Twitter Facebook Linkedin Youtube

“ORTADOĞU’NUN SİYASİ DENKLEMİNDE İRAN TÜRKLERİNİN ÖNEMİ” KONULU SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 68’incisi, Tebriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Sn.Rıza HEYET’in sunumu ile “Ortadoğu’nun Siyasi Denkleminde İran Türklerinin Önemi” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.

Bilgilendirici sunumu için Sayın HEYET’e teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.

SÖYLEŞİDEN NOTLAR:

İran da kendini Türk olarak tanımlayanların sayısı yaklaşık 35 milyondur (nüfusun %42’si). Türk oldukları halde Türklük bilincini kaybedenleri de eklediğimizde bu sayının 40 milyona ulaşması muhtemeldir.

İran’da asla demokrasi yoktur (İran’da Türklerin Türkçe eğitim almaları yasaktır). Fars milliyetçiliği, demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Zira demokrasi uygulanırsa, iktidar otomatik olarak Farslar (nüfusun %42’si) ve Türkler (nüfusun %42’si) arasında bölünecek. Bu yüzden de diktatörlük, işlerine yarıyor. Fars olmayanlar demokrasiyi savunurken, Farslar diktatörlüğü savunuyorlar.

İran Türkleri, siyasi açıdan Irak ve Suriye Türkmenlerinden farklıdır. Çünkü İran Türkleri, 1925 yılına kadar 1.000 yıl boyunca İran’ı yönetmişlerdir. 1.000 yıl yöneten, 100 yıldan az bir süredir yönetilen bir toplumdur İran Türkleri… Bu nedenle sırf bugüne bakıp geçmişi hesaba katmazsak, yanlış bir şekilde zayıf bir toplum olarak görürüz İran Türklerini.

İran Türkleri, Türk Kaçar Hanedanı’ndan son şah olan Ahmet Kaçar’ın 1925’te Rıza Pehlevi tarafından devrilmesinden sonra da İran siyasetinde aktif olmuşlardır. Peki, siyasi olarak aktif bir halk olan İran Türkleri, bugün niye zayıf ve mağdur konumdadır? Çünkü milli değerlere dayanmayan herhangi bir hareket, başarısız olmaya mahkumdur. Türkler, Türklük yerine İranlılığı ön plana çıkarıp İran için kendilerini feda ettiler. Türkler, Merkezinde Fars milliyetçiliği olan İran için çalıştılar ama başkaları kazandı.

Ama İran Türkleri arasında milli bilinç tekrar ortaya çıktı. Türk aydınları, Türklük ve Türk tarihi temelinde 1979’dan beri 3 ayda bir yayımlanan Varlık Dergisi etrafında toplandılar. (Dergi yazılarının %80’i Azerbaycan Türkçesinde, diğer kısmı ise Farsçadır. Dergi’nin kurucusu, 2014 yılında vefat eden Cevat Heyet’tir)

1991 yılında SSCB’nin dağılmasından sonra oluşan özgürlük ortamında üniversitelerde 100’ün üzerinde Türkçe dergi yayınlanmaya başladı. Reformcu niteliğiyle tanınan Hatemi döneminde yayımlanmaya devam eden dergiler, Ahmedi Necat döneminde baskılar nedeniyle kapandı.

Güney Azerbaycan’da en büyük siyasi akım, Türk milliyetçiliğidir. Türk milliyetçileri, aşırı Şiiciliğe karşıdır. Asla mezhep konusuna girmezler. Çünkü sünni Türk dünyasının ortasında Şii bir Türk topluluğu var. Aslında onlar da eskiden Sünni idiler ama iki Türk devletinin arasındaki rekabetten dolayı Şiileştirildiler.

Şu an İran Türkleri arasındaki milliyetçi gençler, yeni bir arayış içindeler. Sünni İslam’ı, diğer dinleri ve felsefi akımları okuyorlar ve milliyetçiliklerini Türklük üzerine bina ediyorlar. Mehmet Akif’i okudukları gibi, Nazım Hikmet’i de okuyorlar. Bu açıdan İran Türklerinin milliyetçiliği, Türkiye’deki Türk milliyetçiliğinden biraz farklı.

“İran”, Farsilik ve Şiilik temelli bir kavram. Rıza Şah 1925’te iktidara geldikten sonra İran’daki Fars olmayan toplumları Farslaştırmak için bu isim kullanıldı.

İran nüfusunun %42’sini Türkler (Şii), %42’sini de Farslar oluşturur. Nüfus içinde ayrıca Kürtler, Araplar, Beluçlar ve Türkmenler (Sünni) bulunur.

İran’ın güneyinde 3 milyon Arap yaşamaktadır. Bunların bir kısmı Şii, bir kısmı ise Sünnidir. İran’ın bütün petrol kaynakları, Arapların yaşadıkları bu bölgededir ancak Araplar, İran’da ekonomik açıdan en kötü durumdaki halktır. İran’ın ikinci resmi dili Arapçadır ama Araplar, Farsların kullandıkları Arapça isimler dışında kendi dillerinde isim bile kullanamamaktadır.

Batılı devletler, Türkler dışında İran’daki tüm azınlıklara yardım etmektedir. Çünkü Batılıların bölgedeki en büyük rakipleri Türklerdir. İran Türkleri iki konuda çok hassastırlar; 1- Ermenistan’ın Karabağ işgali, 2- PKK/PJAK. İç göçler kullanılarak İran Türkleriyle Türkiye arasında (Urumiye’de) bir Kürt koridoru oluşturulmaya çalışılıyor. Ruslar, Azerbaycan ile Türkiye arasında Zengezor Koridorunu oluşturdu ve Türkiye ile Türk dünyası arasındaki karasal bağı kopardılar. Benzeri bir politika, İran Türkleri ile Türkiye arasında da uygulanmaya çalışılıyor. CIA’nın İran haritasında Türkiye ve İran arasında Kürtlerden oluşan bu tampon bölge var.

(Fotoğrafı büyütmek için ilk tıklamadan sonra açılan sayfada tekrar tıklayınız)
Kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Kurdish-inhabited_area_by_CIA_(2002).jpg

İran Türkleri, Türkiye’yi ve Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından takip ediyorlar. Türk halkından da aynı hassasiyeti bekliyorlar. Kendilerine sahip çıkılmasını istiyorlar.

“Azerice” ve “Azeri Türkü” kavramları, yanlış kavramlardır ve Güney Azerbaycan Türklerini Farslaştırma politikasının bir ayağıdır. Dil adları coğrafyadan alınmaz, bilakis dili konuşan halkın adından alınır. Örneğin coğrafi bir terim olan “Arabistan”dan yola çıkılarak “Arabistanca” denmez, millet ismi olan “Arap” kelimesinden dil adı türetilerek “Arapça” denir. Tarihte “Azer” veya “Azeri” diye bir millet hiç olmamıştır. Dolayısıyla Azerice diye bir dil de yoktur. Zaten Azerbaycan’da Elçibey döneminde devletin resmi dili Türkçe yazardı anayasada. Aliyev, Türkçe ibaresini “Azerbaycanca” şeklinde değiştirdi.

“Azerice” kavramı, Türkleri Farslaştırma politikasının bir unsuru olarak kullanılmış ve Farsçanın bir lehçesi olarak sunulmaya çalışılmıştır. Aynı şekilde “Azeri”, “Türk” yerine kullanılarak Türklük unutturulmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin yanı başında kendisini “Türk” olarak tanımlayan 35 milyonluk bir topluma “Siz Azerisiniz” demek ne kadar ayıp!

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ciddi bir şekilde uygulanıyor bölgede. Türklük dışına çıkarsak, yok olmaya mahkum oluruz. BOP’un İran ayağı uygulamaya geçtiğinde, tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi yine Türkler mağdur olur.

İran’da siyasi bir Türk gücü var. Nüfus 35 milyon, devlet bile kurmaya müsait. Zaten 1000 yıl İran’ı yöneten imparatorluklar kuran bir toplum ve şu anda da İran’da siyasi olarak çok aktifler. Doğu Türkistan, Irak ve Suriye Türkmenleri için büyük mitingler düzenleniyor İran Türkleri tarafından. İran Türkleri, Suriye’de İran’ın resmi politikasına rağmen Türkiye’yi destekliyor.

İran’ın politikalarını en güzel özetleyen terim; “Pers Milliyetçiliği”dir. Şiilik, Pers milliyetçiliğini yaymak için sadece bir araçtır. İran için Şiilik önemli olsaydı, Karabağ meselesinde Ermenistan’ı değil, halkı Şii olan Azerbaycan’ı desteklerdi.

Fars milliyetçiliğinin temeli; Arap ve Türk düşmanlığıdır. Zira Araplar dinlerini değiştirmiş, Türkler ise ülkelerini ele geçirmiş ve 1000 yıl yönetmiştir.

İran demokratikleşirse, Fars hakimiyeti sona erecek. Demokrasinin uygulanabilmesi için Velayet-i Fakih uygulaması kalkmalı.

Fars Şiiliği ile Türk Şiiliği aynı değildir. İran’da velayet-i fakih uygulamasına en büyük tepkiyi Türkler gösterdiler.

İran Türklerini temsil eden bir siyasi lider yok şu an. İran’da Türkler dışındaki tüm etnik unsurların silahlı teşkilatları var. Türkler asla silahlı mücadeleyi tercih etmiyorlar.

Türkiye, İran Türklerinde milli bilinç oluşması için yardım edebilir. Milli bir TV kanalına ihtiyacımız var. Siyasetten uzak, Azerbaycan Türkçesi ile sadece kültürel içerikler yayınlanacak bir TV kanalı, milli bilincin oluşmasında çok etkili olabilir.

Uydudan izlenen Türk kanalları dil açısından mükemmel oluyor, çocuklar ilkokul çağında İstanbul Türkçesi konuşuyorlar ancak milli bilinç anlamında bu kanalların bir faydası olmuyor.

Yatırımcılar Güney Azerbaycan’da yatırım yaparlarsa daha fazla vergi ödüyorlar. Onun için Türk yatırımcılar da dahil, yatırımlarını başka bölgelere yönlendiriyorlar. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle Türklerin yaşadıkları bölgelerden, Tahran’a göç oluyor. Tahran’ın yarısı Türk’tür. Türkler, Tahran pazarında etkin konumdadırlar. Zengin Türk işadamları ve tüccarlar var.

Tebriz’de bulunan traktör fabrikasının bir futbol takımı var. Önceleri 2. Ligde iken yavaş yavaş 1. Lige çıktı. Traktör Takımı, zamanla Türklerin milli takımına dönüştü. Türkler daha önce haksızlıklara karşı itirazlarını göstermek için Babek Kalesinde toplanırlardı. En son 1 milyon kişi toplanmıştı Kalede. İran Rejimi bu şekilde toplanmayı engelleyince, tepkiler Traktör’ün maçlarında gösterilmeye başlanıldı. Traktör’ün maçlarında statta milli sloganlar atılır.

İran’dan kaçanlar önce Türkiye’ye gelip Birleşmiş Milletlere iltica müracaatında bulunuyorlar. Bu aşamada müracaatları değerlendirilinceye kadar 4-5 sene Türkiye’de geçici olarak iskan ediliyorlar. Bu şekilde Türkiye’de yaşayan önemli miktarda İranlı var. Ama bunlar, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle 5 yıl Türkiye’de yaşamalarına rağmen Türkçeyi bilmeden , Türk kültürünü öğrenmeden, Türkiye’nin kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerini görmeden ve de üstelik Türkiye’den nefret ederek Batı ülkelerine gidiyorlar. Bu kişilere Türkçe eğitim verilmiyor, dolayısıyla topluma entegre olamıyorlar. Dil bilmemelerinden kaynaklı olarak toplumda tecrit edildikleri ve yaşadıkları sorunlar nedeniyle Türkiye’den nefret ediyorlar. Aslında bu kişilere yönelik birkaç düzenleme ile Türkiye’yi sevmeleri ve gittikleri Batı ülkelerinde Türkiye dostu olarak yaşamaları sağlanabilir. Bu konuyla ilgili acil politikalara ihtiyaç var.

SÖYLEŞİDEN KARELER:

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorumlar (2)

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: