslında Türkiye’deki FORD fabrikasında çalışmak ile USA’da ki FORD’ta çalışmak açısından beyaz yaka –mühendisler dahil- açısından hiçbir fark yoktur. İkisi de beyin göçüdür.
Türk sanayisine beyin gücünü veren beyaz yaka, katma değer yaratır. Yoksa yurt dışına giden TÜRK bilim adamları, NOBEL aldığında hepsi AZİZ SANCAR gibi konuşur. Dünyanın her yerindeki Türklerin sahip olduğu entelektüel sermaye, eğer bir Türk iş adamı yatırım yaparsa koşa koşa gelir veya o yaşadığı ülkede şirket kurabilirler. Bu konuda çok örnek var. Emin olun yurt dışındaki Türkler, tarih bilincine ve diline o kadar iyi sahip çıkıyor ki…
Çin’in bugün ar-ge ve inovasyondaki başarısı, yurt dışındaki mühendislerine Çin’de çok iyi fırsat vermesi ile gerçekleşmiştir. Yurt dışındaki Çinli mühendislere Çin şirketi kurması için finansman desteği vermiştir. Beyaz yakamızı tükenmişlik sendromundan kurtarabilirsek, aynı Cumhuriyetin ilk yılları gibi destan yazarız. Yıllar sonra yeni Korkut Ata destanlarında anlatılır bu başarılar…
Bugün yaşanan tükenmişlik sendromuna çare; KOR-KUT ATA YAŞAM FELSEFESİ’dir.
Tükenmişlik Sendromu çeken beyaz yakaya. Bırakın reiki, ikigai, fengsui, tao, buda, yogi, transandantal meditasyon, life coach, guru, Tibet dağları, spa, plates, astroloji, AR, tarot, depresan hapları, lüx markalar ext.ext.ext.
Orta Asya’daki Türk kavimleri KOR-KUT ATA der.
Bugün iş ve günlük yaşamda kaybettiğimiz aile birliği, sevgi, dürüstlük, saygı, estetik, cesaret değerlerinin yanı sıra onurlu olma, dayanışma, vatanseverlik, cömertlik, merhamet, toplumsal ve etik değerlerin yer aldığı Kor-Kut Ata bilgelik kitabı ve yaşam felsefesidir.
Korkut Ata Yaşam Felsefesinde; aile birliğine önem verme değeri ile ilgili olarak evlat sahibi olma, eşe önem verme, aile bireylerini koruma alt temaları bulunmaktadır. Evlat sahibi olmaya ilişkin olarak Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikâyesinde “Hey Dirse Han! Bana kızma, acı sözler söyleme. Yerinden doğrul, alaca çadırını yeryüzüne diktir. Aç görürsen doyur, çıplak görürsen giydir, tepe gibi et yığ, toy eyle, dilek dile, belki bir ağzı dualının hayır duasıyla Tanrı bize bir oğul verir.” ifadesi yer almaktadır.
Korkut Ata Yaşam Felsefesinde, aile bireyleri arasındaki ilişkiler ele alınmakta, aile bireyleri birbirlerini, yaşamları uğruna korumaya çalışmaktadır. Aşağıda Kazan Bey’in Oğlu Uruz Bey’in Tutsak Olması Hikâyesinde geçen aile bireylerini koruma ile ilgili bir alıntıya yer verilmektedir.
“Uruz Bey; Vazgeç baba geri dön, Altın büyük evine atını sür git, İhtiyar anama umut ol, Karagözlü kız kardeşimi ağlatma, ihtiyar anamı sızlatma! Oğul için atanın ölmesi ayıp olur.”
Dede Korkut Hikâyelerinin hemen hepsinde sevgi değeri işlenmekte, sevgi ile ilgili olarak evlat sevgisi, anne baba sevgisi, eş sevgisi, kardeş sevgisi, doğa sevgisi ele alınmaktadır. Kazan Bey’in Oğlu Uruz Bey’in Tutsak Olması Hikâyesinde, Kazan Bey, oğlu Uruz’a olan sevgisini aşağıdaki biçimde ifade etmiştir:
“Oğul, oğul, ey oğul! Karşıda yatan kara dağımın yükseği oğul! Kararmış gözlerimin aydını oğul! Alaca tanla yerimden kalktığım senin için, Al atımı yorultmuşum senin için, Benim başım kurban olsun canım oğul senin için.”
Korkut Ata Yaşam Felsefesinde evlat sevgisi, sıklıkla ele alınan bir sevgi türüdür. Evlat sevgisi, evladı koruma ve evladı için canını feda etme biçiminde yer almaktadır.
Eş sevgisi de Korkut Ata Yaşam Felsefesinde çoğunlukla geçen sevgi değeri içinde yer almaktadır. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikâyesinde Deli Dumrul’un anne ve babası kendi canlarını oğullarına vermek istemezken, eşi kocasına olan sevgisi ile canını vermekten çekinmemiştir. Deli Dumrul da aynı biçimde eşine duyduğu sevgi nedeniyle eşinin bu fedakârlığını kabul etmemiştir. Aşağıda eşinin Deli Dumrul’a olan sevgisi ile ilgili bir örnek verilmiştir:
“Göz açıp gördüğüm, Gönül verip sevdiğim, Koç yiğidim, şah yiğidim! Karşıda yatan kara dağları, Senden sonra ben neylerim? Yaylar olsam benim mezarım olsun, Soğuk soğuk suların içer olsam benim kanım olsun. Yer tanık olsun, gök tanık olsun, Benim canım senin canına kurban olsun!”
Dürüstlük değeri, Korkut Ata Yaşam Felsefesinde gerçekleri savunma, sadakat gösterme, adil olma biçiminde ele alınmaktadır. Gerçekleri savunmaya verilen öneme ilişkin bir örneğe Salur Kazan Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Onu Çıkarması Hikâyesinde aşağıdaki gibi yer verilmiştir:
“Bre ana! Ben Han Bayındır oğlu değilmişim, Han Kazan oğlu imişim; Bre kavat kızı! Bunu bana niçin demedin? Ana hakkı, Tanrı hakkı olmasaydı da, Kara çelik öz kılıcımı çekeydim, Gafillice güzel başını keseydim, Alca kanını yeryüzüne dökeydim.”
Bu hikâyede Uruz, babasının kim olduğu gerçeğinin saklanmasına tepki göstermekte, annesine sitem etmekte ve dürüstlükten yana mücadele etmektedir.
Estetik değeri, Korkut Ata Yaşam Felsefesinde çeşitli biçimlerde işlenmekte, günlük yaşamda estetiğe önem verildiği anlaşılmaktadır. Çadır süsleme, savaş malzemelerini süsleme, kadının görünüşü ve kıyafet, tüm hikâyelerde dil kullanımı ve eşyalardaki süslemeler olarak yer almaktadır. Estetik duygular geliştirmenin yanı sıra kültürün dille yaşadığı ve dilin kültürü taşıyan temel araç olduğu düşünüldüğünde, Korkut Ata yaşam felsefesinde dil kullanımına verilen önemin değeri daha da artmaktadır. Ayrıca hikâyelerde geçen, atasözü, deyim ve söz sanatları, kendini ifade etme ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi yönünde de önemli katkılar sağlayabilecek niteliktedir.
Onurlu olma değeri ile ilgili olarak Korkut Ata Yaşam Felsefesinde alçakgönüllü olma, eşinin güçlü olmasını isteme, vefalı olma, yiğitliğe verilen önem ile ilgili bulgular elde edilmiştir. Korkut Ata Yaşam Felsefesinde, gelenekler Türk kültürüyle şekillenmiş ve yaşam tarzıyla kodlanmıştır.
Gelenek, davranışın alışkanlık haline gelmesiyle oluşur. Kültürel bellek; kimlik, hatırlama, süreklilik ve yeniden üretme üzerine kuruludur. Ak Sakallı Geleneğinde Aksakallılar, toplumun yol göstericisi ve kutsal değerleri bilge ve olgun kişi sıfatıyla kendinde toplayan kişilerdir. Atalar ruhuna sahip akıllı ve bilge kişi, ağ/ak sıfatıyla yıllanmış bir tecrübeyi ifade eder. Ata, baba ve dede anlamlarında kullanılan bu kavram; koruyuculuğu, bilgeliği ve soyluluğu ifade eder. Aksakallı, ağ saçlı kişi, “yüce birey” arketipini sembolize eden ve kahramanın başarıya ulaşmasında ona rehberlik eden yüce bilicidir. Bu yaşlı adam, dünyamız gibi iki milyon yıl boyunca insan yaşamını tüm acıları ve nesneleriyle yaşamış, varoluşun ana imgelerini kendinde biriktirmiş ve evrensel deneyimi adına insan ruhunda bireysel bir durum oluşturan imgeleri yetkili kılmıştır. Türk insanının deneyimleri, onun şahsında vücut bularak canlı kalır.
Korkut Ata Yaşam Felsefesinde, insanın tinsel doğumları için birer hareket kodu olan arketipler, ortak bilinçdışında biriken mitik enerji birikimini güncelleme ve derin bilinçdışı akıntılarını arketipsel semboller aracılığıyla bilince taşıma işlevleriyle öne çıkarlar. Gelecekten haber verir, Korkut ATA yaşam felsefesi, bilgelik yolu kitabıdır. Gönül gözün açık ise Kor-Kut Ata’yı görebilirsin. Yunus Emre, “bir ben vardır benden içeri” der ya, o “ben” Korkut ATA’dır.
T.C.BAŞBAKANLIK ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU yayını DR. Ümral Deveci’nin yazdığı “Dede Korkut Anlatılarında Doğa ve Kültür” adlı kitap, son yıllarda en çok ilgimi çeken bir kitaptır. Korkut ATA yaşam felsefesi ve bilgelik yolu kitabı olarak benim farklı bir bakışla okuyarak beyaz yakanın tükenmişlik sendromuna deva olduğunu keşfetmeme yol açtı bu kitap. Söz konusu kitaptan bir alıntı yapalım:
“Dede Korkut anlatılarında en belirgin çarpıcı karşıtlıklar, evrensel temelli olup bireysel ve toplumsal anlamda çatışmalara dayalı olanlardır. Anlatılanların kurgusu, evrensel bağlamda doğa kültür karşıtlığına bağlı bir otorite savaşımı üzerine kurulmuştur. Söz konusu durumun izlerini sürebilmek için değişik perspektiflerden on iki anlatıya bakmak gerekir.”
Kitabın son sözünde ise Dr. Ümral Deveci der ki:
“Dede Korkut anlatıları, ikili karşıtlar ve karşılıklar bağlamında hem anlamsal hem yapısal açıdan pek çok ortak noktada birleşmektedir. … Toplumsal yaptırıma bağlı olarak, bütün anlatılarda neslin ve toplumun devamı için çocuk sahibi olma, düşman bile olsa kopuz çalana saygı duyma, toplumsal ve siyasal statüleri hak ederek, hak edene verme, hediye verme, darda olana yardım etme, büyüklere saygı gösterme, liderlerden yardım isteme, liderlerin gençlere destek olması, kadınların kocalarına akıl vermeleri, gelenek ve göreneklere bağlılık kabul gören davranışlardır. Yiğitlik göstermemek, hakkı olmayan yerde durmak, gençleri küçümsemek, yaşlılara iyi davranmamak gibi davranışlar, anlatılarda kabul görmeyen davranışlardır…
Bugün konfücyus yaşam felsefesi Çin, Japonya, Kore ve Singapur’da özünü kaybetmeden güncellenerek uygulanmaktadır. Kişisel, kurumsal ve toplumsal başarı kodlarını Konfüçyüs yazmış yıllar önce…
Tükenmişlik sendromundan kurtulmak için tüm beyaz yakalara Korkut ATA Yaşam Felsefesi ve bilgelik yolu kitabını yeniden okumalarını öneriyorum,
Bilim kurgu öyküler ile gelecek tasarlanabilir. O halde yayımızı bin yıl öncesine gerelim ve düşünce okunu bin yıl sonrasına atalım .
Özümüze düşelim, düşünelim, gülelim.
Beyaz Yaka 9876, plazanın 69. katında bütün gün nesnelerin internetine bağlı olarak çalıştı. Siparişleri takip etti, ödemeleri kontrol etti. Akıllı fabrikalara rağmen insan kaynaklı problemler yine insanlar tarafından çözülüyordu. Masa başında hot dog’unu yedi, enerji içecekleri ile enerji seviyesini yükselti. 40.katta 40 derecede hot yoga yaptı. 30. katta sushi yedi, ilk kata indi, gömlek falan aldı. Mesaj aldı, mesaj attı. Artırılmış gerçek video oyunu oynadı. Selfi çekti ve paylaştı.
90. katta diskoda cin içti, telepatik olarak anlaştığı bir kız ile buluştu. 95. kattaki dairede birlikte oldu. Kendini unuttu. Her saati, her saniyesi doluydu. Sabah gözlerini açtı, yeni aldığı gömleği, pantolonu, ayakkabıyı giydi. Aynaya baktı, kimdi bu? Hemen kolunun içine monte edilmiş sim kartını aktif hale getirdi. Kimliğine baktı; “Beyaz Yaka 9876 Organik Version54, Beden kullanım süresi %60 doldu” yazıyordu.
Ve bir mesaj vardı. “kullanma ömrünü tamamlamadan bedeninizi değiştiriniz. Yoksa zihin kayıtlarınız silinebilir.”
“Zaten sıkıldım bu organik bedenden. Bir sürü sıvı girip, çıkıyor. Giysi giderleri de extra yük. Artık mekatronik bir robot beden istiyorum. Transfer için gün sonu geleceğim.” diye mesaj attı beden-zihin transfer merkezine. Uyku modundan çıktı, online idi. Korkut Ata adlı chat-bot “hayatın anlamını arıyorsan, Uluğ Bey rasathanesine git, şimdi sana konum atıyorum” dedi.
Bir kopuz belirdi birden elinde Beyaz Yaka 9876’nın. Senin adın; “Mekanik Türk” diye fısıldadı Korkut Ata…
Cahit GÜNAYDIN
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız