Twitter Facebook Linkedin Youtube

“SURİYE’DEKİ SON DURUM VE TÜRKİYE’NİN SEÇENEKLERİ” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 78’incisi, SASAM Başkanı Süleyman ERDEM’in sunumu ile “Suriye’deki Son Durum ve Türkiye’nin Seçenekleri” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.

Söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz:

Afrin Operasyonuna Niçin İhtiyaç Duyuldu?

ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın bir uzantısı olan PYD kontrolünde kesintisiz bir koridor kurmaya çalışıyor. Büyük Ortadoğu Planı (BOP) kapsamında kurulması planlanan bağımsız bir Kürt Devletinin temelini oluşturmaya yönelik bu girişim, Türkiye’nin milli güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Türkiye ABD’ye çok uzun süredir ısrarla PYD’nin bir terör örgütü olduğu ve kendisi için tehdit oluşturduğunu iletmesine rağmen, ABD Türkiye’nin bu endişelerini dikkate almamakta ısrar ediyor ve PYD’ye desteğini artırarak devam ettiriyor. Bunu yaparken de, müdahale etmemesi için Türkiye’yi çeşitli bahanelerle oyalamaya çalışıyor. IŞİD Suriye’de etkili iken IŞİD ile mücadeleyi bahane eden ABD, Rakka operasyonundan sonra IŞİD Suriye’de bitme noktasına gelmesine rağmen terör örgütü PYD’ye yardımı kesmedi. Hatta silah yardımlarını artırdı.

ABD, 4.000 tıra ulaştığı belirtilen silah yardımına ilave olarak Ocak ayı başlarında PYD’nin hâkimiyetindeki kantonları diplomatik olarak tanımaya yönelik adımlar atacağını ve “Kuzey Ordusu” ismiyle PYD bölgelerini koruyacak düzenli bir ordu kuracağını ilan etti. Bu durum, Türkiye için bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye, ABD’nin terör örgütü PYD hâkimiyetindeki bölgede düzenli bir ordu kurmasına müsaade etmeyeceğini ve bunu önlemek için önce Fırat’ın batısında YPG kontrolündeki Afrin ve Münbiç’e, sonra da Fırat’ın doğusuna operasyon yapacağını ilan etti. Türkiye’nin kararlılığın gören ABD, geri adım atma olarak anlaşılacak söylemlerde bulunsa da, ABD’nin niyetinden emin olan Türkiye güvenliğini sağlamak için kararlı bir şekilde Zeytin Dalı Operasyonuna başladı.

Türkiye’nin bu operasyonu, uluslararası hukuk açısından meşru müdafaa kapsamındadır ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar verme niyeti taşımamaktadır. Nitekim Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, operasyonun Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak yürütülmekte olduğunu ve sadece teröristler ile teröristlere ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçlerin hedef alındığına dair bir açıklama yaptı.

Terör örgütü PYD, Afrin’de kurduğu kamplarda örgüt mensuplarına eğitim vermekte ve eğitim alan teröristler Amanoslar üzerinden Türkiye’ye sızdırılmaktadır. Yanı başında kendi güvenliğini tehdit eden unsurlar bulunması ve bu unsurların güya müttefikimiz ülkelerce desteklenerek her geçen gün güçlenmesi, Türkiye’nin müsaade edebileceği bir durum değildir. Türkiye, güçlü bir devlettir ve kaygıları dikkate alınmazsa Fırat Kalkanı Operasyonunda olduğu gibi Afrin Operasyonundaki kararlılığı ile bu gücünü dost ve düşman tüm unsurlara gösterebilecek kapasitededir.

Operasyonun Riskleri

Afrin, nüfusunun çoğunluğu Kürtlerden oluşan bir bölgedir. Türkiye’nin Afrin’e operasyonu, Kürtlere karşı bir operasyon değil, kendi fikriyatını paylaşmayan Kürtlere de zulmeden terör örgütü PYD’ye karşı bir operasyondur. Harekâta verilen isim, bu açıdan manidardır. Barış ve esenlik anlamına gelen “zeytin dalı”, başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm nüfusa uzatılmakta ve bölge nüfusu, terör örgütünün zulmünden kurtarılmak istenilmektedir.

Ancak Zeytin Dalı Harekatı, hem askeri açıdan hem de diplomatik ve propaganda açısından zorlu bir harekattır. Terör örgütü PYD, ABD’nin verdiği son model silah ve teçhizat ile uzun süredir böyle bir operasyona karşı hazırlık yapmaktadır. Ayrıca başta ABD olmak üzere gizli veya aşikar kendisine destek veren diğer ülkelerin desteğiyle propaganda konusunda oldukça uzmanlaşan bu terör örgütü, Türkiye içindeki Kürt vatandaşlarımızı ve uluslararası kamuoyunu ülkemiz aleyhine döndürmek için her türlü yalan ve hileye başvuracaktır. Eğer ülkemiz aleyhine oluşturulmaya başlanan ve ilerleyen günlerde artarak devam edeceği kesin olan bu propagandalara karşı hazırlıklı olunmazsa, sahada kazanırken farklı alanlarda büyük darbe alma riski bulunmaktadır. Bu nedenle Zeytin Dalı Operasyonunun Fırat Kalkanı Operasyonundan daha zorlu olacağı ve hem sahada hem de kamu diplomasisi anlamında daha hassas olunması gerektiği aşikârdır.

Bundan sonrası için neler yapılabilir?

Türkiye, 2011 Nisan’ında başlayan Suriye iç savaşından büyük zarar görmüş ve Suriye’deki gelişmelerden kaynaklı beka sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Mevcut şartlarda Suriye’de 2011 öncesi duruma dönülmesi için gayret etmek, Türkiye’nin milli menfaatlerine en uygun seçenek olarak gözükmektedir. IŞİD ve PYD gibi terör örgütlerini temizlemiş ve toprak bütünlüğünü tekrar sağlamış Esat’lı bir Suriye, Esat’sız ama bölünmüş bir Suriye’ye nispetle Türkiye’nin milli menfaatlerine daha uygundur. Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamasında rejimle işbirliği yapılması ve terör örgütü YPG’nin hâkim olduğu bölgelerin tekrar Suriye Rejiminin kontrolüne geçmesi için gayret edilmesi, ülkemiz açısından en maliyetsiz ve risksiz politika olacaktır. Fırat Kalkanı’ndan sonra Zeytin Dalı Operasyonuyla da gücünü dost ve düşman herkese gösteren ülkemiz, Suriye’den kaynaklı tehditleri bundan sonra kendisini riske atmadan, Suriye rejiminin kendi toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik çabalarına destek vererek çözebilir. Zira ünlü stratejist Sun Tzu’nun ifadesiyle; “En büyük zafer, hiç savaşmadan kazanılandır.”

Ancak Suriye rejimi de bu konuda adım atmaz veya atamazsa, Türkiye gerekli adımları o takdirde atabilir ve istediği takdirde atabileceğini dost düşman herkes görmüştür. Suriye rejiminin kendi toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik olarak PYD’nin kontrolündeki bölgelere müdahale etmemesi ve ABD’nin PYD’ye desteğinin devam etmesi durumunda; Türkiye’nin öncelikle Fırat’ın doğusundaki PYD bölgesinin bütünlüğünü bozması, sonra da bu bölgelere müdahale etmesi gerekmektedir. Fırat’ın doğusundaki PYD bölgesinin bütünlüğünü bozmak için;

  • Türkiye öncelikle IŞİD tehdidi nedeniyle yeri değiştirilen Süleyman Şah Türbesini, stratejik açıdan çok önemli eski yerine taşımak bahanesi ile Fırat doğusunda PYD bölgesini kesecek derinlemesine bir koridor oluşturabilir. Zira uluslararası hukuka göre Süleyman Şah Türbesinin eski yeri, Türk toprağıdır ve Türkiye’nin türbeyi eski yerine taşımasının meşruiyet açısından hiçbir sorunu olmayacaktır.

ŞAH FIRAT OPERASYONU (22 ŞUBAT 2015)

  • ABD, YPG’ye yardımını hala devam ettiriyor olmasının bahanesi olarak IŞİD’in hala tam olarak bitirilememesini öne sürüyor. Yani IŞİD ile mücadele, uluslararası meşruiyet açısından hala çok kullanışlı bir bahane. Türkiye, “ben de IŞİD’in Suriye’de hala hakimiyetinde bulunan bölgelere müdahale edeceğim diyerek Fırat’ın batısından Suriye’nin güneyinde IŞİD hakimiyetinde olan bölgelere doğru derinlemesine bir koridor kurabilir. Bunun için Türkiye’nin Suriye ile ortak hareket etmesi gerekmektedir ki, Suriye rejimi Türkiye’nin kendi topraklarında gözü olmadığına ikna olduktan sonra Türkiye ile ortak hareket etmekten çekinmeyeceği düşünülebilir.

  • ABD’nin Fırat’ın doğusunda kalan YPG kontrolündeki Afrin bölgesine Türkiye’nin müdahalesine karşı çok itiraz etmemesi ve Afrin’in Rusya inisiyatifinde olduğuna yönelik açıklamalar yapması, ABD’nin Fırat’ın doğusuna odaklandığını göstermektedir. 2006 yılında ABD’de askeri bir dergide yayınlanan Büyük Ortadoğu Planı (BOP) haritasında Özgür Kürdistan ismi verilen devletin sınırlarının Fırat’ın doğusundan başlayıp, Kuzey Irak ve İran’ın batısı ile Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunu içerdiği görülmektedir. Mevcut gelişmeler, bu haritanın hala masada olabileceğini gösterdiğinden, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik öncelikle Suriye Rejimi kanalıyla, bu olmazsa bizzat kendi imkanlarıyla müdahale etmesi gerekmektedir.

Not: Bu harita, ABD ordusunda görev yapan Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanmış ve Armed Forces Journal (Silahlı Kuvvetler Dergisi)’nin Haziran 2006 baskısında yayınlanmıştır.

SÖYLEŞİDEN KARELER:

 

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorumlar (1)

  1. […] 6- “SURİYE’DEKİ SON DURUM VE TÜRKİYE’NİN SEÇENEKLERİ” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ – http://sahipkiran.org/2018/01/22/suriyede-turkiyenin-secenekleri/ […]

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: