Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 93’üncüsü, 2 yıldır Tanzanya ve Kenya’da gönüllü faaliyetlere katılan Fatih İLHAN’ın sunumuyla “Tanzanya ve Kenya Tecrübeleri Işığında Afrika’nın Önemi” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.
Sayın İLHAN’a bilgilendirici sunumu için teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.
SÖYLEŞİDEN NOTLAR:
Afrika’yı bugüne kadar genellikle iç savaşlarla ve açlıkla mücadele eden insanların bulunduğu, geçilmesi zor çölleri ve vahşi doğayla bütünleşmiş bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan medeniyetten uzak insanların olduğu bir yer olarak tahayyül ettik. Kendine has fauna ve florasıyla, renkli insanları, binlerce farklı etnik grubu, inancı ve dili barındıran bir kültür mozaiğiyle dünyanın en hareketli ve jenerik coğrafyası diyebiliriz Afrika için. Yüz ölçümü bakımından 30 küsur milyon km2 ile dünyanın ikinci en büyük kıtası olan Afrika, 1.3 milyar insana ev sahipliği yapıyor. 2011’de Güney Sudan’ın bağımsızlık ilanıyla 54 bağımsız ülkeye sahip.
Günümüzde halen geçmişteki acıların hatıraları silinmemiş. Sömürge düzeni bitmiş gibi gösterilmiş fakat sadece yöntem değiştirmiş bir şekilde devam etmektedir. Kıtanın geleceğini yönlendirmek için kıtanın zenginliklerine göz diken ülkelerin emellerini halen uyguladıkları açık bir gerçek.
Çin, Brezilya, Hindistan ve Türkiye, kıtada son yıllarda ismi en çok duyulmaya başlayan ülkeler. Çin’in Afrika’da aldığı ihaleler, ülkeleri uzun vadede zora sokmakta. Çin, borcunu ödeyemeyen ülkelerin verimli arazilerini, hisselerini, stratejik binalarını 49 veya 99 yıllığına alarak bölgedeki nüfuzunu arttırmayı amaçlıyor. Bazı ülkelerde ücretsiz olarak yaptırdıkları statlar, camiler, kiliseler karşılığında kendi vatandaşlarına oturum ve çalışma izinleri konusunda kolaylık sağlayacak anlaşmalar yapmakta.
Dünyada ekilebilir tarım arazilerinin %16’sını barındıran ve kimyasal gübre kullanımı az olduğu için uzun ömürlü arazilerin bolluğunun olduğu kıta, gelecekte gıda temininde zorluk yaşama ihtimali yükse ülkelerin de cazibe merkezi halinde. İsrail’in bu konudaki adımları göze çarpmaktadır.
Peki Türkiye kıtada ne yapmaktadır? Kıtadaki varlığımızın çok ciddi köklere dayandığını bilerek hareket etmek çok önemlidir. 868 senesinde Tolunoğulları ile başlayan, akabinde ise (953) İhşitler, (1171) Eyyübiler ve (1250) Memlüklüler ve akabinde ise (1517) Osmanlılar ile Kuzey Afrika’da tahmin edilenden de fazla ilişkiler kurmuşuz ve günümüzde bu ilişkilerin izleri halen devam etmektedir.
Sahraaltında Abdülazizhan’ın Güney Afrika’ya gönderdiği Ebubekir Efendi’nin yaptığı din hizmeti, kurduğu müesseseler ve yerleştirdiği gönül bağları, Doğu Afrika’da Emir Ali Bey’in Mombasa sahillerini Osmanlı himayesine alması, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesindeki notlar ve daha nice hatıralarla kıtadaki hafızamızı yenilemek için sağlam adımlarla umut verici çalışmaları yerinde görebiliyoruz. Afrika Açılımı, Afrika yılı, stratejik ortaklıklar, THY’nin doğrudan 53 noktaya sefer düzenlemesi, elçilik sayımızın 41’e ulaşması, sivil toplum kuruluşlarımız ve binlerce gönüllünün sahada fedakarca gayretleri, ilişkilerimizi çok önemli ölçüde ileriye taşımakta. Güdülen stratejiler ise “Kazandır-Kazan” mantığıyla, Afrikalı sorunlara Afrikalı çözümler başlıkları altında yürütülmektedir.
Bazı üniversitelerimizde Afrika çalışan akademisyenlerin sayısının artması, araştırma merkezlerinin kurulması ve günümüzde bir elin parmaklarını geçmeyen Afrika uzmanlarının sayısının artması, kıta ile ilişkilerimizde çok önemli bir ivme katacaktır.
Tanzanya
Yaklaşık 58 milyon nüfusa sahip ülkenin başkenti, 1994’ten beri Dodoma şehridir. İnançsal olarak %55 Müslüman, %40 Hıristiyan, %5 de diğer dinlerin mensupları bulunmaktadır. Devlet Başkanı John Magufuli, ülkenin 5. Devlet başkanı ve 2015’ten beri başkanlık yapmakta.
1961’de bağımsızlığını kazanan Tanganika ile 1964’te Zengibar (Zenci Sahili) adasının birleşmesinden oluşan Tanzanya’nın kurucu partisi Chama Cha Mapunduzi (CCM-Devrim Partisi) şimdiye kadarki tüm devlet başkanlarını kendi bünyesinden çıkarmış bulunuyor. 1992’de çok partili rejime geçen ülkede yine ilginç bir gelenek devam ediyor; Amerika’da genellikle 2 dönem Cumhuriyetçiler, 2 dönem Demokratların adayının seçilmesi gibi burada da 2 dönem Müslüman, 2 dönem Hıristiyan devlet başkanı görev yapmakta. Eğer baştaki lider Müslümansa, başbakan Hıristiyan oluyor. Devlet başkanı Hıristiyansa, başbakan Müslüman oluyor.
Tanzanya topraklarının %37’si milli parklardan oluşmakta ve özellikle Serengeti havzası, her yıl binlerce turisti safari turizmine çekmekte. İzlediğimiz pek çok belgeselin de burada çekildiğini görüyoruz. Zanzibar adasına geldiğimizde ise anakara ile olan ilişki şu anda içişlerinde bağımsız, dış işlerinde ortak olarak devam etmekte. 2 ülkenin de ayrı devlet başkanı ve ayrı başbakanı bulunuyor. Zanzibar, %99 Müslüman nüfusu, kristal gibi kumsalları, tropikal meyveleri ve sakin sokaklarıyla turistler için de bir cazibe merkezi haline gelmekte.
Tanzanya’nın ülkemizle ilişkilerine geldiğimizde ise 164 milyon dolar ticaret hacmimiz bulunuyor. 1974’te elçiliğimiz açılsa da 1984’te kapatılmış ve 2009’da tekrar açılmış durumda. Tanzanya’nın Ankara Büyükelçiliği ise 2017’de faaliyete geçmiştir.
Tanzanya’da yaklaşık 800 vatandaşımız farklı sektörlerde çalışmakta ve her geçen gün bu rakamın arttığı görülmektedir. Elçiliğimizin yürütmüş olduğu Albino Köyü projesi, yetimhane, meslek edindirme kursları vb. çalışmalar bulunmaktadır. TİKA’nın hibe destekleri, imar ve restorasyon faaliyetleri ile sivil toplum kuruluşlarımızın gayretleri, Tanzanya’da gönülleri fethetmeye devam etmektedir.
Kenya
Doğu Afrika’nın yükselen ülkesi Kenya’nın başkenti Nairobi’dir. 50 milyona yakın nüfusu, yüzlerce farklı etnik köken ve inanca ev sahipliği yapmasıyla bambaşka bir coğrafyadır. Ülkenin resmi dilleri Svahili ve İngilizce’dir. Fakat Svahilicenin yavaş yavaş iç kesimlerde kaybolduğunu ve bu dile Tanzanya insanı kadar sahip çıkılmadığını gördüm. Hatta Nairobi’de İngilizce ile Svahili dilinin karıştırılması ile konuşulan ‘Şeng’ isminde yeni bir dil oluştuğu da görülüyor.
Kenya’da sahada en çok gözlemlenen durumlardan biri ise etnik ve dini aidiyetin ulusal aidiyetten önce gelmesidir. Ulusal bilincin gelişmemesi ve etnik dini aidiyetlerin öncelikli olması, iç karışıklık çıkarmak isteyenlerin emellerine yardımcı olabiliyor. 2017 devlet başkanlığı seçiminde tansiyonun yükselmesi ve yüksek seçim kurulu üyelerinin öldürülmesi ve faili meçhul cinayetlerin yaşanması, bu durumu özetler nitelikte. Fakat Bunlara rağmen Kenya, Afrika’nın en hızlı gelişen ülkelerinin başında gelmekte.
SÖYLEŞİDEN KARELER: