Twitter Facebook Linkedin Youtube

TÜRKİYE’DE TURİZME DEĞER KATMAK

Taha Mustafa UĞUR

Küresel ölçekte her geçen gün etkisi daha da artarak devam eden turizm sektörü, turistik bölgelere sahip olan ülkeler arasında makroekonomik verilere sağladığı katkılar nedeniyle kıyasıya bir rekabete neden olmaktadır.

Gerek ülkemizde önemli turistik bölgeler bulunması, gerek sahip olduğumuz kültürel ve tarihsel miras, gerekse de ülkemizde yaşanan dört mevsim sayesinde, ülkemizin turizmden sağlanacak imkânlardan yararlanması için ekstra büyük bir yatırıma ihtiyacı olmayacaktır.

Turizm; başta istihdam olmak üzere döviz girişi, gayri safi milli hasılaya olan katkısı ve dolaylı olarak sağladığı nimetler ile Türkiye için içinde bulunduğumuz bu çalkantılı ekonomik dönemde sağladığı yararlar ile can suyu niteliğine sahip olacaktır. Bu sebeple ülkemize gelen turistleri memnun göndermek ve teknoloji sayesinde doğal ve kültürel değerlerimizi işleyip dünyaya tanıtmak, oldukça önemi bir hal almıştır.

Tablo 1: Turizm Geliri, Ortalama Harcamanın Yıllara Göre Dağılımı Ve Turizm Gelirlerinin GSYİH İçindeki Payı

Kaynak: TÜRSAB (https://www.tursab.org.tr/istatistikler-icerik/turizm-geliri)

Tabloda da görüldüğü üzere, Türkiye’nin turizm gelirlerinin GSYİH içerisindeki payı yadsınmayacak derecede yüksektir. Bu oranı arttırmak ve bir turistin ortalama harcama miktarını 1000$ ve üzerine çıkarmak, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntının atlatılmasında büyük öneme sahip olacaktır.

Turizm gelirlerinin arttırılmasında şüphesiz atılacak ilk adım, sektördeki kaliteyi arttırmak olacaktır. Otellerdeki hizmet düzeyini maksimum seviyeye getirmek ve fiziksel kaliteyi ve standartları yükseltmek, başta atılacak adımlar olarak gözükebilir. Fakat şahsi kanaatim, atmamız gereken ilk adım olarak turizm meslek liselerinde yetişen gençlerimizin daha donanımlı bir şekilde eğitim hayatlarını tamamlaması gerektiği yönündedir. Dil odaklı turizm meslek liseleri kurmak ve mezun olan gençlerimizin en az 2 dil bilmesini sağlamak, ilk hedef olmakla birlikte, uzmanlarından alınacak iletişim derslerinin yeri oldukça önemlidir.

Turizm meslek liselerinde öğrencilere, sadece deniz-kum-güneş turizmine dayalı değil, aynı zamanda kültürel-tarihi, sağlık ve kış turizmine göre de bilgi ve tecrübeler aktarılmalıdır. Öğrenciler, tamamen teorik değil, pratik eğitimlere de tabi tutulmalıdırlar. Turizm meslek liselerinde uygulanacak bu uygulamalar, otellerin fiziki şartlarının geliştirilmesinden çok çok daha ucuza mal olacaktır.

Eğitimle desteklenen turizm, şüphesiz turizm gelirlerini kalıcı hale getirecektir. Sadece gençlerimize değil, turistik bölgelerde faaliyet gösteren esnaflarımıza da eğitim verilmeli ve turistlerin güvenini kazanmaya yönelik adımlar atılmalıdır. Güven sağlayacı en önemli icraat, esnafımızın yabancı turistlerden istedikleri ücret ile yerli turistlerden istedikleri ücretin aynı olması olacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerek ticaret ahlakı, gerekse de dil üzerine düzenlenecek ücretsiz eğitim programları, bu kapsamda büyük öneme sahip olacaktır.

Tablo 2: 2017 Yılında Ülkelere Göre Uluslararası Gelen Turist Sayısı

Kaynak: Dünya Turizm Örgütü (UNWTO Tourism Highlights Raporu) (2017)

Tablo 3: Uluslararası Turizm Gelirleri

Kaynak: Dünya Turizm Örgütü (UNWTO Tourism Highlights Raporu) (2017)

Dünya Turizm Örgütünün (UNWTO) verilerinde de görüldüğü üzere, ziyaretçi sayısında Fransa, İspanya, İtalya gibi önemli turizm ülkelerinin bulunduğu bir tabloda yerini almayı başaran ülkemiz, ne yazık ki aynı başarıyı turizm gelirlerinde sağlayamamıştır.

 Bunun sebeplerini sıralayacak olursak:

  • Öncelikli neden, ülkemizi ziyaret eden turist profilidir. Yani milletlerine göre sınıflandığında, ülkemize gelen turist 2019’un ilk çeyreğinde en çok Rus turistlerdir[1]. Getirilen para birimleri arasında en değerlileri olan Avrupalı, Amerikalı ve Katarlı turist sayılarının arttırılması, sadece turist sayısı sırlamalarında değil, turizm gelirleri sırlamasında da ülkemizin ilk 10’a girmesini sağlayacaktır.
  • Turizm bölgelerine gelen ziyaretçilerin kaldıkları otellerden dışarı çıkmaları sağlanmalıdır. Bu da ancak söz konusu turistik bölgelerin ürünlerinin geliştirilip, kalitesinin arttırılmasıyla olabilecektir[2] ve bu sayede turistin, sadece otelde konaklayıp tekrar ülkesine para harcamadan dönmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
  • Ülkeler için turizm faaliyetlerinin sürdürülebilir olması, turizmin tüm yıl içerisinde sürekli olarak devam etmesi ile mümkün olmaktadır.[3] Yani turizm denince deniz-kum-güneş turizminin yanı sıra, turizmde mevsimsel sürekliliği sağlamak amacıyla kış turizminin de zemini hazırlanmalı, hali hazırda faaliyet gösteren kış turizm işletmelerinin fiziki kapasiteleri (yatak sayısı vb.) arttırılmalıdır. Ülkemiz, kış turizmi için oldukça uygun fiziki ve mevsimsel koşullara sahiptir. Kış turizmi, işsizlik verilerinin oldukça yüksek geldiği 2019 yılında önemli bir iş kaynağı olacak ve aynı zamanda kalifiyeli yaz turizminde çalışan personellerin buraya gönderilmesi halinde mevsimsel işsizliğin önüne geçilmiş olacaktır. Türkiye, TÜRSAB’ın verilerine göre dünyada kayak merkezlerinin sayısı bakımından 51 tesisle 18. sırada yer almaktadır[4].
  • Turizm faaliyetlerinin yıllık düzeye yayılmasında önemli etkenlerden birisi de şüphesiz kültürel turizmdir. Tarihte Anadolu’da Hititler, Sümerler, Lidyalılar, Urartular, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapan ülkemiz bunlar dışında barındırdığı gastronomi ve mimari yapı[5] gibi özellikleriyle de dünyada kültürel turizme öncelik edebilecek zenginliklere sahiptir. Kültürel turizme ev sahipliği yapabilmek adına dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir.
    • Müze sayılarının arttırılıp hem yerli hem yabancı turistlerin ilgisi çekilmelidir.
    • Kültür mirası olarak bulunan geleneksel mimari yapıların rant uğruna restorasyonuna izin verilmemeli, restorasyon gereken kültürel mirasların bakanlık bünyesinde işinin uzmanı insanlar tarafından yapılmalı ve kültürel değerlere sahip çıkılmalıdır.
    • İstanbul, Diyarbakır, Konya, İzmir, Mardin, Trabzon, Gaziantep, Nevşehir, Antalya, Bursa ve Edirne gibi örneklerle arttırılabilecek kentlerimize turizm açısından marka değeri kazandırılmalıdır. Bu değer kazandırılırken kentlerimizin tarihi ve doğal güzelliklerine dikkat çekilmelidir. Bu tür kentlerimizin markalaşmasında kentlerin kendilerine özgü nitelikleri ile farklılaşma yollarına gidilmelidir[6].
    • Markalaşma üzerindeki etkisi yadsınmayacak kadar fazla olan etkenlerin başında görsel imaj ve semboller gelmektedir. Örneğin Paris Eiffel Kulesi, Londra Big Ben Saat Kulesi ve New York Özgürlük Heykeli ülkelerin simgeleri haline gelmiş ve bu ülkelerde benimsenmişlerdir.[7] Bu yüzden İzmir saat kulesi, İstanbul Galata Kulesi, Kız Kulesi, Ankara Kalesi, Konya Çatalhöyük gibi tarihsel ve kültürel miraslarımızı sembolik hale getirerek kentlerin markalaşmasına ciddi bit katkı sağlanmış olacaktır.
    • Kültürel turizmin artmasında çini, ebru ve hat yazıları gibi el sanatlarına turistik nitelik kazandırmak[8] gelen turistin ziyaret ettiği bölgeden ayrılırken sadece birlikte geldiği turizm acentesine değil, aynı zamanda gezdiği bölgedeki yerli halka da kazanç sağlayacağı unutulmamalıdır.
  • Dört mevsim sürdürülebilir turizm faaliyetlerini devam ettirebilmek amacıyla turizm kollarında genişleme oldukça önemlidir. Kültürel, deniz- kum- güneş, kış turizminin yanı sıra sahip olduğumuz kaliteli sağlık sistemi ve yetenekli doktorlarımız sayesinde sağlık turizmi özellikle Avrupalı ve Arap turistlerin son dönemde ilgisini çektiği ortadadır. Sağlık turizmi kapsamında yılın her döneminde turist çekebilecek medikal tedavi, kaplıcalar, plastik cerrahi, saç ekimi gibi konularda sıkça bahsi geçen ülkemiz sağlık turizminin de nimetlerinden faydalanabilecek bir konumdadır.
    • Sağlık turizm çeşitlerinden olan medikal turizm, insanların tedavi ya da cerrahi müdahale amacıyla seyahatlerindeki artış nedeniyle niş pazar olarak yerini almıştır. Medikal turizm, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada hızlı bir şekilde ilerlemeye devam etmektedir[9].
    • Kaplıca suları veya otelcilik hizmetleriyle birlikte medikal masaj gibi bazı tıp uygulamalarını içinde barındıran bir başka sağlık turizm çeşidi olan termal turizm ve medikal SPA[10] yine 12 ay boyunca turizm yapma imkânı veren, yüksek sayıda istihdam sağlayan, maliyeti çabuk geri ödeyen kârlı ve rekabet gücüne sahip yatırımlar olması nedeniyle ülke ekonomileri için önemli bir yere sahiptir[11].

Turizm gelirlerinin artması, 2019’un ilk çeyreğinde alınan makroekonomik verilerin benzerlerinin önümüzdeki dönemlerde alınmaması adına Türk milleti için büyük önem arz etmektedir. Turizm kollarında yapılacak olan genişlemeler, sadece yaz mevsimi değil, dört mevsim için uygulanacak turizm etkinlikleri, ülkemize döviz cinsinden sıcak para girişi sağlayacağı gibi, ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi açısından gelen turistleri memnun şekilde göndermek de büyük önem arz etmektedir.

2019 yılı yaz dönemi için beklenen rekor düzeydeki turist sayısının ülkemizin içerisinde bulunduğu çalkantılı döviz kurunu olağanüstü bir gelişme olmadığı varsayımından yola çıkarak belirli bir seviyede tutacak olması, büyük avantajdır.

 

Taha Mustafa UĞUR – Gazi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret Bölümü Öğrencisi
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız
________________________________

Kaynakça

[1] Kültür ve Turizm Bakanlığı İstatistikleri (http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR-9851/turizm-istatistikleri.html) (Milliyetlerine Göre Dağılım)

[2] EMEKLİ Gözde, Avrupa Birliği’nde Turizm Politikaları ve Türkiye’de Kültürel Turizm, Ege Coğrafya Dergisi14(2005), s.101

[3] ÇAKMAK Fatih- YILMAZ Ömer, Turizmin İktisadi Sürdürülebilirliği Açısından Kış Turizmi, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl 11, Sayı 1, s.273

[4] TÜRSAB KIŞ TURİZMİ RAPORU (https://www.tursab.org.tr/apps/OldFiles//dosya/12196/tursab-kis-turizmi-raporu119314251845-1_12196_3978793.pdf)

[5] EMEKLİ Gözde, Avrupa Birliği’nde Turizm Politikaları ve Türkiye’de Kültürel Turizm, Ege Coğrafya Dergisi14(2005), s.103

[6] SERÇEK Sadık, TURİSTİK DESTİNASYONLARIN MARKALAŞMASI ÖNÜNDEKİ ENGELLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016

[7] ŞARKAYA İÇELLİOĞLU Cansu, KENT TURİZMİ VE MARKA KENTLER: TURİZM POTANSİYELİ AÇISINDAN İSTANBUL’UN SWOT ANALİZİ, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2014, s.45

[8] EMEKLİ Gözde, Avrupa Birliği’nde Turizm Politikaları ve Türkiye’de Kültürel Turizm, Ege Coğrafya Dergisi14(2005), s.105

[9] YARDAN DİKMETAŞ ELİF, DİKMETAŞ Hacer, COŞKUN US Nurcan, YABANA Birgül, Türkiye ve Dünya’da Sağlık Turizmi, Sağlıkta Performans ve Kalite Dergisi, 2014 (8), s.31

[10] TÜRSAB Sağlık Turizm Raporu (https://www.tursab.org.tr/haberler/tursab-saglik-turizmi-raporu_11430)

[11] BAYSAL Derya, Sağlık Turizminin Türkiye Turizm Geliri İçerisindeki Payı: 2005-2015, Balkan Sosyal Bilimler Dergisi, 2016 Aralık, s.253

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: