SASAM’ın Rus işgali altındaki Kırım meselesine dair yaklaşımı, iki maddede özetlenebilir;
– Kırım kimin hâkimiyeti altında olursa olsun, Kırım’da yaşayan Türklerin ve diğer Müslüman unsurların menfaatleri korunmalıdır. Kırım’daki Müslüman halkın hukukunun korunması için, işgal sonrası Kırım’ı terk etmeyerek Kırım’ın demografik yapısının korunmasında önemli bir fonksiyon üstelenen soydaşlarımızla temas halinde olunması ve onların yaşadıkları veya yaşayabilecekleri muhtemel sorunlara çözüm üretilmesi gerekmektedir. SASAM bu maksatla Rus hakimiyetindeki Kırım yönetimi ve Rusya Büyükelçiliği ile temaslarını sürdürmektedir.
– Rusya’nın Kırım’dan çekilmesi veya zorla çıkarılması, mevcut uluslararası konjonktürde beklenebilecek bir gelişme değildir. Olağanüstü gelişmeler yaşanmadıkça, Rusların Kırım’da kalıcı olacaklarını varsaymak gerekir. Politika belirlerken, sahadaki fiili gerçeklikler göz önünde bulundurulmalıdır. Saha gerçekliği Rusların Kırım’dan çekilmeyecekleri veya zorla çıkarılamayacakları yönünde ise, bu durumda izlenebilecek en iyi politikalar üzerinde çalışılmalıdır.
Bu bağlamda SASAM, hem Rusya, hem de Ukrayna yetkilileri ile temaslarını sürdürmekte, Kırım Türklerini temsilen ülkemizde kurulan sivil toplum kuruluşlarıyla hangi ülkeye yakın anlayışta olduklarına bakmaksızın iyi ilişkiler geliştirmekte ve milli bir mesele olarak gördüğümüz Kırım Davası için en doğru stratejilerin geliştirilmesi için çalışmaktadır.
POLİTİKA ÖNERİLERİMİZ:
– SASAM, kurumsal olarak; Ukrayna ve Rusya arasındaki bu ihtilaf vesilesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin Kırım’da daha fazla etkinlik alanı kazanabilme ve söz sahibi olma imkânına sahip olduğu kanısındadır. Bunun için Türkiye’nin Rusya ve karşısındaki Ukrayna ile Ukrayna’yı destekleyen uluslararası toplum arasında arabuluculuk yapması ve Kırım üzerinde geçmişten gelen hukukunu da vurgulayarak, Kırım’da Türkiye’nin liderlik edeceği ve belki de askeri açıdan da etkinlik kazanabileceği (Türkiye’nin komutasını üstleneceği uluslararası bir barış gücü ve Kırım üzerinde gözlemcilik/garantörlük statüsü gibi) uluslararası bir çözüm için çalışması, çok yararlı bir strateji olacaktır. Türkiye, izleyeceği doğru stratejiler ile krizi fırsata çevirebilecek bir konumdadır.
– Demografi (nüfus yapısı), bir toprak parçası üzerinde söz sahibi olunabilmesi için en çok dikkate alınan husustur. Türkiye, Sovyet döneminde sürgünlerle nüfus yapısı Kırım Türkleri aleyhine bozulan Kırım’da, Türklerin nüfus oranının hak ettikleri seviyeye gelmesi için çaba sarf etmelidir. Bu bağlamda Türkiye, bir yandan halen Kırım’da ikamet eden Kırım Türklerinin Rus yönetimi altında müreffeh bir hayat yaşamaları ve Kırım’ı terk etmelerini gerektirecek durumlar oluşmamasına yönelik politikalar izlerken, bir yandan da Sovyet döneminde sürgüne maruz kalan ve bugün başta ülkeniz olmak üzere çeşitli ülkelerde ikamet eden Kırım Türklerine vatandaşlık verilmesi ve yakın dönemdeki hadiseler sonrasında Kırım’ı terk eden Türklerin Kırım’a geri dönüp demografik yapının Kırım Türkleri lehine gelişmesi için politikalar belirlemeli ve uygulamalıdır.
– Diplomasinin, sıkıntılı durumlarda önem kazandığı ve devletler arasında küslük olduğu takdirde tarafların bundan zarar göreceği muhakkaktır. Bu bağlamda hem Ukrayna yönetiminin, hem Türkiye’nin, hem de Kırım meselesinde pozisyon alan diğer devletlerin, sahadaki filli durumu ve gerçeklikleri görerek, mevcut durumda iyileşmeye katkı sunabilecek her türlü diplomatik girişimde bulunmalarının reel politiğe uygun ve akılcı bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
Web sitemizde Kırım ile ilgili yer alan içeriklere şu linkten ulaşılabilir: https://sahipkiran.org/category/ulke-masalari/kirim/
Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi – SASAM