Twitter Facebook Linkedin Youtube

BEN, ÖTEKİ VE ÖTESİ (KİTAP ÖZETİ)

Özge DURAL

İbrahim Kalın tarafından kaleme alınan “Ben, Öteki ve Ötesi; İslam Batı İlişkileri Tarihine Giriş” isimli kitabının giriş kısmında, kitabı kaleme almasındaki amaçlarından birinin İslam ve Batı tarihlerinin dün ve bugün için ifade ettiği anlamları kavramaya çalışmak olduğunu, diğer amacının ise “ben” ve “öteki” arasındaki ilişkileri, kırılmaları ve gerilim noktalarını anlamaya çalışmak olduğunu bildirmektedir.

Kalın’a göre her “ben” iddiası, beraberinde bir “öteki”nin varlığını gerektirir. Aynı şekilde her “öteki” vurgusu da bir “ben” inşasını zorunlu kılmaktadır. Kalın, İslam ve Batı ilişkilerini ele alırken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğine odaklanmıştır. İslam-Batı ilişkileri tarihini durağan ve sabit olarak algılamak yerine, insanları ve mekânları akan tarihin dinamik unsurları olarak görmenin daha makul olduğunu bildirmektedir.

Avrupa’nın İslam dünyasını ve Doğu’yu öteki olarak görmesinin başlangıcı, İslam’ın ortaya çıktığı yedinci yüzyıla kadar gitmektedir. Ortaçağlarda İslam, teolojik ve dini gerekçelerle öteki haline getirilirken, modern dönemde bu ötekileştirme din-dışı ve seküler argümanlarla yapılmaktadır. Ötekileştirme, tek taraflı olmayıp, İslam dünyası da Batı’yı bir öteki olarak algılamaktadır. Kalın, bu kitabında İslam ya da Batı tarihini anlatmayı hedeflememekte, iki dünyanın birbiriyle kesiştiği alanlara vurgu yapmaya çalışmaktadır.

Batı ve doğu kavramları, bugün yüklediğimiz anlamlara hemen kavuşmamıştır. Mekân algısı, zamanla Avrupa merkezci hale gelmiş, kullandığımız coğrafi terimleri sınırlamıştır. Örneğin, Müslümanlar için Ka’be doğu demek değildi, Kudüs’ün doğu anlamına gelmemesi gibi. Kutsal mekânlar, bu tür basit coğrafi sınırlamaların ötesinde anlamlara haizdir.

Yekpare ve değişmeyen bir İslam dünyası ve Batı’dan söz etmek mümkün değildir. Hem Batı, hem İslam dünyası, birbirleriyle etkileşim halinde dinamik yapılardır. Dolayısıyla birinin tarihini okurken, diğerinin tarihinin kapısını aralarsınız.

İslam-Batı ilişkileri tarihi, yalnızca savaş ve çekişmelerden ibaret değildir. Reel-politik, İslam ve Batı tarihinde belirleyici rol oynamış, zaman zaman iki dünya arasında ittifakların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu ittifaklar, yalnızca reel-politik sonucu ortaya çıkmamış, birlikte yaşama kültürü ve ortak iyiyi inşa amacı, İslam-Batı ilişkilerine kültürel ve insani bir boyut da kazandırmıştır.

Kalın, “Ben, Öteki ve Ötesi” kitabını pek çok başlık altında bölümlere ayırmıştır. Bu bölümlerden ilki olan “İslam ve Batı: Kelimelerin Büyüsü” isimli başlıkta, İslam ve Batı ilişkilerini ele alırken, kullanılan kelimelerin öneminden bahsetmektedir. Gerçekliği anlamaya çalışırken kullandığımız kelimelerin zaman zaman gerçekliğin önünde engel teşkil edebileceğine vurgu yapmaktadır. Kelimelerin soyut ve indirgemeci rahatlığına hapsolmak, gerçeklikten uzaklaşmamıza neden olabilir. Bunun için Kalın, bu bölümde ilk önce İslam kelimesine daha sonra da Avrupa kelimesine odaklanmaktadır.

“İslam, Hıristiyanlık ve Bizans: Teolojik, Siyasi ve Kültürel Meydan Okuma” isimli bölümde ise kültürel etkileşimin yoğun olmasına rağmen, Ortaçağ Avrupa’sının İslam anlayışını teolojik ve siyasi tehdit algısının belirlediğini anlatmakta, toplumların kendilerinden önceki düşünce miraslarını eleştirel şekilde özümseyip sentezler üretebildikleri ölçüde evrensel bir medeniyet tecrübesine sahip olacaklarını bildirmektedir.

İslam ve Batı medeniyetleri arasındaki gerginliklerin temel sebeplerinden biri de her iki medeniyetin de etnik, kültürel ve dini açıdan lokal kalmayı reddetmesi, evrensel bir medeniyet inşa etme hedefleridir. İslam ve Batı evrensellik iddiasındaki iki medeniyet birbirlerinden farklı iki öznedir. İlerleyen bölümlerde, İslam ve Bizans ilişkileri, Haçlı seferleri gibi konular işlenmektedir.

“Sonuç Yerine: Ben, Öteki ve Ötesi” başlıklı son bölümde ise Kalın, tarihin geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek için değil, bugünü anlamlandırmak ve geleceğe şekil vermek açısından önemine vurgu yapar. İslam ve Batı toplumlarının “ben” ve “öteki” algısı ise geçmişten geleceğe uzanan bu süreçlerin merkezinde rol oynamaktadır. Kalın, varoluşsal olarak “ben” ve “öteki” kategorilerinin dışına çıkmanın imkânsız olduğunu söylemektedir. Temel meselenin ise “ben” ve “ben olmayan” arasındaki ilişkinin doğru bir çerçeveye oturtulması olduğunu ifade etmektedir. Kendimiz kalarak evrensel değerlere sahip çıkabildiğimiz zaman, yerel olan ile evrensel olan arasındaki gerilimi de aşabileceğimize dikkat çekerek kitabını sonlandıran Kalın, bu şekilde varoluşsal bir meseleyi toplumsal bir nokta ile ilişkilendirerek önümüze değişik okumalara imkân verecek bir metin sunmaktadır.

 

Özge DURAL – SASAM Stajyeri
ODTÜ Felsefe Bölümü Doktora Öğrencisi

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: