Twitter Facebook Linkedin Youtube

BALKAN HALKLARI, TARİHİN NESNESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR

Bayram POMAK

Tarih, bir yerde yaşanmış ve bitmiş olaylar mıdır yoksa tarih, bir yerde başlayan olayların devamı mıdır? Aslında tarih dediğimiz şey, yaşanmış ve bitmiş değildir. Tam aksine, bugün yaşadığımız olaylar geçmişte başlamış bir takım meselelerin devamıdır. Ancak bunu anlamak, kavramak ve buna göre günümüzü yorumlamak, her milletin harcı değildir. Bunu başarabilen milletler, tarihte nesne değil özne olmuş ve tarihi olayları yönlendirmişlerdir. Biz genelde tarihi okurken şurada bu olmuş, burada bu olmuş diye okumaktayız. Daha da vahimi, tarih yazarlarımız bile olgulardan tarihi yazmamakta, kendi düşünce dünyalarına göre tarihi yazmaya çalışmaktadırlar.

Bugün Balkanlar’da yaşanan durumu, son otuz yılı değerlendirmeden anlamakta zorlanırız. 30 yıl önce Berlin Duvarı yıkılmıştı. Aslında yeni bir düzenin başlangıcı olan 90’lı yılları anlatmak için Berlin Duvarının yıkılması, sembolik olarak ifade edilir. Kapitalizm ve Komünizm çift kutupluluğundan sonra, artık dünyada tek kutuplu bir yapıya doğru gidiliyordu. Hızlı bir şekilde Komünist Rusya, etkisi altında bulunan bölgelerden çekilmeye başladı. Bu dünya düzeninin bozulmasıyla birlikte Komünizm etkisi altında bulunan Balkanlar da sarsıldı ve 90’lı yıllarda kanlı savaşlara, ölümlere, tecavüzlere ve yıkımlara sahne oldu. 90’lı yılların sonuna geldiğimizde, Balkanlar’ın dizaynı büyük ölçüde tamamlanmıştı. Ancak bunun bedeli, Balkanlar için çok ağır olmuştu. NATO, üsleriyle Balkanlar’ın bazı bölgelerine yerleşmişti.

2000’li yıllarda ise 90’lı yılların artçı sarsıntıları hala devam etmekteydi. Savaşların ardından kısa bir süre sonra Balkan devletleri, yeni yeni kendine gelmeye ve sistem kurmaya çalışıyordu. Komünist Rusya Balkanlar’dan çekilmiş olsa bile, o dönemde iktidarı elinde bulundurmuş olan siyasi zihniyet, halen siyaset sahnesindeydi. Yani dün komünist olanlar, bugün kapitalist olmuştu ve devletin tüm varlıklarını çalıyordu. Komünizmden Kapitalizme geçiş aşamasında yapılan özelleştirmelerde yine Komünist dönemde iktidarda olanlar vardı ve bu özelleştirmeler, onların eliyle yapılıyordu. Bugün Balkanlar’daki en büyük zenginliklerin eski Komünistlerin aile fertlerinin elinde olması tesadüf değildir.
Avrupa Birliği ve NATO, Rus etkisini tamamen Avrupa’dan atmak için Balkanlar’ı kendi yasal çerçevelerine alma projelerini devam ettiriyor. 2000’li yıllarda Hırvatistan ve Bulgaristan gibi ülkeler AB üyesi oldu ve NATO’ya girdi. Şimdi Bosna, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’nın AB’ye girme süreci başlatılmaya çalışılıyor. Makedonya’daki ülkenin isminin değiştirilmesine dair referandum, Kosova-Sırbistan anlaşması, Yunanistan-Arnavutluk deniz sınırı anlaşması, hepsi bu projeksiyonun parçası. Yani makro çerçeve anlaşılmadan mikro hadiseler anlaşılamaz.

NATO önce Arnavutluk’u üye olarak aldı; daha sonra ise Karadağ’da yükselen Rus etkisini kırmak için hemen Karadağ’ı üye yapmak için düğmeye bastı. Ruslar, tüm Karadağ sahillerini neredeyse satın almıştı. Karadağ üzerinden Rusya’nın Adriyatik’te etkinliğini artırmasına Batı seyirci kalamazdı. Öyle ki NATO tarihinde bir ilk yaşanarak ilk defa NATO bir ülkeyi üyeliğe davet etti. Orda bulunan Rus yanlıları ve Sırp azınlık karşı çıksa da, Karadağ’ın NATO’ya girmeme gibi bir şansı olamazdı. Karadağ NATO’ya üye olduktan sonra NATO, Karadağ’da bir deniz üssü ve Arnavutluk’ta bir hava üssü kurma kararı aldı. Üslerin inşaatının önümüzdeki yıl başlaması planlanıyor.

Balkanlar’da bu fasıl kapatıldıktan sonra, sıra Rus etkisinin bulunduğu diğer bir ülke olan Makedonya’ya geldi. Makedonya’nın AB ve NATO üyesi olması için ilk önce Yunanistan’la var olan isim sorununu çözmesi gerekiyordu. Fakat Makedonya’daki yönetim, Rus yanlısıydı. Bunun üzerine Batı yanlısı Zoran Zaev’e büyük destek verilerek seçimlerden galibiyetle çıkması sağlandı. Zaev, seçimi kazanmış olsa da Makedonya Cumhurbaşkanı George İvanov, hükümeti kurma görevini Zaev’e vermek istemiyordu. Bu şekilde anlaşmazlıklar devam ederken ABD yönetiminde Balkanlar’dan sorumlu kişi olan Hoyt Yee, Makedonya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Yee’nin İvanov’u ziyaretinden sonra İvanov, hükümeti kurma görevini Zaev’e vermeye “ikna” oldu. Ancak her ne kadar Zaev hükümeti kursa da, dünyada nadir gerçekleşen olaylardan biri gerçekleşti ve Makedonya Meclisine yüzleri maskeli insanlar girip Zaev de dahil olmak üzere, birçok kişiye karşı fiziki şiddet uygulayarak kanlar içerisinde bıraktı. Amaç, her türlü kaosu yaratıp Batı’nın işini zorlaştırmaktı. Aynı şekilde Karadağ’da da Sırbistan’dan gelen bir grup, seçim gecesi darbe yapacakları suçlamasıyla yakalandı.

Bölgedeki hemen hemen her devlette Batı yanlısı yönetimler bulunmaktadır. Ancak özellikle nüfusu Ortodoks çoğunlukta olan ülkelerde ciddi bir Rus sempatisi de bulunmaktadır. Özellikle Ortodoks kiliseleri, tamamen Batı karşıtı ve Rus yanlısıdır. Rusya buralardan bölgeye sızmakta ve bölgede oyun kurucu olma planları yapmaktadır.

Tarihte Balkanlar’da var olan büyük güçlerin rekabetleri, bugün de var gücüyle devam etmektedir. Batı ve NATO, tüm Balkanlar’ı kendi yasal çerçevesine alarak Rusya’nın bölgede elini kolunu bağlamayı amaçlamaktadır. Ancak bu, bugün ortaya çıkmış bir proje değildir. Berlin Duvarının yıkılmasının ardından Balkanlar dizayn edilmeye ve Batı dünyasına uygun hale getirilmeye başlandı. Bu proje, adım adım devam etti ve bugün projenin tamamlanarak bölgenin AB ve NATO’ya katılımının tamamlanması planlanıyor.

Batı, tarih boyunca ve 90’lı yıllarda hem Bosna, hem Kosova ve hem de diğer bölgeler için Rusya’yla müzakere etmiştir. Artık kendi yasal çerçevesine ve himayesine aldığı bölgede NATO, Rusya’yla pazarlık yapmak istemiyor. Bütün Balkan devletleri, AB ve NATO’ya katılma isteklerini belirtirken, Sırbistan sadece AB’ye katılmak istediğini, NATO’ya ise katılmayacağını ve askeri olarak tarafsız bir politika izleyeceğini deklare etti. Ancak Sırbistan, Rusya’nın Balkanlar’a giriş kapısı olması hasebiyle Sırbistan’ın bu tutumu, NATO ve AB’yi ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Karadağ’a kargaşa çıkarmak için girenler, Sırbistan’dan girmişti ve Makedonya Meclisine saldıranlar da Sırbistan’la bağlantılıydı. Sırbistan’ın bu bağlantısının ortaya çıkması üzerine Makedonya-Sırbistan arasında ilişkiler gerildi ve Sırbistan tüm diplomatik personelini geri çekti.

 

Bayram POMAK
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: